Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Biseyler Yapmak Zamani?

gulya

New member
Katılım
20 Ocak 2007
Mesajlar
743
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Türkiye, elli altmış yıl öncesine kadar hiç bilmediği bir problemle karşı karşıyadır artık: Sokak Çocukları… Gün geçmiyor ki, bir sokak çocuğu birisine saldırmasın, bıçaklamasın, karnını doyurmak için bir şeyler çalmasın… Ve yine gün geçmiyor ki, sokağa çıktığımızda onlardan biri ile karşılaşmamış olalım. Vapurda, sokakta, çöpten yiyecek bir şeyler ararken veya elinde bir poşetle zehir solumaya çalışırken… Hele kışın içler acısı bir hâl alır manzaralar: Bir tenekeye birkaç küçük sandık parçalayıp atan ve bunu yakarak ısınmaya çalışan çocuklar veya bir banka kulübesine girip, nisbeten sıcak bir ortamda sabaha sağ çıkmaya çalışanlar… Bir de göz önünde olmayanlar var!.. Zulmün, istismarın, baskı ve vahşetin her türlüsüne tahammül etmeye gayret edenler…
"Düşler ve Sokaklar" adlı, sokak çocuklarını konu edinmiş bir eserde şöyle deniliyor:
"Bir çocuğa sormuştum "niye sokaklarda çalışıyorsun" diye. Çocuk bana "Bunu ben bilemem, ben çocuğum, siz büyüğümsünüz, siz daha iyi bilirsiniz." demişti." (Düşler ve Sokaklar, Önsöz-İrfan Polat, İstanbul, 2003)
Evet, bunlar yurt dışından ithal edilmedi. Bunlar bizim çocuklarımız, ağabeylerimiz, kardeşlerimiz… Kimi çekirdek hâline gelen ailenin dağılmasıyla sahipsiz kalmış, kimi var olan aile içinde mutluluğu bulamamış, kimi açlıktan nefesi koktuğu için sokakları mesken edinmiş… Her birinin kendisince bir hikâyesi, bir acısı ve kırgınlığı var. Zaman içinde yaşadıkları da bu küskünlüğü arttırmış, hatta katlamış.
Gidecek yer, başını sokacak bir yuva, ısınacak bir kapı aramışlar, titreyen elleriyle… Kapılardan önce kalpleri tıkırdatmışlar, ancak sanayileşen, gelişen, bencilleşen ve pintileşen toplumda kendilerini dinleyecek, anlayacak, dertlerine çare bulacak insanlar bulamamışlar veya onlara ulaşamamışlar!..
Çığlıkları bir çığ gibi katlanarak büyümüş: "Açım, sevgiye, ilgiye hasretim! İnsanlar, dönün bakın unuttunuz mu, ben de insanım!.."
Biz onların bu sessiz feryadını duymadıkça, kendimizi mutlu hissetmişiz; kendi hayal âlemlerimizde.. Biz huzurluyuz ya, herkes de mutludur, diye avutmuşuz kendimizi…
Sonra onlar "biz buradayız" diye çalmaya, çırpmaya, yol kesip insanlara saldırmaya başlayınca sitem etmişiz, devlete, polise… "Bunlara bakacak, ellerini, ayaklarını tutup bize ulaşmalarını engelleyecek kimse yok mu?" diye kızmışız, söylenmişiz… Ne hakkımız varsa?!
Gelin bu sefer gözlerimizi kaçırmayalım onlardan, "bunlar ne yer, ne içer, yağmurdan, kardan, donmaktan nereye sığınarak korunurlar" diye soralım kendimize… Biz "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Biz, dünyanın gidişâtından sorumlu olan müminleriz. Dünyanın bir ucunda müslüman bir yüreğe diken batsa, gecemiz gündüzümüz birbirine karışmalı, değil mi?
Şimdi çok uzaklarda değil, evimizin hemen yanında, sokağımızda, yanı başımızda bizim gibi insanlar var. Müslüman bir aileden gelen veya gelmeyen insanlar… Onlara insan olarak da saygımız, sevgimiz olmayacak mı?
Peygamber Efendimiz evinde bir kediyi aç bırakıp ölmesine sebep olan dindar bir kadının cehennemlik olduğunu haber vermiyor mu? Ya da bir köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su çekip yaşamasına sebep olan kötülüklere bulaşmış kadını cennetle müjdelemiyor mu? Çevremizde sönüp giden ışıklar, kararan hayatlar bir kedi veya köpekten daha mı değersiz?
Bir insanı kurtaran bütün bir dünyayı kurtarmış; bir insanı ölüme terkeden bütün insanlığı öldürmüş demek değil mi?
Öyleyse bu kaybolup giden, her gün daha da ulaşılmaz insanlar haline gelen gençlerimize yapmalıyız?
Onların derdini görmek ve çözüm bulmak için biraz rahatımızdan fedâkârlık etmeye değmez mi? Belki her gördüğümüz insanı evimize alamayız. Ama en azından durup dertlerini dinleyemez miyiz? Onlar için sokağın şiddet ve soğuğundan koruyacak müesseseler oluşturamaz mıyız? Veya böyle yerler varsa karınca misali gücümüz nisbetinde destek olamaz mıyız? "Ne yaptığımızın ve yapmamız gerekirken ne yapmadığımızın hesabı"nı vereceğimiz güne hazır mıyız?
Haydi, Kâbe'yi yeniden inşâ etmekten daha değerli olan bir gönlü imar etmeye…
 

ORHANBEY

New member
Katılım
12 May 2007
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48



Hani İsrailoğullarından, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz. (BAKARA SURESİ / 83)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (BAKARA SURESİ / 177)


ALLAH RAZI OLSUN....
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Gulya kardeşim aslında bu yazının cevabı diğer yazının içeriğinde gizli.Hani oturmaya gittiğimiz yerlerde hep beraber oturup tv seyrediliyor dediğin yazı.Eskiden die başlıycam ama ben bi dinozor değilim bundan sadece 15 yıl önce o medeniyet denilen çokta medeni olmadığını geç farkettiğimiz lağım(t.v)kanallarının evlerimizi arsızca işgal etmediği günlerde,Aileler adeta Kan bağı olan ve kan bağı olmayan şeklinde iki türdeydi.Kan bağı olmayan aileler komşular ve tüm mahalle halkı idi adeta.BETON YIĞINLARI O YILLARDA HAYATLARIMIZI BU KADAR TARUMAR ETMEMİŞTİ.Evlerin bahçeleri ve kapı önleri vardı ikindi vakti meşveretlerinin,bir çaydemliği sıcaklığında.Anneler ve bilge anneanneler,babaanneler vardı.Başları yaşmaklı yüzleri nurlu.Ahretlik olurdu yakın arkadaşlar.Ahirettede buluşmak için sözler verilirdi.İman ve itikada binaen.Mahallelerin ağabeyleri vardı bışkın deli kanlı ve alabildiğine mert.Doğal korumaları idi onlar mahallelerin.Küçükleri yanlış yerde yada kaybolduklarında aramak bulmak ve evlerine teslim etmek adeta onların doğal görevleri idi.Komşu babalar vardı komşu çocuklarının yine doğal vasi ve hamisi.Şehir dışına giden babanın evi onların kutsal emanetleri idi.Sıkıntı varsa evin hanımı eşine iletir oda komşu ev için gereken ne ise yapardı.Akşam oturmaları çok farklı idi ve benim hala tadı damağımdadır o akşamları.Büyükler sohbet eder küçükler edebi ve terbiyeyi sanki genlerinden alırdı.Her kes alabildiğine mertti ve namert arama ile bulunmaz bulunsada bu mangal yürekli mertlerin içinde barınamazdı.Çektiğimiz cezadır kardeşim.Kültürümüzü örf adet ve ananelerimizi çok az bir bahaya takas etmenin cezasıdır bu.Sokak çocukları anlattığım gibi bir ortamda yetiştirilmenin cezasına en çok düçar olan garibler değilmidir.Ve biz kendi rızamızla bu takasa razı olmadıkmı.O halde bu çocuklardan şikayete hiç hakkımız yok.Zira bu ortamı toplum kendisi hazırladı.O halde bedelinide ödeyecek.Allah razı olsun kardeşim bu konu önemli bir yara idi dikkat çekmen yararlı olur inşaallah.

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileği ile
 

gulya

New member
Katılım
20 Ocak 2007
Mesajlar
743
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
size sonuna kadar katiliyorum.Allah razi olsun
 
Üst Alt