Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bizi soykırımla suçlayanların utanç tablosu

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
1. Jozef Stalin (Rusya, 1934-39), 13 milyon mülteci ve 100 binlerce ölü.

2. Adolf Hitler (Almanya,1939-1945), 12 milyon mülteci ve 2 milyon ölü ve kayıp.

3. Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969), 11 milyon kişiye kültürel asimilasyon ve toplama kamplarında sayısı belli olmayan ölü ve kayıplar.

4. İspanyol ve Amerikalı Kaşifler (Amerika,1492-1800), 7.9 milyon ölü ve kayıp.

5. Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944), 5 milyon ölü ve kayıp.

6. Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979), 1.7 milyon ölü ve kayıp.

7. Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994), 1.6 milyon mülteci ve toplama kamplarında ölü ve kayıp.

8. Menghitsu (Etopya, 1975-1978), 1.5 milyon ölü ve kayıp.

9. Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962), 1 milyon ölü ve kayıp.

10. Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970), 1 milyon ölü ve kayıp.

11. Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982), 900 bin ölü ve kayıp.

12. Jean Kambanda (Ruanda, 1994), 800 bin ölü ve kayıp.

13. İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938), 719 bin ölü ve kayıp, 100 bin mülteci

14. Suharto (Doğu Timor, 1976-98), 600 bin ölü ve kayıp

15. Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990) 600 bin ölü ve kayıp.

17. Savimbi (Angola, 1975-2002), 400 bin ölü ve kayıp.

18. Idi Amin (Uganda, 1969-1979), 300 bin ölü ve kayıp.

19. Mussolini (Etiyopya,Yugoslavya 1936), 300 bin ölü ve kayıp.

20. Danimarka (1945), 250 bin Alman Mülteci ölüme terk edildi.

21. Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997), 250 bin ölü ve kayıp, 200 bin mülteci

22. Charles Taylor (Liberya, 1989-1996), 220 bin ölü ve kayıp.

23. Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000), 200 bin ölü ve kayıp.

24. Amerika (Almanya Dresden,1943-1945), 200 bin sivil ölü (Dresden`e sığınan siviller)

25. S. Miloşevic (Yugoslavya,1992-96), 180 bin ölü ve kayıp.

26. Michel Micombero (Burundi, 1972), 150 bin ölü ve kayıp.

27. Amerika (Hiroşima- Nagazaki 1944), 135 bin ölü atom bombası ile bu şehirler yok edildi.

28. Almanya (Namibya 1891), 117 bin ölü / kayıp, 15 bin mülteci.

29. Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974), 70 bin ölü ve kayıp.

30. Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971), 60 bin ölü ve kayıp.

31. Marcos (Filipinler), 50 bin ölü ve kayıp.

32. Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920), 30 bin muhalif infaz edildi.

33. Francisco Franco (İspanya), 30 bin muhalif infaz edildi.

34. Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968), 30 bin ölü ve kayıp.

35. Hafiz Esad (Suriye 1980-2000), 25 bin ölü ve kayıp.

36. Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek), 15 bin ölü, 7.500 kayıp, 45 bin mülteci

37. Sierra Leone, 80 bin mülteci, kayıp rakamı belli değil.

38. Kıbrıs (1912-1974) 25 bin sivil mülteci, bin`i aşkın ölü, yüz İngiliz ölü

39. Yunanistan (Batı Trakya,1923-1990), 400 bin mülteci evlerini terk etti.

40. Bulgaristan (1970-1989), 360 bin mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, bin kişi toplama kamplarına alındı.

41. Norveç 1920-1930, Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme."
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Efendiler!
Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam aksine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek , hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin? ... Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.” M.Kemal Atatürk



“Halbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin? ... Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”


1 BOSNA: Bosnalı Sırplar 11 Temmuz 1995’de çoğunlukla Boşnakların yaşadığı Serebrenica kentini ele geçirmiş ve yaklaşık sekiz bin müslümanı öldürerek toplu mezarlara gömmüştü. Serebrenica BM tarafından güvenli bölge ilan edilip, buradaki Boşnakların elindeki tüm silahlar Hollandalı askerler(ki bu askerler, BM adına Serebrenica'yı korumak için bulunuyorlardı) tarafından toplandıktan sonra, Sırplar şehre girip ve bu korkunç katliamı gerçekleştirdiler. Kısacası, Serebrenica'da Sırp kasapların akıttığı kana Hollandalılar ve BM de ortaktır... Ortaklaşa işlenmiş bir cinayet sözkonusudur.


2 RUANDA: (1994) Ruanda’da yaklaşık üç ay içinde bir milyon insanın sistematik olarak vahşice katledildi. Olayın başta gelen sorumlusu Belçika yönetimiydi. Belçika’ya ve bu katillere ne BM ne de hükümetler düzeyinde en ufacık bir resmi eleştiri bile yöneltilmedi.


3 LÜBNAN: 1982 yılında İsrail'in Lübnan'ı işgali sırasında Sabra ve Şatilla kamplarına yapılan baskın, Hıristiyan Falanjist grupların İsrail askerlerinin desteği ve yönlendirmesi ile gerçekleştirildi. Baskın esnasında, çoğu kadın ve çocuklar olmak üzere 3.000'den fazla insan katledildi. Katliamın sorumlusu dönemin Savunma Bakanı ve geçen yıl ki İsrail Başbakanı Ariel Şaron'du…


4 CEZAYİR: 1954-1962 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık savaşında Fransız işgalciler 1,5 (bir buçuk) milyon Cezayirliyi hunharca şehit etmişlerdir. Fakat Fransa'nın Afrika'da gerçekleştirdiği tek katliam Cezayir katliamı değildir. Fransa hemen hemen girdiği tüm Afrika ülkelerinde benzer katliamlar gerçekleştirmiştir. Öldürülenlerin sayısı belki farklıdır ama hepsinde de aynı vahşet ruhu etkindir.


5 AZERBAYCAN: 25 Şubat 1992'de Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde Hocalı kentinde çok sayıda Azeri sivil katliamı Ermeniler tarafından Rus 366. Motorize Alayı'ın desteğiyle işlenmiştir. Katliamda yaklaşık 613 Azeri şehit edilmiştir, bunların 106'sı kadın ve 83'ü çocuktur.


6 KOSOVA: 26 Mart 1999'da Suva Reka'da 48 erkek, kadın ve çocuk katledildi. Hepsi de aynı ailenin üyesi olan kurbanların cesetleri 2001 yılında Belgrad yakınlarındaki bir polis kompleksindeki toplu mezarda bulundu.


7 LÜBNAN: 07/08-2006 savaş hala sürüyor. 1000’den fazla Lübnanlı öldü. Ve KANA: İsrail savaştan kaçan Lübnanlı sivillerin sığındığı Kana kasabasına ağır bombardıman düzenledi. 37'si çocuk en az 60 sivil uykularında öldü.


8 IRAK: 2006 Katliamlar hala sürüyor.


9 KIBRIS: 1964, Bu yıllarda Rumlar Köy köy ev ev konşuları olan Türkleri kah caddede kah küvette kah camide şehit ettiler. Bu katliama da dünya seyirci kaldı.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Sevgili ruşen kardeşim ilk konuda sanırım elmalar ve armutlar aynı sıralamada yer almış bunda senin bir kastın olduğunu düşünmüyorum.Mutlaka alıntı yaptığın yerde karıştırılmıştır bunlar.Bahsedilen Hasan Turabi bir İslami hareket devrim teorisyenidir.Ve yapılan devrimde mutlaka kayıplar olmuştur.Atatürkün meşhur şu sözünü hatırlamakta fayda var."KANLA YAPILMAYAN DEVRİMLER MUHKEM OLMAZ" Şimdi Hasan TURABİ'NİN O LİSTEDEDE BULUNAN BAZI KAN İÇİCİ VAMPİRLERLE AYNI SIRALAMADA YER ALMASINDAN DUYDUĞUM ÜZÜNTÜYÜ BELİRTEREK,Tanınmasına katkı sağlaması gayesi ile bir röportajını asıyorum umarım faydalı olur.Dua ile

Sudan’da 1989 yılında gerçekleştirilen İslâmi devrimin teorisyeni olarak bilinen Hasan Turabi, fikirleri ve mücadelesiyle İslâm dünyasının en tanınmış şahsiyetleri arasında geliyor. Devrimden önce 7, devrimden sonra da 5 yıl cezaevinde kalan Turabi’nin kaleme aldığı eserler, Türkiye’de de uzun dönem ilgiyle takip edildi. 1999 yılına kadar Sudan Millet Meclisi’nin başkanlığını yapan Turabi, daha sonra Ömer el Beşir yönetimiyle yollarını ayırdı. Beşir’e olan muhalefeti sebebiyle sık sık cezaevine giren ve ev hapsinde tutulan Turabi, şu an Sudan Halk Kongresi isimli hareketin liderliğini yapıyor. Israrlı çabalarımızın sonunda Turabi ile Sudan’ın başkenti Hartum’daki evinde bir araya gelerek, 3 saatten fazla sohbet etme imkânı bulduk. 73 yaşında olmasına rağmen heyecanı ve enerjisinden hiçbir şey kaybetmediğine şahid olduğumuz Turabi, sorularımıza şu cevapları verdi.


-Siz, Sudan’da gerçekleştirilen devrimin teorisyeni olarak biliniyorsunuz. Fakat belli bir süre sonra devrimi gerçekleştirdiğiniz kadrolarla yollarınız ayrıldı. Niçin ortaya böyle bir sonuç çıktı?

-Devrimden önce askerî kadrolarla her uygulamada İslâm’ın emirlerini gözetecekleri konusunda anlaşma yapmıştık. Mesela insanlar, İslâm’ın emirlerini çiğnemedikleri sürece özgür olacaklardı. Ayrıca adaleti, toplumun bütün fertlerine yaymak istiyorduk. Fakat devrimin ilk yıllarından sonra, askerî yönetim halkın üzerinde baskı kurdu. Yönetim, devletin hazinesindeki malları halk arasında eşit şekilde dağıtması gerekirken, Sudan’da ne yazık ki askerî çevrelerle iyi geçinen dindar görünüşlü bir burjuvazi oluştu. Askerler, iktidar nimetinin etkisiyle yavaş yavaş İslâm’dan uzaklaştılar. Kendi yakınlarını zengin ettiler. Ben de bu duruma karşı çıktım. Çünkü insanlar ortaya çıkan bu manzaraya bakarak, ‘İşte İslâmi yönetim bu’ diyeceklerdi. Uyarılarımdan rahatsız olan askerler, beni tutuklatarak cezaevine attılar.

-Net bir şekilde cevaplamanızı istiyorum. Ömer el Beşir yönetimini İslâmi bir yönetim olarak görmüyor musunuz?

-Şu anki yönetimi bir İslâmi yönetim olarak değil de; daha çok askerî yönetim olarak görüyorum. Sadece içkinin yasaklanması, bir devleti İslâmi yönetim yapmaz. İktidardaki askerler içkiyi yasaklıyorlar, fakat dış politikada İslâm’a uymuyorlar. Bugün başkent Hartum, Sudan halkı karşı çıkmasına rağmen Batılı asker kaynıyor. Ömer el Beşir bir an önce bu askerleri ülkeden çıkarmalı. Ayrıca Darfur konusunda takip edilen siyaset bir an önce terk edilmeli…

-Siz de bildiğim kadarıyla Darfurlusunuz. Darfur’da yaşanan iç savaşın sebebi nedir? Niçin bu bölgedeki Müslümanlar birbirlerinin kanlarını akıtıyor?


-Darfur, Afrika’nın İslâm’a en bağlı halkının bulunduğu bölgedir. Darfurlu Afrikalılar 2. Dünya Savaşı'nda Osmanlı halifesini korumak için İngilizlere karşı destansı bir mücadele verdi. Fakat şu an yönetimde bulunan askerler, Darfur’daki Afrikalılara yönelik büyük hatalar yaptılar. Arap kabilelerin, Darfurlu Afrikalıların topraklarına el koymasına ses çıkarmadılar. Hatta Arap gençlerini Afrikalılara karşı silahlandırdılar. Cancavid milisler olarak nitelendirilen eli silahlı Araplar, Afrikalıları topraklarından çıkarmaya kalkınca Darfur’da bir iç savaş başladı. Ne yazık ki bölgede yaşanan iç savaş zaman zaman çok tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Hükümet yaptığı hata sebebiyle pişman oldu ama, artık geç kalındı.

-Darfur’a Batılı askerî güçlerin gireceği son zamanlarda daha da dillendirilmeye başlandı. Hatta El Kaide lideri Laden, Sudanlılara Darfur’a girecek Batılı askerlere karşı direniş çağrısı yapıyor. Sizce de böyle bir ihtimal söz konusu mu?

-Sudan yönetimi zaten Hıristiyanların yaşadıkları güneye ve başkent Hartum’a yabancı askerlerin girmesine izin verdi. Sudan genelinde şu an 10 binden fazla Batılı asker görev yapıyor. Darfur’da da Batılı ülkelerin istihbaratçıları son derece etkin. İnsanî yardım adı altında ülkeleri için ajanlık yapıyorlar. Darfur’a Batılı ülke askerlerinin girmesi de her zaman olasılık dahilinde… Eğer böyle bir durum gerçekleşirse, mutlaka işgalcilere karşı direnen kabileler olacaktır. Özellikle Arap kabileler direnirler. Fakat Afrikalı kabileler kesinlikle Sudan’daki merkezî yönetimin yanında yer almazlar. Çünkü Cancavid milislerin zulmünden kaçarak topraklarını terk eden Afrikalı kabileler, “Kim olursa olsun artık birileri gelsin de bizi bu sefaletten kurtarsın” düşüncesindeler.

-Irak’taki direniş başından beri hep tartışılıyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Irak’taki direniş, öfkenin hakim olduğu bir direniştir. Öfke kontrol altına alınmazsa, çoğu zaman insanların hatalı davranışlarda bulunmalarına neden oluyor. Öfke bir siyasetin, bir aklın yönetiminde olmalı… Ben Irak’taki direnişi destekliyorum. Hatta, son derece soylu bir mücadele olarak görüyorum. Fakat Şii halka yönelik saldırıları doğru görmüyorum. Şii liderlerin geneli ABD ile ittifak kurarak yanlış bir tavır takınmışlardır. Fakat bu yanlışlığın bedeli Şii halka ödettirilmemeli… Öte yandan ABD’ye karşı verilen mücadele her nerede olursa olsun desteklenmeli…

-Müslümanlar şu an Batı'dan gelen yoğun düzeydeki kültürel ve fiziksel bir saldırıyla karşı karşıyalar… Bu durum aşılacak mı? İslâm dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?


-Müslümanlar uzun zamandır böyle bir zilletin içine düşmemişlerdi. Filistin, Irak ve Afganistan’da yaşananlar dayanılacak gibi değil. Biz mutlaka bu durumdan kurtulacağız ve kurtulmalıyız da… Fakat bu sadece dua ve temenniyle olmaz. Her şeyden önce Müslüman bireyler olarak büyük bir gayret içerisine girmeliyiz. Fedakârlık yapmalıyız. İsrail’in Filistin’de yaptıklarını görüyorsunuz. Müslüman ümmet İsrail devletine artık son vermelidir. İsrail bir an önce yıkılmalıdır. Bakın Türkler ilk önce küçük bir kabileydiler. Daha sonra İslâm’a girip cihada büyük önem verdiler. Gayret gösterip, fedakârlık yaptılar. Allah da onları dünyanın en büyük güçlerinden biri haline getirdi. Fakat İslâm’dan uzaklaşmaya başlayınca da zayıfladılar.


-Müslüman olarak Salim Muhammed ismini alan Çakal Carlos’un sizin tarafınızdan Fransa’ya teslim edildiği iddia ediliyor. Hatta kendisinin düşüncesi de bu yönde. Bu iddia doğru mu?

-Venezuela vatandaşı olan Carlos’un Devrimci İslâm isimli kitabını cezaevinde okudum ve o kitaptan çok etkilendim. Carlos benim gözümde gerçekten çok değerli bir insan; onu iyi bir kardeş olarak görüyorum. Carlos’u Fransa’ya benim teslim ettiğim yönündeki iddia ise tamamen gerçek dışıdır. Carlos’u Fransa’ya Sudan istihbaratı teslim etti. Benim ise bu olaydan, çok sonraları haberim oldu. Eğer benim Carlos’un Sudan’da olduğundan haberim olsaydı, onun yakalanmaması için elimden geleni yapardım. Bundan emin olabilirsiniz.

-Şu anki durumunuz nedir? Sudan hükümeti size baskı uyguluyor mu?


Şu anki durumum eskiye nazaran çok iyi. Ev hapsim kalktı. Fakat hareketimizin bağlıları sürekli olarak gözaltına alınıp, tutuklanıyor. Hareketimize mensup olan arkadaşlar tarafından çıkarılan dergi ve gazetelerde çalışanlara yoğun bir baskı var. Fakat biz Sudan’da İslâm’ın hakim olması için mücadelemizi sürdüreceğiz.

-Zerkavi’nin öldürülmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir Zerkavi değerlendirmesi yapar mısınız?


-ABD zannediyor ki Zerkavi ve Laden gibi insanları öldürmekle mesele bitecek. Halbuki bizim tarihimiz incelendiğinde, Zerkavi gibi insanlar öldürüldüğünde yerlerine yeni birilerinin geldiği görülür. Zerkavi’nin niyetinin halis olduğundan, onun iyi bir Müslüman olduğundan başından beri hiç şüphe etmedim. İnsan bazen şahid olduğu acı olaylar sebebiyle yapmaması gereken davranışlarda bulunur, bir boğa gibi öfkeli hale gelir. Zerkavi de dönem dönem birtakım yanlış davranışlarda bulunmuştur. Fakat bu davranışlarının sebebi, ABD’ye karşı olan kini ve Irak’taki Şii grupların ABD’ye yardımda bulunmasıdır. Ben Zerkavi’yi İslâm ümmetinin değerli bir şehidi olarak görüyorum. Müslümanlar Zerkavi’yi ve yiğitliğini hiç unutmayacaklar.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Eyvallah kardeşim ALLAH razı olsun.Dua ile
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
batı kendi pisligini görmez tarih 940 -1250 yıllarında batının insan eti yedigini ve bu etleri hemen hemen bütün batıya dagıttını kimse söylemiyor
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Çin hala devam ediyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin bir an önce esaretten kurtulmasını istiyoruz.
 
Üst Alt