hasan demir
New member
- Katılım
- 6 Ara 2006
- Mesajlar
- 92
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 71
Brezilya dizisiyle barajda boğulmak!
DP çatısı altındaki ‘ANAYOL ittifakı’ hüsran içinde hüsranla bitti. Geçen hafta baraj korkusuyla yeniden diriltilmeye çalışılan birleşmenin başarı şansı çok az. Brezilya dizilerini aratmayan bir nikâh hikâyesi.
27Nisan’daki gece yarısı bildirisi ve öncesindeki olaylar, siyaset arenasında öngörülmesi zor gelişmelere yol açarken, Brezilya dizisine dönen bir “siyasi nikâh” serüveni de sahne aldı Ankara’da. Cumhurbaşkanlığı seçiminde hükümeti yalnız bırakan Anavatan ve DYP’nin seçimlere Demokrat Parti (DP) çatısı altında girme kararı ise yılan hikâyesine döndü. 29 gün süren ittifakta ANAP lideri Erkan Mumcu’nun resti çekmesi ipleri kopardı. “Nikâh bozuldu, ittifak çöktü” derken, DP kanadından geçen hafta gelen teklif, gözleri tekrar ittifak arayışlarına çevirdi. Geçtiğimiz günlerde Ağar’ın Mumcu’yla yaptığı telefon görüşmesinden tekrar birleşme mesajı çıktı. Bu sefer ittifak değil, CHP-DSP modeli uygulanarak işbirliği yapılacaktı. Ancak, ‘nikâh bozumu’ sürecinde büyük prestij kaybeden iki partinin işi Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) gelen haber sonrasında daha da zorlaştı. YSK’nın “Anavatanlılar, partilerinden istifa etmeden DP’den aday olamaz” uyarısının ardından Anavatan, kendi adıyla veya DP listesinden aday olmama kararı aldı. DP’yi destekleyip desteklemeyeceklerini ise ileriki günlere bıraktı. Tüm bunlar yaşanırken DP Ankara Birinci Bölge 1. sıra milletvekili adayı Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün’ün adaylıktan çekilmesi DP’de işlerin sarpa sardığını tekrar ortaya çıkardı.
İlk günlerde DYP ve ANAP ittifakı için kimileri “siyasi bir projeden ileri gitmez” yorumu yaptı. Ancak, demokratik zaaflarına rağmen DP’nin “Yeter söz milletin!” geleneğini sürdürebileceği beklentisi bazılarını umutlandırmıştı. ‘Merkez sağ’daki birleşmeyi “e-muhtıra sonrası sanal evlilik” olarak yorumlayanlar ise çoktan haklı çıkmanın keyfini yaşadı. Liste savaşları, mal varlığı krizi, Yılmaz ve Ağar entrikaları, Mumcu resti derken günlerdir süren DYP-ANAP birlikteliği bir ittifaktan çok dizi setine döndü. Senaryolar değişti, ancak aktörler hep aynıydı. Şimdi ise artık kimse bu diziyi izlemek istemiyor.
OLMAZI OLUR YAPAN YOL ARKADAŞLARI
DYP ve Anavatan Partisi’nin Demokrat Parti çatısı altında birleşme kararının ardından iki liderin ilk medyatik buluşması 5 Mayıs’ta gerçekleşti. 14 Mayıs’ta, yani DP’nin iktidara gelişinin 57. yıldönümünde yeni bir buluşma daha gerçekleştiren iki liderin arkasında, şimdilerde çok ironik kaçan dev bir yazı vardı: “Olmazı olur yapan yol arkadaşları!” 13 gün sonra, DYP’nin resmen DP adını aldığı 27 Mayıs’taki parti genel kuruluna ise Mumcu da katılıyordu. İki lider, balayı günlerinde birlik mesajlarıyla dolu açıklamalar yaptı: “Artık siz, ötekiler, onlar değil, biz varız! Büyük nehirler tabiat engelleri nedeniyle kollara ayrılırlar. Tam denize akacakları sırada bir araya gelirler. 12 Eylül’ün ayırdığı bu iki damar yeniden denize akacak!”
Lakin 29 günlük evlilik sonrası “olmazı olur yapan yol arkadaşları” da bir bir istifa bayraklarını açtı. Ayrılığın ilk sinyali ANAP lideri Erkan Mumcu’dan geldi. Mumcu, Ağar’ı protokole uymamakla suçladı önce. Ardından DP’nin kongre kararı alarak yönetim organlarını yeniden seçme taahhüdünü gerçekleştirmesi ve liste pazarlıkları ortaya atıldı. Ancak Mumcu’nun Ağar’a rest çekmesinin en büyük sebebi olarak eski başbakan Mesut Yılmaz gösterildi. Yılmaz’ın DP listesinden bağımsız aday olma ihtimali iki lider arasındaki gerginlikte bardağı taşıran son damla oldu. Hikmet Çetin, Celal Doğan ve Nesrin Nas gibi isimlerin listede yer almamasını da isteyen Mumcu, “Taahhütler yerine getirilmezse biz yokuz.” diyerek rest çekti.
HÜSRANLA GELEN İSTİFA YAĞMURU
ANAP’ın DP’ye katılma kongresine 48 saat kala yaşanan kriz bu birleşmenin gerçekleşmeyeceğinin önemli kanıtıydı. Nitekim Mumcu, “Kapatın gelin havası bizi rencide eder. Şu ana kadar ihmal edilmiş yükümlülüklerin nasıl yerine getirileceği net değil. Olursa yolumuza beraber yürürüz, olmazsa yapacak bir şey yok.” diyerek partiyi kapatmayıp, birleşmenin olmayacağını kongrede açıkladı. İki parti arasındaki ilişkileri geren diğer bir sorun da Anavatan’ın mal varlığını garanti altına almak istemesiydi. ANAP’ın genel merkez binası da dâhil 88 gayrimenkulden oluşan 28 milyon dolarlık varlığı krizin sebebi olarak gösterildi. Anavatan cephesi malvarlığının hazineye geçmemesi için önlem alırken DP bunu ‘güvensizlik’ olarak nitelendirdi. Erkan Mumcu, gayrimenkullerin güvence için yedek olarak kurulan Yeni Demokrat Parti (YDP) bünyesinde tutulmasını önerdi. Buna göre, sorun yaşanması durumunda ANAP siyasete YDP çatısı altında devam edecekti. Ancak Mehmet Ağar bunu kabul etmedi. İki parti arasında yaşanan güven bunalımı ipleri iyice kopardı.
DP ile ittifak girişimlerinin sonuçsuz kalması sonrasında ilk istifalar Anavatan cephesinden geldi. Erkan Mumcu’nun Mesut Yılmaz için “Öcalan’dan daha az seviliyor” sözüne tepki gösteren Yılmaz’ın ekibi partiden ayrıldı. Lütfullah Kayalar, Edip Safter Gaydalı, eski Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy ve MKYK üyesi Cengiz Altınkaya partiden ayrılan ilk isimlerdi. Merkez sağdaki çöküşün aktörü olarak gösterilen Mesut Yılmaz da partinin baraj altında kalacağı kaygısıyla seçimlere DP listesinden değil de bağımsız aday olacağını açıkladı. DP kanadında da sağda birliğinin sağlanamamasının ardından Mehmet Ali Bayar, seçimlerde aday olmama kararı aldı. Genel başkan yardımcısı Binhan Oğuz, Hasan Subaşı, eski bakan Sümer Oral ve Deniz Ülke Arıboğan adaylıktan çekilen isimler arasına girdi.
Eski MİT mensubu, emekli öğretim üyesi Mahir Kaynak’ın kızı Dr. Deniz Ülke Arıboğan, adaylıktan çekilmesini birleşmenin sağlanamamasına bağlıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Rektör Yardımcısı olan Arıboğan, “Bütünleşme gerçekleşmeyince bir katkı yapamayacağımı düşündüm ve ayrıldım.” diyor. Arıboğan, birleşmenin gerçekleşmemesini “başlı başına bir hata” olarak değerlendiriyor. Ona göre her iki taraf da bundan daha fazla kaybedemezdi. Ortada matematik bir bilinmezlik olduğunu düşünen Arıboğan, “Kazan-kazan durumu yaratabilmek için iki tarafın da kayıplardan çok kazançlara konsantre olması gerekirdi. Şu noktada neyin kazandığını açıklayabilecek biri var mı bilmiyorum. Ancak kayıplar için konuşacak çok şey var.” diyor.
Dr. Arıboğan, Türkiye için gerekli olduğunu düşündüğü siyasi hareketin DP olduğunu savunarak bu birleşme için aday olma kararı verdiğini vurguluyor. Ancak milletvekili olmak gibi bir isteğinin bulunmadığını da ekliyor. Amacının “gerginlikleri hafifletecek, sivil demokratik düzenin sürdürülmesine kolaylık sağlayabilecek bir oluşuma katkı sağlamak” olduğunu dile getiriyor. Arıboğan’a göre DP-ANAP birleşmesinin gerçekleşmesi hayal değil. Ancak bunun için iki alternatif var: “Eğer DP barajı geçemezse ciddi bir çalkantı yaşanır ve yeni bir yapı kurulur. Eski kadrolar tasfiye edilir. ANAP’ın devam etmesi ise zaten çok zor. DP barajı geçerse de merkez sağın tek partisi olarak yükselir ve diğerleri de ona eklemlenir. Birleşme, kanımca muhakkak sağlanır.”
BAYAR: HALKLA ALAY ETTİLER
DP’den aday olacağı beklenen Mehmet Ali Bayar da adaylık başvurusunu geri çekenlerden. İki partinin DP adı altında birleşmesini desteklediği için aday olan Bayar, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun halkla alay ettiğini belirtiyor. İki liderin de gerçekleri halktan gizlediğini iddia ederek, “DYP yönetiminde entrikadan başka bir şey yok.” diyor. Bayar’a göre ittifakın çöküşündeki en önemli sorun güven eksikliği ve şeffaflığın olmayışı. İki tarafın da ortak bir akılla hareket etmediğini söyleyen Bayar, DP yönetiminin süreci şeffaf yönetmediği görüşünde. Kapalı kapılar ardında açık olmayan ve seçilmiş kurullara dayanmayan bir süreç yaşandığını dile getiren Bayar, iki liderin de “sorumsuzluk, basiretsizlik ve ciddiyetsizlikle” bu birleşmeyi çıkmaza soktuklarını iddia ediyor.
Mehmet Ali Bayar, yaşanan süreçte DP yönetiminin dürüst davranmadığını, içeride dönen entrikaların da yavaş yavaş çözüldüğünü vurguluyor. Ona göre birleşmeyle ilgili DYP’nin baştan beri belirli bir stratejisi yok. DYP’nin bu birleşmeye gönüllü olmadığını dile getiren Bayar, ANAP-DYP ittifakını ‘etkin kamuoyunun’ yönlendirilmesi olarak değerlendiriyor. Bayar, kendisinin birleşmenin üç yıl önce gerçekleşmesi için çaba harcadığını; ancak iki liderin önüne gelen anketler sonrasında birleşmeye karar verdiğini açıklıyor: “Birleşmenin ruhu bir kere doğru değil. Önlerine anketler konunca gerçeği gördüler. Biri milletvekili olsun, biri genel başkan olsun, birileri de hazineden yardım alsın diye mi birleşiyoruz?”
YİNE BİRLEŞME OLSA DA MANTIK DEĞİŞMEZ
İttifak sürecinde iki tarafın da kartları kendine sakladığını düşünüyor Bayar. İki parti de bütünleşmenin ardından ne ortak bir söylem dile getirdi, ne de bir araya geldi. DP’nin bu aşamaya gelmesi ise sadece kamuoyunda oluşturduğu olumlu havaya bağlı. Diğer partilerden teklif aldığını; ancak hiçbir partiden aday olmayacağını belirten Bayar, tekrar birleşme olması halinde de DP’ye dönmeyi düşünmüyor. Ona göre aynı mantık, aynı kadro ve aynı gizlilikte işler yürütülürse bunu millet kabul etmez. Milletin kabul etmediği işin içinde de ben yokum.’ diyor.
Peki, bu saatten sonra DP ittifakının başarı şansı ne? Selçuk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Akgün’e göre DP’nin başarı şansı iki hafta öncesine göre daha zayıf. Ancak Türkiye’nin oynak ve kırılgan demokratik zemininde her türlü sürprize de hazır olmak gerekiyor. Akgün, birleşmenin bu hale gelmesinin en önemli sebebini ittifak zemininin sağlam olmamasına bağlıyor. Zira birleşme, her iki partinin seçmen tabanını sosyolojik anlamda birleştirecek tutarlı bir siyasi projeye dayanmaktan çok baraj korkusuyla girişilen bir taktik ve seçim stratejisi.
DP’NİN BAŞARI ŞANSI ÇOK ZAYIF
DP projesinin arkasında 27 Nisan e-muhtırası ve Süleyman Demirel-Mesut Yılmaz gibi eski siyaset esnaflarının olduğunu kaydeden Akgün, “27 Nisan muhtırasının ilk kurbanı DP ittifakı olmuştur.” diyor. Bundan da en büyük yarayı Mumcu ve Ağar’ın aldığını ifade ediyor. Bu aşamadan sonra ANAP’ın seçimden çekilip bazı adaylarını DP listesinden Meclis’e taşıma girişiminin başarı şansını ise Doç. Dr. Akgün şöyle değerlendiriyor: “DP’nin 22 Temmuz seçimlerinde tek başına veya ANAP desteği ile girmesi şu aşamadan sonra çok anlamlı olmayacaktır. Zira birleşme yönündeki irade ve ittifakla seçmen tabanında yaratılması arzulanan sinerji zayıflamıştır. DP’nin en büyük şansı, AKP-CHP eksenindeki siyasi kutuplaşmaya karşı seçimlerde kendini devlet ve milletle kavga etmeyecek bir “iktidar alternatifi”, seçmene bir çıkış yolu projesi sunabilmesindeydi. Ama gerek AKP’nin aday vitrindeki tercihi, gerekse CHP’nin sağdan sembol isimleri alarak milletle barışık bir sol görüntüsü çizmeye yönelik çabası, DP’nin oyun alanını daraltmakta. Sonuç olarak, DP’nin siyasette başarılı olma şansı çok zayıf.
ANAYOL ittifakında görülen o ki daha uzun bir süre sular durulmayacak. Şimdiye kadarki gelişmelere bakılırsa, Mumcu’nun son anda yeniden destek verdiği DP’nin barajı geçmesi bir tarafa, yüzde 10’a yaklaşması bile çok zor.
Ağar’ın Başdanışmanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı: HALK, DP’Yİ MECLİS’E SOKARSA TABANDA SORUN VARDIR
DYP lideri Mehmet Ağar’ın başdanışmanı ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, istifasının sebebini, son dönemde partide izlenen yanlış politikalara bağlıyor. DP’nin yeniden ittifak arayışlarının sonuç vermeyeceğini dile getiren Bağcı, birliktelik olsa bile sinerji yaratılamayacağını, bunun da partiye zarar vereceğini söylüyor. Ona göre DP ittifakında yaşananlar Türk siyasi tarihinin bir fiyaskosu: “Zaten gitmesi gerekenler gitti. Bu kadroyla Meclis’e girmeleri mümkün değil. Birlikte olsalar bile toplum gereken cevabı verecek. Eğer Türk halkı bunları parlamentoya sokarsa tabanda bir sorun vardır demek. Kırık vazoyu tamir etseniz bile bu su sızdırır. Bence bu hareket kırılmıştır ve bir yerden sızacaktır.”
İki genel başkanın da ‘lider’ olmadığını öne süren Bağcı, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu için, Başbakan Erdoğan’ın CHP-DSP ikilisi için sarf ettiği benzetmeyi dile getiriyor: “Kırk çürük yumurta bir araya gelse bir sağlam yumurta etmez.” Ağar’ın lokomotif konumunda olması gerekirken vagonların peşinde koştuğuna, Mumcu’nun da siyasi olgunluğa erişmemiş bir siyasetçi olduğuna dikkat çekiyor Prof. Bağcı. Liderlik vasfının Başbakan Erdoğan’da bulunduğunu belirten Bağcı, “Liderler kriz anlarında ortaya çıkarlar. Bunlar kriz yokken kriz yarattılar. Şimdi de olmayan krizi çözmeye çalışıyorlar.” diyor.
DP çatısı altındaki ‘ANAYOL ittifakı’ hüsran içinde hüsranla bitti. Geçen hafta baraj korkusuyla yeniden diriltilmeye çalışılan birleşmenin başarı şansı çok az. Brezilya dizilerini aratmayan bir nikâh hikâyesi.
27Nisan’daki gece yarısı bildirisi ve öncesindeki olaylar, siyaset arenasında öngörülmesi zor gelişmelere yol açarken, Brezilya dizisine dönen bir “siyasi nikâh” serüveni de sahne aldı Ankara’da. Cumhurbaşkanlığı seçiminde hükümeti yalnız bırakan Anavatan ve DYP’nin seçimlere Demokrat Parti (DP) çatısı altında girme kararı ise yılan hikâyesine döndü. 29 gün süren ittifakta ANAP lideri Erkan Mumcu’nun resti çekmesi ipleri kopardı. “Nikâh bozuldu, ittifak çöktü” derken, DP kanadından geçen hafta gelen teklif, gözleri tekrar ittifak arayışlarına çevirdi. Geçtiğimiz günlerde Ağar’ın Mumcu’yla yaptığı telefon görüşmesinden tekrar birleşme mesajı çıktı. Bu sefer ittifak değil, CHP-DSP modeli uygulanarak işbirliği yapılacaktı. Ancak, ‘nikâh bozumu’ sürecinde büyük prestij kaybeden iki partinin işi Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) gelen haber sonrasında daha da zorlaştı. YSK’nın “Anavatanlılar, partilerinden istifa etmeden DP’den aday olamaz” uyarısının ardından Anavatan, kendi adıyla veya DP listesinden aday olmama kararı aldı. DP’yi destekleyip desteklemeyeceklerini ise ileriki günlere bıraktı. Tüm bunlar yaşanırken DP Ankara Birinci Bölge 1. sıra milletvekili adayı Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün’ün adaylıktan çekilmesi DP’de işlerin sarpa sardığını tekrar ortaya çıkardı.
İlk günlerde DYP ve ANAP ittifakı için kimileri “siyasi bir projeden ileri gitmez” yorumu yaptı. Ancak, demokratik zaaflarına rağmen DP’nin “Yeter söz milletin!” geleneğini sürdürebileceği beklentisi bazılarını umutlandırmıştı. ‘Merkez sağ’daki birleşmeyi “e-muhtıra sonrası sanal evlilik” olarak yorumlayanlar ise çoktan haklı çıkmanın keyfini yaşadı. Liste savaşları, mal varlığı krizi, Yılmaz ve Ağar entrikaları, Mumcu resti derken günlerdir süren DYP-ANAP birlikteliği bir ittifaktan çok dizi setine döndü. Senaryolar değişti, ancak aktörler hep aynıydı. Şimdi ise artık kimse bu diziyi izlemek istemiyor.
OLMAZI OLUR YAPAN YOL ARKADAŞLARI
DYP ve Anavatan Partisi’nin Demokrat Parti çatısı altında birleşme kararının ardından iki liderin ilk medyatik buluşması 5 Mayıs’ta gerçekleşti. 14 Mayıs’ta, yani DP’nin iktidara gelişinin 57. yıldönümünde yeni bir buluşma daha gerçekleştiren iki liderin arkasında, şimdilerde çok ironik kaçan dev bir yazı vardı: “Olmazı olur yapan yol arkadaşları!” 13 gün sonra, DYP’nin resmen DP adını aldığı 27 Mayıs’taki parti genel kuruluna ise Mumcu da katılıyordu. İki lider, balayı günlerinde birlik mesajlarıyla dolu açıklamalar yaptı: “Artık siz, ötekiler, onlar değil, biz varız! Büyük nehirler tabiat engelleri nedeniyle kollara ayrılırlar. Tam denize akacakları sırada bir araya gelirler. 12 Eylül’ün ayırdığı bu iki damar yeniden denize akacak!”
Lakin 29 günlük evlilik sonrası “olmazı olur yapan yol arkadaşları” da bir bir istifa bayraklarını açtı. Ayrılığın ilk sinyali ANAP lideri Erkan Mumcu’dan geldi. Mumcu, Ağar’ı protokole uymamakla suçladı önce. Ardından DP’nin kongre kararı alarak yönetim organlarını yeniden seçme taahhüdünü gerçekleştirmesi ve liste pazarlıkları ortaya atıldı. Ancak Mumcu’nun Ağar’a rest çekmesinin en büyük sebebi olarak eski başbakan Mesut Yılmaz gösterildi. Yılmaz’ın DP listesinden bağımsız aday olma ihtimali iki lider arasındaki gerginlikte bardağı taşıran son damla oldu. Hikmet Çetin, Celal Doğan ve Nesrin Nas gibi isimlerin listede yer almamasını da isteyen Mumcu, “Taahhütler yerine getirilmezse biz yokuz.” diyerek rest çekti.
HÜSRANLA GELEN İSTİFA YAĞMURU
ANAP’ın DP’ye katılma kongresine 48 saat kala yaşanan kriz bu birleşmenin gerçekleşmeyeceğinin önemli kanıtıydı. Nitekim Mumcu, “Kapatın gelin havası bizi rencide eder. Şu ana kadar ihmal edilmiş yükümlülüklerin nasıl yerine getirileceği net değil. Olursa yolumuza beraber yürürüz, olmazsa yapacak bir şey yok.” diyerek partiyi kapatmayıp, birleşmenin olmayacağını kongrede açıkladı. İki parti arasındaki ilişkileri geren diğer bir sorun da Anavatan’ın mal varlığını garanti altına almak istemesiydi. ANAP’ın genel merkez binası da dâhil 88 gayrimenkulden oluşan 28 milyon dolarlık varlığı krizin sebebi olarak gösterildi. Anavatan cephesi malvarlığının hazineye geçmemesi için önlem alırken DP bunu ‘güvensizlik’ olarak nitelendirdi. Erkan Mumcu, gayrimenkullerin güvence için yedek olarak kurulan Yeni Demokrat Parti (YDP) bünyesinde tutulmasını önerdi. Buna göre, sorun yaşanması durumunda ANAP siyasete YDP çatısı altında devam edecekti. Ancak Mehmet Ağar bunu kabul etmedi. İki parti arasında yaşanan güven bunalımı ipleri iyice kopardı.
DP ile ittifak girişimlerinin sonuçsuz kalması sonrasında ilk istifalar Anavatan cephesinden geldi. Erkan Mumcu’nun Mesut Yılmaz için “Öcalan’dan daha az seviliyor” sözüne tepki gösteren Yılmaz’ın ekibi partiden ayrıldı. Lütfullah Kayalar, Edip Safter Gaydalı, eski Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy ve MKYK üyesi Cengiz Altınkaya partiden ayrılan ilk isimlerdi. Merkez sağdaki çöküşün aktörü olarak gösterilen Mesut Yılmaz da partinin baraj altında kalacağı kaygısıyla seçimlere DP listesinden değil de bağımsız aday olacağını açıkladı. DP kanadında da sağda birliğinin sağlanamamasının ardından Mehmet Ali Bayar, seçimlerde aday olmama kararı aldı. Genel başkan yardımcısı Binhan Oğuz, Hasan Subaşı, eski bakan Sümer Oral ve Deniz Ülke Arıboğan adaylıktan çekilen isimler arasına girdi.
Eski MİT mensubu, emekli öğretim üyesi Mahir Kaynak’ın kızı Dr. Deniz Ülke Arıboğan, adaylıktan çekilmesini birleşmenin sağlanamamasına bağlıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Rektör Yardımcısı olan Arıboğan, “Bütünleşme gerçekleşmeyince bir katkı yapamayacağımı düşündüm ve ayrıldım.” diyor. Arıboğan, birleşmenin gerçekleşmemesini “başlı başına bir hata” olarak değerlendiriyor. Ona göre her iki taraf da bundan daha fazla kaybedemezdi. Ortada matematik bir bilinmezlik olduğunu düşünen Arıboğan, “Kazan-kazan durumu yaratabilmek için iki tarafın da kayıplardan çok kazançlara konsantre olması gerekirdi. Şu noktada neyin kazandığını açıklayabilecek biri var mı bilmiyorum. Ancak kayıplar için konuşacak çok şey var.” diyor.
Dr. Arıboğan, Türkiye için gerekli olduğunu düşündüğü siyasi hareketin DP olduğunu savunarak bu birleşme için aday olma kararı verdiğini vurguluyor. Ancak milletvekili olmak gibi bir isteğinin bulunmadığını da ekliyor. Amacının “gerginlikleri hafifletecek, sivil demokratik düzenin sürdürülmesine kolaylık sağlayabilecek bir oluşuma katkı sağlamak” olduğunu dile getiriyor. Arıboğan’a göre DP-ANAP birleşmesinin gerçekleşmesi hayal değil. Ancak bunun için iki alternatif var: “Eğer DP barajı geçemezse ciddi bir çalkantı yaşanır ve yeni bir yapı kurulur. Eski kadrolar tasfiye edilir. ANAP’ın devam etmesi ise zaten çok zor. DP barajı geçerse de merkez sağın tek partisi olarak yükselir ve diğerleri de ona eklemlenir. Birleşme, kanımca muhakkak sağlanır.”
BAYAR: HALKLA ALAY ETTİLER
DP’den aday olacağı beklenen Mehmet Ali Bayar da adaylık başvurusunu geri çekenlerden. İki partinin DP adı altında birleşmesini desteklediği için aday olan Bayar, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun halkla alay ettiğini belirtiyor. İki liderin de gerçekleri halktan gizlediğini iddia ederek, “DYP yönetiminde entrikadan başka bir şey yok.” diyor. Bayar’a göre ittifakın çöküşündeki en önemli sorun güven eksikliği ve şeffaflığın olmayışı. İki tarafın da ortak bir akılla hareket etmediğini söyleyen Bayar, DP yönetiminin süreci şeffaf yönetmediği görüşünde. Kapalı kapılar ardında açık olmayan ve seçilmiş kurullara dayanmayan bir süreç yaşandığını dile getiren Bayar, iki liderin de “sorumsuzluk, basiretsizlik ve ciddiyetsizlikle” bu birleşmeyi çıkmaza soktuklarını iddia ediyor.
Mehmet Ali Bayar, yaşanan süreçte DP yönetiminin dürüst davranmadığını, içeride dönen entrikaların da yavaş yavaş çözüldüğünü vurguluyor. Ona göre birleşmeyle ilgili DYP’nin baştan beri belirli bir stratejisi yok. DYP’nin bu birleşmeye gönüllü olmadığını dile getiren Bayar, ANAP-DYP ittifakını ‘etkin kamuoyunun’ yönlendirilmesi olarak değerlendiriyor. Bayar, kendisinin birleşmenin üç yıl önce gerçekleşmesi için çaba harcadığını; ancak iki liderin önüne gelen anketler sonrasında birleşmeye karar verdiğini açıklıyor: “Birleşmenin ruhu bir kere doğru değil. Önlerine anketler konunca gerçeği gördüler. Biri milletvekili olsun, biri genel başkan olsun, birileri de hazineden yardım alsın diye mi birleşiyoruz?”
YİNE BİRLEŞME OLSA DA MANTIK DEĞİŞMEZ
İttifak sürecinde iki tarafın da kartları kendine sakladığını düşünüyor Bayar. İki parti de bütünleşmenin ardından ne ortak bir söylem dile getirdi, ne de bir araya geldi. DP’nin bu aşamaya gelmesi ise sadece kamuoyunda oluşturduğu olumlu havaya bağlı. Diğer partilerden teklif aldığını; ancak hiçbir partiden aday olmayacağını belirten Bayar, tekrar birleşme olması halinde de DP’ye dönmeyi düşünmüyor. Ona göre aynı mantık, aynı kadro ve aynı gizlilikte işler yürütülürse bunu millet kabul etmez. Milletin kabul etmediği işin içinde de ben yokum.’ diyor.
Peki, bu saatten sonra DP ittifakının başarı şansı ne? Selçuk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Akgün’e göre DP’nin başarı şansı iki hafta öncesine göre daha zayıf. Ancak Türkiye’nin oynak ve kırılgan demokratik zemininde her türlü sürprize de hazır olmak gerekiyor. Akgün, birleşmenin bu hale gelmesinin en önemli sebebini ittifak zemininin sağlam olmamasına bağlıyor. Zira birleşme, her iki partinin seçmen tabanını sosyolojik anlamda birleştirecek tutarlı bir siyasi projeye dayanmaktan çok baraj korkusuyla girişilen bir taktik ve seçim stratejisi.
DP’NİN BAŞARI ŞANSI ÇOK ZAYIF
DP projesinin arkasında 27 Nisan e-muhtırası ve Süleyman Demirel-Mesut Yılmaz gibi eski siyaset esnaflarının olduğunu kaydeden Akgün, “27 Nisan muhtırasının ilk kurbanı DP ittifakı olmuştur.” diyor. Bundan da en büyük yarayı Mumcu ve Ağar’ın aldığını ifade ediyor. Bu aşamadan sonra ANAP’ın seçimden çekilip bazı adaylarını DP listesinden Meclis’e taşıma girişiminin başarı şansını ise Doç. Dr. Akgün şöyle değerlendiriyor: “DP’nin 22 Temmuz seçimlerinde tek başına veya ANAP desteği ile girmesi şu aşamadan sonra çok anlamlı olmayacaktır. Zira birleşme yönündeki irade ve ittifakla seçmen tabanında yaratılması arzulanan sinerji zayıflamıştır. DP’nin en büyük şansı, AKP-CHP eksenindeki siyasi kutuplaşmaya karşı seçimlerde kendini devlet ve milletle kavga etmeyecek bir “iktidar alternatifi”, seçmene bir çıkış yolu projesi sunabilmesindeydi. Ama gerek AKP’nin aday vitrindeki tercihi, gerekse CHP’nin sağdan sembol isimleri alarak milletle barışık bir sol görüntüsü çizmeye yönelik çabası, DP’nin oyun alanını daraltmakta. Sonuç olarak, DP’nin siyasette başarılı olma şansı çok zayıf.
ANAYOL ittifakında görülen o ki daha uzun bir süre sular durulmayacak. Şimdiye kadarki gelişmelere bakılırsa, Mumcu’nun son anda yeniden destek verdiği DP’nin barajı geçmesi bir tarafa, yüzde 10’a yaklaşması bile çok zor.
Ağar’ın Başdanışmanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı: HALK, DP’Yİ MECLİS’E SOKARSA TABANDA SORUN VARDIR
DYP lideri Mehmet Ağar’ın başdanışmanı ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, istifasının sebebini, son dönemde partide izlenen yanlış politikalara bağlıyor. DP’nin yeniden ittifak arayışlarının sonuç vermeyeceğini dile getiren Bağcı, birliktelik olsa bile sinerji yaratılamayacağını, bunun da partiye zarar vereceğini söylüyor. Ona göre DP ittifakında yaşananlar Türk siyasi tarihinin bir fiyaskosu: “Zaten gitmesi gerekenler gitti. Bu kadroyla Meclis’e girmeleri mümkün değil. Birlikte olsalar bile toplum gereken cevabı verecek. Eğer Türk halkı bunları parlamentoya sokarsa tabanda bir sorun vardır demek. Kırık vazoyu tamir etseniz bile bu su sızdırır. Bence bu hareket kırılmıştır ve bir yerden sızacaktır.”
İki genel başkanın da ‘lider’ olmadığını öne süren Bağcı, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu için, Başbakan Erdoğan’ın CHP-DSP ikilisi için sarf ettiği benzetmeyi dile getiriyor: “Kırk çürük yumurta bir araya gelse bir sağlam yumurta etmez.” Ağar’ın lokomotif konumunda olması gerekirken vagonların peşinde koştuğuna, Mumcu’nun da siyasi olgunluğa erişmemiş bir siyasetçi olduğuna dikkat çekiyor Prof. Bağcı. Liderlik vasfının Başbakan Erdoğan’da bulunduğunu belirten Bağcı, “Liderler kriz anlarında ortaya çıkarlar. Bunlar kriz yokken kriz yarattılar. Şimdi de olmayan krizi çözmeye çalışıyorlar.” diyor.