radikal
New member
Internet ortamında dolaşırken gördüğüm bir site. Yalnız Kur’an diyenlerin, biz hanif’iz diyenlerin dergahı. Dergah diyorum, çünkü sonuçta Din’i kaynaklı sohbetlerin, sözlerin, (yerine göre hikayelerin) dostça ortamda paylaşıldığı yerlere verilen genel anlamdır Dergah kelimesi. Tek eksik, çay ocakları yok. Onu da siz yanınızda getiriyorsunuz, okurken kendi çayınızı yudumluyor ve keyf ediyorsunuz. Sitede bir yazar kardeşimizin kendi rüştünü ispatlamak isterken, kendini yırtarcasına yazdığı bir yazı okudum. Eni konu oturup hazırladığına inanıyorum. Bende öyle bir intiba bıraktı çünkü. Ama gariptir, bu kardeşimiz o dehşetli fikir imbiğinden bu yazıları damıtırken çok hoyrat davranmış. Ne ayetlerin birbirini teyid ederken, aynı an ve zamanda çok farklı konumlara da açıklama yapabilirliğini, ne de; örnek alma ile kör taklitçilik arasındaki tek farkın, birinin ayetler ışığında, diğerinin ise rivayetler sonucunda elde edilirliğini göz önünde tutmamış. Ayetler, ne kadar birbirinin aynı gibi bir görüntü oluştursa da, haddi zatında her biri her konuya, her olaya her soruya, zamanlar üstü bir eda ile açıklık sağlar. Dilerseniz önce hep beraber okuyalım, daha sonra yorumlayalım. Aslında bu yorumu, orjınal yazının altında vermek isterdim, fakat; birkaç konuda yaptığım yorumlar sanırım biraz zorladı ki, başka konularda yazdığım yorumu dahi yayınlayamıyorlar.
Vallahi Allah (cc) biliyorki bizde asa, masa yok! O, sizlerin uydurması! Biz de Allah’a ve Rasulu’ne iman var. O iman da Rabbül Alemin’in (cc) sevgisini barındıran gönülde; Nur-i Muhammedi’ de…Orası da öyle bir umman ki; senin elindeki asa’yı da yutar, ejderhayı da… Şimdi gelelim konuya.
Ehli sünnet itikadında; biliniz ve öğreniniz ve öğretiniz ve ezberleyiniz ki; KUR’AN TEK KAYNAKTIR! Kur’an haricinde hiçbir yazılı ve/ veya sözlü kaynak; ayetlerin yanında muteber değildir. Ayet; net, anlaşılır ve yoruma ihtiyaç duyulmadan kişiye aktarılır. Kişi, bunu anlamaz ise, örneklemeler de Rasulullah’ın (s.a.v.) hadis veya sözü o zaman baz alınır.
Hazreti İbrahim (a.s.)’ın hadisleri vardır. Ve bu hadisler Yüce Kitabımızda yer almıştır. Hz. İsa (a.s.)nın da hadisleri vardır ve bu hadisler de Yüce Kitabımızda yer almıştır. Hz. Musa (a.s.)nın da hadisleri vardır, ve bu hadisler de yine Yüce Kitabımızda yer almıştır. Bunun gibi; eğer son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) olmasaydı, Kur’an en son gönderilen kitap olmasaydı; diğer Rasullerin sözleri ve sünnetleri nasıl ki onlardan sonra gelen kitaba yansımış ise, aynı minval üzere Kur’an’dan sonra bir kitap gelmiş olsa O kitaba da Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sözleri ve sünnetleri yansıyacaktı. Bu Adetullahtır! Çünkü; “O (s.a.v.) sapmadı ve azmadı da!” Şimdi; bu kadar yazılanlardan sonra, bu kadar anlatılandan sonra;“Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.” (Necm : 12) bu ayetleri okumadınız mı? Size gelmedi mi ? Cımbızlık yapılıyor, başka başka bölümlerden ayetler alınıp konuya ilave ediliyor, bu ayet bu konu ile ilgili değil diyorsunuz ama; şairin dediği gibi, bir elinizde cımbız, bir elinizde ayna, oynayan sizlersiniz oysa!
Sarıklı ve sakallı amcalar neden bu kadar zorunuza gidiyor. Sarık çok kuvvetli belki de en kuvvetli sünnettir. Sakal o kadar kuvvetli sünnet değil. Neden ? Çünkü herkesin Rasulullah (s.a.v.)’ın sakalı kadar gür sakalı olmayabilir. Ama, sarık bağlamak için bir tane kafa yeter! Dikkat buyrun; kelle değil, kafa! Zira o başın içinde bulunan beyindir sarık’ın önemini kavrayacak olan. Ve sarık, meleklerin de uyguladığı bir sünnettir. Rasullerin sünnetidir sarık, meleklerin sünnetidir sarık, İslam ile müşerref olan mügminlerin kartvizitidir sarık. Daha yanına gelmeden, yaklaşan kişinin ilk selamı, ilk yargısıdır sarık! Daha uzaktan “ben müslümanım!” der, gelen kişinin ilk kimliğini koyar ortaya. Sarık hakkında belki sayfalarca yazıda yazabiliriz. Çünkü o bir kuvvetli sünnet ve kuvvetli bir kültürdür! Onun uc kısmının kısa yada uzunluğundan tutun da, bağlanış şekline varıncaya kadar, bir çok anlam ihtiva eder. Onun bir kültürü vardır. Her önüne gelen yapamaz, uygulayamaz. En başta nefsler müsaade etmez. Ne bildiniz sarık hakkında sizler, ne paylaştınız insanlar ile.
Bildiğiniz, sadece yanılmanıza yeter.
Garaniyk! Şefaati umulan ak kuğular. Öyle mi? Lat, menat ve bir de uzza! Ve şeytanın fısıltıları, Yüce Nebi (s.a.v.) ayet ile fısıltıyı karıştıracak, müşriklerde ellerini ovacak tanrılarımızı kabullendi diyecek! Ayetlerin nasıl geldiğini, ayet inerken Rasulullah’ın içinde bulunduğu evreyi bilemeyecek kadar müşrik, bunların anlatımlarına araştırmadan inanacak kadar şeytansı bir saflık! Ve bütün bu olanlara seyirci kalacak olan, Alemlerin Rabbi Yüce Allah (cc)! Hanif olan İbrahim (a.s.)’i ne kadar da güzel örnek alıyorsunuz! Daha ona gelen melekleri bile tanımadan üstelik. Garaniyk hadisesinin İbrahim (a.s.) ile Lut (a.s.) gelen meleklerin olduğunu bilemeyecek kadar taklit içindeyken, bir de kalkıp Müslümanları taklit ile suçlamaz mısınız, ölürüm yani. Hem kel, hem fodul bu olsa zahir.
Bildiğiniz sadece yanıldığınıza yeter.
Bildiğinizi yeterli görürseniz, daha çook yanılırsınız.
Örnek almanın nasıl kör taklitçiliğe dönüştüğünü ve örnek alma ile ilgili olan Ahzab suresi 21. ayetin nasıl çarpıtıldığını geçen yazımızda anlatmıştık. Ayrıca ayetleri bağlamından kopararak ilgisiz alakasız yerlere çekmenin ne tür sonuçlar doğurduğunu, nasıl akıl mantık dışı olduğunu detayıyla anlatmıştık.
Kur’an’ı tek kaynak kabul etmeyenler –ki bunlar gerçek olarak kaynakta kabul etmezler- Kur’an’ı okumadıkları, anlamaya çalışmadıkları için öyle komik durumlara düşmüşlerdir ki bunun farkına kendileri bile varamamıştır. Zira bunlar bildikleri üç beş ayeti Kur’an’dan değil okudukları başka kitaplardan öğrenmişlerdir. Başka kitaplardan öğrenince de doğal olarak oradaki gibi anlamışlardır. Bağlamından koparılan bir ayet, başka bir yazı içerisinde başka bir bağlamda anlatılınca yanlış anlamamak için hiçbir sebep kalmıyor.
Ahzab suresi 21. ayeti kullanarak uydurma tarihin çöplüklerinde peygamberimizi ve sözlerini arayanlar Mümtehine suresini okuduklarında nasıl düşünüyorlar merak ediyorum. Bu surede ahzab suresinde geçen ayetin aşağı yukarı aynısı geçiyor. Tek fark buradaki bahsedilen kişi Hz. Muhammed değil Hz. İbrahim. Burada da Hz. İbrahim’in ve arkadaşlarının örnekliğinden bahsediliyor. Ayetlere bakalım;
60/4 Sizin için İbrahim ve onunla beraber olanlarda güzel bir örnek vardır. Onunla beraber olanlar, halklarına, "Biz, sizden ve sizin ALLAH'ın dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. YALNIZ ALLAH'a inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve nefret belirmiştir. Ne var ki, İbrahim'in babasına "Senin bağışlanman için dua edeceğim, fakat ALLAH'tan gelecek hiçbir şeye karşı seni koruyamam." biçimindeki sözü (bir hata olarak) bunun dışındaydı. "Rabbimiz, sana güvendik, sana yöneldik ve sonunda sana döneceğiz."
60/5 "Rabbimiz, inkârcılar için bizi bir sınanma aracı kılma, bizi bağışla. Rabbimiz sen Üstünsün, Bilgesin."
60/6 ALLAH'ı ve Ahiret Gününü arzu edenleriniz için onlarda güzel bir örnek vardır. Yüz çevirenlere gelince, Zengin ve Övgüye layık olan sadece ALLAH'tır.
Ayetlerde ALLAH Hz. İbrahim’in yaptığı yanlışı hem de arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları örnek davranışı bildirmektedir. Yanlış olan kısım şu: ‘Ne var ki, İbrahim'in babasına "Senin bağışlanman için dua edeceğim, fakat ALLAH'tan gelecek hiçbir şeye karşı seni koruyamam." biçimindeki sözü (bir hata olarak) bunun dışındaydı.’ Hz İbrahim ve arkadaşlarının yaptıkları ve konumuz olan örnek davranış ise şu: Onunla beraber olanlar, halklarına, "Biz, sizden ve sizin ALLAH'ın dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. YALNIZ ALLAH'a inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve nefret belirmiştir. Ayette doğru ve yanlış açıkça belirtilmiştir. Bizlerin neyi örnek alacağı da net bir şekilde bildirilmiştir.
Şimdi Ahzab suresindeki ayeti kullanarak Hz. Muhammed’in hadisleri olduğunu ve bu hadislere uymak gerektiğini savunanlar, Mümtehine suresindeki bu ayetler karşısında ne yapacaklar merak ediyorum. Bu ayetlerden sonra onlara şu soruları sormak lazım gelir.
1. Hz. İbrahim ve arkadaşları bize örnek gösteriliyor. Eğer peygamberleri örnek almak hadislerle oluyorsa Hz. İbrahim’in hadisleri nerede.
2. Olmayan bu hadisleri nasıl bulup uyacaksınız?
3. Hz. Muhammed’in hadisleri olmazsa olmaz ise ayet gereği Hz. İbrahim ve arkadaşlarının hadisleri de olmazsa olmazdır. Hz. İbrahim ve arkadaşlarının hadisleri olmadığına göre dininiz eksik mi?
4. O, Hz. İbrahim yani bizim peygamberimiz değil diyorsanız Mümtehine 4’ü ne yapacaksınız ve resuller arasında ayrım yapmayın diyen ayetleri ne yapacaksınız?
Bize göre mevzu açık ve net. ALLAH bize gerekli olan tüm bilgileri kitabında vermiştir. Biz ALLAH sözü dururken ne Hz. İbrahim adına uydurulan sözlere(ki yoktur) ne de Hz. Muhammed adına uydurulan sözlere ihtiyacımız yoktur. Bize ALLAH yeter.
Örnek alma ayetlerinin hadis ve sünnetle alakasının olmadığını açık bir şekilde gördükten sonra en önemli konulardan biri de peygamberimizi hadis ve sünnetle eşleştirmektir. Eğer peygamberimiz hadis ve sünnetle eşleştirilirse ortaya çok komik ve acınacak bir durum çıkar. Çünkü peygamberimizi anlattığı söylenen hadis kitaplarına göre peygamber hem insanüstü bir varlıktır. Hem de insandan aşağı bir varlıktır. Bazı rivayetlere göre Ay’ı ikiye böler, kâinat onun için yaratılmıştır, teri misk gibi kokar. Bunlar insanüstü yapan asılsız rivayetler. Diğer rivayetlere göre ise peygamberimiz; Medine sokaklarında büyülenmiş bir şekilde günlerce şaşkın şaşkın gezen biridir. Yine rivayetlere göre peygamberimiz insanların gözlerini çöllerde oyduran bir canidir. Bir başka rivayete göre de ( ki bu olayın adı hadis kitaplarında garanik hadisesi olarak geçer) peygamberimize şeytan ayetler verir. Peygamberimiz de bunların ALLAH’tan geldiğini sanarak okur. Bu şeytanın ayetlerinde de müşriklerin ilahları övülmektedir. Peygamberimiz bu ayeti okuduktan sonra müşrikler peygamberimizin kendi dinlerine döndüğünü zannederek secde ederler. Şunu tekrar tekrar söyleyelim ki; biz bu rivayetlere inanmıyoruz. Biz hiçbir rivayete inanmıyoruz. Bize ALLAH yeter. Burada şunu da sormak istiyorum: sizce bu rivayetleri insanlara peygamber sözü diye yutturmaya çalışan Buhari gibi peygamber düşmanlarının Selman- Rüşdi’den farkı ne? Sakın 1200 yıl önce Buhari adındaki adam Selman Rüşdi’ye mektup atıp ta o mektubu Selman Rüşdi okuyor olmasın. Artık karar sizlerin. İster sadece Allah’a güvenirsiniz isterseniz de onun dışında dilediklerinize. Ama unutmayın ki bizi yargılayacak sadece ALLAH’tır.
Peygamber Kur’an’ın yaşayıcısıdır ve sadece onu yaşamıştır. Peygamber uydurma rivayetlerdeki insan değildir. Peygamberi aramak isteyenler Kur’an’ı okusunlar peygamber ordadır. Zira kitap ona indi ve o inananların ilkiydi, öncüsüydü. Peygamber kendine inen her şeyden sorumluydu ve onları da yerine getirdi.
Gelecek sayımızda sadece sadece Kur’an diyen müminleri peygamber düşmanlığı ile suçlayan sarıklı sakallı falancaların ve onların kör taklitçilerinin halkımızı nasıl kandırdıklarını ve bizim peygambere nasıl baktığımızı anlatacağız.
Tüm engelleme, yıpratma ve sindirme çabalarına rağmen bizler ALLAH’ın sözü olan Kur’an’ı haykırmaya devam edeceğiz. Öyle ki bu çabalar nerden gelirse gelsin. Bizde Hz. Musa’nın yutacak asası var. Ya sizde…Mehmet Aksoy
Vallahi Allah (cc) biliyorki bizde asa, masa yok! O, sizlerin uydurması! Biz de Allah’a ve Rasulu’ne iman var. O iman da Rabbül Alemin’in (cc) sevgisini barındıran gönülde; Nur-i Muhammedi’ de…Orası da öyle bir umman ki; senin elindeki asa’yı da yutar, ejderhayı da… Şimdi gelelim konuya.
Ehli sünnet itikadında; biliniz ve öğreniniz ve öğretiniz ve ezberleyiniz ki; KUR’AN TEK KAYNAKTIR! Kur’an haricinde hiçbir yazılı ve/ veya sözlü kaynak; ayetlerin yanında muteber değildir. Ayet; net, anlaşılır ve yoruma ihtiyaç duyulmadan kişiye aktarılır. Kişi, bunu anlamaz ise, örneklemeler de Rasulullah’ın (s.a.v.) hadis veya sözü o zaman baz alınır.
Hazreti İbrahim (a.s.)’ın hadisleri vardır. Ve bu hadisler Yüce Kitabımızda yer almıştır. Hz. İsa (a.s.)nın da hadisleri vardır ve bu hadisler de Yüce Kitabımızda yer almıştır. Hz. Musa (a.s.)nın da hadisleri vardır, ve bu hadisler de yine Yüce Kitabımızda yer almıştır. Bunun gibi; eğer son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) olmasaydı, Kur’an en son gönderilen kitap olmasaydı; diğer Rasullerin sözleri ve sünnetleri nasıl ki onlardan sonra gelen kitaba yansımış ise, aynı minval üzere Kur’an’dan sonra bir kitap gelmiş olsa O kitaba da Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sözleri ve sünnetleri yansıyacaktı. Bu Adetullahtır! Çünkü; “O (s.a.v.) sapmadı ve azmadı da!” Şimdi; bu kadar yazılanlardan sonra, bu kadar anlatılandan sonra;“Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.” (Necm : 12) bu ayetleri okumadınız mı? Size gelmedi mi ? Cımbızlık yapılıyor, başka başka bölümlerden ayetler alınıp konuya ilave ediliyor, bu ayet bu konu ile ilgili değil diyorsunuz ama; şairin dediği gibi, bir elinizde cımbız, bir elinizde ayna, oynayan sizlersiniz oysa!
Sarıklı ve sakallı amcalar neden bu kadar zorunuza gidiyor. Sarık çok kuvvetli belki de en kuvvetli sünnettir. Sakal o kadar kuvvetli sünnet değil. Neden ? Çünkü herkesin Rasulullah (s.a.v.)’ın sakalı kadar gür sakalı olmayabilir. Ama, sarık bağlamak için bir tane kafa yeter! Dikkat buyrun; kelle değil, kafa! Zira o başın içinde bulunan beyindir sarık’ın önemini kavrayacak olan. Ve sarık, meleklerin de uyguladığı bir sünnettir. Rasullerin sünnetidir sarık, meleklerin sünnetidir sarık, İslam ile müşerref olan mügminlerin kartvizitidir sarık. Daha yanına gelmeden, yaklaşan kişinin ilk selamı, ilk yargısıdır sarık! Daha uzaktan “ben müslümanım!” der, gelen kişinin ilk kimliğini koyar ortaya. Sarık hakkında belki sayfalarca yazıda yazabiliriz. Çünkü o bir kuvvetli sünnet ve kuvvetli bir kültürdür! Onun uc kısmının kısa yada uzunluğundan tutun da, bağlanış şekline varıncaya kadar, bir çok anlam ihtiva eder. Onun bir kültürü vardır. Her önüne gelen yapamaz, uygulayamaz. En başta nefsler müsaade etmez. Ne bildiniz sarık hakkında sizler, ne paylaştınız insanlar ile.
Bildiğiniz, sadece yanılmanıza yeter.
Garaniyk! Şefaati umulan ak kuğular. Öyle mi? Lat, menat ve bir de uzza! Ve şeytanın fısıltıları, Yüce Nebi (s.a.v.) ayet ile fısıltıyı karıştıracak, müşriklerde ellerini ovacak tanrılarımızı kabullendi diyecek! Ayetlerin nasıl geldiğini, ayet inerken Rasulullah’ın içinde bulunduğu evreyi bilemeyecek kadar müşrik, bunların anlatımlarına araştırmadan inanacak kadar şeytansı bir saflık! Ve bütün bu olanlara seyirci kalacak olan, Alemlerin Rabbi Yüce Allah (cc)! Hanif olan İbrahim (a.s.)’i ne kadar da güzel örnek alıyorsunuz! Daha ona gelen melekleri bile tanımadan üstelik. Garaniyk hadisesinin İbrahim (a.s.) ile Lut (a.s.) gelen meleklerin olduğunu bilemeyecek kadar taklit içindeyken, bir de kalkıp Müslümanları taklit ile suçlamaz mısınız, ölürüm yani. Hem kel, hem fodul bu olsa zahir.
Bildiğiniz sadece yanıldığınıza yeter.
Bildiğinizi yeterli görürseniz, daha çook yanılırsınız.