Sana yöneldiğimde sen de bana yönel
Sana döndüğümde sen de bana dön
Yüreğimin damarları senin oradan geçiyor
Seninkiler de buradan
Avazın avazımla avaz olur
Ayazım yazınla saz
Bu yüzden
Seninle konuştuğumda bana kulak ver
Beni anla
Beni, benim sana söylediklerimle anla
Kelimelerimle anla beni
Benim söylediklerimle senin anladıkların aynı olsun.
Ben kuş ve çeşme dediğimde sen ‘çeşmeye düşen kuş’ diye anlama.
Beni rengimle, yüreğimle ve sesimle tanı.
Uzaktan seyret beni; yüreğimin damarlarını göremiyor;
sesimin tellerinde asalet ve estetik; rengimin tonlarında uyum ve zarafet bulamıyorsan,
bir gelini/damadı karşılar gibi karşılama beni.
Beni eksik anlama. Fazla da anlama.
Bu ikisinden birini yaparsan önce sen kaybedersin, sonra da ben.
Bizi kayba uğratma ne olur.
Benim senden başka kimsem yok; senin de benden başka kimsen yok.
Ben mükemmel değilim ama sana tam tekmil
yirmi dört saat ardına kadar hizmete açık yüreğimi;
türkü, uzun hava ve marşlar halinde demet demet sesimi
ve tevazu ve sevgiyle karılmış rengimi sunuyorum.
Sana bunları sunan kaç bir kimsen var?
Benim çok bir kimsem yok.
Damdan düşerken veya bir otobüs durağında seni bulmadım.
Belki öyle de olabilirdi ama ben seni hayatın alınteri göletinde yüzerek savaşırken,
kılıcın kılıcıma takılırken buldum.
Ve sen de beni öyle buldun.
Yarana tuz ekilirken avazı çıkanın neden ben olduğum yeterince açık değil mi?
Acılarım sesinle yankı bulur ve sesim acılarına çare.
Bu yüzden beni dinlerken, sözlerimin üstünden atlama;
kelimelerimin ne anlamlar yüklendiklerini kavramaya çalış
Su deyince gözlerin
Ateş deyince yürek
Yıkan bendini şehrin
Senin gibi yâr gerek
Sana döndüğümde sen de bana dön
Yüreğimin damarları senin oradan geçiyor
Seninkiler de buradan
Avazın avazımla avaz olur
Ayazım yazınla saz
Bu yüzden
Seninle konuştuğumda bana kulak ver
Beni anla
Beni, benim sana söylediklerimle anla
Kelimelerimle anla beni
Benim söylediklerimle senin anladıkların aynı olsun.
Ben kuş ve çeşme dediğimde sen ‘çeşmeye düşen kuş’ diye anlama.
Beni rengimle, yüreğimle ve sesimle tanı.
Uzaktan seyret beni; yüreğimin damarlarını göremiyor;
sesimin tellerinde asalet ve estetik; rengimin tonlarında uyum ve zarafet bulamıyorsan,
bir gelini/damadı karşılar gibi karşılama beni.
Beni eksik anlama. Fazla da anlama.
Bu ikisinden birini yaparsan önce sen kaybedersin, sonra da ben.
Bizi kayba uğratma ne olur.
Benim senden başka kimsem yok; senin de benden başka kimsen yok.
Ben mükemmel değilim ama sana tam tekmil
yirmi dört saat ardına kadar hizmete açık yüreğimi;
türkü, uzun hava ve marşlar halinde demet demet sesimi
ve tevazu ve sevgiyle karılmış rengimi sunuyorum.
Sana bunları sunan kaç bir kimsen var?
Benim çok bir kimsem yok.
Damdan düşerken veya bir otobüs durağında seni bulmadım.
Belki öyle de olabilirdi ama ben seni hayatın alınteri göletinde yüzerek savaşırken,
kılıcın kılıcıma takılırken buldum.
Ve sen de beni öyle buldun.
Yarana tuz ekilirken avazı çıkanın neden ben olduğum yeterince açık değil mi?
Acılarım sesinle yankı bulur ve sesim acılarına çare.
Bu yüzden beni dinlerken, sözlerimin üstünden atlama;
kelimelerimin ne anlamlar yüklendiklerini kavramaya çalış
Su deyince gözlerin
Ateş deyince yürek
Yıkan bendini şehrin
Senin gibi yâr gerek