Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bence Kıyamet Alametleri ve Hz. İsa nın Geleceği Konusu.

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Bugün Kur’an dan birlikte araştıracağımız konu, günümüzde çok konuşulan kıyamet alametleri konusu olacaktır. Kur’an bu konuda bizlere hangi bilgileri verir? Ayrıca bu konuda bizlere rivayetler yoluyla ulaşan diğer bilgiler nelerdir, onları da Kur’an ile karşılaştırıp, doğruluğunu araştıralım. Bu yazıyı yazmama sebep olan Zühruf suresi 61. ayeti önce hatırlatmak istiyorum. Bizler Allahın açıkça söylemediği sözlere ilaveler yaptığımızda, kendi düşünce ve fikirlerimizi ilave ettiğimizde, bakın güzelim İslam dini ne hale geliyor, önce Diyanet İşleri Başkanlığının mealini alalım, daha sonrada diğer meallerden örnekler verelim ki, konu daha iyi anlaşılsın. Diyanet İşleri başkanlığı: Zühruf 61: Biliniz ki o kıyamete ait bir bilgidir. Sakın ondan şüphe etmeyiniz ve bana tabi olunuz. Bu dosdoğru yoldur.Ali Bulaç: Zühruf 61: Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur.Yaşar Nuri Öztürk: Zühruf 61: Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir. O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun. Dosdoğru yol budur.Elmalı Hamdi: Zühruf 61: Gerçekten o (İsa) saat için bir ilimdir (kıyametin yaklaştığım gösteren bir bilgidir). Onun için sakın kıyametin geleceğinden şüpheye düşmeyin de bana uyun, işte tek doğru yol ancak budur. Yukarıdaki aynı ayetin değişik meallerdeki verilişini sizlerle paylaştım. Elmalı Hamdi Yazır ın verdiği mealde, dikkat ederseniz o zamirinden Hz. İsa dan bahsediyor diyerek, parantez içine düşüncesini de belirtmiş. (Elmalının orijinal mealinde parantez içinde ki İsa kısmı kesinlikle yoktur daha sonraki Türkçeleştirme yapanların maharetidir bilginize) Bu şekilde birkaç meal var onu da belirtmeliyim. İşte Kur’an ın Türkçe mealini yazarken, parantez içine kendi düşüncelerimizi de yazmamız, bizleri nasıl yanlışlara götürebiliyor, onu da burada bir kez daha görme şansımız olacak. Allah yanıltmasın inşallah. Bu ayette anlatılmak istenen, kıyametin hak olduğu Kur’an da bilgilerin verildiğini anlatarak, müşriklere ve inananlara bir kez daha şüpheye düşmeden, buna inanmaları hatırlatılmaktadır. Hıristiyanlar kendi inançlarına göre, kıyamet kopmadan Hz. İsa nın geleceğini ve tüm insanlığı kurtaracağına inanırlar. İşte bu inanç ne yazık ki yukarıdaki ayeti açıklarken, Allah ın Kur’an da asla söz etmediği, hiç bahsetmediği, açıklamadığı halde bu şekilde yazılıp anlatılarak, bizlerin yani İslam’ın da içine girmiştir. Günümüzdeki birçok tarikatlar ve cemaatler Hz. İsanın geleceğine inanırlar. Ayette geçen (O) zamirinden Hz. İsa yı kastediyor, düşüncesine kapılmalarının nedeni, bu ayetten birkaç ayet öncesinde Hz. İsa dan bahsederek ondan örnekler vermesi olarak açıklanıyor, gerçekten yanılgıya sebep bu olsa gerek. Bahsettiğimiz ayetten iki ayet sonra gelen 63. ayete bakalım şimdide.Zühruf 63: İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Hz. İsa topluma hitap ederken, sizlere açık delillerle, yani ayetlerle geldim diyor. Sizlere hikmet i ilmi, getirdim diyor. Bu bilgiler sizin ayrılığa düştüğünüz konularda açıklama yapacak ve sizleri bilgilendirecektir, açıklamasını yapıyor. Bundan dolayı da kendisine itaat edilmesini istiyor. Lütfen çok iyi düşünelim, bu ayet ve öncesindeki ayetleri okuduğunuzda sizler, kıyamet kopmadan Hz. İsa nın geleceğini Allah söylüyor diyebilir misiniz? Bunumu anladınız Rabbin sözlerinden? Elbette hayır, bunu anlamak için kâhin olmak gerekir. Buda zaten İslam ın kabul etmediği bir konudur, ayrıca Kur’an ın ayetleri indirme şekline de, tamamen ters düşer. Allah ne diyordu hatırlayalım ayetler için? Biz her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız. Biz ayetlerimiz açık, anlaşılır bir şekilde indirdik. Bu konuyu Diyanet İşleri başkanlığına sorduğumda, çok şükür Hz. İsa nın tekrar geleceğini kabul etmediği gibi, Kur’an ın bu bilgiye onay vermediği konusunda bir cevap aldım. Diyanet İşleri Başkanlığı Hz. İsanın kıyamet alameti olarak geleceğini kesinlikle kabul etmiyor. Çok doğru çünkü bunu kabul etmek, Kur’an ın birçok ayetlerine ters düşer. Tabi Diyanetin sağı solu belli olmaz, birisi çıkıp tam tersini söyleyebilir. Başkanlar değişince, bu ülkede dininin bile değiştiği örneklerini çok gördük. İşte bizler İslam ı böyle öğreniyor ve yaşıyoruz, Rabbim yardımcımız olsun. Gerçektende buna inanmakla, bakın nelere inanmamış ya da gözden kaçırmış oluyoruz, şimdide Kur’an dan birlikte araştıralım. Ahzap 40: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi gereğince biliyor. Eğer kıyamet kopmadan Hz. İsa gelecektir sözlerine inanırsak, bunu kabul edersek, bu ayete iman etmiyoruz demektir. Önce bunu aklımızdan hiç çıkarmayalım. Çünkü Açıkça peygamberimizden sonra hiçbir peygamber, hangi konuda olursa olsun gelmeyecek diyerek, bizlere Allah ın ayetini tebliğ etmedi mi? Şimdide kıyamet bizlere nasıl gelecek, bu konuda Kur’an dan bilgilere bakalım, acaba bizlere nasıl bir açıklama yapıyor? Şimdi yazacağım ayet üzerinde, biraz düşündüğümüzde aslında her şey anlaşılıyor sanırım. (Araf 187: Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar.) Şimdi bu ayet üzerinde biraz düşünelim. Peygamberimize kıyamet hakkında sorular sorulunca, Rabbim açıklama yapıyor ve onun vaktini yalnız ben bilirim diyor. Vakti geldiğinde onu gerçekleştirecek Allah tır dedikten sonra, aslında çok önemli bir açıklama yapıyor, bu açıklamaları daha sonra yazacağım ayetlerde de üstüne basa basa söylüyor Rabbim.( O size ansızın gelecektir.) Evet, en önemli ve üzerinde durmamız gereken konu sanırım bu olsa gerek. Kıyametin ansızın, habersiz geleceği. Ayetin devamında da çok ilginç ve düşünmemiz gereken sözler var. Allah, sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar diyor ve peygamberimizin de bu konuda asla bir bilgisi olmadığını belirtiyor Rahman bizlere. Tam burada şunları düşünmemiz gerektiği kanısındayım, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, açıklanmayan birçok kıyamet alametlerinin doğruluğu, sizce ne kadar geçerlidir? Bu sözler Kur’an da hiç bahsedilmeyen, peygamberimizin kıyamet alametleri ile ilgili sözleridir diyenler, ne kadar haklı olabilir dersiniz? Yorum sizlerin. Eğer Hz. İsa kıyametten önce gelecek olsaydı, kıyametin ansızın kopacağı, ayetleriyle uyuşuyor olur muydu? Böyle bir bilgi olsaydı, Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim dediği halde, bizlere bunu da açıklamaz mıydı? Kur’an kıyamet konusunda, bakalım daha neler söylüyor bizlere. (Lokman 34: O kıyamet saatine ilişkin bilgi Allah katındadır. Yağmuru O yağdırır. O, rahimlerde olanı da bilir. Hiçbir benlik yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah Alîm'dir, Habîr'dir.) Dikkat ederseniz ayette (O) zamirini kullanıyor ve burada da anlatılmak istenen kıyamet zamanının vaktini hatırlatılmasıdır. Yukarıda yazdığımız Zühruf 61. ayette de Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Sözlerinden Kur’an ın bizlere açıkladığı, o anın geleceğini hem iman edenlere, hem de müşriklere açıklamaktadır. Allah Zühruf 61. ayette eğer söylenildiği gibi Hz. İsa’dan bahsetmiş olsaydı ve bunun kıyamet alametleri olduğunu bizlere anlatıyor olsaydı, açıkça söylerdi. Bakın Allah ben ayetlerimi nasıl açıklarım diyor lütfen dikkat edelim ve hatırlayalım. Allah ın Kur’an da açıklamadığı, kıyametten önce Hz. İsa nın geleceğine inandığımızda, şimdi yazacağım ayetlere iman etmemiş oluruz, bunu da unutmayalım. Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır. İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler. Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. Şimdi lütfen düşünelim, Allah her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduğunu söylüyor. Her benzetmeden nice örnekleri sıraladık açıklamasını yapıyor, ama bizler Rabbin hiç bahsetmediği, sözünü bile kullanmadığı halde (O) işaret zamirinden, ayetten Allah Hz. İsa dan bahsediyor aslında diyerek, işin içinden çıkabiliyoruz. Birde kendimizce hüküm verip, Hz. İsa kıyametten önce gelip, bizleri uyaracak, diyebiliyoruz. YAZI DEVAM EDİYOR
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Hani her benzetmeden değişik örnekler vardı, neden Allah kıyamet alametlerin den bahsederken Hz. İsa gelecek demediği halde, bizler aslında Allah bundan bahsediyor diyerek, kendi düşüncelerimizi, inançlarımızı Kur’ana ilave yapıyoruz? Hiç korku duymadan, söylenmeyen, açıklanmayan bir sözün ardına nasıl düşüp, ona iman edebiliyoruz, doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.
Bunu söyleyen ve savunan Hıristiyanlardır, hala uyumaya devam mı edeceğiz? En son peygamberimiz dururken, neden ondan önceki peygamber gelsin diye demi düşünemiyoruz? Aklımız, beynimiz bu kadar mı uyuştu bizlerin?
Hani Allah ne diyordu bizlere;
( Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.)

Bakın bu ayete eğer iman ediyorsak, Zühruf 61. ayette geçen (O) işaret zamirine asla, Allah ın söz etmediği bir anlam yükleyerek, burada aslında Hz. İsa dan bahsediyor diyemeyiz. Kur’ana danışmaya devam edelim, acaba kıyametin kopuşu hakkında daha neler söylüyor Rahman.
Hac 55: İnkâr edenler ise kıyamet ansızın başlarına patlayıncaya kadar yahut kısır bir günün azabı kendilerine gelip çatıncaya kadar, o Kuran'dan yana kuşku içinde olmaya devam edecekler.
Zühruf 66: Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar.
Bu ayetler ve onlarca ayet, kıyametin ansızın geleceğini açıklıyor bizlere. Şimdide bu ayetlerle Hz. İsa nın geleceğini söyleyen ve inananlara şu soruyu soralım. Rahman hiç farkında olmadığımız bir anda geleceğini söylediği kıyametin, nasıl olurda Hz. İsa’yı tekrar gönderip, insanlara büyük bir zaman verip hepsinin iman etmesini sağlar?
Hani ansızın başlarına patlayacaktı, hani hiç farkında bile olmayacaktık? Tekrar şu soruyu soralım buna inananlara; Acaba Hz. İsa geldiğinde onu nasıl tanıyacağız? Madem gelecek Allah onu nasıl tanıyacağımızın işaretini de vermeli değil mi bizlere Kur’an da?
Nasıl emin olacağız onun olduğuna? Hatırlayın Papaya kurşun sıkan Ağca ne dedi? Ben İsa Mesih im demedi mi? Hatta birçok Hıristiyan bile inandı buna. Sormak isterim Hz. İsa nın geleceğine inananlar, acaba buna inandı mı? Yaksa akıllarından acaba diye bir sorumu geçti?
Öyle hesaplar yapılıyor ki, peygamberimizin sözleri diye aktarılanların içinde, Onun gelişinin 1500. yıllarında, Hz. İsa ve deccalın geleceğini söyleyenler, bu tarihin bu yüzyılda gerçekleşeceğine inananlar var aramızda. Peygamberimizden bu yana yaklaşık 1400 yıl geçti, o zaman bu önümüzdeki yüzyılda hem deccal gelecek, hem de Hz. İsa gelecek ve kıyamet kopacak diyorlar ve inanıyorlar.
Araf 187. ayette ne diyordu hatırlayalım Rabbim.
(." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar.)
Şimdide bu sözler üzerinde tekrar düşünelim. Allah bu bilginin kimsede olmadığını söylemesine rağmen, günümüzde uydurulan ve Kur’an ın hiç bahsetmediği, kıyamet alametlerini hatırlayalım. Öyle şeyler uyduruluyor ki, peygamberimizin Hz. İsa nın geleceğini söylediğini söylemekte, hiçbir kusur görmüyorlar. Hâlbuki Peygamberimiz kendisinin en son peygamber olduğunu bizlere bildirmemiş miydi Kur’an da? Kur’anın hiç bahsetmediği deccal konusuna gelelim şimdide. Bundan Kur’an asla bahsetmez, ama peygamberimizin hadisidir diye, bizlere çok detaylı anlatırlar bu konuyu. Bakın deccal konusunu Diyanet İşleri başkanlığına sordum ve nasıl bir cevap aldım aynen aktarıyorum.
(DECCÂL: Kıyamete yakın bir dönemde çıkıp İslâm dinini ve ümmetini ifsad edip kötülüklere sürükleyecek olan ve aynı zamanda kıyametin alametlerinden sayılan biri.
Deccâl'in çıkması haktır. Deccâl, belli bir şahıs olup, Cenâb-ı Allah onunla, kullarını imtihan edecektir. Deccâl olsun, diğer kıyamet alâmetleri olsun bizim için gaybdır. Bunlar hakkında bilgi edinmemiz ancak nakil (Kur'ân ve hadis)le mümkün olur. Akılla verilebilecek bilgilerin isabet etmeme ihtimali büyüktür. Öteden beri kıyâmet alâmetleriyle ilgili olarak çok te'vîller yapılagelmiştir. Herhangi bir dayanağı olmayan bu te'villerin geçerliliği de yoktur. Ayrıca bunlar, akılla ulaşılamayacak bilgiler olduğundan, yapılacak te'viller, halkı yanlış bilgilendirme vebâline sevk edecektir. Aynı yanılgı ve vebâl bunun için de söz konusudur.

Hz. Peygamber de ümmetini Deccâl'e karşı uyarmıştır. Zira Deccâl, bazı harikalar gösterecek ve tanrı olduğunu iddia edecektir. İmansızlarla, bazı zayıf imanlılar, ona kanacaktır. İmanı kuvvetli olanlar ise kanmayacaklardır.
Dünya, imtihan yeridir. İnsanlar bu dünyada imtihana tabi tutulmaktadırlar. Deccâl da bir imtihan vesilesidir. Allah'ın kendisine verdiği güçle birtakım hârikalar gösterecektir. Deccâl'in göstereceği harikalara "istidrâc" denir. İstidrâc, "inançsız ve şerîr kimselerin arzularına uygun olarak gösterdikleri hârikalara" denir.)
Yukarıdaki yazı Diyanetin bana verdiği cevap, dikkat ederseniz bu konuyla ilgili Kur’an dan tek bir bilgi yok. Bu konuda fazla bir şey yazmak istemiyorum, ama doğrusu Dini bizlere anlatmakta görevli bir makamın şu sözleri beni çok üzdü.
( Deccâl'in çıkması haktır.)
Bir insanın dinde HAK olduğunu söylemesi için, Kur’an ın yani Rahman ın emretmiş olması gerekir. Ama düşünebiliyor musunuz, Allah bahsetmediği halde, buna HAK tır iman etmemiz gerekir denebiliyor. Diyanet bu, sağı solu belli olmuyor demekten başka, elimden bir şey gelmiyor.
Peygamberimizin deccala karşı bizi uyardığını söyleyen Diyanete, şunu sormak isterim. Acaba Yüceler Yücesi Rabbim, bizi deccala karşı uyarmadı da, bu görevi peygamberimize mi bıraktı dersiniz? Hani Kur an bizim için rehberdi, hani her şeyden nice örnekler vardı orada. Bakın sözler Kur’an ın süzgecinden nasılda geçmiyor. İşte İslam ın günümüzdeki durumuna acı bir örnek. Buna benzer o kadar dine ilaveler var ki. Deccalın belirli bir şahıs olduğunu söylüyorlar ve bizleri Rabbin imtihan edeceğini belirtiyor. Allah bunu her zaman yaptığını ve yapacağını zaten Kur’an da söylemiyor mu?
Yine yazıda bu bilgilerin gaibi bilgiler olduğunu söylüyor ve bu bilgileri ancak Kur’an ve hadislerden öğrenileceği açıklamasını yapıyor. Şimdi sormak isterim bunu yazanlara, Kur’an bilgisi tamam bu konuda hiçbir sorun yok, ama Kur’an ın onay vermediği, hadis bilgileri kesin doğru diyebilir miyiz? Eğer cevap, evet hadis bilgilerine kesinlikle güvenebiliriz ise, neden birkaç yılda bir yüzlerce hadisin hurafe olduğunu ilan edip İslam dininden çıkarıyor Diyanet İşleri Başkanlığı? Şuanda iman ettiğimiz hadisleri daha sonra hurafe diye çıkarmayacaklarına kimler garanti verebilir, var mı garanti verecek beşer aramızda? İşte Allah ın kitabını rehber almadığımızda, sonuç nerelere gidiyor.
Şimdide sizlere bazı ayet örnekleri vermek istiyorum. Bakın peygamberimize kıyametin ne zaman kopacağını soranlara, Rahman ın cevabı nasıl olmuş.
(Ahzap 63: İnsanlar sana kıyametin saatinden soruyorlar. De ki: "Ona ilişkin bilgi Allah katındadır." Ne bilirsin, belki de o saat yakındır.) (Şura 17: Gerçeğe ilişkin Kitap'ı ve adalet ölçüsünü indiren o Allah'tır. Nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır.)
Bu iki ayeti düşünelim şimdi de. Yazımızın başında verdiğimiz ve Hz. İsa nın kıyamet kopmadan geleceğini işaret ettiğini söylediklerinin, doğru olmadığı bu iki ayetten bile anlaşılmıyor mu sizce? Dikkat ediniz lütfen Allah, peygamberimiz yaşıyorken dahi kıyametin belki de kopabileceğini söylüyor. Eğer Kıyamet kopmadan Hz. İsa gelecek ise peygamberimizin durumu ne olacaktır, buda asla mümkün olamaz. Bunu kabul etmek Kur an ın ayetlerine tamamen ters düşer. Bakın kıyamet konusunda peygamberimizin ne demesini istiyor Rabbim.
(Tur 31: De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim.)
Demek ki bu konuda peygamberimizin de hiçbir bilgisi yok, hatta belki de kıyamet kopabilir, diye o dahi bekliyor. Şimdide Diyanetin deccal konusunda bizlere hadisler yoluyla gelen bilgilere bakalım. Allah belki de kıyametin yakında kopacağını söyleyen ayetlerini okudunuz, bu durumda peygamberimiz yaşarken de kıyamet kopabileceği anlatılıyor. Bu durumda peygamberimiz acaba deccalın geleceğini söyler miydi? Elçisi yaşarken böyle birinin çıkıp insanları kandırmaya çalışmasını söyler mi sizce? Zaten o devirde iman etmeyen, binlerce insan ile mücadele ediyor, hatta savaşıyordu Peygamberimiz. Bunlardan iyi deccal mı olur. Bakın tüm bu sözlerde Kur’an süzgecinden geçmiyor.
Şimdide Kur’anın kıyamet alametleri olarak bahsettiği bazı konulara bakalım.
( Duhan 10: Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle.) (Hac 1: Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi gerçekten çok büyük bir şeydir.) (Abese 33: . Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,) (Tur 9: O gün gök bir çalkanışla çalkanır. 10: Ve dağlar bir yürüyüşle yürür.11: Vay hallerine o gün, yalanlayanların.) (Kamer 1: Saat yaklaştı, Ay yarıldı.)(Enbiya 96: Ye'cûc ve Me'cûc'ün önü açıldığı zaman onlar, her tepeden akın ederler. 97: Hak olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalmıştır. "Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz zalimlerdik!" derler.)
Yukarıdaki ayetler dikkat ederseniz, kıyametin kopmasına çok yakın anların belirtileri anlatılıyor. Gökyüzünde dumanın belirmesi, tozu dumana atacak bir olayın belirtisidir. O an büyük depremlerin olacağı, kulakları sağır eden sesin oluşacağı, göğün ve yerin çalkalanması, dağların bile hareketlendiği, ayın yarıldığı bir an tasvir edilmektedir.
Enbiya suresinde geçen yecüc, mecüc konusu ise Kur’an da bir başka ayetinde, düzen bozucu bir kavimden bahsedilerek örnek verilir. Buradan kıyamet zamanın da böyle bir toplumun dünyaya bozgunculuk yaratacağı anlatılıyor. Dikkat ederseniz bu konuda detaylı bir açıklama verilmiyor.
Kur’an ın verdiği kıyamet alametlerine baktığınızda, verilen işaretlerin çok kısa bir zaman da belireceği ve ansızın geleceği ayetlerde açıklanmıştır. En son verdiğim ayet örneği ise üstü kapalı bir uyarı niteliğinde bana göre. Dünya üzerinde düzeni bozacak, toplumlara zarar verecek ve saldıracak, insanlığı çığırından çıkaracak inançsız bir toplumun hükümranlığından bahsediyor. Böyle bir toplumun daha önce yaşadığı ve onlardan nasıl kurtulmaya çalışıldığı anlatılır Kur’an da. Bu toplumun kim olduğu konusunda birçok düşünce var, doğrusunu Allah bilir. Bizlere düşen uyanık olmak ve bizleri yönetenleri ehil insanlardan seçmektir.

Rahmanın vaat ettiği o an mutlaka gelecektir. Bizler o vakit yaşamıyor olabiliriz. Şunu unutmayalım ki, o an geldiğinde mahşerin hazırlıkları da başlamış demektir, yani bizlerinde hesaba çekileceği andır o an.
Dilerim hesabı verebilenler arasında oluruz. Yine dilerim Hesabın sorulacağı Kur’an a sarılan, onun nuruyla nurlanıp, hakka batıl karıştırmayan, kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Kuran'ı Kerim'i kendi kendinize yorumlayamazsınız, bu ilimlere sahip olabilmeniz için müçtehid sıfatında olmanız gerekmektedir. Bir müçtehid'te ne gibi özellikler bulunur?

İlk olarak Ayet ve Hadisi Şeriflerden hüküm çıkarabilmeniz gerekmektedir, Hadisi Şerifleri bir kenara iterek sadece Kur'an ile amel edemezsiniz, çünkü Allah c.c. sadece Kuran'la amel etmemizi isteseydi, Peygamberlerini Kul ve insan olarak göndermezdi, İnsan olarak göndermesi Onun sünneti seniyyesini yaşamak, Allah-u Teala'nın bizim yaşamımızı nasıl yönlendirmemiz gerektirdiğini, gönderdiği Peygamber sayesinde öğrenmemizi istemiştir. Peygamberleri sadece postacı gibi göremezsiniz, mektubunu iletti işi bitti, bize nasıl yaşamamız gerektiğini gösteremez diyemezsiniz.

Neyse konumuza dönelim, müçtehid demiştik. Evet Müçtehid olmak için başka nelere vakıf olmak gerekiyor. Ayet ve Hadislerden hüküm çıkarabilmek demiştik, bunu sıradan birisi yapamaz çünkü;

Arapça bilmek gerekir, arapça'yı sultanahmet meydanında balon satacak kadar bilmek yetmez. Arapça ilmi arapçayı öğretecek kadar çok olmalıdır ve Kur'an'ın belagat, fesahat ve sırlarını bilmelidir.

Müçtehid Kur'an ilmine sahip olmalıdır. Kur'an ilmine sahip olabilmek için hüküm ifade eden en az beşyüz Ayet'in inceliğini kavraması gerekmektedir. Kuran ilimlerini sayalım, Lugat,Nahv,Sarf,İştikak,Mania,Beyan,Bedi,Kıraat,Akaid,Usul-ü fıkıh,Sebe-i Nüzul,Nasih ve Mensuh, fıkıh, hadis ve vehbi ilim (Manevi ilim) eğer bunlar sizde bulunuyorsa Müçtehid olabilmeniz için önünüz biraz açılmıştır.

Kuran Tefsirini de kendi kafanıza göre yapamazsınız;
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Kur’an-ı kerimin tefsiri, Resulullahtan işitildiği gibi yapılabilir. “Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur” hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir. (1/234)


“Kur’an-ı kerimi, kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir“ (Nesai)

Konumuza tekrar dönelim, evet müçtehid olabilmek..
Üstünde icmaa ve ihtilaf edilen konularında hepsini bilmek gerekir. Sahabe, Tabiin ve onlardan sonra gelen müctehidlerin ihtilafa düştükleri konuları bilmek gerekir.


İctihad ve kıyas yapmayı bilmek gerekir; İctihad, bütün şekil ve metodlarıyla kıyası bilmeyi gerektirir. Hatta imam Şafiiye göre ictihad kıyastan ibarettir. Kıyasın metodunu bilmek; naslardan hüküm çıkarma esaslarını öğrenme ve ictihad yapılacak konuya en yakın olan nassı seçme imkânını sağlar. Kıyası bilmek şu üç şeyi bilmeyi gerektirir:

1- Kıyasın dayanacağı asıl hükmü bilmek. Bu dayanağın ayet, hadis veya icma olması, bunlarla ilgili gerekli bilgilere sahip olunması da gereklidir.
2- Kıyas kaide ve prensiplerini bilmek. Mesela belirli ve özel bir durumu ifade ettiği sabit olan bir nas üzerine kıyas yapılamaz. Kendisine dayanılan asıl hükmün illetini tesbit ettikten sonra hükme bağlanacak yeni meselede (fer'î) de aynı illetin gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak gerekir.

3- Önceki müctehidlerin kıyas metodlarını bilmek gerekmektedir.


Kısacası Haluk bey, müçtehid olabilmek Kur'an-ın hükümlerini doğru verebilmek sizin sandığınız kadar basit bir iş değildir.

Özellikle bütün ilimleri öğrenseniz de manevi ilim olarak bildiğimiz, ledün ilminin de olması gerektiği anlaşılmaktadır.

Bu yüzden Anlattıklarınız doğru veya yanlış kendinize göre yorumlayamazsınız. Siz böyle anladınız ben böyle anladım derseniz, İmam Rabbani k.s. dayandığı Hadisi Şerife göre mürted olursunuz.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın Haluk Gümüştabak, Siz meal ve tefsir mi yazıyorsunuz yoksa yazılı meal ve tefsirlerden istifade ile akıl ve mantık mı yürütüyorsunuz?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ey Allah (Celle celaluhu) hakkı için sevdiğim Bekir kardeşim;

Haluk gümüştabak adındaki arkadaşın iyi niyetli olmasından şüphe ediyorum. Uyarılmış olmasına rağmen, halen aynı minvalde insanların dimağlarını ve inançlarını karıştırmak için yazılar yazması, beni bu şüphede tutuyor. Zamanında ibn'i sebe de aynı yolu izlemişti. Kur'an'dan hüküm çıkaracak dereceye gelinceye kadar özellikle yetiştirildi ve düşünün ki sahabe'i Kiram gibi mümtaz ve değerli insanların içine bırakıldı. Sahabe ki; Kur'an' soluk soluk yaşamış bu insanların yanında hüküm çıkartma makamına gelmek, öyle her babayiğitin harcı da değildir. Ve yaptıkları ile, o dönemde ortaya attığı fitneleri halen günümüzde bile yaşadığımızı unutmayalım.

Kur'an tefsirine karşı bu arkadaş, Kur'an'ı kendi tefsir ediyor. kur'an'dan hüküm çıkarılmasına karşı, kendi hüküm çıkarıyor. Güya Kur'an'ın apaçık olduğunu söylüyor (ki Rabbimizin ayeti ile de sabittir apaçıktır) kendisi sanki biz kapalı diyormuşuz gibi bir anlatıma giriyor. Yazdıklarını çok ciddi tahlil ettiğiniz zaman görüyorsunuz ki; iman sahibi bir müslümanın dahi kafasını karıştıracak zehir zemberek fikirler koyuyor ortaya. Yazdıkları ile nübüvvet makamını basitleştirip, Selim'in de dediği gibi Peygamber (s.a.v.) efendimizi "postacı" hükmüne indirgemeye, insanların gözünde alelade bir insan hüviyetinde kabul etmesine bir zemin hazırlıyor.

Zaten günümüz insanları, ne ciddi bir Kur'an eğitimi nede ciddi bir hadis sünnet eğitimi almadığı için, iki üçü ayet ile yazılmış bir yazıyı hakk anlamlar içeriyor gibi kabul edip dağarcığında tutuyor. Dağarcığında tutması bile o kadar dehşetli bir bombadır ki; şeytan zamanla oraya girer, oradaki kalıntı fikirleri alır, nakış nakış, ilmek ilmek örer, ortaya masa üstü nakış gibi bir desen bırakır. ndan sonra kırk tane alim gelse o deseni bozamaz. Ne oldu, gümbürtüye gtti sakat bir iman bakiye kaldı. Neresinden bakarsanız bakın, hüsran...

İsa (a.s.) yeryüzüne inmeyecekmiş, Kur'an yazmıyormuş. Hani apaçıktı Kur'an ? neden yazmamış. Oysa, yazdı Kur'an yazdı, ama okumasını bilmedi. Çünkü; Kur'an en başta diyorki; "Resulüme uyun ! O size neyi verdiyse, alın, neyden de men ettiyse uzak durun" Bunu görmüyor ki; en büyük başlangıç noktasında hataya düşüyor. Şunu br müslüman kabul edecek en başta: "Arkadaş ! ben bu Kur'an'ı okuyorum ama; anlayamadığım bana açıklanması lazım gelen yerleri bilemezsem, bu Kur'an'ı canlı olarak nefsinde hayatında, her anında yaşayan bir Peygamber'im var. Bilemediğim, anlayamadığım yerlerde açar bakarım O'nun sünneti ve hadisi ne şekilde işaret ediyorsa, oradan öğrenirim. Önümde bulduğum hadisi de alır Kur'an ölçülerine uyuyormu diye bakarım, eğer uyuyorsa hakk bir hadistir, bizzat kulağımla duymuş gibi bunu Rasulullah'tan (s.a.v.) öğrenirim," diyecek. Diyemiyor, çünkü böyle kafa karıştırıcı insanlar her zaman ve her dönemde her yerde mevcuttu.

İsa (a.s.), son peygamber olan Hz. Muhammed'den (s.a.v.) sonra gelemezmiş ayete aykırıymış. Bakın ! nerden yakalıyor. Evet, son Peygamber bizim peygamberimizdir, Allah'ın (Celle Celauhu) kendi indinde kabul ettiği İslam şeriatını da indirmiş ve tebliğ etmiştir, ama, İsa (a.s.) kendi şeriatı ile gelmeyecek ki ! Her gelen Peygamber, Allah'ın kendisini görevlendirdiği şeriat ile insanlara tebliğ de bulunuştur. Nübüvvet makamı da son bulmuştur. İşte bu noktada İsa (a.s.) nasıl gelebilir ayet ile sabittir nübüvvet bitmiştir, diye ortaya bir saatli bomba koyuyor. İsa (a.s.) sanki İslam dışı bir peygambermiş gibi bir tarza çaktırmadan nasıl giriyor, bakın ! O zaman şunu söyle bakalım demiyor (madem o kadar akıllısın); İsa(a.s.) Rabbmizn emr'i ile göğe ref edilmişitir ve kesinlikle de ölmemiştir ! Doğru mu ? doğru. Peki; Rabbimizin şaşmaz ve zerre değişmez bir emr'i daha var, ne buyuruyordu "her nefs ölümü tadıcıdır !" Ne oldu şmdi ? İsa (a.s.) hem ölmedi, O'nu öldüremediler Rabbin O'nu kendine yükseltti, diyor ayet, hemde bir başka ayette "her nefs ölümü tadıcıdır" buyuruyor. İşte bu noktada anlamına eremeyene Peygamber efedimiz (s.a.v.) hadisi şerifi ile çıkıyor ve bir nevi diyor ki; "bu ayet birbiri ile çelişmez ! Evet Rabbimiz İsa (a.s.)'ı göğre ref etmiştir, ve lakin İsa (a.s.) ahir zamanda Rabbimizin emr' ile yeryüzüne inecek ve benim tebliğ ettiğim şeriat ile amel edip kendi ümmedini yine Rabbimizin biricik şeriatına davet edecek. Çünkü bir başka ayette Allah İsa (a.s.) kendi ümmeti üzerine şahit kılacağını beyan buyuruyor. Bu da ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Görevini bitirdikten sonra da bahsedilen "her mefs ölümü tadacaktır" emr'i gereği ölecektir."

Ama, sen inen ayetlerin bırak anlam ve mahiyetini bir kenara, daha nuzul sebebini dahi red edersen, bunları anlayamazsın. Bir de Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadislerini devre dışı bırakırsan; basarsın feryadı: Kur'an devre dışı bırakıldı ! diye. Yok, Kur'an devre dışı değil, sen kendi hataların ile kendi devrelerini yaktın. Yksa herkes kur'an'ı başı üstünde tutuyor. Bu başı üstünde tutmaktan kasd, kitabı başının seviyesinden aşağıya indirmiyor anlamında değil, içinde yer alan ayetleri şek ve şüphe duymadan sahipleniyor, anlamında. Çünkü; bize Kur'an'ı bizzat nefsinde yaşayıp tatbik eden, anlatan, öğreten canlı bir Tefsir var; Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.). Canım feda olsun yoluna.

İnşaallah bu açıklama ve sizin de uygulamaya koyduğunuz nedenler ile beraber az da olsa dağılan kafalara ve gönüllere kısa da olsa yeterli bir açıklama yerine geçer. İnşaallah bunun ecrini hep beraber ahirette görmek nasip olur.
 
Üst Alt