Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Büyük Melekler Ve Vazifeleri

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
BÜYÜK MELEKLER VE VAZİFELERİ

İnsanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham eden, namaz kılanlarla birlikte Fatiha Sûresi’nin bitiminde ‘amin’ diyen, her gün sabah ve ikindi namazlarında müminlerle birlikte olan, Kur’an okunurken yeryüzüne inen, ilim ve zikir meclislerini dolaşan ve müminlere rahmet okuyan melekler vardır. Kur'an ve hadislerin izahıyla büyük melekler ve vazifeleri şöyledir:

CEBRAİL: Vahiy getiren melektir. (Ruhu’l–Kudüs ve Cibril) de denir.

AZRAİL: Canlıların ruhlarını alır.(Allahın emriyle)

İSRAFİL: Allahü Teâlâ'nın iradesine uygun olarak kıyamet gününün meydana gelmesini ve tekrar öldükten sonra dirilişi sağlayan, bu işle ilgili olarak Sur denen bir şeyi üfürmekle görevlendirilmiş melektir.

MİKAİL: Tabiat olaylarını Cenab–ı Hakk’ın izniyle idare eden melektir.

HAMELE–İ ARŞ: Arşı taşıyan meleklerdir. Dört tanedir. Kıyamette bu sayı sekiz olacaktır.

KİRAMEN KÂTİBÎN: İnsanın amel defterini hazırlayan yazıcı meleklerdir. Sağdaki melek, sevabı hemen anında kaydeder. Soldaki melek ise, bir günah işlendiğinde, tövbe ve istiğfar edilmediği takdirde, o günahı aynen tespit eder. Kıyamet günü hesap bu meleklerin tespitlerine göre olacaktır. Bu meleklere “Hafaza” melekleri de denir. İyi ve kötü her yapılanı gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli melekler.

MÜNKER VE NEKİR: Ölen ve kabre konan kimselere “Rabbin kim, peygamberin kim, dinin ne?” gibi sorular soracak olan meleklerdir. Kabre konan her insan, hangi milletten ve hangi dili konuşursa konuşsun, meleklerin bu sorularını anlayacak, mü’min ise “Rabbim Allah, peygamberim Muhammed (sas), dinim İslâm, mü’minler kardeşimdir, diye cevap verecek ve o andan itibaren kabir, cennet bahçelerinden bir bahçe olacak ve melekler de kendisini kutlayacaklardır. Kâfir ise, bu suallere cevap veremeyecek, kabir onun için bir azap yeri olacaktır.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
BÜYÜK MELEKLER VE VAZİFELERİ

İnsanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham eden, namaz kılanlarla birlikte Fatiha Sûresi’nin bitiminde ‘amin’ diyen, her gün sabah ve ikindi namazlarında müminlerle birlikte olan, Kur’an okunurken yeryüzüne inen, ilim ve zikir meclislerini dolaşan ve müminlere rahmet okuyan melekler vardır. Kur'an ve hadislerin izahıyla büyük melekler ve vazifeleri şöyledir:

CEBRAİL: Vahiy getiren melektir. (Ruhu’l–Kudüs ve Cibril) de denir.

AZRAİL: Canlıların ruhlarını alır.(Allahın emriyle)

İSRAFİL: Allahü Teâlâ'nın iradesine uygun olarak kıyamet gününün meydana gelmesini ve tekrar öldükten sonra dirilişi sağlayan, bu işle ilgili olarak Sur denen bir şeyi üfürmekle görevlendirilmiş melektir.

MİKAİL: Tabiat olaylarını Cenab–ı Hakk’ın izniyle idare eden melektir.

HAMELE–İ ARŞ: Arşı taşıyan meleklerdir. Dört tanedir. Kıyamette bu sayı sekiz olacaktır.

KİRAMEN KÂTİBÎN: İnsanın amel defterini hazırlayan yazıcı meleklerdir. Sağdaki melek, sevabı hemen anında kaydeder. Soldaki melek ise, bir günah işlendiğinde, tövbe ve istiğfar edilmediği takdirde, o günahı aynen tespit eder. Kıyamet günü hesap bu meleklerin tespitlerine göre olacaktır. Bu meleklere “Hafaza” melekleri de denir. İyi ve kötü her yapılanı gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli melekler.

MÜNKER VE NEKİR: Ölen ve kabre konan kimselere “Rabbin kim, peygamberin kim, dinin ne?” gibi sorular soracak olan meleklerdir. Kabre konan her insan, hangi milletten ve hangi dili konuşursa konuşsun, meleklerin bu sorularını anlayacak, mü’min ise “Rabbim Allah, peygamberim Muhammed (sas), dinim İslâm, mü’minler kardeşimdir, diye cevap verecek ve o andan itibaren kabir, cennet bahçelerinden bir bahçe olacak ve melekler de kendisini kutlayacaklardır. Kâfir ise, bu suallere cevap veremeyecek, kabir onun için bir azap yeri olacaktır.



Cebrail vahy meleği diyorsunuz, Kur'an-ı taşıyan bir meleğin KURANTAŞIYICI özelliği Kuir'an da olmalı değil mi, varsa bir ayetle açıklar mısınız?..

Azrail canı alan melek ise, Allah'ın verdiği bir canı sen veya ben alsak katil oluruz, ama, o canı veren alırsa, veren o alan o der hakkı teslim etmiş oluruz, peki Azrail can alınca katil olur mu? Azrail can aldığına göre onun canını kim alacaktır...

İsrafil sur üfüren bir melek ise, neden kıyamet kopmadan milyarlarca sene önce yaratıldı, kıyamete kadar görevi nedir, sadece bir sur üfürüp onunda mı canı alınacaktır, hal böyleyse, diğer meleklerin yanında en az iş yapan melek olarak rahatsızlık duymuyor mu acaba?..

Mikail tabiat olaylarını idare den melekse, bu inanç, yunanlıların TABİAT TANRISI, GÜNEŞ TANRISI, YAĞMUR TANRISI inancına çok yakın, bu fikir acaba Yunanlılardan mı aparılmıştır..

Arşı taşıyan meleklere gelince, hadi diyelim bunu uyduran evliyalarınız zamanında dünyanın ve evrenin dönüşü, uzay bilimi, gezegenlerin yapısı bilinmiyordu da böyle bir şey uydurdular, şu an herşey bilindiğine göre, meleklerin taşıma görevi nereye kadardır, hangi arşı ve hangi semayı taşımakla görevliler ve nasıl?..


Sevap-günah meleklerine gelince, sevabını-günahını yazdıkları insan ölünce bunların durumu ne olmakta, onlarda sahibiylemi ölürler, yoksa başka bir insana mı transfer olurlar, olurlarsa yazdıkları defterlerin karışma ihtimali var mı, bu inanç reenkarnasyon inancıya paralel değil midir?..

Münker Nekir'e gelince, yoksa siz de mi kuru ve cansız bedenin hesap verdiğine inanıyorsunuz, hadi inandınız, kuru bir laşe ile melekleri yüzleştirmenin mantığı nedir, yok hesap ruha sorulur derseniz, bu meleklerin mezarda işleri ne? Yoksa, siz ruhların mezarlarda beklediğinimi sanıyorsunuz, öyleyse yer altında ruhlar alemi bir dünya oluşmuştur, ölen milyarlarca insanın ruhları kim bilir yer altında ne karanlık işler çeviriyorlardı..

Tamam, sevgili reyyan, herşeye karşı çıkmam, zaten parazitliği sevmem, ama, hiç olmazsa bir konu yazarken, ayetlere bir göz atın, gerçekleri az da olsa yansıtın.. Hem koz veriyorsunuz, hem kızıyorsunuz.. Olmuyor ama..
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Cenâb-ı Allah'ın bütün melekler içinde üstün kıldığı dört büyük melek.



Melek kelimesi Arapça'da "haberci" anlamına gelmektedir. Çoğulu "melâike" olarak gelmekte ise de, gerek Türkçe'de ve gerekse Arapça'da çoğul manasına "melek"' olarak da kullanılmaktadır.

Melekler, ruh gibi lâtîf, nûrânî, mahiyetleri Allah katında malum, varlıkları bizim dünyamıza ait olmayan fakat insanlarla ilgili bir takım görevleri bulunan varlıklardır. Akıl ve nutukları olup; şehvet ve gadap gibi beşerî ihtirasları, yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmek, doğmak ve doğurmaktan uzaktırlar. Çeşitli şekillere girebilirler. Allah'ın emrine asla isyan etmezler, yerde ve gökte bir takım vazifeler ile meşgul olurlar. Daima Yüce Allah'ı tesbih ve zikrederler. Meleklerin bu özellikleri için bakınız: (el-En'âm, 6/9,100; el-Hicr 15/8; el-Fâtır 35/1; el-Meâric 70/4)
Meleklerin sayısı ve her birinin hangi işlerle vazifeli oldukları bizce malûm değildir. Ancak bunlardan bir kısmı ve vazifeleri Kur'an-ı Kerîm'de ve Hz. Peygamber'in hadislerinde bildirilmiştir. Bu bilgilere göre"büyük melekler" olarak tanınan dört melek vardır ki, bunlar: Cebrâil, Azrail, İsrafil ve Mikâil'dir.

Cebrâil: Kur'an'da üç yerde "Cibrîl" olarak geçmekte (el-Bakara 2/97, 98; et-Tahrim 66/4) diğer bazı ayetlerde de kendisinden Rûhu'l-Kudüs ve Rûh olarak bahsedilmektedir. (el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide 5/110).

Vazifesi, Allah'ın emir ve nehiylerini peygamberlerine bildirmektir. Bütün vahiy onun vasıtasıyla nazil olmuştur.

Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve suretlerde gelirdi. Birçok defa insan şeklinde bu görevini ifa ederdi. İnsan şekline girdiğinde daha ziyade Dıhye isimli sahabenin kılığında, bazan da normal bir bedevî olarak gelirdi ki, "Cibrîl hadisi" diye bilinen hadisin vukûunda Hz. Peygamber'e bu kılıkta gelmiştir.

Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür. Bunlardan birisi (en-Necm, 53/6-7) ayetlerinin nuzûlünde, diğeri ise yine Necm suresinin 13. ve 14. ayetlerinin nuzûlü esnasındadır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IX, 95).

Azrâil: Kur'an-ı Kerîm'de

"Melekü'l-mevt" ( = ölüm meleği) olarak geçmektedir. " Ey Muhammed de ki; size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." (es-Secde, 32/11)

Allah'ın emri ve izni ile canlıların, ölecekleri zaman canlarını almakla vazifelidir.

İsrafil: Kur'an'da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir. Ancak, kıyametin vukûu ile ilgili ayette "(İsrâfil tarafından birinci sefer) Sûr'a üflenince Allah'ın dilediği (melekler) müstesna göklerde olanlar ve yerde olanlar bayılırlar (ölürler). Sonra Sûr'a (ikinci defa) üflenince ölüler mezarlarından kalkıp bakınıp dururlar." (ez-Zümer 39/68) buyurulmakta, dolayısıyla isim olarak olmasa da bu meleğin vazifesi bu ayetle belirtilmektedir. Buradan kıyametin ve ahiret gününün yani yeniden dirilmenin başlangıcında bir Sûr'a üfürme olacağı anlaşılmaktadır ki, bu işle vazifeli melek İsrâfil (a.s.) dır. Bu görevinden dolayı İsrafil'e "Sûr meleği" ismi de verilmektedir.

Ayrıca İsrâfil'in, "Levh-i Mahfuz"* da yazılanları okumak ve ilgili meleğe haber vermekle de görevli olduğu bilinmektedir.

Mikâil: Kur'an-ı Kerîm'de bir yerde "Mikâil" olarak zikredilmektedir. (el-Bakara 2/98)

Mikâil'in görevi: yağmurun yağdırılması, rüzgârın estirilmesi ve mevsimlerin tanzimi gibi tabiat olaylarını Allah'ın emri ve izni ile vukua getirmektir.

Bu dört meleğin dışında, her insanın yanında bulunan ve daima onun küçük, büyük, gizli ve aşikâr yaptığı bütün işleri yazan melekler vardır ki, bunlara "Kirâmen kâtibîn"* denir. Ayrıca öldükten sonra kabirde sual sormakla vazifeli "Münker* ve Nekir"* melekleri de vardır.

Meleklere inanmak, müslümanlığın iman ve itikat esaslarındandır. İnanmayan, müslüman olamaz; inkâr eden de dinden çıkar. Zira, Kur'an-ı Kerîm'de meleklerin varlığından bahsedilmekte, bir kısmının ise bizzat isimleri geçmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Her kim Allah'a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibrîl'e ve Mikâil'e düşman olursa Allah da kâfirlere düşmandır" (el-Bakara 2/98). Ayrıca Kur'an'da Fâtır suresinin bir diğer adı da "Melâike suresi"dir.

Melekler, bilfiil vardır. Onları görememiş olmamız onların yokluğu yolunda bir delil teşkil etmez. Onların bizim tarafımızdan görülmemesi, farklı bir şekilde yaratılmış bulunmalarından, vücudlarının rûhânî ve nûrâni olmalarındandır. Bizim gözümüz ise onları görebilecek şekilde yaratılmamıştır. Nitekim kendi aklımızı ve ruhumuzu da göremiyoruz, fakat onların varlığına inanıyoruz.
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
MUHAMMED (A.S) VAHY GELISI

Muhammed (A.S), kirk yasina gelince, Allah(C.C) onun kerametini açiklamayi ve kullarina,onunla rahmet etmeyi diledigi zaman,Kendisine, ilk vahiy ve peygamberlik baslangici,uykuda Sadik rü`yalar görmekle olmustur.

Peygamberimiz, alti ay bu hal üzere kaldi.

Yüce Allah, bu alti Ay içerisinde Peygamberine, Uykuda, sonrada uyanik Vahiy etti.

Peygamberimiz, her yil, Ramazan ayinda Hira daginda bir ay itikafa girer,Kureysilerin yapageldikleri gibi, yanina gelen yoksullara yemek de yedirirdi.Peygamberimiz, kavminin sürü sürü putlara tapip durduklarini gördükce,onlardan uzaklasmayi, Halvet ve Uzlete çekilmeyi özler, Hira dagina girer,Halvet ederdi.

Peygamberimiz (A.S),yüce Allah tarafindan Peygamber olarak gönderilecegi ve ilahi rahmetin, kullari, onunla ihsan olunacagi gün, gelmis bulunuyordu.

Peygamberimiz; Ramazan ayinin on besinci cumartesi ve on altinci pazar gecelerinde, Hira magarasinda uyudugu bir sirada,Rüyasinda, Vahy melegi Cebrail (A.S) atlastan bir kab içinde bir kitapla gelip Peeygamberimize ``OKU`` dedi.

Peygamberimiz``Neyi okuyayim?`` diye sordu.

Cebrail,Peygamberimizi,nefesi kesilinceye kadar,sIktI.

Peygamberimiz,kendisini ölecek sandi.

Bundan sonra,Cebrail (A.S),birakip Peygamberimize,`` OKU``! dedi.

Peygamberimiz ``Neyi okuyayim?`` diye sordu.

Cebrail Aleyhisselam,Peygamberimizi,tekrar,nefesi kesilinceye kadar sIktI.

Peygamberimiz, kendini ölecek sandi.

Sonra, Cebrail Aleyhisselamin sikmasindan kurtulmak icin``Neyi okuyayim?`` diye sordugu zaman, Cebrail Aleyhisselam, Alak suresinin basindaki bes ayeti okudu.

Peygamberimiz de, onlari, okudu.

Cebrail Aleyhisselam, ayrilip gittigi ve Peygamberimiz,uykudan uyandigi zaman, o ayetler,, sanki,bir kitap olarak Peygamberimizin kalbine yazilmis gibi idi.

Peygamberimiz, magaradan ayrilip Hidra daginin ortasina geldigi zaman,gökten,bir ses isitti ki: ``Ya Muhammed! Sen, Allahin Resulusun! Ben,Cebrailim !`` diyordu.

Peygamberimiz,basini kaldirip bakinca, Cebrail Aleyhisselam`i ayaklarini,gögün ufukuna basmis bir insan suretinde gördü!.

``Ya Muhammed! Sen, Allahin Rasulüsün!Ben, Cebrailim! Diyordu.

Peygamberimiz,duraklamis, Ona, baka kalmisti.

Ne bir adim ilerliyebiliyor,ne de,gerileyebiliyordu!

Eve döndügünde ,gördüklerini hazreti Haticeye anlatti,hazreti Hatice,``Sana Müjdeler olsun!

Yüce Allah sana ,hayirdan baska bir sey yapmaz.!diyerek onu teselli etti.

HAZRETI HATICENIN PEYGAMBERIMIZI VERAKAYA GÖTÜRMESI:

Peygamberimiz, yüce Allah tarafindan, Cebrail Aleyhisselamin getirip teblig ettigi Risalet vazifesini kabul ederek evine dönerek, hic bir agaca ve tasa rastlamadiki, kendisini selamlamasin!.

Peygamberimiz,yüregi titreyerek eve gelip,``Beni örtünüz!,beni örtünüz!``buyurdu.

Kalkinca, hazreti Haticeye basindan gecen olaylari anlatti.

Hazreti Hatice de onu alip Hiristiyanliga girmis olan,Veraka b.Nevfel´in yanina götürdü.Ona, Ey Amucamin oglu! Dinle bak! Kardesiyin oglu,ne söylüyor!

Veraka!´´ Ne gördün kardesimin oglu?´´ diye sordu.

Peygamberimiz;gördüklerini,isittiklerini,haber verince,Veraka:´´Senin bu gördügün,Allah tarafindan Musa Aleyhisselama indirilmis olan Namusul-Ekber´dir.

Ah Keske, kavminin,Seni (yurdundan)cikaracaklari zaman,ben,sag ve genc, dinc olsaydim!´´ dedi.

Peygamberimiz´´ Onlar, beni cikaracaklarmi ki? !´´ diye sordu.

Veraka ´´Evet! Cikaracaklardir.

Cünkü, senin gibi, bir sey getirmis kimse yoktur ki, düsmanliga ve iskenceye ugramasin!
Eger, ben, Senin davet günlerine yetisirsem, Sana,son derece yardim ederim!´´ dedi.

Cok gecmeden de, vefat etti.

ILK ABDEST VE ILK NAMAZ

Peygamberimiz, Hiradan döndügü ve Mekke´nin yukari tarafinda bulundugu sirada Cebrail Aliyhisselam, gelip vadinin bir kösesinde ökcesini yere vurdu.

Oradan, bir su kaynadi.

Cebrail Aleyhisselam, ondan Abdest aldi.

Peygamberimiz,Cebrail Aleyhisselamin Abdest alisina bakiyordu.

Cebrail Aleyhisselam,Namaz icin nasil Abdest alinip temizlenilecegini görsün diye,yüzünü dirseklerine kadar ellerini yikadi.

Agzini, su ile calkalandi.

Burnuna, su cekti, ve ona,Abdest almayi,Namaz kilmayi ögretti.

Peygamberimiz de hanimi hazreti Haticeye, Cebrailin ögrettiklerini ögretti.

PEYGAMBERIMIZIN TEBLIGE BASLAMASI VE ILK MÜSLÜMANLAR

Allah (C.C) ilk teblig emri olan ´´Ey örtülere bürünen (Resulüm), kalk ve insanlari uyar.´´ Ayeti celilesi gelince Peygamberimiz teblig görevine baslamis

ve insanlari Allahin birligine, davet etmeye baslamisti.

Davete ilk icabet edip müslüman olanlarin isimleri sunlardir:

Ilk Müslümanlik serefine sahip olan kisi hazreti Hatice´dir.

Hz.Ali,hz Ebubekir,hz Zeyd b.Harise,Bilal-i Habesi ve Annesi Hamame,Ebu Fukeyhe, Halid b.Said,Umeyne bint-i Halef,Amr b.Said,Zubeyr b.Avvam, hz. Osman,hz.Talha b. Ubeydullah,Sad b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Ebu Ubeyde b.Cerrah, Ebu Seleme,hz Ümmü Seleme,Osman b.Mazun, vb...

Kaynak: Islam tarihi
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Soru:
İnançsız bir kişi var! Bizim âmirimiz konumunda. Zamam zaman abuk sabuk şeyler söylüyor... Mesela insanların canın alan kaç melek var? Azrail bir tane ise aynı anda pekçok insanın canını nasıl alıyor gibi! Benim aklımdan geçenler var tabi, fakat bu işi bilen bir kişiye sormak daha mantıklı geliyor. Aydınlatırsanız sevinirim...

Cevap:
İnançsız kişiler içinden bazıları, sizin âmiriniz gibi başkalarının inançlı ve huzurlu olmalarından rahatsızlık duyar, onları da kendilerine benzetmek, bunu yapamazlarsa bile rahatsız ve huzursuz etmek isterler. Önce bunların amacını keşfetmek gerekir; kötü niyetli (yani inancı sarsmak veya mümini huzursuz etmek gibi niyetleri olan) birisi ise onunla tartışmanın, ona cevap vermenin, ikna etmeye çalışmanın pek faydası olmaz, aksine tarafların olumsuz duygularını kamçılar, hatta bazı kötü eylemlere yol açabilir. İnaçsız olanın bu tür konuşmalarına aldırmamak, cevap vermemek, duymamış gibi davranmak daha uygundur. Eğer iyi niyetli (şüphelerini, sorularını paylaşmak ve aydınlanmak isteyen) bir inançsız sözkonusu ise onunla konuşulabilir. Bu takdirde de konuşan tarafların gerekli bilgi yönünden eşit düzeyde olmaları aranır; aksi halde tartışma sağlıklı olmaz ve sonuç vermez.
Azrail ile ilgili soru, bu meleği insanlara benzetme hatasından kaynaklanıyor. Âmiriniz Azrail'i de kendisi gibi zannediyor, bir memur ile meşgul olurken başkalarıyla meşgul olamadığından Azrail'in de bir anda birden fazla insanın canını nasıl aldığını soruyor. Biz, din kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilerle Azrail'in bir büyük melek olduğunu, eceli gelenlerin ölümlerini gerçekleştirdiğini biliyoruz; ama onun mahiyetini, ne, nasıl ve nice olduğunu bilmiyoruz. Biz insanlar bir anda birden fazla işi yapamayabiliriz, ama Allah ve O'nun melekleri bir anda birden fazla işi, birbirine karıştırmadan, sırasını şaşırmadan yapabilirler ve yapıyorlar. Bunu nasıl yaptıkları bizi ilgilendirmiyor.

Soru:
Evde başörtüsüz dolaşınca (yabancı erkek olmasa da) melekler girmezmiş. Aydınlatırsanız çok sevinirim.

Cevap:
Bazı hadislerde "köpek ve kutsal sayılan resim ve heykelin bulunduğu evlere meleklerin girmeyeceği" ifade edilmiştir. Bir hadiste de, Hz. Aişe namahreme göre açık iken, Cebrail gelince Peygamberimiz'in ona örtünmesini söylediği zikredilmiştir. Bu son hadisi bütün meleklere ve bütün insanlara genellemek doğru değildir. Âyetleri ve hadisleri bir arada değerlendiren ve yorumlayan âlimler (fıkıhçılar, tefsirciler, hadis açıklayıcıları) kadınların kimlere karşı nerelerini açacakları ve nerelerini kapatacakları konusunda açık seçik bilgiler vermişlerdir. Buna göre bir kadının evinin içinde veya başka yerde yalnızca kocasına karşı açamayacağı bir yeri yoktur. Kocası dışında kalan bir kısım yakın akrabasının yanında da başını, kollarını, dizlerine kadar bacaklarını, gerdanını, göksünü açması caizdir. "Caiz" demek (hükmü), "mekruh değil" de demektir. Eğer genel olarak melekler avret yerlerinin açılmasından rahatsız olsalardı ve bu yüzden de açılmaması Şâri tarafından istenseydi, bunu bildiren âyet ve hadis olsaydı yukarıdaki "caiz" hükmü verilmezdi.
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
AZRAİL: ÖLÜM MELEĞİ...

Onu rüyamda gördüm. Altın rengi parlak şık bir takım elbise içindeydi sanırım. Oturuyordum. Sağ tarafımdaki kapıdan girdi. Belki boşlukta duran, tam karşımdaki yazı tahtası büyüklüğündeki cam bir levhaya sağ elinin işaret parmağıyla, olduça hızlı, Arap harfleriyle ALLAH yazıp, süratle geçti! .. 'Kimdi O? ' diyebildim, arkasından. 'AZRAİL! ..' dediler. Son derece yakışıklı bu genç adamın çıktığı sol tarafımdaki kapıya bakakaldım! .. 'Nereye gitti? ' dedim, üzülerek. İyice göremeyeceğim kadar seri hareket ettiği için tam görememiştim. O güzel yüzü görme merakı içindeydim. 'GELECEK! ' dediler. Bir süre, çıktığı kapıya dikip, gözlerimi, bekledim. Gelmedi.
Mutluluk içinde uyandım.
Ertesi gün yakında öleceğime yorduğum rüyamın etkisiyle, rastladığım herkesle helâlleştim. Gelecek, biliyorum. Sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Fakat ne zaman? Asla bir an gecikmez! Vâde meselesi... Emri aldığı an, canı almıştır! ..
Her zaman onunla gitmeye hazır beklemeli, gaflette olmamalıyız.
Allah, her an bizimle! .. Biz ne kadar O'nunlayız?
Her an nimetleri inmekte! .. Bizden ne kadar teşekkür, şükür, HAMD yükselmekte?
Her nimetten sorgulanacağız. 'Kuru bir ağaç gölgesinde serinlemekten bile! .. Nasıl hesabını vereceğiz, bunca nimetin! ? ..
Bizden beklenen, HAMD'dır. 'HAMD OLSUN! ..' demek, bu kadar mı zor! Yani kabir ve cehennem azaplarından! ? ..Yani ateşten! ? .. Yanmaktan! ?
Kula teşekkür ediyoruz. Nezaket gereği. Allah'a şükür az! ..
HAMD OLSUN RABBİM! HAMD OLSUN, HER TÜRLÜ NİMETİN İÇİN! SENİN BİLDİĞİN SAYILAR ADEDİNCE HAMD OLSUN! ..
MELEĞİNE, HER EMRİNİ AYNEN VE ÂNINDA YERİNE GETİREN GÖREVLİNE, AZRAİL'E DE SELÂM OLSUN!
Peygamber Efendimiz HAZRETİ MUHAMMET (S.A.V) e, ALLAH'ı seven ve ALLAH'ın sevdiği her yaratılana SELÂM OLSUN!
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
BÜYÜK MELEKLER VE VAZİFELERİ

İnsanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham eden, namaz kılanlarla birlikte Fatiha Sûresi’nin bitiminde ‘amin’ diyen, her gün sabah ve ikindi namazlarında müminlerle birlikte olan, Kur’an okunurken yeryüzüne inen, ilim ve zikir meclislerini dolaşan ve müminlere rahmet okuyan melekler vardır. Kur'an ve hadislerin izahıyla büyük melekler ve vazifeleri şöyledir:

CEBRAİL: Vahiy getiren melektir. (Ruhu’l–Kudüs ve Cibril) de denir.

AZRAİL: Canlıların ruhlarını alır.(Allahın emriyle)

İSRAFİL: Allahü Teâlâ'nın iradesine uygun olarak kıyamet gününün meydana gelmesini ve tekrar öldükten sonra dirilişi sağlayan, bu işle ilgili olarak Sur denen bir şeyi üfürmekle görevlendirilmiş melektir.

MİKAİL: Tabiat olaylarını Cenab–ı Hakk’ın izniyle idare eden melektir.

HAMELE–İ ARŞ: Arşı taşıyan meleklerdir. Dört tanedir. Kıyamette bu sayı sekiz olacaktır.

KİRAMEN KÂTİBÎN: İnsanın amel defterini hazırlayan yazıcı meleklerdir. Sağdaki melek, sevabı hemen anında kaydeder. Soldaki melek ise, bir günah işlendiğinde, tövbe ve istiğfar edilmediği takdirde, o günahı aynen tespit eder. Kıyamet günü hesap bu meleklerin tespitlerine göre olacaktır. Bu meleklere “Hafaza” melekleri de denir. İyi ve kötü her yapılanı gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli melekler.

MÜNKER VE NEKİR: Ölen ve kabre konan kimselere “Rabbin kim, peygamberin kim, dinin ne?” gibi sorular soracak olan meleklerdir. Kabre konan her insan, hangi milletten ve hangi dili konuşursa konuşsun, meleklerin bu sorularını anlayacak, mü’min ise “Rabbim Allah, peygamberim Muhammed (sas), dinim İslâm, mü’minler kardeşimdir, diye cevap verecek ve o andan itibaren kabir, cennet bahçelerinden bir bahçe olacak ve melekler de kendisini kutlayacaklardır. Kâfir ise, bu suallere cevap veremeyecek, kabir onun için bir azap yeri olacaktır.



Cebrail vahy meleği diyorsunuz, Kur'an-ı taşıyan bir meleğin KURANTAŞIYICI özelliği Kuir'an da olmalı değil mi, varsa bir ayetle açıklar mısınız?..

Azrail canı alan melek ise, Allah'ın verdiği bir canı sen veya ben alsak katil oluruz, ama, o canı veren alırsa, veren o alan o der hakkı teslim etmiş oluruz, peki Azrail can alınca katil olur mu? Azrail can aldığına göre onun canını kim alacaktır...

İsrafil sur üfüren bir melek ise, neden kıyamet kopmadan milyarlarca sene önce yaratıldı, kıyamete kadar görevi nedir, sadece bir sur üfürüp onunda mı canı alınacaktır, hal böyleyse, diğer meleklerin yanında en az iş yapan melek olarak rahatsızlık duymuyor mu acaba?..

Mikail tabiat olaylarını idare den melekse, bu inanç, yunanlıların TABİAT TANRISI, GÜNEŞ TANRISI, YAĞMUR TANRISI inancına çok yakın, bu fikir acaba Yunanlılardan mı aparılmıştır..

Arşı taşıyan meleklere gelince, hadi diyelim bunu uyduran evliyalarınız zamanında dünyanın ve evrenin dönüşü, uzay bilimi, gezegenlerin yapısı bilinmiyordu da böyle bir şey uydurdular, şu an herşey bilindiğine göre, meleklerin taşıma görevi nereye kadardır, hangi arşı ve hangi semayı taşımakla görevliler ve nasıl?..


Sevap-günah meleklerine gelince, sevabını-günahını yazdıkları insan ölünce bunların durumu ne olmakta, onlarda sahibiylemi ölürler, yoksa başka bir insana mı transfer olurlar, olurlarsa yazdıkları defterlerin karışma ihtimali var mı, bu inanç reenkarnasyon inancıya paralel değil midir?..

Münker Nekir'e gelince, yoksa siz de mi kuru ve cansız bedenin hesap verdiğine inanıyorsunuz, hadi inandınız, kuru bir laşe ile melekleri yüzleştirmenin mantığı nedir, yok hesap ruha sorulur derseniz, bu meleklerin mezarda işleri ne? Yoksa, siz ruhların mezarlarda beklediğinimi sanıyorsunuz, öyleyse yer altında ruhlar alemi bir dünya oluşmuştur, ölen milyarlarca insanın ruhları kim bilir yer altında ne karanlık işler çeviriyorlardı..

Tamam, sevgili reyyan, herşeye karşı çıkmam, zaten parazitliği sevmem, ama, hiç olmazsa bir konu yazarken, ayetlere bir göz atın, gerçekleri az da olsa yansıtın.. Hem koz veriyorsunuz, hem kızıyorsunuz.. Olmuyor ama..

kardeşim sorabilirmiyim olmayan ne açıklarmısınız
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Ömer b. el-Hattab (ra) ’dan şöyle demiştir: Bir gün biz Rasulullah (sav) ’ın yanında iken birden baktık ki elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk alameti olmayan biri karşımıza çıkageldi. Onu bizden kimse tanımıyordu. Nihayet Peygamber (sav) ’in yanına oturdu. Dizlerini dizlerine dayadı, iki avucunu iki uyluğu üzerine koydu ve “Ya Muhammed, İslam hakkında bana haber ver” dedi.Rasulullah (sav) : “İslam; Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (sav) ’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan’da oruç tutman ve yoluna gücün yeterse Beyti (Kabe’yi) haccetmendir” buyurdu. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi. Biz onun hem peygambere soru sorup hemde cevap vermesine taaccüb ettik. Adam: “İman hakkında da bana haber ver” dedi. Rasulullah(sav) : İman; Allah’a Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe iman etmendir. Kadere, hayrına ve şerrine de iman etmendir” dedi. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve “İhsan; hakkında bana bilgi ver” diye yine sordu. Rasulullah (sav) : “ihsan; sanki görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’ nu görmüyorsan da, O seni görüyor” buyurdu. Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve “Kıyamet hakkında bana haber ver” diye tekrar sordu. Rasulullah (sav) : (Bu konuda) sorulan sorandan daha alim değildir” diye cevap verdi. Adam: “Öyle ise kıyametin alametlerinden haber ver” dedi. Rasullah (sav) : “Cariyenin efendisini doğurması, yalınayak sırtı çıplak fakir davar çobanlarının bina yaptırmada yarıştıklarını görmendir” diye cevap verdi. Hz Ömer (anlatmaya devam ederek) şöyle dedi: Sonra adam gitti. Rasulullah (sav) bir müddet öyle durdu, sonra bana “ya Ömer,soran kimdir biliyor musun? dedi. Ben: “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Rasulullah (sav) : “O,cebrail.dir Size dininizi öğretmek için gelmişti” buyurdu.
 

kaira

New member
Katılım
16 Ocak 2007
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Şuara Suresi 192-193 :VE şüphe yok ki o -Kur'an- Alemlerin Rabbinin indirmesidir.
Onu Ruhu'l-Emin indirdi.

Peki Çapanoğlu kardeşim Allah Ruh mudur?

Peki Kadir Suresi 4'teki Ruhtan kasıt nedir. Başka bir Ruh mu. Yani Şuara Suresinde Allah kendine Ruh diyor diğerinde Cebraile(a.s) mi ruh diyor.

Buna cevap verebilirsen teslim olurum
allah razi olsun kardeşim yazın için duha kardeşim
ya bırakın ya bunlarla ugraşmayı bunlar anca reyyanla ugraşır ama onu yıkamayacaklar buna inanıyorum
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şuara Suresi 192-193 :VE şüphe yok ki o -Kur'an- Alemlerin Rabbinin indirmesidir.
Onu Ruhu'l-Emin indirdi.

Peki Çapanoğlu kardeşim Allah Ruh mudur?

Peki Kadir Suresi 4'teki Ruhtan kasıt nedir. Başka bir Ruh mu. Yani Şuara Suresinde Allah kendine Ruh diyor diğerinde Cebraile(a.s) mi ruh diyor.

Buna cevap verebilirsen teslim olurum

Haşa, ben kimimki bana teslim olasın, teslimiyet Kur'an'a olmalıdır, buyrun Kadr suresini tahlil edelim

Kadr Suresi 4. Ayet:

Melekler (haberciler), içlerinde ruh olduğu halde, Rabblerinin izniyle iner dururlar/ hulûl eder dururlar; her bir işten.

Ayette geçen “ تنزّل tenezzelü” kelimesinin aslı “ تتنزّل tetenezzelü”dür. Kullanıldığı kalıp, gramer yapısı itibariyle tefe`ul babından tekellüf manası içerir. Yani bir olgudan sonra başka bir olgunun tekrar olduğunu anlatır. O zaman, bu ifade “melekler iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder)… inmeyi (hulûl etmeyi) sürdürür” şeklinde anlaşılmalıdır. Bunu da dilimizde ancak “iner dururlar/ hulûl eder dururlar” veya “iner de iner, hulûl eder de hulûl eder” tarzında ifade etmek en uygunu olur.

“Nüzul” sözcüğünün esas anlamı; “hulûl (girmek, içe işlemek, nüfuz etmek)” demektir. Ama bu giriş “duhul” sözcüğüyle ifade edilenden farklı bir giriştir. Bu giriş; gizlice, haber etmeden, fiziksel bir etki yapmadan girip, homojen olarak girdiği nesnenin her bir zerresine yerleşmek şeklinde bir giriştir (İbn-ü Menzur; Lisan ül Arab Cilt.8, S.523, Darülhadis Kahire-2003). Nitekim aşağıda vereceğimiz Mümin suresinin 15. ayetinte ruhun hululü (içe yerleştirilmesi) “تنزّل tenezzül” sözcüğüyle değil “ القائ ilka (koymak, bırakmak)” sözcüğüyle ifade edilmiştir.


Biz de bu ayetteki “inme” ifadelerini “hulûl etme” anlamıyla açıklayacağız. Sapık inançlardaki, “Allah`ın bazı kişi veya eşyaya girişi” de “hulûl” sözcüğüyle ifade edilir.
Zaman içerisinde “yukarıdan aşağı giriş” e de “iniş” anlamı verilmiş ve daha sonraları “nüzul” sözcüğü de “iniş” anlamında kullanılır olmuştur. Özellikle halk kültünde melekler gök varlığı kabul edildiğinden, melekler hep gökten indirilmiştir.


Surenin buradan itibaren doğru anlaşılabilmesi, “melek-melâike”, “meleklerin inişi (girişi)” ve “ruh” kavramlarının doğru bilinmesine bağlıdır. Bu kavramlar Kur`an`dan öğrenilmeyip örf bilgileri ile değerlendirilirse, sure anlaşılamaz ya da yanlış anlaşılır.
“melek” sözcüğünün iki farklı kökten de gelebileceğini, “ ئلوك üluk” kökünden geliyorsa “elçiler (haberciler)”, “ ملك milk” kökünden geliyorsa “yönetim güçleri” anlamlarına geldiğini, hangi kökten ne anlama geldiğinin ise sözcüğün yer aldığı pasajın konu akışından anlaşılacağını unutulmamalı


Meselâ, meleklerin nüzulünü (hulûlünü) konu alan aşağıdaki ayetlerden bazılarında “melek” sözcüğü “elçiler (haberciler)” anlamında, diğer bazılarında da “yönetim güçleri” anlamında kullanılmıştır.



“ ملك Melek” sözcüğünün “elçiler (haberciler)” anlamında kullanıldığı ayetler:

Nahl; 2: Kullarından dilediğine melekleri, emrinden (kendine özgü iş)
olan ruh ile: “Gerçek şu ki: Benden başka ilâh yok, o hâlde
benden sakının.” diye uyarmaları için indirir/ hulûl ettirir.

Fussılet; 30 32 : Şu bir gerçek ki, “Rabbimiz Allah`tır” deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler iner durur (hulûl eder
durur); “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle
sevinin. Biz size, dünya hayatında da ahirette de (yol gösteren,
yardım eden) Yakınlarız. Orada sizin için nefislerinizin
arzuladığı şey var. Orada sizin için istediğiniz şey var. Gafur ve
Rahîm Allah`tan bir ikram olarak.”

Âl-i Imran; 124: Hani sen inananlara, “Rabbinizin, indirilen/ hulûl ettirilen üç bin
melekle yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

“Melek” sözcüğünün “yönetim güçleri” anlamında kullanıldığı ayetler:

Hicr; 8: Biz melekleri ancak gerçekle indiririz; ve o zaman, asla göz bile
açamazlar.

Fussılet; 14: Hani elçiler onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle
demişlerdi: “Allah`tan başkasına ibadet/ kulluk etmeyin!” Şöyle
cevap vermişlerdi: “Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle
melekler indirirdi. Bu yüzden biz kendisiyle gönderilmiş
olduğunuz şeyleri inkar ediyoruz.”

En`âm; 8: Ve : “Ona bir melek indirilseydi ya!” Dediler. Eğer böyle bir
melek indirmiş olsaydık iş mutlaka bitirilmiş olurdu. Sonra da
kendilerine göz bile açtırılmazdı.



Görüldüğü gibi, örnek olarak verdiğimiz ayetlerin hepsi, meleklerin nüzulü (hulûlü) ile ilgili olan ayetlerdir. Bu ayetlerde “melek” sözcüğü ile hep aynı şey kastedilmemiş olmasına rağmen, hangi ayette ne kastedildiği kolayca anlaşılmaktadır.

İşte bu noktada çok önemli bir hususa daha dikkat edilmelidir. Bu husus, “elçiler (haberciler)” anlamındaki meleklerin ne iş yaptıklarıdır. Yukarıdaki örnek ayetlere baktığımızda bu meleklerin inzar (uyarı) ve tebşir (müjdeleme) görevi yaptıklarını görmekteyiz. Halbuki meleklerin inzar ve tebşir görevi yapmaları mümkün değildir. Çünkü Kur`an`a baktığımızda bu görevlerin ya peygamberler ya da vahyedilmiş kitaplar tarafından yapıldığını görüyoruz. Uyarı ve müjdeleme ile ilgili olan ayetlerin tümünde de uyarı ve müjdeleme görevi, peygamberler ve vahyedilen kitaplar dışında herhangi bir kimse veya herhangi bir şey tarafından yapılmamıştır: Mümin; 15, İbrahim; 52, Ahkâf; 12, Furkan; 1, Fussılet; 3, 4, 14, Bakara; 97, 119, 213, Nahl; 89, 102, Neml; 2, En`âm; 48, 92, A`râf; 2, Sebe; 28, Fatır; 24, İsra; 105, Ahzab; 45, Feth; 8, Nisa; 165, Kehf; 56.

Dolayısıyla “melek” sözcüğünün, “elçiler (haberciler)” anlamında kullanıldığı ayetlerde kastedilen; “KUR`AN AYETLERİ” dir. Zaten Kur`an`ın bir adı da “rasül (elçi)” olup (Talâk; 10, 11), bu elçi (haberci), toplumun canı demek olan güvenilir ve kutsal bilgi içermektedir.

Buraya kadar 4. ayet kapsamında “nüzul” sözcüğü ile ifade edilen “inme” kavramına ve “melek” sözcüğünün Kur`an`daki kullanılışı ile, ne anlama geldiğine değindik. Şimdi de 4. ayete ait açıklamaların başında söylediklerimize uygun olarak “meleklerin inişi”, “ruh” ve “ruhun inişi” konularını incelememiz gerekmektedir.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Meleklerin inişi:

Bugüne kadar “melek” kavramı Kur`an`daki kullanımı ile yani Kur`an`î anlayış ile ele alınmadığından, meleklerin hep gökte yaşadıkları ve gökten yeryüzüne indikleri kabul edilmiştir. Rivayetçiler, melekleri hep uçsuz bucaksız yedi kat gökten, Arş`tan, Kürsi`den yeryüzüne indirmişler ama ufacık dünyaya da sığdıramamışlardır. Yeryüzüne indirilen ama sığdırılamayan meleklerin, geri dönüp dönmedikleri ise henüz açıklanmamıştır (!). Melekleri, sığdıramadıkları dünyadan geri göndermeyi düşünemeyen akıl kutuları, meleklerin yeryüzüne niçin indikleri konusunda ise bir çok safsata üretmişlerdir:


- Bazılarına göre melekler, insanların taatlerini, kulluktaki ciddiyet ve samimiyetlerini görmek için (meraktan) inerlermiş.

- Bazılarına göre melekler, cennetlik insanları ziyaret edip onlara selâm vermek için inerlermiş. Zira kimi ziyaret edip selâm verirlerse, onların günahları affedilirmiş.

- Allah, Kadir gecesinin faziletini yeryüzündeki taata, ibadete bağlamış. Melekler yeryüzüne inip göktekinden daha çok sevap kazanmak isterlermiş. İşte onun için inerlermiş. Bu tıpkı, daha çok sevap kazanmak için Mekke`ye gitmeye benzermiş.

- Kişilerin, büyüklerinin yanında yaptığı ibadet ve taat, yalnızken yaptığından daha değerli imiş. Allah melekleri yeryüzüne indirince, meleklerin yanında yapılan ibadet ve taat, meleklersiz yapılandan daha çok fazla sevap getirirmiş. Kulları daha çok sevap kazansınlar diye Allah, melekleri yeryüzüne indirirmiş.

- Yahudi kültürünü İslâm dinine sokmasıyla meşhur Ka`b el Ahbar`dan inciler: Sidre-i Münteha, cennetin komşusu olan yedinci kat göğün sınırındadır. Binaenaleyh Sidre, dünya havası ile ahiret havası çizgisi üzerindedir ve kökü cennette, dalları Kürsi`nin altındadır. Sidre`de, sayılarını ancak Allah`ın bilebileceği kadar çok melek vardır. Bunlar hep Allah`a ibadetle meşguldürler. Cebrail`in makamı da Sidre`nin tam ortasındadır. Buradaki her meleğe, müminler için merhamet etme ve anma duygusu verilmiştir. Dolayısıyla bu Sidre melekleri, Kadir gecesinde Cebrail ile birlikte dünyaya inerler. Binaenaleyh bu gecede, yeryüzünün her tarafında ya secdeye kapanmış, yahut mümin ve müminelere dua ile meşgul melekler vardır. Cebrail ise, istisnasız herkesle musafaha eder (tokalaşır). Bu musafahanın alâmeti ise, onun musafaha ettiği kimsenin tüylerinin ürpermesi, kalbinin rikkate gelmesi ve gözlerinin yaşla dolmasıdır. İşte bu haller, Cebral`in o kimseyle musafahasından kaynaklanmadadır.


- Bildiğiniz gibi Yüce Allah, yeryüzünde bir halife kılacağını murat edip bunu meleklere bildirdiği zaman melekler: “Sen yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek birilerini mi halife yapacaksın? Halbuki biz seni tesbih ve takdis edip duruyoruz.” demişlerdi. Allah da “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” diye cevap vermişti (Bakara; 30).


İşte efendim, Allah meleklerin, bilgisizce itirazlarını, yaptıkları terbiyesizliği yüzlerine vurmak için melekleri yeryüzüne indirirmiş. Ve onlara “Bakın bakalım, benim kullarım sizin dediğiniz gibi yeryüzünde bozgunculuk mu yapıyor, kan mı döküyor, yoksa her biri oruç tutarak, namaz kılarak, secde yaparak rükû yaparak bana kulluk mu yapıyor?” diyormuş. Melekler, Kadir gecesinde namaz kılanı, mevlüt okuyanı, tespih çekeni, zikir yapanı görerek “Ya Rabbi, biz halt etmişiz senin halife yaptığın kulların bizden daha da melek imiş, özür dileriz.” derlermiş.(!)


Özellikle bu son safsatayı uyduranlara ve inananlara; “Acaba bu melekler, yeryüzündeki insanlığın genel vahşet ve zilletini, nankörlüğünü, özellikle de Müslümanlığı elden bırakmayanların vahşetini; Ahmetlerin Mehmetleri, Mehmetlerin de Ahmetleri vahşîce katlettiğini, dünyanın diğer yerlerindeki tüm vahşeti, insanların birbirlerinin kanlarını nasıl emdiklerini, Rabblerini bırakıp nasıl kula kul olduklarını, fesatlarını; doğadaki kargaşalarını kısacası insanlığın özellikle de Müslümanların genel durumunu görmüyorlar mı, görmüyorlarsa bir gün görüverecek olsalar o zaman ne olacak?” diye bir soru sormak mümkün olsa, bu safsatacılardan; “Yüce Allah genel manzarayı meleklerden saklar” şeklinde bir cevap almak sürpriz olmamalıdır.

İşin gerçeğini öğrenmek için bu tarz safsataları bırakıp, Kur`an`dan çıkardığımız soruların cevaplarını yine Kur`an`da aramamız gerekmektedir. Çünkü dinimiz ile ilgili olarak aklımıza gelebilecek her türlü “neden, niçin, nasıl” sorularının cevapları, yine Kur`an`da yer almaktadır.

Yukarıda, “melek” sözcüğünün “elçi (haberci)” anlamında kullanılışına örnek verdiğimiz ayetler, “nüzul (hulûl), melek ve melek çeşitleri” hakkında sunduğumuz bilgiler ışığında tekrar okunduğunda, Nahl suresinin 2. ve Fussılet suresinin 30-32. ayetlerindeki;
“Gerçek şu ki: Benden başka ilâh yok, o halde Benden sakının!” diye uyaran ve “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennete sevinin” diye müjdeleyen meleklerin, aslında Kur`an ayetlerinden başka bir şey olmadığı anlaşılmaktadır. Keza, Âl-i Imran suresinin 124. ayetindeki, Allah`ın inananlara üç bin melekle yardım ettiği yolundaki ifade, o gün savaş alanına gök yüzünden üç bin meleğin indiği anlamına gelmez. Bize göre bu ayette sözü edilen üç bin melek, o güne kadar inmiş olan Kur`an ayeti yada herkesin bildiği o savaştaki yağmur, rüzgar gibi olaylardır (yönetim güçleri). Çünkü bu ayetlerin her biri yaptıkları uyarlarla, verdikleri müjdelerle manevî yönden, rüzgâr ve yağmurun sebep olduğu çamurla fizikî yönden, inananlara destek sağlamaktaydı ve bu destek Müslümanlara yetip artmaktaydı.


Kur`an, meleklerin inişinden söz ettiği gibi, şeytanların da inişinden (hulûl edişinden) söz etmektedir. Ancak geleneksel din anlayışı içinde pek konuşulmayan bu konu, bazı Müslümanlar tarafından neredeyse unutulmuş gibidir:

Şuara; 221-223: Şeytanların kime indiğini/ hulûl ettiğini (kimin içine yerleştiğini)
size haber vereyim mi?
Onlar, her iftiracı günahkâra iner/ hulûl eder.
Kulak kabartırlar. Onların çoğu da yalancıdır.

Bu ayetlerin, yukarıda sunduğumuz Fussılet suresinin 30-32. ayetleri ile karşılaştırılması durumunda, birbirlerinin tam karşıtı olduğu görülmektedir.
 

hasret

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
709
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
Allah (c.c) razı olsun abla...
selam ve dua ile...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Cebrail vahy meleği diyorsunuz, Kur'an-ı taşıyan bir meleğin KURANTAŞIYICI özelliği Kuir'an da olmalı değil mi, varsa bir ayetle açıklar mısınız?..

Azrail canı alan melek ise, Allah'ın verdiği bir canı sen veya ben alsak katil oluruz, ama, o canı veren alırsa, veren o alan o der hakkı teslim etmiş oluruz, peki Azrail can alınca katil olur mu? Azrail can aldığına göre onun canını kim alacaktır...

İsrafil sur üfüren bir melek ise, neden kıyamet kopmadan milyarlarca sene önce yaratıldı, kıyamete kadar görevi nedir, sadece bir sur üfürüp onunda mı canı alınacaktır, hal böyleyse, diğer meleklerin yanında en az iş yapan melek olarak rahatsızlık duymuyor mu acaba?..

Mikail tabiat olaylarını idare den melekse, bu inanç, yunanlıların TABİAT TANRISI, GÜNEŞ TANRISI, YAĞMUR TANRISI inancına çok yakın, bu fikir acaba Yunanlılardan mı aparılmıştır..

Arşı taşıyan meleklere gelince, hadi diyelim bunu uyduran evliyalarınız zamanında dünyanın ve evrenin dönüşü, uzay bilimi, gezegenlerin yapısı bilinmiyordu da böyle bir şey uydurdular, şu an herşey bilindiğine göre, meleklerin taşıma görevi nereye kadardır, hangi arşı ve hangi semayı taşımakla görevliler ve nasıl?..


Sevap-günah meleklerine gelince, sevabını-günahını yazdıkları insan ölünce bunların durumu ne olmakta, onlarda sahibiylemi ölürler, yoksa başka bir insana mı transfer olurlar, olurlarsa yazdıkları defterlerin karışma ihtimali var mı, bu inanç reenkarnasyon inancıya paralel değil midir?..

Münker Nekir'e gelince, yoksa siz de mi kuru ve cansız bedenin hesap verdiğine inanıyorsunuz, hadi inandınız, kuru bir laşe ile melekleri yüzleştirmenin mantığı nedir, yok hesap ruha sorulur derseniz, bu meleklerin mezarda işleri ne? Yoksa, siz ruhların mezarlarda beklediğinimi sanıyorsunuz, öyleyse yer altında ruhlar alemi bir dünya oluşmuştur, ölen milyarlarca insanın ruhları kim bilir yer altında ne karanlık işler çeviriyorlardı..

Tamam, sevgili reyyan, herşeye karşı çıkmam, zaten parazitliği sevmem, ama, hiç olmazsa bir konu yazarken, ayetlere bir göz atın, gerçekleri az da olsa yansıtın.. Hem koz veriyorsunuz, hem kızıyorsunuz.. Olmuyor ama..

ÇAPANOĞLU kardeşim umarım bu ayet meleklerin görevleri hakkında aydınlatıcı olur ALLAH'a emanet ol!!
"Allah meleklerden de insanlardan da elçiler seçer" (Hac, 22/75)
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah Ruh mu çapanoğlu kardeş sen onu söyle.

Ayet Cebrail demiyor tamam .Ruhul Emin indirdi diyor

Allah Ruh mu? Sen onu söyle.

Yahu okusana Kadr suresi ile ilgili yazıyı, okumadan habire Ruhmudur deyip diretiyorsun, Ordaki sizin melekler diye anladığınız şey, Ayetlerdir..
İnsanla muhatap olamayacak, ona bir katkısı ve zararı dokunmayacak bir varlığın (meleklerin) yeryüzüne inmesinin mantığı nedir..
Anlasanıza, gökten inip duran şey ayetlerdir..
Bunu yukarıda açık seçik yazmışım, okursan, ayet ile meleğin kastedilmediğini anlarsın..
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Tamam ona cevap veremedim. Peki Şuara Suresi için ne diyorsun.

Şuara Suresi 192-193 :VE şüphe yok ki o -Kur'an- Alemlerin Rabbinin indirmesidir.
Onu Ruhu'l-Emin indirdi.

Ordaki Ruhu'l Eminden kasıt nedir?

aslında bu konuyu Kur'anda Melekler başlığı altında ele almak lazım ama, nasılsa silineceği kesin olduğu için, yazmamak daha hayırlı gibi, hiç olmazsa kalpler kırılmaz..



Cebrail:

Kimsenin ulaşamayacağı – sağlam – emin – kutsal -- temiz olmayanların sokulamayacağı, vahiy yolu/kanalı

Bakar 97,98 De ki: "Kim (ulaşılamayan,sağlam,emin,kutsal,ruh,vahyin akış kanalı olan) Cebrail'e -ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine (inen bir yol olup vahyi) indirmiştir- düşman kesilirse,

Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, (ulaşılamayan,sağlam,emin,kutsal,ruh,vahyin akış kanalı olan) Cebrail'e, (yakarışın, himmetin yolu/kanalı olan) Mikail'e düşman kesilirse, Allah'ta bu tür inkarcılara düşman kesilir.

Bu ayette şu dikkatimizi çekiyor Allah’tan kula (Cebrail) kuldan Allah’a giden yol (Mikail) e kim düşman olursa, Allah'ta bu tür inkarcılara düşman kesilir.



Dikkatli baktığımızda şunu görüyoruz:

1 ) Cebrail Allah’tan kula gönderilen vahyin yolu

2 ) Mikail kulun Allah olan yakarışını yolu






Şuara 191 Ve senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.

Bu, evrenlerin Rabbinin indirdiği vahiydir.

onunla, mutlak güvenilirlik derecesinde olan vahiy inmiştir

Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.



Vakıa 77-80 O, elbette değerli bir Kur'ân'dır,

Saklı bir Kitâptadır.

Ki ona temizlerden başkası dokunmaz.

(O), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.



1. Melek tam olarak neyi ifade ediyor?. (Allah’ın alemlerde işleyen yasalarının adı)

2. Meleklere iman nasıl ve ne şekilde olmalı?.(Allah’ın yasalarına uyulduğunda hiçbir problemin olmayacağına, mükemmel sistemin işleyişine inanmak Meleklere imandır.)

3. Melekler Ademe nasıl secde etmişlerdir?.(Allah Ademoğlunun etrafındaki şeyleri ona boyun eğdirmiş, yasaların insanın kapasitesi oranınca insan tarafından müdahale edilmesi olayı, Meleklerin Ademe secde etmesidir.)

4. Vahyin gelmesiyle Melek ilişkisi nedir?.( Cebrail Allah’tan kula gönderilen vahyin yolu)

5. Melekler ne anlamada kanatlıdır?.(Allah’ın iyilere, iyi davrananlara, iyi iş tutanlara, her koldan her kanattan yardım yolunun adı Meleklerin kanatlı oluşlarını ifade eder.)

6. İblis meleklerden bir melekmiydi?.(Melekti itaat etmeyince iblis oldu)

7. Meleklerle hayvanlar arasında bağ varmıdır?.( Hayvanların kendileri değil her durumda itaat etmelerinin adı Melektir.)
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ruhu'l emin nedir kardeşim?
Tek cevap ver. İşte sana kolay yol.. Ayette geçen Ruhu'l eminden kasıt Allah mıdır?
Bana bunu izah et, seve seve teslim olurum


Şuara 191 Ve senin Rabbin mutlak Aziz, mutlak Rahim'dir.

Bu, evrenlerin Rabbinin indirdiği vahiydir.

onunla, mutlak güvenilirlik derecesinde olan vahiy inmiştir
Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.



ayet o kadar fasih ve açık ki hala bu soruyu sormanızdaki mantığı anlamış değilim inan
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Peki sence ben Şuara Suresi 191 imi soruyorum
Bak Arapçasını yazayım.
192: ve innehü leteniz'lü rabbil'alemin (Ve Şüphe yok ki O'nu(Kur'an'ı) alemlerin Rabbi indirdi
193:nezele bihirruhul'emin (O'nu Ruhu'l Emin indirdi)
Evet burdaki Ruhu'l-Emin'i soruyorum. Kimdir O. Allah mı?



Ben seni iyi anlıyorum da, bu manayı nasıl verdiğini anlayamıyorum onun için o ayetin siyak ve sibakını da aldım, hepsini birlikte okuduk mu aradığınız çıkmakta ortaya.

Şuara Suresi 188 Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir."



Şuara Suresi 189 Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.

Şuara Suresi 190 Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.



Şuara Suresi 191 Ve senin Rabbin mutlak azîz, mutlak Rahîm'dir.



Şuara Suresi 192 Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.

Şuara 193 O güvenilir Rûh indirdi onu,

Şuara Suresi 194 Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.



Şuara Suresi 195 açık-seçik arapça bir dille indirdi.



Şuara Suresi 196 O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.



Şuara Suresi 197 Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?



Şuara Suresi 198 Biz onu arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,



Şuara Suresi 199 O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şuara 193 O güvenilir Rûh indirdi onu,

O Ruh kim peki

Peki, O cibril ise eğer,

1_ Neden kalbine indiriyorda, direkt gelip birebir yapmıyor bu işi

2- Açık seçik Arapça olarak.. diye üstüne kavi bir baskı yapıldığına göre, acaba Cebrail vahyi Arabça olarak mı getiriyor.. Buradaki DİL vurgusuyla bir MELEĞİN ne alakası olabilir, bu şu demektir..

Melekler konuşur mu?..

Konuşursa, acaba vahyi sözel mi getirir.. Eğer evetse, Vahy direkt Allah'ın sözü olmaktan çıkıp, Cibril sözü haline gelmez mi?..

Şu tatil gecesi iki dakika birşeyler okuyayım ve dinleneyim dedim..
Maalesef çektin bir tartışmanın içine, güya okayacaktık iyi mi?..
 
Üst Alt