Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bütün peygamberler Arap Yarımadasından zuhur ettiğine göre, peygamber gönderilmeyen..

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Bütün peygamberler Arap Yarımadasından zuhur ettiğine göre, peygamber gönderilmeyen diğer kıtalarda yaşayanları inanç ve amel açısından mes’ul tutmak nasıl hak ve adalet olur?

Bu sualin iki yönü var: 1- Peygamberlerin yalnız Arab Yarımadası'ndan zuhûru ve diğer kıtalarda hiçbir Nebî'nin gelmeyişi. 2- Kendilerine peygamber gönderilmeyen milletlerin azâba uğratılmasının adâlet olmayacağı hususu.

Şimdi sırasıyla her iki hususu da ele alalım. Ancak, daha önce insanlar arasında Nebî'nin yerine dikkati çekmekte fâide. hatta zarûret olduğu üzerinde duralım.

Peygamberlik, üstün bir pâyedir. O, insanın öz yüceliğinin Hak'dan halka eğilmiş bir dalı ve tabiat içinde, tabiatın verâsını yaşayan varlığın gönlü ve dilidir. Onda hem bir seçilme ve yükseltilme, hem de gönderilip vazîfeli kılınma vardır. Dâhilerde olduğu gibi, Nebî, sadece yüce bir dimağ, eşya ve hâdiselere nüfuz eden bir istidât değildir. O, bütün melekeleriyle faâl, ceyyid, devamlı dalgalanan ve her dalgalanışta yeni bir arşiye çizen gökler ötesine yükselen mes'elelerine ilâhî esintilerden tahlil bekleyen, eşyanın ötelerle birleşme noktası sayılan ufuk insandır.

Onda, cisim rûha, akıl kalbe tâbi; nazar, isimler ve sıfâtlar âleminde: kadem. nazarın ulaşabildiği her yerde ve onunla beraberdir...

Nebîde. duygular en son tomurcuğuna kadar inkişaf etmiş; görme, duyma ve bilme tabiî sınırların çok ötelerine yükselmiştir. Onların görmelerini çeşitli dalga boylarıyla izah etme imkânı olmadığı gibi, duyup işitmelerini ses dalgalarıyla izah etmek de mümkün değildir. Hele bizim tahlil ve terkib ölçülerimiz içinde onların tabiat cidarlarını zorlayan ilimlerine erişmek asla kimseye müyesser olmayacaktır.

İnsanlık, onlar vasıtasıyla varlığa nüfûz edip eşyâyı keşfedebilir. Onların irşad ve tâlim dairelerinin dışında ne eşya ve hâdiselere mükemmel bir nüfûz ne de tabiata isabetli bir müdahale asla mümkün olmamıştır ve olamazda...

Tabiatın esrârı ve ondaki ilâhî kanunları beşere hediye etmek, onların birinci dersidir ve bu ders mübtedîlere has bir dersdir. Bunun ötesinde ise varlık âlemini, varlığına şahid gösteren Yüce Yaratıcı'nın. isim ve sıfatlarını bildirme; idrak edilmez Zât'ı hakkında ölçü ve incelerden ince temkin... Eğer bütün bu âlemleri elinde tutan; zerrelerden nebülozlara kadar hükmünü ve sözünü geçiren, onları tesbih dâneleri gibi evirip çeviren, hâlden hâle ve şekilden şekile sokan bir Muhteşem Kudret ve İrâde Sahibiyle, ona verilecek ünvanlar ve isnâd edilecek hususlar hakkında, Nebî'lerin apaydın beyanları olmasaydı, ne O'nun hakkında doğru bir söz söylemek, ne de doğru düşünmek mümkün olmayacaktı.

Demek ki Nebî, eşyâ ve hâdiselerin içine girip bütün bir hayatı bize ders verdiği gibi. her şey ve her hâdisenin en birinci dersi olan, Muhteşem Yaratıcı'yı. uhteşem Kudret ve İrâde Sahibini. isim ve sıfatlarıyla. Zât-ı Ulûhiyeti arasındaki ince muvâzene ve sırlı münâsebete riâyet ederek anlatan da yine O'dur.

Öyle ise, zeminin hiç bir kıtasının ve zamanın hiçbir parçasının onların feyiz ve nurundan mahrum kaldığına ihtimâl verilmemelidir. Nasıl verilir ki; onların irşâd dairelerinin dışında, varlık âlemine dâir, şimdiye kadar ne duru bir hüküm verilebilmiş, ne de felsefenin şübhe, tereddüd ve tenâkuz dolu sisli atmosferinin üstüne çıkılabilmiştir.

Esâsen, her kıt'a, her devrin, bir peygamberin vesâyâsı altında bulunmasını akıl, hikmet ve Kur'ân müştereken te'yid etmektedirler. Hem de aksine ihtimâl verilemeyecek şekilde...

En küçük bir müzede ve en basit bir fuarda dahi, teşrifatçılara ve tarifçilere ihtiyaç duyulduğu ve bir yol göstericinin rehberliği ile gezilip görüldüğü ve böyle bir rehber ve yol gösteren olmayınca, gelmenin de, gezmenin de bir mânâsı olmayacağı katiyyen gösterir ki, şu muhteşem kâinat sarayını, onu temâşâya gelen seyircilere anlatacak, ondaki ince noktalara dikkati çekecek ve bu âlemin sırlarını açıklayacak dellâl ve teşrifatçılara da ihtiyaç vardır.

Ayrıca, kurduğu bu düzen ve nizâmı, bu meşher ve sanatlar resm-i geçidini, bir fuar mâhiyetinde en mükemmel şekilde sergileyen ve bütün iş ve eseriyle kendini seyircilere tanıtmak isteyen Zât hiç mümkün mü ki, bu meşherleri açsın. eserlerini göstersin, seyircilerin dikkatini çeksin de, sonra intihab edeceği bir kısım müstesna kimselerle Zât, sıfat ve isimlerini, müştâk seyircilere tanıtıp bildirmesin; hikmet dolu işlerini hâşâ abes kılsın! Baş döndürücü icraâtını mânâsızlıkla ittiham ettirsin! Herşeyi, bir dil ve nağme hâline getirip, onunla bizlere hikmet ve maslahatlarını anlatan Yüce Varlık, her türlü abesden münezzeh ve mukaddesdir!

Kaldı ki. O Zât'ın kendi beyânı olan Kur'ân, zeminin her tarafından yer yer zuhûr etmiş peygamberlerden bahisler açmaktadır. "Celâlim hakkı için biz her millete -Al)ah'a ku!lukda bulunun ve putlara ibadetden kaçının- diye bir peygamber gönderdik. "(Nahl 36) Ne var ki, insanlık, bu yüce varlıklardan aldığı dersi, bir müddet sonra unutmuş veya sapıklığa gömülerek, Nebî ve ulu kişileri ilahlaşdırmış ve eski putperestliğe dönmüşdür.

Yunan'ın ilâhlar dağından, Ganj nehrine kadar, beşer hayâlinin totemleştirdiği bir sürü vesen vardır ki, şimdiki görünüşleriyle. çıkışları arasında çok büyük farklar olsa gerektir.

Ne Çin'in Konfüçyüs'ünü, ne de Hind'in Brahman ve Buda'sını, kendilerini hazırlayan şartlar ve getirdikleri şeylerle görmek mümkün değildir. Herşeyi aşındıran zaman ve değişen insan telâkkisinin, bunları da aslından ne kadar uzaklaştırdığını kestirmek oldukça zordur.

Eğer Kur'ân-ı Kerim, şüpheleri gideren beyânıyla, Hz. Îsa'yı bize tanıtmasaydı, kilisenin loş cidarları arasında, putperestlik telâkkilerine karışmış papaz anlayışları içinde, sağlam bir Hz. Mesih bulup çıkarmak mümkün olmayacaktı. İnsana Ulûhiyetin isnad edilmesi ve Zât-ı Ulûhiyetin insanlaştırılması; "üç" hem de "bir" tenakuzunun en birinci mesele olarak akîdeye yerleştirilmesi, akıl ve mantığı tezyif ve Allah'a karşı en büyük hayâsızlıktır.

Günümüzde, çığrından çıkarılmış hıristiyan âyin ve ibâdetleri, mâbed ve zâviyeleriyle, eski Roma ve Yunan putperestliği arasında, şekil olarak hiç de ciddi bir fark hissedilmemektedir. Kur'ân'ın aydınlatıcı ve vuzuh getirici beyanâtı nazara alınmadan, kilise ve orada olup bitenlere bakan bir kimsenin, Hz. Mesih'i (A.S.) Apollon'dan ayırması da oldukça zordur.

Bulunduğumuz çağa, bu kadar yakın bir devreye ait Hıristiyanlığın, kendi kitab ve peygamberlerini bu hâle getirdiği noktasından hareketle diyebiliriz ki; zamanın öğütücü korkunç dişleri arasında, kimbilir nice Mesihler ne hâle getirildi! Sıhhatli bir haberden öğrendiğimize göre, her Nebînin vazifesini kendinden sonra havarileri yapacağına ondan sonra ise, bir kısım mirasyediler herşeyi alt-üst edeceğine dair bir peygamber sözü var ki, çok önemlidir. Evet, buna binaen, bugün batıl din olarak gördüğümüz nice dinler vardır ki, temiz bir asıldan, vahiy kaynağından geldiği hâlde, müntesiplerini cehâleti ve düşmanlarının insafsızlığıyla, bugün hemen bütün esaslarıyla hurâfe yığını durumuna gelmişlerdir.

Öyle ise, günümüze kadar mevcudiyetini sürdüren bâtıl görünümlü dinlerin, pek çoğunun sağlam bir aslı olması ihtimâli, oldukça kuvvetli ve her devrin, bir peygamberin adını alması da gayet makûldür.

Peygamber olmayana peygamber demek, Nebî'nin peygamberliğini inkâr gibi küfür sayılır. Ancak, arz edilen hıristiyanlık misâliyle, Budizm'in menşeine kuşkulu bakmamak, Brahmanizm üzerine ihtiyatla gitmemek de insanın elinden gelmiyor. Hattâ Konfüçyüs'ü, onun o tıkanık felsefesinin ötesinde aramak; Şamanizm'in te'vil götürebileceği hesabıyla hareket etmek, akıllıca bir davranış sayılır zannediyorum.

Bunlar çıkışlarında ister bir zülâl, isterse bulanık bir sızıntı olsun, şu andaki durumlarından farklı bir hüviyete sahip olduklarında kimsenin tereddüdü yoktur. Zaman ve hâdiselerin onları. bazen aşındırıp, bazen de yeni ilâvelerle başkalaştırması, o kadar çok vukû' bulmuştur ki, muhâl-farz, kurucuları dönüp geriye gelselerdi, getirdikleri dini tanıyamayacaklardı.

Dünyada, daha bunlar gibi tahrif edilmiş pek çok din vardır ve bunların büyük bir kısmının temelindeki safveti kabul etmek de, zarûrîdir. Bir kere Kur'ân: "İçinde peygamber olmayan hiç bir millet yoktur"(Fâtır, 24) diyerek âlemşümûl bir hüküm vermektedir. Ne var ki biz, cihânın her tarafında zuhûr etmiş olan ve bir beyâ.na göre sayıları 124 bine bâliğ bulunan Nebîlerden ancak 28 tanesini bilmekteyiz. Kaldı ki, bunların içinde de, pek çoğunun ne zaman ve nerede yaşadıklarına dair her hangi bir ma'lûmata sahip bulunmamaktayız. Esâsen, gelmiş-geçmiş bütün peygamberleri bilme mükellefiyeti diye birşey de yoktur. Kur'ân: "Onların bir kısmını sana hikâye edip anlattık. bir kısmını anlatmadık"(Gâfir, 78) diyerek, anlatılmayanların üzerinde durulmamasını da ihtar etmektedir.

Şu kadar var ki, bugün dinler tarihi, felsefe ve antropoloji tetkik edildiğinde, birbirinden çok uzak topluluklarda dahi, bir hayli müşterek noktalar bulunduğu göze çarpmaktadır. Ezcümle, hepsinde "çok"dan "tek"e doğru gidiş; tahammül - fersâ musibetler karşısında herşeyi bir tarafa bırakarak, bir yüce dergâha el açış ve elleri yukarılara doğru kaldırış; fizik ötesi hâdiselerle münâsebete geçişte, müşterek tavır ve davranış; hep menbâ ve muâllim birliğine işaret etmektedir. Kanarya Adaları'ndaki yerlilerden, Maya'lara kadar; Kızılderililer'den Yamyamlar'a kadar, âyin ve dinî ilâhilerinde hep aynı renk ve dekor görülür, hep aynı nağme ve cümbüş hissedilir...

Prof.Dr. Mahmud Mustafa'nın, çok vahşi iki kabîle hakkındaki mütalâaları bu hususu te'yid etmektedir. Doktor'un ifâdesine göre Mavmav'lar Mucay isminde bir ilâha inanırlar. Bu ilâh, Zât'ında ve icraatında birdir. Birini doğurmuş ve biri tarafından doğurulmuş da değildir. Eşi, menendi de yoktur. O, görünmez, bilinmez; ancak eserleriyle tanınır. Neyamneyam Kabilesi için de, Mavmav'ların kanaatına benzer şeyler nakletmektedir: Onlar da herşeye sözü geçen, ormandaki herşeyi kendi iradesi ile hareket ettiren ve şerli kimselere yıldırım şerareleri gönderen bir ilâh vardır ki, işte O Ma'bud-u Mutlak'dır, diye düşünmektedirler.

Görülüyor ki, bunlardaki ilâh telâkkisi ile Kur'ân'daki Zât-ı Ulûhiyet düşüncesi arasında, hemen hemen fark yok gibidir. Hattâ, Mavmavlar, "Aynı İhlâs sûresinin muhtevasını söylüyorlar" desek yerinde olur.

Medeniyetden bu kadar uzak ve bildiğimiz peygamberlerin te'sir sahasının dışındaki bu ibtidaî kavimler, henüz hayatın en basit kanunlarını dahi bilmemelerine rağmen, bu en derin ve en duru Allah telâkkisini nereden bilecekler! Demek: "Her milletin bir Resûlü vardır ve Resûlleri geldiği vakit aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulmedilmez"(Yu"us-47) beyânı, ilâhî ve âlem-şümûl bir hakikattir ve hiçbir kıt'a bu hakikatin şümûl sahası haricinde değildir.

Dr. Mahmud Mustafa'nın naklettiği şeylere benzer aynı hususları 1968 yılında kendisiyle tanışma fırsatını bulduğum Kerkük'lü Matematik Profesörü Dr. Adil Bey de hikâye etmişlerdi. Doktorasını Amerika'da yaptığı yıllarda, sık sık yerli halkla da görüşen Doktor, kendini hayrete sevkedecek durumları şöyle naklediyordu: Yerliler, kendi aralarında tevhid akidesine uygun âyinler yapıyor ve Allah'ın, yemez, içmez, üzerinden zaman geçmez olduğuna inandıklarını ilân ediyor; hatta kâinatda cereyan eden herşeyin onun iradesine râm olduğunu tekrarlayıp duruyorlardı.

Ve daha, bir sürü selbî ve vücûdî sıfatlardan bahsediyorlar ki; düşüncelerindeki bu yüceliği, yaşayışlarındaki vahşet ve bedevilikle te'lif etmek katiyyen mümkün değildi...

Demek ki, doğu-batı, dünyanın en ücrâ yerlerinde, bu akîde ve telâkki birliği. ancak kâinattn sahibi tarafından oralara gönderilmiş elçilerle izâh edilebilir. Zira en büyük filozofların dahi kavrayamadığı bu türlü muvazeneli tevhîd akîdesini, vahşet içinde yüzen Mavmav'lara, Neyamneyam'lara veya Maya'lara vermek asla mümkün değildir. Demek, arı ve karıncayı anasız bırakmayan Rahmeti Sonsuz. beşer nev'ini de peygambersiz bırakmamış, zaman ve mekânlara, onlar vasıtasıyla nurlar serpmiş ve cihanları aydınlatmış...

Şimdi de, sorunun ikinci şıkkı olan, peygamberleri görmemiş kimselere, azab edilip edilmeyeceği hususunu inceleyelim. Evvelâ, birinci bölümde gördük ki; zemin, hiçbir zaman nur-u nübüvvetten mahrum kalmamış, arasıra muvakkat bir kuraklık hissedilmiş ise de, hemen arkadan sağanak sağanak rahmet boşalmış. Binâenaleyh, her ferd az-çok, bu rahmeti görmüş, duymuş, tadmış ve doymuştur. Ne var ki, tahrîfin süratli olduğu yerlerde fetret de o kadar çabuk bastırmış ve o mıntıkayı karanlığa boğmuştur. Her karanlığı bir aydınlık ve her aydınlığı bir karanlık tâkib edip dururken kendi irâdelerinin dışında karanlıkta kalanlara da Hak rahmet müjdesini vermiştir: "Biz peygamber göndermedikten sonra azab edicilerden değiliz"(İsrâ, 15).

Demek evvelâ uyarma, sonra mükellefiyet ve daha sonra da azab veya rahmet...

Vâkıa mezheb imamları, teferruatda biraz farklı düşünürler. Meselâ, İmam Maturidî ve taraftarı, kâinatda, herbiri bir kitab binlerce delil varken Allah'ı bilmeyen ma'zur olamaz derler. Eş'ariler ise: "Biz peygamber göndermeden azab edecek değiliz.. " meâl-i âlîsiyle ifâde edilen âyete dayanarak, azaba müstehak olmanın, tebliği müteâkib olacağı hususunu esas alırlar.

İki imamın nokta-ı nazarlarını te'lif edenler de vardır: Bir kimse hiçbir peygamber görmemiş ve fakat inkâr mesleğine girerek puta da tapmamışsa, ehli necâtdır. Zîrâ, insanlar arasında öyleleri vardır ki, hiçbir terkib ve tahlil kabiliyetine sahip olmadığı gibi, eşya ve hâdiselerin seyrinden de bir mânâ çıkarması mümkün değildir. Binâenaleyh, böyle biri, evvelâ irşad edilir, ondan sonra davranışlarına göre cezâ veya mükâfat verilir.

Ama bir insan, küfrü meslek ittihaz ederek, onun felsefesini yapıyor ve bilerek Allah'a karşı ilân-ı harb ediyorsa, o. dünyanın en ücra yerinde dahi olsa, inkâr ve ilhâdının cezâsını görecektir.

Netice olarak diyebiliriz ki: Allah'ın peygamber göndermediği boş bir kıt'a olmadığı gibi, içinde peygamber gelmeyen uzun bir fetret devri de mevcut değildir. Hemen her devrin insanı, az-çok bir Nebî'nin estirdiği meltemden nasîbini almış gibidir. Peygamberlerin adının tamamen unutulduğu ve eserlerini zamanın aşındırdığı yerlerde ise, ikinci bir peygamber gönderilinceye kadar, o devre "fetret devri" denmiş ve o devrin insanlarının azabdan bağışlanacağı ifâde edilmiştir. Elverir ki, bilerek ve şuurlu olarak inkârı ulûhiyete sapılmasın.

Herşeyin doğrusunu ilmiyle eşyayı muhît olan bilir.
 
T

teslimolan

Guest
On Buyruk

(Yasa 5:6-21)

1 Tanrı şöyle konuştu:

2 "Seni Mısır'dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve benim.

3 "Benden başka tanrın olmayacak.

4 "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.

5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği günahın hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

6 Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.

7 "Tanrın Yahve'nin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü Yahve, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.

8 "Şabat Günü'nü kutsal sayarak anımsa.

9 Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.

10 Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB'be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancı hiçbir iş yapmayacaksınız.

11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.

12 "Annene, babana saygı göstereceksin ki, Tanrın RAB'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.

13 "Adam öldürmeyeceksin.

14 "Zina etmeyeceksin.

15 "Çalmayacaksın.

16 "Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.

17 "Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin."

---------------------------------------------------------
Tek kelime degistirmeden sözde "degistirildi gi icin sözde kelimesini kullaniyorum" Hz. Musa nin kitabindan 10 emiri kopyaladim yukari.

Simdi bu ayetleri okurken Allah in kendinin 1 oldugunu insanlarin bilmesinin ne kadar önemli oldugunu anliyoruz bu 10 emirden degilmi. Peki bu 10 emir deki önemli olan 1 yaratici olayi sekteye ugrarsa Allah bunu cezalandirmazmi bunu tekrar düzelttirmezmi? Cünkü gördügümüz kadar emirlerin cogu kendisi ile ilgili Allah in. Benim bir olduguma inanacaksiniz diyor benim resmimi cizmeyeceksiniz diyor. Benim yanimda tanrilar "3 davasi" etmeyeceksiniz diyor. Peki bu 10 emiri okuyan insan nasil olurda bu seytanin oyununa gelip Tanri 3 bedende dir diyebiliyor. Oysaki Hz. Musa a.s a gelen en önemli 10 emirde Allah 1 im diyor. Iste Allah in birligini yoketmeye calisirlarsa Allah bunu tekrar insanlarin zihine sokmak icin tekrar bir Peygamber gönderemezmi ? Düsünün bir bilgisayar programiniz var ve internette o programa virüs girmis o programi tekrar calistirabilmek icin önce virüs taramasindan gecireceksiniz o programi sonra tekrar kurmaniz gerekiyor degilmi ? Iste o virüs tarama programi Hz. Muhammed a.s oluyor burada. o yeni kurulan programin adi da Kuran´ i Kerim.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Tek kelime degistirmeden sözde "degistirildi gi icin sözde kelimesini kullaniyorum" Hz. Musa nin kitabindan 10 emiri kopyaladim yukari.

Simdi bu ayetleri okurken Allah in kendinin 1 oldugunu insanlarin bilmesinin ne kadar önemli oldugunu anliyoruz bu 10 emirden degilmi. Peki bu 10 emir deki önemli olan 1 yaratici olayi sekteye ugrarsa Allah bunu cezalandirmazmi bunu tekrar düzelttirmezmi? Cünkü gördügümüz kadar emirlerin cogu kendisi ile ilgili Allah in. Benim bir olduguma inanacaksiniz diyor benim resmimi cizmeyeceksiniz diyor. Benim yanimda tanrilar "3 davasi" etmeyeceksiniz diyor. Peki bu 10 emiri okuyan insan nasil olurda bu seytanin oyununa gelip Tanri 3 bedende dir diyebiliyor. Oysaki Hz. Musa a.s a gelen en önemli 10 emirde Allah 1 im diyor. Iste Allah in birligini yoketmeye calisirlarsa Allah bunu tekrar insanlarin zihine sokmak icin tekrar bir Peygamber gönderemezmi ? Düsünün bir bilgisayar programiniz var ve internette o programa virüs girmis o programi tekrar calistirabilmek icin önce virüs taramasindan gecireceksiniz o programi sonra tekrar kurmaniz gerekiyor degilmi ? Iste o virüs tarama programi Hz. Muhammed a.s oluyor burada. o yeni kurulan programin adi da Kuran´ i Kerim.

birincisi burda tevratı tartışıcak halimiz yok bunu hahamlara sorman lazım . nedne bu böylşe diye.. ikinci rabbim hataya düşmemeleri için açık ve net emirler vermiş oldu kuranda vardır mesela kuranda şunu yapmayın yada bunu yapmayın gibi emirler vardır . ama görülüyorki kişiler yorumlamışlardır ve onları yapmaktadırlar.
mesela ayette namazınızı dostdoğru kılın denmiştir. ama ne hikmettirki bun auymıyan inalar uymadıkları gibi, tabiri caizse birde kulp bulurlar birincisi namazı red edenler,
ikincisi namaz var şekli red edenler,
üçüncüsü o ozamandı biz zamanımıza bakalım diyenler bir takım düşüncelere bürünmüşlerdir , buda demek oluyorki şeytan ve nefis basit düşmanlar değil..

o küçümsediğiniz nasıl olurda şeytanın oyuna gelir insan sorusu okadar garipki, eğer şeytan bu kadar kolay bir düşman olsaydı , şuan bütün müslümanlar kurana göre yaşarlardı tabi nefsi emmarenin etkisinide unutmamak lazımdır.

yani kişi okuduğu herşeye tam uymuyor bu kesin... yani işine göre anlıyor yahut yorumluyor . kendini akıllı zannediyor ya. işte aklı ilminin önünde olanların düştüğü hata . olmayan ilimle mümkün olmıyan ictihadlar çıkarıyorlar..
ayet açık kural belli sen uymadıktan sonra sana resul ne yapsın kitap ne yapsın?
 
T

teslimolan

Guest
Tek ayeti alirsak bunu düsünmek normal sureyi okuyunca neyin ne oldugu belli. Namazdi dogru kilin in tepelerinde neler yaziyor bir okuyun. Ayni itaat kelimesini tek ayetten alirsak tepede ne icin neyle baglantili diye okumazsak sizlerin yaptigi gibi hadis leri kanun yapariz. Ha peygamberimizin gercek sözleriyse tamam ama olup olmadigi belli degil ! 10 emiri yazdim cünkü Kuranla celisir hic bir seyi yok.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Tek ayeti alirsak bunu düsünmek normal sureyi okuyunca neyin ne oldugu belli. Namazdi dogru kilin in tepelerinde neler yaziyor bir okuyun. Ayni itaat kelimesini tek ayetten alirsak tepede ne icin neyle baglantili diye okumazsak sizlerin yaptigi gibi hadis leri kanun yapariz. Ha peygamberimizin gercek sözleriyse tamam ama olup olmadigi belli degil ! 10 emiri yazdim cünkü Kuranla celisir hic bir seyi yok.

kuranla çeliştiğini 11. şıkta yazıda gösterilmiş... zaten ama yersiz buldum ordaki tartışmayı dediğim gibi en yakın hahama sorun yine siz.
gelelim ayetin önce ve sonrasına , kural bellidir namaz dır oruçtur yada diğer emirler gibi. bu yazınızın hiçbir yanı yok Allah aşkın ailmi yaızlar yazalım boşa zaman kaybetmemiş oluruz benceler yüzünden bu hale geldik . onu bunu bırakalım hangi eyetin öncesinde, sonrasında ne olmuş onu söyleyin bilelim hangi ayetin sonrasında ne vardıa biz namaz kılmaktan vazegçemizi gerektiricek? hani ayetin başında ne vardıda bizim oruç tutumaktan vaz geçiricek yapmayın Allah aşkına bakmak laızm demeyin bakın bizde görelim.. lütfen yazılar azcık ilmi olsun ben kuran varken sizin nefis düşüncenizi hak kabul etmemi beklemiyorsunuz sanırım. buda benim sizin karşınıza çıkıp yanlış inanıyorsun böyle demem ne kadar mantıksızsa sizinde yaptığınıaynı değerde olur herkes delilini koyucak... boş keseden atmıyalım...
 
T

teslimolan

Guest
Alim dediklerinizde bencelerle yazmislar onlari kural olarak görüyorsunuz.

Nisa suresi
141. Sizi gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "sizinle birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu söyleyecekler: "Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper olmadık mı?" Artık kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah, müminler aleyhine kâfirlere bir yol asla nasip etmez.

142. Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.
---------------------------------------------------------------------
Kimin dogru namaz kilmadigi acik burda degilmi.

------------------------------------------
Nisa suresi
. Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!"

2. İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.

3. namazı dosdoğru kılarlar onlar. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar.

4. Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
-------------------------------------------------------------------
Burada bir tanitim var bak kendilerine verilen riziklari dagitirlar diye. Yukardaki ilk verdigim sureyi de bununla karsilastirirsan gene anlayacaksiniz kimin dogru namaz kildigini.
----------------------------------------------------------------
Enfal Suresi
33. Oysaki, sen onların içinde iken Allah onlara azap etmeyecekti. Onlar, af dileyip dururken de Allah onlara azap etmezdi.

34. Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.

35. Onların o evdeki namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı.

36. O küfre sapanlar mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar, harcayacaklardır da. Sonunda bu kendileri için bir hasret olacak, sonra da mağlup edilecekler. Küfre sapanlar doğruca cehenneme sürülecekler.
-----------------------------------------------------------------
Bak gene tanim var burada kimin namaz nasil kildigi degil kimin ne yaparsa namazlarinin bos oldugu.
--------------------------------------------------------
Tevbe suresi
4. Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.

5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
-----------------------------------------------------------
Bak burda da namazi kilanlarin nasil olmasi tanimi var.
----------------------------------------------------------------
Tevbe suresi
54 İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler.
----------------------------------------------------------
Bak gene tanim var.
---------------------------------------------------
Benim kast ettigim bu anlamadan ayete bakarsan sizin dediginiz cikar. O ayeti anlayacaksin tümü ile anlayacaksin. Kuran in bütünlügü ile ele alicaksin. Allah adini duyunca ürperen yalniz Allah a kulluk eden onun herseyini yerine getiren bir insan yanlis namaz kildi diye kimse yargilayamaz. Beser insan hata yapar. Kulunu en iyi yüce Rabbim bilir zaten.
 
T

teslimolan

Guest
Allah'ın istediği gibi değilde kendi keyfine göre namaz kılan nasıl Allah'tan korkuyor olabilir.

Namazı dosdoğru kılmak ayetleri üç mesleyi ihtiva eder.

Bilgi,amel ,ihlas.

Bilgi ve güzel amel ile ihlas olmadan namaz dosdoğru olur mu?

Evet kardeşim namz kılda nasıl kılarsan kıl. Ancak engüzel namaz Allah ve Rasulüne itaat edenlerin namazıdır. Yani, Peygamberimizin kıldığı namazı öğrenmek en güzelidir.

Zaten bunda hemfikiriz kardesim. Allah da bunun cizgisini zaten cizmis Bunlar "alinti emek hirsizligi yapmak istemem""kıyam(ayakta durma)", "rüku(eğilme)", "secde(yüz üstü yere kapanma)"dir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Zaten bunda hemfikiriz kardesim. Allah da bunun cizgisini zaten cizmis Bunlar "alinti emek hirsizligi yapmak istemem""kıyam(ayakta durma)", "rüku(eğilme)", "secde(yüz üstü yere kapanma)"dir.

açıkca söylemek gerekirse neyi savunduğunuzu neyi düşündüğünü anlamadım benimde yazılarımı anlamadığınız kanatindeyim... zira ikimizde farklı noktalardan bahsediyoruz bir ortada buluşsak sorun çözülücek ama neyde bahsettiğinizi anlıyamıyorum bir ibadetin şaekli var diyorsunuz bir onlar ozamandı görğe yüzünüzü çevirn diyorsunuz .. anlıyamadım bir türlü..
 

#21

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
408
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
38
Konum
The Netherlands
On Buyruk

(Yasa 5:6-21)

11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.

Okurken suna takildim..... Bu nasil is!?!??!?!? Dinlenmekmi???:)

Neyse oylesine gozume takildi! ama konuyu takip etmeye celisiyorum su anda!

slmm
 
T

teslimolan

Guest
On Buyruk

(Yasa 5:6-21)

11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.QUOTE]

Okurken suna takildim..... Bu nasil is!?!??!?!? Dinlenmekmi???:)

Neyse oylesine gozume takildi! ama konuyu takip etmeye celisiyorum su anda!

slmm

Evet öyle yaziyor kuran disi olani zaten kimse kabul etmez benim dikkat cektigim Allah in bir olarak bilinmesine ne kadar önem verdigi ve müslümanlarin da Allahi tekrar birleme misyoununun oldugu. Müslümanlik islam olmasaydi tüm dünya Allah i üc yapicakti ve öyle bilip öyle ibadet edecekti cünkü. Bunu niye düsünemiyorlar diyorum.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
On Buyruk

(Yasa 5:6-21)

11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.

Okurken suna takildim..... Bu nasil is!?!??!?!? Dinlenmekmi???:)

Neyse oylesine gozume takildi! ama konuyu takip etmeye celisiyorum su anda!

slmm

kardeşim onların inandığı ilah aynı zamanda güreşte yapıyor bildiğim kadarıyla onun için dinlenmesi normal...
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
On Buyruk

(Yasa 5:6-21)

1 Tanrı şöyle konuştu:

2 "Seni Mısır'dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve benim.

3 "Benden başka tanrın olmayacak.

4 "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.

5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği günahın hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

6 Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.

7 "Tanrın Yahve'nin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü Yahve, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.

8 "Şabat Günü'nü kutsal sayarak anımsa.

9 Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.

10 Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB'be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancı hiçbir iş yapmayacaksınız.

11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.

12 "Annene, babana saygı göstereceksin ki, Tanrın RAB'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.

13 "Adam öldürmeyeceksin.

14 "Zina etmeyeceksin.

15 "Çalmayacaksın.

16 "Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.

17 "Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin."

---------------------------------------------------------
Tek kelime degistirmeden sözde "degistirildi gi icin sözde kelimesini kullaniyorum" Hz. Musa nin kitabindan 10 emiri kopyaladim yukari.

Simdi bu ayetleri okurken Allah in kendinin 1 oldugunu insanlarin bilmesinin ne kadar önemli oldugunu anliyoruz bu 10 emirden degilmi. Peki bu 10 emir deki önemli olan 1 yaratici olayi sekteye ugrarsa Allah bunu cezalandirmazmi bunu tekrar düzelttirmezmi? Cünkü gördügümüz kadar emirlerin cogu kendisi ile ilgili Allah in. Benim bir olduguma inanacaksiniz diyor benim resmimi cizmeyeceksiniz diyor. Benim yanimda tanrilar "3 davasi" etmeyeceksiniz diyor. Peki bu 10 emiri okuyan insan nasil olurda bu seytanin oyununa gelip Tanri 3 bedende dir diyebiliyor. Oysaki Hz. Musa a.s a gelen en önemli 10 emirde Allah 1 im diyor. Iste Allah in birligini yoketmeye calisirlarsa Allah bunu tekrar insanlarin zihine sokmak icin tekrar bir Peygamber gönderemezmi ? Düsünün bir bilgisayar programiniz var ve internette o programa virüs girmis o programi tekrar calistirabilmek icin önce virüs taramasindan gecireceksiniz o programi sonra tekrar kurmaniz gerekiyor degilmi ? Iste o virüs tarama programi Hz. Muhammed a.s oluyor burada. o yeni kurulan programin adi da Kuran´ i Kerim.


11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal kıldım.

:confused:
"Allah(c.c.)' ın kendine bir uyuklama veya yorgunluk gelmez.

İnsanlara çok uyarıcılar gelir. Yani peygamberlerimiz uyarıcı olarak gelmişlerdir fakat günlük yaşamımızda da Allah Teala bir çok uyarıcı gönderir.
Hastalıklar, ölen kişiler, başımıza gelen afetler, ...
"İnsana nasihat olarak ölüm yeter"
H.z. Muhammed(s.a.v.)
Dolayısı ile insanın karşına mutlaka bir kişi veya olay çıkarılmış ki öğüt alsın ve doğru yola gitmeye çalışsın diye.
Allah(c.c.) razı olsun seyfullah kardeş. Güzel açıklamışsınız.
 
Üst Alt