Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Toplumun Değişimi

mehmetk

New member
Katılım
25 Eyl 2005
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bİr Toplumun DeĞİŞİmİ

--------------------------------------------------------------------------------

"(...)taki içindekilerini değiştirmedikleri müddetce!"

Bir toplumun değişmesinden söz edildiği vakit bu sadece hükümdarın kendisinin değişmesi anlamına gelmez. Değişmesi gereken toplumda insanların alâkalarını onlara göre düzenlediği sistemler, hükümler ve ölçülerdir. Topluma karakterini ve özelliğini veren bu kurallardır. Eğer bir toplumda komünist sistem uygulanmaktaysa ve komünist fikirler hakimse o vakit bu bir komünist toplumdur. Eğer toplumda kapitalist sistem yürürlükteyse ve onun fikirleri hakimse o bir kapitalist toplumdur. Söz konusu toplumda insanların alâkalarını düzenlediği sistem ve hükümler islamî ise ve o topluma islami fikirler domine ediyorsa, o zaman, o bir islamî toplumdur.

İnsanlar şimdi kendilerini ne kadar güçlü bir şekilde bu sistemlerle özdeşleştirirse o kadar sağlam ve oturmuş bir toplum olurlar. Şayet insanlar kendilerini, kendilerine uygulanan sistemle özdeşleştirmezlerse, toplum istikrarsız ve bölük pörçük olur, memnuniyetsizliğin seviyesi yüksek ve toplum yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Buna göre bir toplumun ve doğal olarakta bir devletin istikrarı, gücü ve bütünlüğü insanların o devletle ve kendilerine uygulanmakta olan sistemle özdeşleştirmelerine bağlıdır. Özdeşleştirme seviyesi ne kadar yüksek olursa toplumun ve devletin yapısı o kadar güçlendirilmiş ve bu devlet yapısını yıkmakta o kadar zorlaşmış olur.

İslam tarihinin başlangıcından ve bitişinden iki tane örnek buna en iyi kanıttır. Başlangıçta Peygamberin ölümünden sonra islam devleti anca arab yarımadasından oluşmaktaydı ve etrafı iki tane dünya gücü, birisi bizans imparatorluğu, diğeride pers imparatorluğu tarafından çevrilmişdi. O zamanları İslam devleti ve müslümanların sayısı sonrasından çok daha küçükken, bu iki imparatorluk islam devletini ne yıkmayı, nede genişlemesini engellemeyi başarabilmiştir. Tam tersi onlar yıldırım hızıyla müslümanlar tarafından feth edilmişti. Bu ancak insanların kendilerini güçlü bir şekilde bu devletle ve kendilerine uygulanan islami sistemle özdeşleştirmeleriyle mümkündü.

Lâkin islam devletinin Mustafa Kemal tarafından yıkılmadan önceki son dönemine bakarsak, göreceğimiz o ki, alan olarak en büyük dünya gücünü oluşturmaktaydı ve müslümanlar sayı olarak yüz milyonlara ulaşmıştı. Buna rağmen kafirler islam devletini müslümanların kendi elleriyle yıkmasını başarmıştır, ki bu ilk etapta müslümanların kendisini hiç veya yeterli derecede bu devletle özdeşleştirmemelerinden dolayı kaynaklanmıştır. Yıkılışın asıl sebebi budur. Bu vakıadan bir şeyin önemi açığa çıkmaktadır, buda insanların yaşadıkları toplumdaki kendilerine uygulanan sisteme ve o sistemden neşet eden devlet strüktürü ile kendilerini özdeşleştirmemelerindendir.

Fakat insanlar ancak kendi fikirleri ve kanaatleri bir sistemle ve yasama organları ile uyum sağlarsa o sistemle kendilerini özdeşleştirirler. Şayet yanlış bir toplum sistemini devamlı olarak değiştirmek istiyorsanız, o zaman ilk olarak insanlardaki (yanlış) fikirleri ve kanaatleri değiştirip yerini sahih ideolojinin fikirleri ile doldurmanız şarttır. Ancak bu şekil, yeni devlet kökünde sağlam, oturaklı olur ve başlangıçta hayat tehlikesi olabilecek, pusuda bekleyen tehlikelere karşı mukavemet edebilir.

Hele bir islam devletin kuruluşu, bekası ve hayatta kalabilmesi için insanların devletin doğruluğundan ve gerekliliğinden ikna olmuş olmaları ve insanların islami hükümlerle ve sistemle kendilerini tam manasıyla özdeşleştirmeleri kesinlikle çok önemlidir, ki onlar bu ilahi farz için bütün kurbanları vermeye hazır olsunlar. Bu devlet küfrün taarruzzuna direnmede ancak bu şekilde muvaffak olabilir. Burda gerekli olan müslümanlara bu devletin ihtiyacını bir ölüm kalım meselesi olarak kafalarına sokmak, ki eşi ve benzeri olmayan toplum olarak, islam ümmetinin hayatta kalabimesi buna bağlıdır. Bu yüzden tedbiri ölüm kalım meselesi olarak almak elzemdir. Bunu çok basit bir şekilde durumun ciddiyeti gerektiriyor.

Şimdi bir insana kanaatleri zorla kabul ettirememek onun fıtratındadır. Bir insanı bir şey söylemeye veyahut bir şey yapmaya zorlayabilirsiniz fakat ona, asla zorla bir şeyi ikna ettiremezsiniz. İnsandaki kanaatlerin değişimi sırf ikna çalışması yoluyla ona argümanlar ve deliller göstererek, onu anlamaya götürmekle olur. Bu prosedür sadece zor kullanmadan oluşabilir. İşte bu nedenden biledirki toplumun değişimi zor kullanmadan olmalıdır.

Daha öncede belirtildiği gibi, toplumun değişimi sadece hükümdarın kendisinin ortadan kaldırılmasıyla değil, uygulanan sistem ve bütün devlet yapısının değişmesiyle olur. Yalnızca hükümdarın kendisine yapılan bir suikast ile bu iş hal olmuyor. Yakın tarihdeki vakıalar bile bu hakikatı doğruluyor. 6.ekim 1981'de bir suikaste kurban giden Mısır cumhurbaşkanı Anvar el-Sadat ìn ölümüyle, Mısır'da küfür sisteminin bu yüzden değişmediği açıktır. Tam tersi başa yeni bir despot geçti ve eskisini aratmıyacak şekilde ve hatta zorba yönetiminde, ajanlığında ve hainliğinde onu aşmıştı. Hayır, bir toplumdaki değişim aşağıdan başlaması gerek ve buna göre kamuoyunun oluşumunu, nufüz sahiplerini ve bunlardan önce insanların zihniyetini kapsaması mecburidir- bundan sonra kalıcı ve köklü bir değişim gerçekleşebilir.

Bu prosedür vuku bulduğu zaman bir halk ayaklanması, ihtilal veya askeri darbe sayesinde hükümdarın kendisini ve bütün yönetim kadrosunu bertaraf etmek mümkün olacaktır. Bununla yeni doğacak olan devletin temeltaşı konulmuştur.
 
Üst Alt