Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır

hannane

New member
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
1,172
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kayýp þehirden
Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır


Soru:Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” mealinde bir hadis var. Tefekkürün metodu, yolu veya usulü nasıldır? Belli bir vird veya zikri var mıdır?

İnsanı tefekküre sevk eden ayetler ve sessizce yapılan dualar tefekkür yerine geçer mi?

Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir ki, hadis kriterleri açısından bu hadis zayıftır. (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/310; ayrıca bkz. Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 4/582) Ancak Kur’ân-ı Kerim’de bu manayı ifade eden şöyle bir ayet var: “Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün bir biri ardınca gelişinde, tefekkür eden insanlar için elbette birçok ibretler (ve dersler) vardır.” (Âl-i İmran, 3/190) Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde “Kim bu ayeti okuyup da tefekkür etmezse ona yazıklar olsun!” buyurarak tefekkür etmenin ehemmiyeti üzerinde durur. Ayrıca Ümmü Seleme ve başka bir rivayette Aişe validelerimiz, bu ayet nâzil olduğu zaman veya bu ayeti okurken Efendimiz’in ağladığını naklederler.

Tefekkürün müminin hayatında çok önemli bir yeri vardır. Ancak bunun için tefekkürün ne demek olduğunu bilmek gerekir. Tefekkür evvela bir ön bilgiye dayanır. Âmîce ve câhilâne tefekkürler, kuru birer tahayyüldür ve zamanla bıkkınlık hâsıl eder, daha sonra da insan onu anlamsız görmeye başlar. Bu sebeple insanın evvela tefekkür edecek mevzuu bilmesi, yani önceden belli bir malumatının olması gerekir.

Ayların ve yıldızların dönüşünü, onların insanla münasebetini.. insanı teşkil eden zerrelerin deveran ve cereyanını bilmek, tefekkür adına bir adımdır ama Ay’ın ve Güneş’in harekatına bakıp kâinatın baş döndürücü güzellikleri karşısında şairane ilhamlarla coşmak tefekkür değildir. Bu şekilde düşünen, hayallere dalan malûl, yalnız ve garip bir sürü natüralist şair vardır. Onlar, mütefekkir değil, içlerini ve kalblerini kaybetmiş, gönüllerini Mefisto’ya kaptırmış hayalperestlerdir. Bunlar da bazen düşünüp kâinatın güzelliklerinden bahsedebilirler. Dünyevi güzellikler onların ifadelerinde öyle destanlaştırılır ki, onların bu beyanları karşısında insan, cennetin güzelliklerini duyuyor, dinliyor gibi olur. Bazen suların şakır şakır akması, yağmurun şapır şapır yağması, ağaçların hemhemesi, kuşların demdemesi hakkında öyle destan tuttururlar ki, insan kendisini cennetlerin ortasında zanneder. Ancak bütün bunlar tefekkür olmadığı gibi kalbî ve rûhî hayat adına da hiçbir şey vaat etmezler. Bunlar, bir adım bile ileriye gidememiş ve tenteneli perdenin verâsına geçememişlerdir. İşte bu tefekkürün hiçbir faydası yoktur. Ne kadar derin hülyalara dalınırsa dalınsın böyle bir tefekkürün insana bir şey kazandırmadığı bir vâkıadır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi tefekkür etmek için evvela icmâlî bir malumatın olması şarttır. İnsanlık, hal-i hazırda ulaştığı ilim seviyesi itibarıyla, bu ilk bilgi sayesinde yeni terkipler, yeni tahliller yapacak, onlar üzerinde derinleşecek ve daha değişik hükümlere varacaktır. Vardığı bu hükümleri de ileride varacağı daha başka hükümler için mukaddime yaparak, bundan yeni yeni neticeler çıkaracak, çıkarıp tefekküründe derinleşecek, tek buudlu tefekkürünü çok buudlu yapacak ve muzaaf tefekküre ulaşacaktır. Bütün bunlarsa malumat sahibi olmaya vâbestedir. Malumatsız insanın tefekkür etmesine imkan yoktur. Bunun için bol bol kitap okuma çok önemlidir. Daha sonra tefekkür yolunun ve usûlünün öğrenilmesi ve son olarak da şeriat-ı fıtriyenin ve âyât-ı tekviniyenin mütalaa edilmesi gerekir ki, sabit ve sağlam düşünebilme imkanı doğsun. İnsan, bir saat sağlam tefekkür ederse, o insanda erkân-ı imaniye (iman esasları) inkişaf eder. Daha sonra o insan, Allah’ı sever ve kalbinde derin bir muhabbet-i ilâhî belirir, derken zevk-i ruhanîye ulaşır ve ötelere doğru kanatlanır gibi olur.

İşte böyle bir tefekkürle bazen insan, gider bin sene ibadet yapan ancak bu türlü bir tefekkürden mahrum kimselerin varabildiği ufka varır. Böyle bir anlayış ve şuur içinde, Rabbi’ne teveccüh etmeyen biri, bin sene bir yerde dursa da düşünüp derinleşemediğinden kat’ettiği mesafe bir saat tefekkürle kazanılan mesafeye müsavi gelmeyecektir. Ancak bu, onun bin sene yaptığı ibadetin boşa gittiği şeklinde de kesinlikle anlaşılmamalıdır. Zira Allah karşısında ne bir rükû, ne bir secde, ne bir kavame, ne de bir celse boşa gider. “Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur. Zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.” (Zilzal, 99/7-8) ayet-i kerimesinin ifadesiyle, herkes kazancına göre bir kısım şeylere mazhar olur. İbadetlerini yerine getiren bir insan, vazife-i ubudiyetini eda etmiş olur; ne var ki, o tefekkürden hâsıl olan derinliği elde edemez. İşte bu manadaki tefekkür, bin sene ibadete mukabil demektir.
 

hannane

New member
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
1,172
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kayýp þehirden
Sessizce yapılan dualar tefekkür yerine geçer mi?

Belli vird ve zikirler de, insanın tefekkürünü geliştirir. Ancak bu vird ve zikirlerin Türkçemize yeterince intikal edip etmediğini bilemiyorum. Bugün Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e ait bir kısım me’suratın kolu kanadı kırık tercümeleri bulunsa da, selefin tefekkürünün esası sayılan evrad ü ezkar, dua ve münacatlarının, tefekküre esas mülahazalarının dilimize kazandırılıp kazandırılmadığını bilemiyorum. Ancak Arapça metinlere bakanlar bile, onlarda insanı tefekküre götürecek pek çok ifadenin olduğunu göreceklerdir. Yine o metinlere şöyle bir göz gezdirenler, İmam Şâzelî gibi, kâinatın zerratıyla Allah’ı tesbih eden insanlarla karşılaşacak, Şah-ı Geylânî gibi kâinatın zerratını ve daha küçük parçacıkları, tesbih daneleri gibi değerlendirenleri görecek ve asla onları okumaya doyamayacaklardır. Arapça’yı bilenler bunlardan belki daha derince istifade edebilir. Ancak bilmeyenlerin de bunlardan duyup hissedeceği çok şey vardır. İşte bu şekilde herkes vird ve zikirle tefekkür yönlerini genişletmiş, Cenâb-ı Hak’la münasebetlerini kuvvetlendirmiş olur. Kim bilir bu sayede belki, onların bize vereceği heyecanla, biz de kendimizi yenilemeye muvaffak oluruz. Allah içimizi de, dışımızı da ıslah etsin!


Soruda son olarak “Tefekküre sevk eden ayetler ve sessizce yapılan dualar tefekkür yerine geçer mi?” deniliyor. Bu tür ifadelerin manası anlaşılmıyorsa, okunmaları sevap olur ama; tefekkür olmaz. Zira tefekkür, fikretmekten gelir ve dünkü vak’alarla yeni vak’aları bir araya getirme ve terkipler yapma ve çok defa bir şeyin sebebi ile neticesi arasında münasebet kurma demektir. Allah ile münasebetlerimizi perçinleştirme ise bunun en önemli semeresidir. Buna götürmeyen, evrad ü ezkar da olsa, Kur’ân-ı Kerim de olsa, hatta o Kur’ân’ı bizzat Cibril’in ağzından da dinlesek sevap olur; fakat tefekkür olmaz. Tefekkür olabilmesi kafayı yormaya, üzerinde durmaya, ciddi araştırmaya, Rabb’imizle münasebetimizi derinleştirmeye ve kuvvetlendirmeye bağlıdır.

Günümüzde en kıt ve en az olan şey de işte böyle tefekkürdür. Bu itibarla, müminlerin tefekkür noktasında yaya olduğu söylense mübalağa yapılmış olmaz.

M.F. Gülen

 

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
allah razı olsun kardeşim bizleri tefekküre sevk ettiniz için
Rabbim sizin gibileri başımızdan eksik etmesin
 

türkmani

New member
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
228
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
Tefekkür insanı Allah a yaklaştıran bir ibadettir.Her yaptığımız ibadetin Allah katında mükafatı vardır mutlaka.Bir kul farz olan ibadetlerini yaparken,Cenab-ı Hakk ın Yarattığı mkemmellikleri,ölümü,hayatı,vs .tefekkür etmeli,aynı zamanda Rabbimizin bizlere sundğu -teşbih te hata olmaz-bonus diyebileceğimiz nafile ibadetleri de yerine getirirmeli.Çünkü yapılan nafile ibadetlerin de imanımıza kattığı çok şey ols gerek...Muhabbeti ayrı mesele...
 
Üst Alt