Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Çakma ve gerçek Alimin farkı Anektod kıssadan hisse

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
çakma kelimesi yanlış anlaşılmasın kötü kopya,(çin malı) demekdir.12 asırdan beri müslümanlar ne çektiyse çakma alimlerden çekti.Peygamberimiz S.A.S Ümmetimin en şerlileri ahir zaman alimleridir.Fitne onlardan çıkar.Günümüzde alim geçinip ona buna çatanlara (nefsine tabii alimler)örnek oluşturacak bir anektod aktarmak istiyorum.

Adamin biri, kötü yoldan kazandıgı para ile bir inek almış. Sonra,
> yaptıklarından pişman olmuş. iyi bir şey yapmak için, ineği Haci Bektas
> Veli'nin dergahına bağişlamak istemiş. O zamanlar dergahlar, aşevi işlevi de
> görüyormuş. Gitmiş, Haci Bektas Veli'ye danışmış Haci Bektas Veli, 'helal
> degil' diye bu ineği geri çevirmiş.
> Bunun üzerine, Mevlevi dergahına gitmiş.
> Mevlana, bu hediyeyi kabul etmiş. Adam, daha önce Haci Bektaş Veli'nin bu
> inegi kabul etmediğini söylemiş ve Mevlana'ya bunun sebebini sormus.
> Mevlana, ' Biz bir karga isek Haci Bektaş Veli bir şahin gibidir. öyle her
> leşe konmaz. O yüzden senin hediyeni biz kabul ederiz. Ama o kabul
> etmeyebilir ' demiş.
> Adam üsenmemiş, kalkmis Haci Bektaş dergahına gitmiş.
> Haci Bektas Veli'ye; Mevlana'nin, kurbanı kabul etdiğini söylemiş ve 'Bunun
> sebebini birde siz açıklar mısınız?' diye sormuş. Haci Bektas Veli'de şöyle
> demiş: 'Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana'nin gönlü okyanus
> gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir. Ama
> onun gönlü kirlenmez. Onun için, hediyeyi kabul etmiştir.'
> Birbirlerini yermeyen, kırmayan. Dostlarının sözlerini iyiye yorumlayan, onu yücelten. Nice güzel dostuklara kavuşmak dileğiyle
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
3/AL-I IMRAN-191: O Ulûl'elbab ki; (lübblerin, Allah'in sir hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken hep Allah'i zikrederler. Göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda tefekkür ederler. Ve derler ki: "Ey Rabbimiz! Sen, bunlari bâtil olarak boşuna yaratmadin. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateşin azabindan koru."

Bir insan ya ayaktadir ya oturuyor vaziyettedir veya geceleyin yataginda yan üstü yatiyordur. Bir dördüncü hal hiç kimse için mevcut degildir. 24 saatlik zaman dilimi içerisinde ulûl'elbab olan kullar, üç halin üçünde de devamli olarak kalp zikriyle Allah'i zikretmektedirler. Bunun kalp zikri oldugunu nereden anliyoruz? Uykudayken hiç kimsenin baska bir türlü zikir yapmasi mümkün degil. Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i serifinde söyle buyuruyor: " Benim gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz. " Bu hadîs bize Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in uykudayken kalp zikri halinde oldugunu söylüyor.
Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir baska hadîsinde " Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir. " buyuruyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadîs-i seriflerinde "âlim" diye vasiflandirdigi daimî zikrin sahibi olan kisilerdir. Nitekim bir baska hadîs-i serifinde " Hikmet sahibi âlimler, fıkıh açisindan nebîler gibidir. " buyuruyor. öyleyse Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in "âlim" diye vasiflandirdigi kisiler daimî zikrin sahibi olan insanlardir. Gerçekten öyle mi? Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 269. âyet-i kerimesinde söyle buyuruyor:

2/BAKARA-269: Yu'til hikmete men yesâu, ve men yu'tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) HIKMET'i diledigine verir. Kime hikmet verilmisse andolsun ki; ona çok hayir verilmistir. Bunu da ancak ulûl' elbab tezekkür edebilir.

öyleyse ulûl'elbab olan kisiler ayni zamanda hikmet sahibi olanlardir . Allahû Tealâ'nin kendilerine hikmet verdigi kisiler, mutlaka daimî zikrin sahipleridir.
Hikmet sahibi olmak ne saglar?
Diger insanlardan ayricaligi nedir?
Farkli olan özelligi nedir? Allahû Tealâ, söyle buyuruyor:

3/AL-I IMRAN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu mutesâbihât(mutesâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ tesâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)."
O (Allah) ki; Kitab'i, sana O indirdi. O'ndan bir kismi muhkem (mânâsi açik, yorum götürmez, süphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açik ve kesin âyetler)dir. Digerleri ise mütesabih (mânâsi kapali, açiklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde egrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çikarmak ve (kendi yararina uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')in mütesabih olan kismina uyarlar. Halbuki onlarin tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. Ilimde derinlesmis olan RASIHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: "O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katindan (indirilme)dir." Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
bu âyet-i kerimede 3 grup insan ifade ediliyor. Bunlardan 1. grup; kalbinde zeyg olanlar . Allah tarafindan yetkili kilinmadiklari halde Kur'ân-i Kerim âyetlerini kendi zanlarina göre tevil ederek insanlari hidayetten men edenler. Günümüzde Kur'ân'daki Islâm'i yasayan atese çagiran dîn adamlari bu sinifin içine giriyor. Ilimde köklesmis olan " rasihun " ise Kur'ân-i Kerim'in muhkem ve mütesabih âyetlerine inanan, hepsi Allah'tandir diyen ama mütesabih ayetleri tezekkür edemeyenlerdir. Kur'ân-i Kerim âyetlerini tezekkür edebilen, açiklama yetkisine sahip olan ise " ulûl'elbab "tir .
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
rahmetli Mehmet Akif Ersoy bugün hoca geçinen birçok alimden çok daha fazla bilgiliydi. Kuran Tefsiri yazmaya başladı. Fakat anladı ki Kendinde müteşabih Ayetleri açıklayacak ilim yok.Ben Haddimi bilirim dedi. Darısı haddini bilmeyenlerin başına Allah tarafından yetkilendirilmedikten sonra müteşabih Ayetlere yorum yapmak sadece cehalettir


32 / SECDE - 24 Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
 
Üst Alt