Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bebek

  • Konbuyu başlatan abdirabbih
  • Başlangıç tarihi
A

abdirabbih

Guest
hayatın içinden alıntı bir hikaye, okumanız ricadır
sevgiyle
_Mihrimah_

BEBEK! ...

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde
__ Dokunma bana! ... diye bir ses duydu. Beni okşamaya hakkın yok senin. Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka içeride kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allah’ım! ... Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu.
Bebek:
__ Bana yaklaşmanı istemiyorum, diye devam etti. Hemen uzaklaş benden.
Kadın, biraz olsun kendini toplayarak:
__ Çocuklarımız hep erkek oluyor, dedi. Onlarda güzel ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim.
__ Beni öpemezsin diye ağlamaya başladı bebek. Benimde seni öpemeyeceğim gibi.
__ Neden? diye sordu kadın. Neden öpemezsin ki?
Bebek hıçkırıklara boğulurken:
__ Bunun sebebini bilmen gerekir, dedi. Düşünürsen mutlaka bulacaksın.
Kadın neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini çıkartıp kadına uzatırken:
__ Geçmiş olsun hanımefendi, dedi. Başarılı bir kürtajdı doğrusu.
__ Ha! .... Sahi “kız”mış aldırdığınız.

CÜNEYT SUAVİ
 

Azra

New member
Katılım
15 Mar 2007
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Yaş
35
Konum
istanbul
Allah razı olsun kardeşim.
gerçekten ibretlik bi konu.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
“Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır.”(İsra suresi 31)

“Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velîsine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi, ne de olsa yardım görmüştür.”(İsra suresi 33)

Allah razı olsun kardeşim ibret alınacak bir yazı!...
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
arkadaşım yazdıkların gerçekten ibret verici bir anlatımdı
Bende bir anne olarak çocuklarına kıyan kadınları anlamakta güçlük çekiyorum. Rabbim böyle birşey bizlere göstermesin inşallah. Yalnız burda başka birşeye değinmek istiyorum .Yukarıdaki arkadaşlardan biri buna nasıl izin veriliyor diyor. Ben hamileyken özel doktora gitmiştim ve doktorum o kadar iyi insandıki bana bir keresinde şöyle demişti sakın bana çocuk aldırmak için gelme ben asla böyle birşey yapmam milyarlar verseler böyle bir olayı asla yapamam demişti. Bu doktor özel olduğu gibi tabiki bunları söyleme lüksü var ama devlet hastanelerinde görev yapanların böyle bir seçme lüksleri yok malesef. eminim ki çoğu bu işi yapmak istemiyordur fakat yapmaya mecbur bırakılıyorlar.

Birde bir olay anlatmak istiyorum.Bir arkadaşımız hamileydi ve tarama testlerinden sonra bebeğin sakat olma ihtimali üzerine alınması gerektiğini söyledi doktoru. Ama arkadaşım bunu asla kabul etmedi bu benim kaderim Allahım bana böyle birşey verdiyse benim buna sabırla katlanmam gerek dedi ve hamileliği süresince hep dua etti neyse arkadaşım doğum yaptı ve bebeği sadece bir gün yaşadı. ve arkadaşımın dediği Ben rabbime güveniyorum oldu Ondan gelen herşeye razıyım. Biraz uzun oldu ama Allahtan herzaman hayır-lısını dilemek lazım
Yalnız benim kafama takılan birşey var arkadaşlar Arkadaşım çok büyük bir insanlık örneği yaptı ve bebeği sakat olma ihtimaline karşı onu aldırmadı fakat sizce doğrusu nedir daha doğrusu dinimize göre bu durumda ne yapılması öneriliyor. Bunu merak ediyorum.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Öncelikle arkadaşınız bu durumda yapılması gereken şeyi yaptığı için Allah ondan razı olsun..


Kürtaj deyimi aslında bir kemik çıbanını, bir yere yapışık bulunan maddeleri kazımaya denir. Bu terim konuşma dilinde, daha çok döl yatağının (ana rahminin) içini kazıyarak cenini (organları ile belirmiş çocuğu) almak anlamında kullanılır.

Hekimlikte de bu işe "Kürtaj" denilmekle birlikte, dölyatağı içindeki mikropların, poliplerin, bir doğum ya da düşük sonunda kalan parçaların artıklarının temizlenmesi de aynı adla anılır.

Ana rahminde şekillenmeye başlayan ceninin kürtajla alınması üzerinde çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Biz bunun tıbbi yönden sakıncalarını veya bazı iddialara göre yararlarını anlatacak değiliz. Bizi ilgilendiren husus, cenin ana rahminde teşekkül ettikten sonra zaruri bir hal bulunmadığı halde onu kürtajla almak ve aldırmak caiz midir? Müctehid imamların bu konudaki ictihad ve tesbitleri nelerdir?

Birçok meselelerde olduğu gibi, kürtaj konusunda da imamların nüans farkıyla da olsa görüşleri farklıdır:

a) Hanefi imamlarına göre, ana rahminde teşekkül eden çocuğu -zaruri bir hal olmadığı halde- kürtajla aldırmak bir cinayettir. Ancak bu cinayet bir yüzüyle cana kıymaktır, diğer yüzüyle annenin bir parçasına dokunmaktır.

b) Maliki, Şafii ve Hanbeli imamlarına göre: Kürtaj iki cinse karşı işlenen bir cinayettir. Çünkü burada ceninin hayatına bir tecavüz sözkonusudur.
---------------------
Yüce Allah, varlıklar içerisinde insanı mükerrem ve şerefli bir konumda yaratmıştır. Bu bakımdan insan, saygı ve hürmete layıktır. İnsanı insan yapan özelliklerin dışında kalan nitelikler, dinimize göre bir üstünlük sebebi değildir. Zira Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar”[1] buyurmuşlardır. Buna göre esas olan ruhun, kişiliğin, kalbin ve davranışların olgunluğu ve gelişmişliğidir. İnsan bedeninin bazı fonksiyonlarını yitirmiş olması, yani engelli olmak, insan için bir kusur sayılmaz. İnsanları fizikî durumlarına göre değerlendirmek veya ayıplamak, dinimizce günah sayılmıştır. Nitekim bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.): “Bir kimsenin mü’min kardeşini (herhangi bir kusuru veya fizikî engeli sebebiyle) küçümsemesi günah olarak ona yeter”[2] buyurmuştur. Her insan, farklı bir yetenek ve değişik bir yapıda yaratılmıştır. Yüce Yaratıcı, böyle takdir etmiştir. Hiç kimsenin buna itiraz etmeye hakkı yoktur. Çünkü Yüce Allah, yoktan var ettiği her şeyi kendi hikmet ve takdirine göre yaratır. Fizîki engellilere destek olmak, dinimizin emrettiği bir görevdir. Yüce Allah, insanoğlunu gücünün yettiği işlerle sorumlu tutmuştur. Bunun için, özürlülerle ilgili özel hükümler koymuş, inananların her konuda birbirleriyle dayanışma içerisinde bulunmalarını emretmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) de engellilerle ilgilenmiş; onların yeteneklerini değerlendirmiş ve onlara yapabilecekleri çeşitli görevler vermiştir. Ashabından görme engelli Abdullah İbn Ümm-i Mektum’u, kendileri Medine dışına çıktığı günlerde yerine vekil bırakmış olmasını bir örnek olarak hatırlatabiliriz.Hayatta sevineceğimiz ve huzur duyacağımız olaylarla karşılaştığımız gibi bazen de bizleri üzen, hoşumuza gitmeyen engeller, hastalıklar ve felaketlerle de karşılaşabiliriz. Ancak başımıza gelen felaketleri, hastalıkları sabırla karşılamalı, isyan etmemeliyiz. Unutmayalım ki, karşılaştığımız felaket, hastalık ve engeller, geçmiş günahların keffâreti, gelecek mükâfâtların da habercisidirler. Özürlü kardeşlerimizin toplum hayatına katkıda bulunmaları için, yeteneklerini geliştirmek üzere onlara uygun mekanlar hazırlanması, eğitim imkanı sağlanması, yapabilecekleri işlerin verilmesi, insanî ve İslâmî görevimizdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), felaket, hastalık ve özür durumlarında müslümanların dayanışma içerisinde olmasını vurgular..“Merhamet, sevgi ve birbirine destek olmada mü’minler, bir beden gibidir. O bedenin bir uzvu hastalanınca vücudun diğer organları, hasta uzvun elemini paylaşırlar.”
(alıntıdır)
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
sağol çetin kardeşim aydınlattınız beni Allah sizden razı olsun.
 

hircin

New member
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
105
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
inanamiyorumya nasil bi cana kiyabiliyolar gercekten cok ibretlik ibretlik okadar cok sey varki ama anlamiyolar saol ellerine saglik kardesim
 

beyza

New member
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
169
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
41
Dokunamazsın Bana!..

Dokunamazsın Bana!..

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu.
Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde :
"-Dokunma bana ..." diye bir ses duydu. "Beni okşamaya hakkın yok senin..."
Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allah'ım!.. Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu.
"-Bana yaklaşmanı istemiyorum" diye devam etti. "Hemen uzaklaş benden..."
Kadın, biraz olsun kendini toplayarak:
"-Çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi. "Onlar da güzel, ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim."
"-Beni öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek. "Benim de seni öpemeyeceğim gibi..."
"-Neden ?" diye sordu kadın.
Bebek, hıçkırıklara boğulurken:
"-Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi. "Düşünürsen mutlaka bulacaksın..."
Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Âile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken:
"-Geçmiş olsun hanımefendi!.." dedi. "Başarılı bir kürtajdı doğrusu. Ha!.. Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek!.."
 

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
bebek...

bebek...

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve kokusunu içine çekmek için eğildiğinde:

— Dokunmabana! Diye bir ses duydu. Beni okşamaya hakkın yok senin.

Kadın, korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allah’ım!

Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu.

Bebek:

— Bana yaklaşmanı istemiyorum, diye devam etti. Hemen uzaklaş benden.

Kadın, biraz olsun kendini toplayarak:

— Çocuklarımız hep erkek oluyor, dedi. Onlar da güzel ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim.

— Beni öpemezsin, diye ağlamaya başladı bebek. Benim de seni öpemeyeceğim gibi.

— Neden? Diye sordu kadın. Neden öpemezsin ki?

Bebek, hıçkırıklara boğulurken:

— Bunun sebebini bilmen gerekir, dedi. Düşünürsen mutlaka bulacaksın.

Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken:

— Geçmiş olsun hanımefendi, dedi. Başarılı bir kürtajdı doğrusu. Ha. Sahi, “kız”mış aldırdığınız.
 

asilnur

New member
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
168
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Konum
Istanbul
Karanlıktaymışlar.İki embriyo, bir anarahminde...
Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...
Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece...
Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş.Elleri, ayakları belirginleşmiş.Gözleri çıktıkça meydana,İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...
Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu...
Sıcak, ıslak, sevgi dolu...'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...'
Gelzaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.
Onları besleyip büyüten kordonu fark edinceO kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.Sonra başlamış bir varoluş tartışması:'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...
'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.''Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki,
'Sen hiç Anneni görmedin ki...':'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı içinuydurduğumuz bir şeydir.
'Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...
Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...
Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.'-
Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamışikizlerdenbiri efkarla...'-
Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha hayata...''-
Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdansonrahayatvardır.
'Sormuş karamsar olan:'- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek.
Ondan sonrabaşımızanelergelecek?
'Şiirle cevaplamış iyimser olan:'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yokseferinden...'
Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış.
Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.
Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,
Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
Bu bir CAN DUNDAR Yazısıdır, hayatı sadece dünyadan ibaret sananlar gibi,yaşamlarının sadece ana rahminde olduğunu ve doğunca öleceklerinisanıyorlar..Kimbilir belkide bizdeyanılıyoruz onlar gibi..Ölünce ölmüş değil,belkide doğmuş olacaz..
Nerden bilebilirizki.....

 
Üst Alt