Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Yaşam (Zeynul-Abidin)

Katılım
12 Eyl 2006
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.blogcu.com
Zeynül Abidin deyip Ağlayan, şöyle sesleniyordu 25 Şubat 1990 tarihinde Şadırvan Camiinde; "Zeynül Abidin; kimsenin haberi olmadan muhtaç oldukları şeyleri götürüp kapılarının önüne koyan Zeynül Abidin.

70 yaşına kadar ibadet-ü taatla, hem de zulüm cenderesi içinde hayatını sürdüren Ehl-i Beytin Hasan ve Hüseyin'den sonra sertacı, sevtacı iftihacı Zeynül Abidin.

Bütün evliyaya rehberlik yapan, ışık tutan Zeynül Abidin. Hulasa-yı Fatıma; Zeynül Abidin, Hulasa-yı Mevcudat Efendimiz; Zeynül Abidin ve Hazreti Ali'nin özü Zeynül Abidin (radıyallahu anh). Yazmış, çizmiş, ibadet etmiş, anlatmış. Ama hayatının pek çoğunu, kah Emevi zulmünde, kah başkalarının zulmünde hep zindanlarda geçirmiş.

Birisinin dediği gibi, memleket memleket sürgüne gönderilmiş, divan-ı harplerde bir cani gibi muamele görmüş, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne gönderilmiş.

Zaman gelmiş hayatından elli defa bıkmış usanmış. Fakat dişini sıkmış dayanmış. Ondört asır evvel dayanmış, ondört asır sonra yine dayanmış bir Zeynül Abidin, bir başka Zeynül Abidin. Abidlerin ibadet edenlerin ziyası, ışığı, ziyneti, süsü demektir.

O başta Zeynül Abidin, bu başta Zeynül Abidin. Allah sizi Zeynül Abidin eylesin. Zeynül Abidin'in hususiyeti var, dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz. Kimse onu tutmamış, kimse başına tac yapmamıştı. Kimse bağrına basıp aziz kabul etmemişti.

O mihnet çanağı içinde kaynıyor, mihnet teknesi içinde durmadan yoğruluyordu. Yoğruluyordu ama diyordu ki "Darılma dünyası değil bu dünya, bu dünya dayanma dünyasıdır. Dişini sıkıp dayanacaksın, kime darılıyorsun? Bunlardan ALLAH haberdarsa başkalarına darılman senin, zulüm değil midir?” diyor dişini sıkıyor ve dayanıyordu.”

Diye sesleniyordu, kürsüden gönüllere. Zeynül Abidin'in özelliği idi, görünmemek ve bilinmemek. O final gecesi de bu öğrencileri yetiştirip kapımızın önüne bırakan Zeynül Abidinlerden hiçbirini göremedik.

Onların şiarı idi gaybubet etmek. Ve öyle de oldu. Aysbergi gördük ama suyun altında kalan kısmını göremedik. Bu aysberg gibi yükün altına girenleri, bu aysbergi sırtında gezdirenleri bilemedik.

Onlar adeta lisan-ı halleri ile suyun altında görünmeden, bilinmeden duruyor ve dünyadaki ve ahiretteki ateşleri söndürmek için yola çıkan bu buzdağını sonuna kadar götüreceğiz diyorlardı.

Aysbergin altında bildiğim hayatlar var. Zeynül Abidin misal dişini sıkıp dayananlar, bin kişiyi yüzbin defa darıltacak hadiseleri diken yutar gibi yutup darılmayıp dayananlar var.

Dokuz sene attan inmeyen Yavuz gibi, dokuz yıldır uçaktan inmeyen Abimiz, Nesibe Hatun'un seksen senede çektikleri gibisini, yirmisekiz yıla sığdıran Ablamız var. Varları var eyleyen var, ve tabi ki “biyedihil hayr-Her hayır, O'nun elindedir.” Her yaptığınız hayrat, onun defterine geçer. Her işlediğiniz a'mal-i sâliha, yanında kaydedilir. İşte şu kelime, cin ve inse nidâ edip müjde veriyor. Diyor ki:

Ey bîçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, "Eyvah! Malımız harab olup, sa'yimiz heba oldu; şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik." demeyiniz, feryad edip me'yus olmayınız... Çünkü sizin herşeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl, sizi celb edip, yer altında muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldırır.

Ne mutlu sizlere ki; hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.

Evet geçen baharın defter-i a'mâlinin sahifeleri ve hidemâtının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden.. ve ikinci baharda gayet şaşaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr-i Zülcelâl, elbette sizin de netâic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükâfat verecektir." (Yirminci Mektup)

Hiç şüphemiz yok ki “ve Hüve ala külli şey'in kadir”. Sahabe efendilerimiz için kullandığımız şu dua ifadelerini onlar için de kullanma gereğini hissediyorum "Radıyallahü anhüm ecmain"
M. Fethullah Gülen-herkul.org
 
Üst Alt