Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“Bu ümmeti Muhammed’in başına gelenler nedir?”

**DiyarýMevlana**

New member
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
94
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web sitesi
islamigenclik.page.tl
Peygamber Efendimiz (sav) Hazretleri ahir zaman ümmeti için;

“ Ne olur, Ya Rabbi! Ümmetimi açlık ile helak etme.” diye dua etti. Cenabı Zülcelâl Hazretleri;

“Kabul ettim duanı, Ya Habibim, hepsini helak etmeyeceğim” buyurdu.

“Ya Rabbi! Diğer Lut kavmi, Semut kavmi, Ad kavmi gibi ümmetimin hepsini birden yok etme” diye niyaz etti. Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri;

“ Kabul ettim, Ya Habibim”, buyurdu.

“Ya Rabbi, ümmetim tefrikaya düşmesin”, diye dua edince ise;

“Tehir ettim, Ya Habibim” buyurdu.

Bu hadis bizlere tefrikanın olacağını bildiriyor. Şu zamanda şeriat üçe ayrıldı.

Mümin kullar da üçe ayrılır; Avam, Havas, Hass-ül Has.

Bu mesele üstadımıza sıklıkla sorulan bir soru idi onun için üstadımın sohbetiniz size bahsetmek istiyorum…

Efendi hazretleri buyurdular ki;

Ne yazık ki, Müslümanlar Allah’ın (cc) zikrini, Allah’ın (cc) Kur-an’ını bıraktılar, gittiğimiz her yerde soruyorlar;

“Bu ümmeti Muhammed’in başına gelenler nedir?”

Bu soruyu İbrahim Ethem Hazretlerine soruyorlar;

“Ey Allah’ın (cc) dostu, sen tacını tahtını Allah (cc) için feda ettin, derviş oldun, kutbu cihan oldun, bize dua et; paramız bereketsiz, evlatlarımız itaatsiz, hanımlarımız geçimsiz. Hiç huzurumuz yok. Her evde hastalık, zillet altında kaldık. Her tarafta harpler var. Bize dua et” diyorlar.

Bu hadise Küfe şehrinde oluyor. O mübarek, taht üzerine çıkıyor ve şöyle diyor;

“Ey İnsanlar! Sizler hep münafıksınız. Allah (cc) bir deyip şirk koşuyorsunuz. Allah’ın (cc) kudretini, yaratıcılığını, her şeyi işittiğini, her şeyi gördüğünü, her şeye kadir olduğunu, bütün kuvvet ve kudretin ona ait olduğunu söylüyorsunuz. ‘Şu olmasa bu olmazdı, şöyle yapmasak böyle olmazdı’ diyorsunuz. Ayet-el kürsüyü okuyorsunuz. Allah’ın (cc) izni olmadan, bir şeyin olmayacağını bildiğiniz halde, Allah’a (cc) şirk koşuyorsunuz.

Kur’anı Kerim kitabımız diyorsunuz, ne açıyor, ne okuyorsunuz, ne de amel ediyorsunuz.

Muhammed-ül Mustafa (sav) peygamberimiz diyorsunuz, onun sünnetlerini işlemiyorsunuz, ona tabi olmuyorsunuz.

Ölümü görüyorsunuz ibret almıyorsunuz. Ahirette mahşer var diyorsunuz kendi nefsinizi hesaba çekmiyorsunuz.

Onun için sizler münafıksınız, gelin hep beraber tövbe edelim.

Allah (cc) birdir, şeriki naziri yoktur. Vahittir. Aheddir. Sameddir. Evvel Allah (cc), Ahir, Zahir, Batın, Rezzak, Semi, Basir’dir. Allah (cc) tekdir.

O’nun Kelamı Kur’an-ı Kerimi okuyup onunla amel edersiniz İnşâallah!

Muhammed-ül Mustafa bizim Peygamberimiz deyip, O’na canlarınızı feda edersiniz İnşâallah!”

Ömer İbn-i Hattab anlatıyor.

Allah’ın Resulü (sav) yolda giderken, Hazreti Ömer’le karşılaşır, selamlaşırlar, ardından Hazreti Ömer;

– Lebbeyk Ya Rasulullah! deyince

Rasulullah:

– Beni nasıl seversin Ya Ömer? diye sorar.

Hazreti Ömer;

–Anamdan, babamdan, evladımdan daha fazla severim, diye cevap verir.

Rasulullah:

– Hayır ya Ömer, sevemiyorsun, deyip bir adım atınca:

Hazreti Ömer:

–Allah’ın (cc) Kudretine yemin ederim ki! Ya Rasulullah nefsimden daha fazla seviyorum, der

Rasulullah:

– İşte şimdi imanın kemale erdi, diye karşılık verir.

Bizler de malımızdan mülkümüzden, nefsimizden, daha fazla Peygamber (sav) Efendimizi sevmedikçe imanımız kemale ermez. Onun sünnetlerini ihya etmeliyiz.

Bir kişi öldüğü zaman şunu yapın;

“Ey nefis! Bu kardeşim Azrail’i gördü. Tevhidle gitti. Acep ola ben nasıl öleceğim; selde mi boğulacağım? Elektrikten mi gideceğim? Seken bir kurşun mu isabet edecek? Aniden bir trafik kazası mı olacak? Ne olacağı belirsiz... Benim ölümüm meçhul, Ya Rabbi sen bilirsin” diyerek her an ölümü düşünmeliyiz.

Akşam yatağımıza yattığımızda;

“Ya Rabbi! Mahşerde hesap var, şu on iki saatlik nefesimi ben nereye harcadım? Kimlere selam verdim? Kimlere iyilik yaptım? Allah (cc) için ne yaptım? Peygamberim için ne yaptım? Kur’an için ne yaptım? Dinim için ne yaptım? Farzlar, vacipler için ne yaptım?” diye nefsinizi hesaba çekerseniz, Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri;

“Ey meleklerim, ben bu kulumu seviyorum, sizler de sevin. Ey müminler bu kulumu seviyorum siz de sevin” der.

İşte o zaman; evladınız itaatli!

Paranız, bereketli!

Aileniz, sağlıklı, sıhhatli!

Allah (cc) sizin Muininiz olur. Ne de düşman size bir şey yapabilir, hatta Cenab-ı Allah “düşman ve münafıklar sizden korkar” buyuruyor.

Her şeyin özrünü Allah (cc) kabul ediyor, demiştik. Ameliyat oldun, namaz kılarken zorlanıyorsan özrünü kabul ediyor, basur oldun, idrarını tutamaz hale geldin, devamlı kan geliyor vs. özrünü kabul ediyor. Hastalandığın zaman oruçta özrünü kabul ediyor. Hicaza gideceğin zaman oğlunu evlendiriyor, kızını gelin ediyorsun, özrünü kabul ediyor. Zekâtta özrünü kabul ediyor.

Ancak Allah’ı (cc) zikirde özrü kabul etmiyor;

“Son nefese kadar beni zikredin” diyor. Nefes alırken “HAY” hayat veren, nefes verirken ise “ HU” ona dönücüyüz.

Yunus Emre öyle der;

“Anamdan doğdum geldim pazara

Kefenimi aldım girdim mezara”

Doğmamız, ölmemiz arasındaki mesafede Cenabı Zül Celal bizi nefesimizden soracak ve

“Bu nefesi nerede harcadın? Benim için mi, Muhammed’im için mi? Kur-an’ım için mi? Çoluğun çocuğun maişeti için mi harcadın? Eğer öyleyse sana birinci kat cennetten sekizinci kata kadar takva olduğun ölçüde, çok güzel nimetler hazırladım. Yok, bu nefesi, nefsanî arzulardan hevai heveste, kumarda, içkide, fuhuşta, faizde, kötü düşünmekte, zina etmekte ve kötülüklerde harcadıysan, sana da azab-ı elimi hazırladım” buyuracak.

Allah (cc) bu Ümmeti Muhammedi daima kendini zikredenlerden eylesin.
 
Üst Alt