Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Muallim: Peygamberimiz

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
“Ben ancak bir muallim olarak gönderildim.”
İbn-i Mâce, Mukaddime, 17
Beşeriyetin ilk muallim ve mürebbileri peygamberlerdir. Allah Teâlâ onları insanlar arasından seçerek göndermiş ve kullarını en güzel biçimde Hakk'a davet etmelerini emretmiştir. Yüce Allah, Peygamber Efendimiz'in şahsında bütün peygamberlerin vazîfelerini şöyle beyan buyurmaktadır:
“ Nitekim ken­di içi­niz­den, si­ze bir pey­gam­ber gön­der­dik. O, si­ze âyet­le­ri­mi­zi oku­yor, si­zi tez­ki­ye edip kö­tü­lük­ler­den arın­dı­rı­yor, Ki­tâb'ı ve hik­me­ti tâ­lim edip bil­me­dik­le­ri­ni­zi öğ­re­ti­yor.” (el-Ba­ka­ra 2/ 151)
Diğer bir âyet-i kerimede ise şöyle buyrulur:
“Celâlime yemin olsun ki iç­le­rin­den, ken­di­le­ri­ne Al­lâh'ın âyet­le­ri­ni oku­yan, (in­kâr­ ve kö­tü­lük­ler­den) onları te­miz­le­yen, Ki­tap ve hik­me­ti öğreten bir Pey­gam­ber gön­der­mek­le Al­lah, mü'min­le­re bü­yük bir lü­tuf­ta bu­lun­muş­tur. Hâlbuki da­ha ön­ce on­lar apa­çık bir dalâlet için­de idi­ler.” (Âl-i İm­rân 3/164)
Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, ümmî olarak yetişmesine rağmen, Allah Teâlâ lütuf ve ihsanıyla ona lazım olan bütün bilgileri öğretmiştir. Hatta Efendimiz'e hiç kimsenin ulaşamayacağı bir ilmî mertebe vermiştir. Âyet-i kerimede bu hakîkat şöyle beyân buyrulmaktadır:?
“ (Ey Resûlüm!) Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.” (en-Nisâ 4/113)
Allah Teâlâ, Habîb-i Ekrem'ini sâdece muvakkat bir zamanda belli bir kavme göndermemiş, bilakis bütün zamanlara ve mekanlara bir sirâc-ı münîr, gözleri ve gönülleri hidâyet nûruyla aydınlatan çağlar üstü bir muallim olarak ihsân etmiştir. Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:
“ (Resûlüm!) Biz seni ancak bütün insanlara bir beşîr (müjdeci) ve bir nezîr (uyarıcı) olarak gönderdik, fakat insanların çoğu bu hakikati bilmezler.” (Sebe' 34/28)
Sevgili Peygamberimiz de kendisinin bir muallim olarak gönderildiğini ve esas vazifesinin bu olduğunu muhtelif vesilelerle ifade buyurmuşlardır. Abdullah bin Amr -radıyallâhu anhümâ-'nın anlattığına göre Resûlullâh -sallallâhü aleyhi ve sellem- bir gün mescide girince halka hâlinde oturmuş iki grupla karşılaştı. Gruplardan biri Kur'an-ı Kerim okuyor ve Allah Teâlâ'ya duâ ediyordu. Diğeri ise ilim öğreniyor ve öğretiyordu. Bunu gören Nebiyy-i Muhterem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Bunların hepsi hayır üzeredirler. Şunlar Kur'an-ı Kerim okuyor ve Allah Teâlâ'ya duâ ediyorlar. Allah dilerse onlara (istediklerini) verir, dilerse vermez. Şunlar da ilim öğrenip öğretiyorlar. Ben de ancak bir muallim olarak gönderildim.” buyurdu ve hemen ilimle meşgul olanların yanına oturdu. (İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)
Fahr-i Kâinât Efendimiz, bizzat Yüce Rabbi tarafından terbiye edilmiş emsalsiz bir muallim ve mürebbidir. Bu hakîkatin en canlı şâhidi, bugün onun yolunda yürümeye çalışan milyarlarca müntesibinin bulunmasıdır. Allah Resûlü -sallallâhü aleyhi ve sellem-, ilk muhatapları umumiyetle terbiyesi zor kimseler olmasına rağmen, onlara mükemmel bir yaklaşım sergilemiş, eza ve cefâlarına sabretmiş ve onları en güzel yollarla kendisine bağlamayı başarmıştır. O câhiliye toplumu, o sert tabiatlı insanlar, Alemlerin Efendisi'nin etrafında kurşunla perçinlenmiş sağlam kaleler gibi kenetlenmişler, uğrunda mallarını, canlarını feda etmişler, vatanlarını terk etmişler ve en küçük bir arzusuna “anam babam, her şeyim sana fedâ olsun ey Allah'ın Resûlü!” diyebilecek bir ruh ve gönül kıvâmına ulaşmışlardır.
Sevgili Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, terbiye faaliyetine önce yakın muhitinden başlamış; bu daireyi her geçen gün genişletmiştir. Mekke'de iken evinde, ashabından bazı kimselerin hânelerinde ve fırsat bulduğu her yerde insanlarla görüşerek dinin esaslarını öğretmiştir. Medine'ye hicretten sonra da bu faaliyetleri olanca hızıyla devam etmiştir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz'in çok kısa sürede ulaştığı bu muvaffakıyet, nübüvvet nûrunun yardımıyla tatbik ettiği tâlim ve terbiye usûllerine dayanmaktadır. İnsanların gönüllerine ulaşmanın en kısa yollarını tespit için, Allah Resûlü'nün tatbik ettiği bu esasları açık bir şekilde ortaya koymak, anlamak ve uygulamak gerekmektedir.
 
Üst Alt