Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bediüzzaman dedikleri ???

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
25/3 Buna rağmen O'nun yanında, bir şey yaratamıyan, kendileri yaratılan, kendilerine bile yarar ve zarar veremiyen, öldüremiyen, yaşatamıyan ve diriltemiyen bir takım tanrılar edindiler.

Adamın ismi faul bir kere! Allah'ın "yaratma sıfatı" için kullanılan ifade bu "yaratılan" için kullanılmış :mad:

Bedi=yaratan, yoktan var eden
Zaman=zaman,
Bediuzzaman=zamanın yaratıcısı ... peah! Hey Allah'ım hey!

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
2/117 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol," der ve olur.


Gökler ve yerden ayrı, zamanı da yoktan var eden sizin bu "Saidi Kürdi"niz mi yoksa? Haşa! Rabbim bu beyinsizler yüzünden bizleri yok mu edeceksin :confused:

Abdülhamit Han bu nur yüzlü güzel insanı tımarhaneye attırmış deli diye.
Hiç bu adamda deli görüntüsü var mı?
Nur akıyor yüzünden nur..

"Kürt Teali Cemiyeti yöneticisi iken İngiliz yanlısıymış, Kurtuluş Savaşına, Kuvayi Milliye'ye karşıymış, bakmış ki Ankara düşmanı yurttan atıyor, sıra kendilerine gelecek, pabuç pahalı, Ankara'ya yaltaklanmaya başlamış, sonunda affedilerek Ankara'ya davet edilmiş, Şeyh Sait Molla isyanının kışkırtıcısıymış, asıl amacı ayrı Kürt devletiymiş, risalelerini Allah'tan gelme diye sunarak bir anlamda kendini resul yerine koymuş, İslam'la Hristiyanlık arası bir din oluşturmaya çalışıyormuş, o nedenle en önemli sünnet olan aile birliği kutsal evliliği reddetmiş, nitekim devamı olan Fetullah Gülen'de onun gibi evlenmeme yolunu seçmiş."

Bunları söyleyenler birde bu nur yüzlü radiyallahü anh hazretlerine nursuz diye iftira ediyorlar. Edep yahu!!

gallery_17655_204_415.jpg

Kaynak: http://www.turkish-media.com/forum/index.php?act=module&module=gallery&cmd=si&img=551
 

ibrahimonur

New member
Katılım
26 Nis 2006
Mesajlar
364
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bediüzzamanın hayatını araştır ve sonra tekrar çık karşımıza peeehhh

o mübarek kişi öyle bir namaz kılarmışki ayakları şişermiş

sende her zamanki gibi prim yapma peşindesin yazıkk
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Köln/ALMANYA
aydınlanmak isteyen aydınlanır.gözlerini kapayana ışık versende faydasız....

siz sadece göz değil beyninizi kapamışsınız...
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
isimsiz' Alıntı:
aydınlanmak isteyen aydınlanır.gözlerini kapayana ışık versende faydasız....

siz sadece göz değil beyninizi kapamışsınız...

Önemli olan ışığı gözle görebilmek değil onu içinde hissedebilmektedir. Eşşekler de bakarlar ışığa :D
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Köln/ALMANYA
düşün artık o bile bakıyor ışığa..belki yol bulurum diye...birde kapayanın halini onunla kıyasla....
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Bediüzzaman hzlerine de iftira attın ya hiç şaşırmadım...O insanlar dine hizmet etmiştir...Risale-i nur da kur'anın en güzel tefsirlerinden biridir...Allah ahirette bizleri onlara yakın bir yerde olmamızı nasip etsin inşallah...

Arkadaşlar birşeyler paylaşmak istiyorum...Bende bediüzzaman hzlerinin hayatını anlatan bir kitap var...orada bir bölümü paylaşmak istiyorum

Kastamonudaki hapishanedeyken:
Kastamonuda yaşlı bir köylü anlatıyordu:"Üstad burada iken bir risale verdi bunu yaz , biri sende kalsın, birinide bana getir, dedi.Ben de iki nüsha yazdım, onu torbaya koyup, şehre indim.Kapının önünde polis beni yakaladı:"Torbada ne var?"Öyle korktumki yoğurt diyerek torbayı kaldırdım, bir de baktık şıpır şıpır sular damlıyor,polis te inandı içeri girdim.Torbayı üstada verdim,içinden kupkuru risaleler çıktı."

hekimoğlu ismailin kitabından alıntıdır..
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ercan1980' Alıntı:
Seyfo! Nurcu (yada Nurcu yandaşı) Seyfo, söle bakem bu resimdeki hangi sa-it? Söle de aydınlanalım bu genç yaşında edinmiş olduğun bilgi ışığıyla :D

evet nur cemaatine karşı sevgi beslerim, ben ehli sünnete sevgi beslerim... resimdeki saidi tartışmıyurz ben sana ortayaattığın ismi söylküyorum said-i kürdi ile said nursi ayrı kişiler , sen şimdi tarihteki şeyh saidi de said nursi zannediyosunuz dur? madem bilmiyorsun ozaman seni aydınlatim...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Bediüzzaman Sait Nursi,
asker2.gif

84 yıllık yaşamı boyunca dünya tarihinde çok az kişinin dayanabileceği kadar şiddetli bir zulme sabır göstermiş, hayatının son 30 yılı hapis ve sürgünlerde geçmesine rağmen İslam'a bağlılıktan vazgeçmemiş olan çok değerli bir mümindir. Geçmiş asrın insanlarını irşat etmek ve İslam dinini insanlara tanıtmakla Allah tarafından görevlendirilmiştir. Bu nedenle kendisinin ahlakını örnek almak, hayatını öğrenmek ve öğretmek her Müslümanın üzerine düşen bir sorumluluktur.

Bediüzzaman Sait Nursi 1876 yılında, Bitlis'in Hizan kazasının Nurs köyünde, Sofi Mirza Efendi ve Nuriye Hanım' dan dünyaya geldi. Henüz 6 yaşındayken ilme merak sardı ve küçük yaşta iken tahsil için ailesinden ayrıldı ve bir daha da annesini hiç görmedi. Babasını ise son defa İşkodralı Tahir Paşa'nın yanında kaldığı yıllarda görebildi. Tağ Müderrisi Molla Muhammed Emin Efendi'nin yanında tahsiline başladı. Daha sonraları 1886 yılında Hocası Seyyid Nur Muhammed Efendi eşliğinde Arabi ilminin temeli olan gramer kitapları üzerinde çalışmaya başladı. Daha sonra buradan da ayrılarak bir müddet Vastan'da kalıp Doğu Beyazıt'a geçti. Beyazıt Medresinde üç aylık bir tahsil hayatı oldu. Beyazıt Medresesinde yirmi senede ancak tahsili mümkün olan ilimleri, üç ayda tahsil ve ikmal etti.

Doğu Beyazıt’tan ayrıldıktan sonra Bağdat’a geçti. Önce Bitlis’e geldi ve burada iki sene kaldı. Daha sonra 1897 yılında kendisini Vali Hasan Paşa’nın davet etmesi üzerine Van’a gitti... Bediüzzaman bilimi çok önemli görüyordu bu nedenle eğitimin Türkiye'nin sadece belirli merkezlerine bağlı kalmadan Anadolu’nun her yerine ulaşması için hayatı boyunca uğraş verdi.

Sait Nursi 1907 yılında İstanbul’a geldi. Üstad’ın İstanbul’a geliş sebebi doğuda bir üniversite açılması meselesini zamanın yönetimine iletmekti. Nitekim Abdülhamit’e bir dilekçe vererek bu isteğini yazılı olarak dile getirdi. Ancak herkesin fikirlerini korkarak söylediği bu yıllarda, Bediüzzaman’ın ülkenin ilerlemesi için yaptığı bu girişimler ve çevrede etki uyandırmaya başlaması, bir kısım çevrelerin dikkatini çekti. Bunun sonucunda 1908 yılında Yıldız Askeri Mahkemesine çıkmak zorunda kaldı. Ülkenin gelişmesi ve insanların şuurlanması maksadıyla yaptığı bu girişimlerin bir başka neticesi Topbaşı Tımarhanesine gönderilmesi oldu. Ancak kendisini kontrol eden doktorlar, Üstad'dan özür dileyerek onun aklına olan hayranlıklarını dile getirdiler.

Bu olaydan sonra bu sefer de 1909 yılında Üstad, ortada hiç bir sebep yokken 31 Mart isyancılarıyla birlikte İstanbul Üniversitesi'nin arkasındaki Bekir Ağa Bölüğü hapishanesine, idamlıklar koğuşuna kapatıldı. Ancak mahkeme Reisi Hurşit Paşa kendisini serbest bıraktı.

Daha sonraki yıllarda Birinci Dünya savaşı çıktı. Üstad Van’da, Bitlis’de, Pasinler’de düşmana karşı savaştı. Talebeleriyle birlikte cephede vatanı müdafa ederken yaralanarak Ruslar’a esir düştü. Bu olaydan bir süre sonra Sait Nursi Rusça bilmediği halde Varşova ve Avusturya üzerinden buradan firar etti. Cesareti nedeniyle bir çok kişinin hayranlığını kazandı.

1923 yılında Van'a döndü. Burada Erek Dağı’nda yaşarken bir iftira nedeniyle jandarmalar tarafından Burdur'a götürüldü. Böylece 25 yıllık esaret dönemi başlamış oldu. Buradan Isparta ve Barla'ya nakledildi. Bu yıllardan itibaren Bediüzzaman ya çeşitli bahanelerle hapse ya da karakol karşısındaki tek kişilik kulübelerde hiçkimseyle görüştürülmeden gözetim altında yaşamaya mahkum edildi. 25 Nisan 1935 tarihinde yine her zamanki gibi ortada hiç bir sebep yokken "gizli cemiyet kurduğu ve rejim aleyhtarı olduğu” bahanesiyle askeri bir kıta Isparta’ya geldi ve Üstad’la talebelerini elleri kelepçeli bir şekilde evlerinden alarak Eskişehir’e götürdü. Yapılan mahkemeler neticesinde hiç bir hukuki delil olmadığı halde Bediüzzaman ve talebeleri mahkum edildiler. Daha sonra da Kastamonu’da gözaltında tutulmaya başladılar. Üstad burada üç ay karakolda, sekiz sene de karakolun karşısındaki bir evde göz hapsinde tutuldu. Ancak 31 Ağustos 1943 günü polis baskını yeniden tekrarlandı ve talebelerine yazdığı güzel ahlakı teşvik eden mektuplar dolayısıyla Üstad yeniden tevkif edildi. Bu sefer de Çankırı yoluyla Ankara’ya getirildi ve buradan gene 126 talebisiyle birlikte Denizli hapisanesi'ne sevkedildi. Denizli'de iki ay kaldıktan sonra Emirdağ’da kalmaya mecbur edildi.

1948 yılında Üstad buradanda talebeleriyle birlikte alındı ve Afyon hapishanesine götürüldü. 1949 yılında tahliye edildi. Bundan sonraki yıllarda çeşitli yerlerde ikamet ettikten sonra 1960 senesinde Ankara’ya geri döndü. Ankara'da şiddetli bir zatürreye yakalandı. Daha sonra Urfa İpek Palas oteline gelerek 23 Mart 1960 hayata gözlerini yumdu. Böylece İslam alemi, Allah katında onurlu ve makam sahibi bir mümin olduğunu umduğumuz çok değerli bir İslam alimini kaybetmiş oldu.

saidnursi06.jpg
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
said-i kürdi;


Mizgîn: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?


Abdulmelik Fırat: Ben, dedemin adıyla anılan Şêx Said (r.a.) başkaldırısından on yıl sonra, 1934'te Erzurum'un Hınıs (Xinûs) kasabasında dünyaya geldim. 1925 sürgününden sonra 1935'te ailece ikinci sürgünü yaşadık. Ailemle birlikte Trakya'da Istranca ormanları içindeki Vize ilçesine bağlı Sergen Köyü'nde mecburi iskana tabi tutularak, onüç yıl kamp hayatı yaşadık. 1947 yılında Mecburi İskân Kanunu kaldırılınca, biz de Erzurum'un Hınıs ilçesi Kolhisar Köyü'ne geri döndük. 1952 yılında Hınıs'ta ortaokulu bitrdikten sonra, 1954'te Erzurum Lisesi'ne bir süre devam ettim. 1957'de Ankara'da liseyi dışardan bitirdim. 1957 seçimlerinde dönemin iktidarı tarafından "Şêx Said ailesinden birinin meclise girmesi" talebi üzerine, seçim sonucu meclise girdim. 1960 Askeri Darbesinde milletvekili kimliğimle Yassıada'da yargılandım. Birbuçuk sene Kayseri Cezaevi'nde yattıktan sonra 1962'de serbest bırakıldım.

Yaklaşık onyedi sene siyasi haklarımdan mahrum bir şekilde Ankara'daki evimde gözetim altında tutuldum. 12 Eylül 1980 Darbesinde, Ankara'da tutuklanarak Erzurum'a götürüldüm.

Yirmi günlük tutukluluk süresince bana işkence yapıldı, o koşullarda bana yapılan iğneden Hepatit-B hastalığına yakalandım ve iki sene yataktan kalkamadım.

1991 seçimlerinde DYP'den Erzurum Milletvekili olarak meclise girdim. 1995'e kadar bu görevimi sürdürdükten sonra, 12 Ocak 1996'da, iki sene önce işkenceyle ifadesi alınmış birisinin beyanatlarına dayanılarak, hasta halimle evimden alınıp, Bayrampaşa Cezaevi'ne konuldum. Ellibeş gün tutuklu kaldıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. 2002 'den bu yana, Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR)'nin Genel Başkanlığı görevini sürdürmekteyim.

Mizgîn: Şêx Said'le akrabalık dereceniz nedir?

Abdulmelik Fırat: 1639'da Dördüncü Murad tarafından ÇILUSTUN'da (Kırkdirek) (Diyarbakır-Bismil) Medrese ve Tekyesi olan Dedemiz Seyyid Haşim katledilmiş, yerleşim mekanı yakılıp yıkılmıştır. O, katliamda beş yaşında olan oğlu Hüseyin kurtulmuştur. Ondan sonra silsile şöyle devam eder; Mele Heyder, Mele Kasım, Şeyh Ali Septi Amedi, Şeyh Mahmud Feyzi.

Şeyh Mahmud Feyzi Palu'dan Hınıs'a göç etmiş, Alaadin Paşalardan Kolhisar köyünü satın almış ve orada yerleşmiştir. Şeyh Mahmud Feyzi'nin yedi oğlu olmuştur. Şeyh Said, Şeyh Bahaddin, Şeyh Diyadin, Şeyh Necmeddin, Şeyh Tahir, Şeyh Mehdi ve Şeyh Abdurrahim. Şeyh Said'in kızı Ayşe hanım ve kardeşi Şeyh Bahaddin'in oğlu Şeyh Şahabettin, benim anne ve babamdırlar. Anne ve Babamın anneleri de Şeyh Ahmed Çanê'nın kızıdır.

Mizgîn: Şêx Said kıyamının gelişimini kısaca anlatabilir misiniz?

Abdulmelik Fırat: Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra galip devletler başta İngiliz İmparatorluğu olmak üzere Ortadoğu'da birçok devletler kurmuşlardır. Fakat Kürtlerin Avrupa'da okuyanları, Askeri ve Mülkiyede okuyan Aydınları, Şeyh, Ağa ve Beylerinin yüzde doksanı Türklerle beraber bir devlet kurma taraftarı olmuşlardır. Osmanlı Askeri ve Sivil bürokratlarıyla anlaşmışlardır. Padişahın yaveri hası ve Cumhuriyetin kurucusu olan M. Kemal'in AMASYA Beyannamesinde, bu husus apaçık ifade edilmiştir. Daha sonra Lozan Konferansı'nda Murahhas Aza olan İsmet Paşa’nın, "Türkler ve Kürtler beraber Devlet kuracaklardır. Bende Kürt kökenli yim" diye ifadeleri vardı. Birinci meclis fesh olunduktan sonra kurulan ikinci mecliste, Lozan Anlaşması onaylanmıştır. Sonra M. Kemal ve arkadaşları tarafından hazırlanan 1924 Anayasası'nda Kürtler hayat sahnesinden silinmiş ve inkar edilmiştir. İşte bu inkar, aldatma ve hilekarlık karşısında bütün Kürtler şaşkın ve şoke olmuşlardır. Kürtlerin Siyaset Adamları, Siyasi Partiler, Cemiyetler ve Kanaat Önderleri bir araya gelip bu durumu değerlendirmek istemişlerdir. 1924'te Miralay Halit Bey ile Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey Kolhisar'a gelerek, Şeyh Said'e bu hareketin başında bulunmasını teklif etmişlerdir. Şeyh Said tarafından bu teklif kabul olunmuştur. Kürt ileri gelenleriyle bir araya gelip, meseleyi müzakere etmeye fırsat verilmeden, Yusuf Ziya Beyi Ankara'da, Miralay Halit Beyi Erzurum'da tutuklayıp, Bitlis'e götürmüşlerdir. Aynı anda Şeyh Said'i tutuklamaya gelen müfrezeye Şeyh Said teslim olmamış, Çapakçur’a (Bingöl) doğru hareket etmiş, bu meyanda Kürtlerin ileri gelenlerine mektupla bilahare yeri belli olacak bir yerde toplanmalarını bildirmiştir. 1925 Kürt Başkaldırısının başlangıç noktası; hilekarlığa, hıyanete ve aldatmacaya karşı bir başkaldırıdır.

Mizgîn: Biliyorsunuz ki kıyamda binbaşı Kasım ihanet ediyor ve Şêx Said başta olmak üzere kıyam hareketinin önder kadrosu yakalanıyor. Bunu diğer Kürt hareketlerinin bazılarında da görmek mümkün. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Abdulmelik Fırat: Maalesef Kürt Ulusal Hareketleri incelendiğinde çoğunlukla iç hıyanetler neticesinde Kürtler mağlup olmuşlardır. "Kürtlerin Kürtden başka düşmanı yoktur." 1925 Başkaldırısının carısı (çaşı) Kasım, Miralay Halit Beyin akrabası ve eniştesi, Şeyh Said'in bacanağıdır.

Mizgîn: Kıyamda Bediüzzaman Said-i Kûrdî'nin rolü nedir? Bununla beraber Bediüzzaman'ın, Şêx Said'i kıyamdan vazgeçirmek için gönderdiği söylenen bir mektuptan bahsediliyor. Bunlar hakkındaki bilgilerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Abdulmelik Fırat: Şeyh Said Efendi, Bediüzzaman Said-i Kurdi'ye mektup yazmamıştır. Çünkü Said-i Kurdi, o zamanda inzivaya çekilmiş bir Kürt Bilginiydi, ne aşiret ve ne de murid sahibiydi. Onun da Şeyh Said Efendi'ye yazdığı bir mektubu yoktur. Müselmanos Kamalikosların bir uydurması ve senaryosudur.

Mizgîn: Şêx Said'in İngilizlerle iliş kisinin olduğu ve kıyam hareketinin dış destekli geliştiği söyleniyor. Oysa ki Fransızlar TC ordusuna demiryollarını açarak destek sunuyor. Bununla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Abdulmelik Fırat: Bugün Türkiye'yi yönlendiren iki önemli kuruluşu var. Biri Türk Tarih Kurumu, ötekisi ise Türk Dil Kurumudur. Dil Kurumu; Türk dilini yozlaştırmak ve Anadolu kökeninden uzaklaştırmak, uyduruk kelimeler üretmekle görevlidir. Tarih Kurumu ise rejimin saçma sapan görüşlerine kılıf hazırlayarak gerçekleri perdelemek, gerçek dışı senaryolar hazırlamakla görevlidirler. Sistemin uygulayıcı ikinci adamı İsmet İnönü, yazdığı hatıratında; "1925 Şeyh Said hadisesinde İngiliz ve herhangi bir dış gücün ilişkisine rastlanmamıştır." Vesikalarıyla ve pratikteki uygulamalarıyla Türkiye'yi yönlendiren sistem, galip devletlerin yani İngiliz, Rus ve Fransızların onayı ile kurulmuş bir devlettir.

Mizgîn: Kıyam sonrası Şêx Said ailesinin yaşadıkları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Abdulmelik Fırat: Şeyh Said Efendi ailesi 1925'den bugüne kadar 3 defa sürgüne gönderilmiş ve talan edilmiştir. Evdeki kap-kacak, mal ne varsa hepsi devlet tarafından satılmıştır, haczedilmiştir. Arazileri de devlet üzerine kaydedilmiştir.

Mizgîn: Bildiğiniz gibi Şêx Said'in mezarının tam olarak nerede olduğu bilinmiyor. Mesela bu durum Üstad Bediüzzaman içinde geçerli. Sizce bunun sebebi nedir?

Abdulmelik Fırat: Şeyh Said efendi ve 46 arkadaşının beraberce toprağa gömüldüğü yer bellidir. Diyarbakır'lılar bunu bilir. Devlet tarafından satılan bu yeri, bir kaçakçı satın aldı. Bu mahal yeşil sahaydı. CHP Belediye Başkanı çıkar karşılığı bu yeri inşaat sahasına çevirdi. Ondan sonra gelen başka partinin Belediye Başkanı bu yeri tekrar yeşil sahaya çevirdi. Fakat giderayak, çıkar karşılığı bu yere tekrar ruhsat verildi. Ondan sonra gelen Kürt halkının sahipliğine soyunan bir partinin Timurleng Belediye Başkanı ruhsatı iptal edecem di yerek, çıkar karşılığında lal-u emkem oldu. Bu arsanın sahibi olan şahsa, merhum amcam Şeyh Selahaddin efendi defalarca; "bu arsayı bize sat, ne istersen verelim" dedi. Fakat adamı ikna edemedik. Ama orada herhangi bir inşaat yapmaya ortak bulamadı. Çünkü bu topraklarda gömülen insanlar Kürdistan'ın soylu, asil insanlarıydı. Ve bu toprak için toprağa gömülmüşlerdi. Bu k... zat daha sonra kendisine bir ortak buldu ve inşaatı bu aziz insanların kemikleri üzerine inşaa ettiler. Görüyorsunuz bu Kamalikoslar insani ve beşeri değerlerden ne kadar uzaktırlar. 85 sene önce astıkları Kürt Önderlerinin mezarları üzerine kenef inşaa etmeyi yine Kürtlere verdiler.

Mizgîn: Eğer bugün Şêx Said yaşıyor olsaydı bizlere neyi tavsiye ederdi?

Abdulmelik Fırat: Şeyh Said Efendi dar ağacı altında el yazısı ile yazdığı Arapça bir mısrasında; "Beni bu değersiz dallarda asmanıza pervam yoktur. Muhakkak mücadelem; Allah, Din'im ve Millet'im içindir." İlmik boynuna geçirildikten sonra, Kürtçe söylediği son söz; "Şu anda fani hayata veda etmek üzereyim. Halkım için feda olduğuma pişman değilim. Yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahçup etmesinler."
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aysegul' Alıntı:
Bediüzzaman hzlerine de iftira attın ya hiç şaşırmadım...O insanlar dine hizmet etmiştir...Risale-i nur da kur'anın en güzel tefsirlerinden biridir...Allah ahirette bizleri onlara yakın bir yerde olmamızı nasip etsin inşallah...

Arkadaşlar birşeyler paylaşmak istiyorum...Bende bediüzzaman hzlerinin hayatını anlatan bir kitap var...orada bir bölümü paylaşmak istiyorum

Kastamonudaki hapishanedeyken:
Kastamonuda yaşlı bir köylü anlatıyordu:"Üstad burada iken bir risale verdi bunu yaz , biri sende kalsın, birinide bana getir, dedi.Ben de iki nüsha yazdım, onu torbaya koyup, şehre indim.Kapının önünde polis beni yakaladı:"Torbada ne var?"Öyle korktumki yoğurt diyerek torbayı kaldırdım, bir de baktık şıpır şıpır sular damlıyor,polis te inandı içeri girdim.Torbayı üstada verdim,içinden kupkuru risaleler çıktı."

hekimoğlu ismailin kitabından alıntıdır..


Bu söz dogru degil, milleti yaniltmayin!!!
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ercan1980' Alıntı:
25/3 Buna rağmen O'nun yanında, bir şey yaratamıyan, kendileri yaratılan, kendilerine bile yarar ve zarar veremiyen, öldüremiyen, yaşatamıyan ve diriltemiyen bir takım tanrılar edindiler.

Adamın ismi faul bir kere! Allah'ın "yaratma sıfatı" için kullanılan ifade bu "yaratılan" için kullanılmış :mad:

Bedi=yaratan, yoktan var eden
Zaman=zaman,
Bediuzzaman=zamanın yaratıcısı ... peah! Hey Allah'ım hey!

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
2/117 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol," der ve olur.


Gökler ve yerden ayrı, zamanı da yoktan var eden sizin bu "Saidi Kürdi"niz mi yoksa? Haşa! Rabbim bu beyinsizler yüzünden bizleri yok mu edeceksin :confused:



Kaynak: http://www.turkish-media.com/forum/index.php?act=module&module=gallery&cmd=si&img=551

Bu resimde ki kim?
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ercan1980' Alıntı:
25/3 Buna rağmen O'nun yanında, bir şey yaratamıyan, kendileri yaratılan, kendilerine bile yarar ve zarar veremiyen, öldüremiyen, yaşatamıyan ve diriltemiyen bir takım tanrılar edindiler.

Adamın ismi faul bir kere! Allah'ın "yaratma sıfatı" için kullanılan ifade bu "yaratılan" için kullanılmış :mad:

Bedi=yaratan, yoktan var eden
Zaman=zaman,
Bediuzzaman=zamanın yaratıcısı ... peah! Hey Allah'ım hey!

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
2/117 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol," der ve olur.


Gökler ve yerden ayrı, zamanı da yoktan var eden sizin bu "Saidi Kürdi"niz mi yoksa? Haşa! Rabbim bu beyinsizler yüzünden bizleri yok mu edeceksin :confused:



Kaynak: http://www.turkish-media.com/forum/index.php?act=module&module=gallery&cmd=si&img=551

Bu resimde ki kim?

gallery_17655
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aysegul' Alıntı:
O senin kendi fikrin...Hiçte yanıltmıyoruz

Kaynaklarindan naklet bakayim tefsir neymis?

Yazik hic hesab vermek korkusu olmadan aklina geleni yaziyorsun!!!
 
S

seha

Guest
Ercan 1980 Kardeşimiz demiş ki;Bedi=yaratan, yoktan var eden
Zaman=zaman,
Bediuzzaman=zamanın yaratıcısı ... peah! Hey Allah'ım hey!


bedi= Benzersiz üstün, özgün,harika demektir.

Bir şey iddia etmek ilimle olur. Bilmemek ayıp değil öğrenmemk ayıp,diye bir laf da var.
Yani manası zamanın harikasıdır. Zaten ilm-i kelamda cari olan kanun ikici manadır. Zaten Bedi; benzersiz,harika olmakla beraber benzersiz ve harika şeyler yaratan, her yarattığı şeyde sikke-i ehadiyet koyan,mührünü vuran, mühründen özgün oluşu anlaşılan Allah demektir.
Allah'ın 1001 ismi vardır. Arapçada bu isimler günlük dilde kullanılır. Hiç kimse cümle içinde kullanılan bu kelimelerin birini yada bir şeyi Allah yerine koymak gibi algılamaz.Zaten; Bediüzzaman Arapça bir kelimedir.
Bir başlıkta Bediüzzamanı kastederek Bedo alayını kullanmışsın. Madem Bedi kelimesini sadece "Yaratan Allah" olarak algılıyorsun;niye böyle bir hakareti kullanıyorsun? Eğer Bedi kelimesini diğer manasında kullanıyorsan niye mücazefe yaparak manasını saptıran bir başlık açıyorsun.

Ercan1980 Kardeşim; Said Nursi ilmi ile şöhret saldığı bir ortamda zamanın adetine uygun olarak Kürdi lakabıyla anılmıştır. Soyadı kanunu ile Nursi soyadını kabul etmiştir. Hem eskide şimdi ki gibi Kürt Türk çatışması yoktu. Yani; o zamanlar bu isim takanlar ve üçüncü şahıslar Kürdi isimnden gocunmadı. Zaten; meydana suni olarak getirilen, Kürt ve Türk Kardeşliğini bozan kişiler bu lakabı fitne olarak kullandı.Sende bu fitneye düşerek cehlini izhar ediyorsun. Said Nursinin Talebelerinin yüzde sekseni Türktür. Şey Said'i ayaklanmasından vaz geçirmeye çalışmıştır. Ayaklanan sekiz taburu tek konuşması ile geri çevirmiştir. Müslümanın müslümana silah çekmesini hep kınayan olmuştur. Değil farklı Müslüman cemaatleri dindar ehl-i kitap ile bazı konularda bir olup küfrün belini kırmamızı ders vermiştir. Birleşmeyi her seferinde tavsiye eden ve bunu için mücadele ede bir zata İslamın müşerref ordusuna kılıç çekme pahasına Kürdistanı kurmaya çalıştığının söylenmesi cahilce bir mübalağa haince bir mücazefedir.
Eğer bir Müslüman kardeşinin omuzunda akrep var ise onu göstemek dostluktur. İmandır. Omuzunda akrep olan size teşekkür edecektir. Ama; o akrep hakikat olmak şartı ile. Yoksa taktığınız tarafgirlik gözlüğü ile omuzundaki uçuç böceğini akrep gösterirseniz sizi tard edecek iftiranizı darb edecektir.

Forumda ateist kardeşlerine yumuşak davrandığın kadar diğer Müslüman Cemaatlere davransan ne güzel olurdu güzel kardeşim.
vesselam
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
ya bi de ercan 1980 kardeş, adını hatırlamıyorum bediüzzaman lakabını Said Nursi'ye başka bir adam vermiş ama said nursi bu adı kabul etmemiş, buna rağmen tarihte bediüzzaman diye anılır olmuş diye hatırlıyorum...
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
_313_' Alıntı:
Kaynaklarindan naklet bakayim tefsir neymis?

Yazik hic hesab vermek korkusu olmadan aklina geleni yaziyorsun!!!

SAYIN PEK MUHTEREM?? VE DE PEK ZEKİ ARKADAŞIMIZ? 313' E HİTABEN

ÇOK DETAYA İNMİYCEM...SÖZLER KİTABININ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜ


BİRİNCİ SÖZ
Besmelenin mana ve hakikatini bir temsil ve izah ile tefsir eder. On Dördüncü Lema'nın İkinci Makamı:Bismillahirrahmanirrahim'in Kur'anın bir özeti ve sırlarının bir anahtarı olduğunu altı sır halinde anlatır.

İKİNCİ SÖZ
İmanın bitmez tükenmez bir hazine olduğunu , iman hakkındaki ayetlerin ışığında bir temsil ile açıklar.
ÜÇÜNCÜ SÖZ
İnsan hayatı için ibadetin ne büyük manevi bir ticaret olduğunu ibadetle ilgili ayetlere dayanarak ifade eder.
DÖRDÜNCÜ SÖZ
Namaz hakkındaki bir hadise dayanarak, namaz kılan bir insanın ne kadar karlı bir ticaret yaptığını, namaz kılmayanın ise ne kadar zarar ve ziyan içinde olduğunu beyan eder.
BEŞİNCİ SÖZ
Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, insanın en önemli vazifesi olduğunu bir temsil ile izah eder..
.....
.....
.....
.........................................................

İşte bu şekilde devam edip gidiyor yani ayetlerin açıklanması yapılıyor...Yani biz buna halk arasında tefsir diyoruz...Umarım birazcıkda olsa anlayabilmişsindir:cool:
 
Üst Alt