Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bazı Sorulara Cevaplar / Bediüzzaman Said-i Nursi - 03

ibrahim571632

New member
Katılım
3 Tem 2007
Mesajlar
705
Tepkime puanı
756
Puanları
0
Konum
Mersin
Sualiniz: "Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlarınıza benzemeye çalışanlar; ihtiyarlarınızın kötüsü de gençlerinize benzemeye çalışanlardır." (Ali Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s.27; İmam-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn, 1:142; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:487.) hadis midir? Bundan istenen nedir?

Elcevap:
Hadis olarak işitmişim. İstenen de şudur ki: En hayırlı genç odur ki, ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik arzularına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki, gaflette ve arzularında gençlere benzemek ister, çocukçasına nefsin arzularına tâbi olur.
Senin levhanda gördüğün ikinci parçanın sahih sureti şudur ki: Ben başımın üstünde onu bir hikmet sembolü olarak not etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım:
Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur.
Yârân istersen Kur'ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip dostluk eder.

Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen ferahlık bulur, rahmete gider.

Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, dünya sevgisinden kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
Yedinci meselenize bir sekizinciyi ben ilâve ediyorum. Şöyle ki:
Bir iki gün evvel bir hâfız, Yusuf' Suresi'nden bir bölüm, tâ "Müslüman olarak canımı al ve beni salih kullarına kat." (Yusuf, 101) a kadar okudu. Birden âni bir ince manalar kalbe geldi. Kur'ân'a ve imana ait her şey kıymetlidir; görünüşte ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet, ebedi saadete yardım eden, küçük değildir. Öyleyse, "Şu küçük bir nüktedir; şu anlatıma ve öneme değmez" denilmez. Elbette şu çeşit misallerde en birinci talebe ve muhatap olan ve nüket-i Kur'âniyeyi takdir eden İbrahim Hulûsi, o nükteyi işitmek ister. Öyleyse dinle:

En güzel bir kıssanın güzel bir nüktesidir. En güzel kıssalardan olan Yusuf Aleyhisselâm kıssasının bitimini haber veren "Müslüman olarak canımı al ve beni salih kullarına kat." (Yusuf, 101) âyetinin ulvî ve lâtîf ve müjdeli ve mucizevi bir nüktesi şudur ki:

Diğer ferahlı ve mutlu kıssaların sonundaki yokluk ve ayrılık haberlerinin acıları ve elemi, kıssadan alınan hayalî lezzeti acılaştırıyor, kırıyor. Özellikle ferah ve saadetin zirvesi içinde bulunduğunu haber ettiği zamanda, ölümünü ve ayrılığını haber vermek daha hüzünlüdür; dinleyenlere eyvah dedirtir. Halbuki şu âyet, Yusuf kıssasının en parlak kısmı ki, Mısır'ın Azizi olması, baba ve annesiyle görüşmesi, kardeşleriyle sevişip tanışması olan, dünyada en büyük saadetli ve ferahlı bir zamanda, Hazret-i Yusuf'un ölümünü şöyle bir surette haber veriyor ve diyor ki:

Şu ferahlı ve saadetli halden daha saadetli, daha parlak bir vaziyete mazhar olmak için, Hazret-i Yusuf kendisini Cenâb-ı Haktan vefatını istedi ve vefat etti, o saadete mazhar oldu. Demek, o dünyevî lezzetli saadetten daha çekici bir saadet ve ferahlı bir vaziyet, kabrin arkasında vardır ki, Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi hakikat gören bir zat, o gayet lezzetli dünyevî vaziyet içinde, gayet acı olan ölümü istedi, tâ öteki saadete mazhar olsun.

İşte, Kur'ân-ı Hakîmin şu belâgatine bak ki, Yusuf kıssasının sonunu ne suretle haber verdi. O haberde dinleyenlere hüzün ve üzüntü değil, belki bir müjde ve bir hoşluk ilâve ediyor. Hem irşad ediyor ki:
Kabrin arkası için çalışınız; hakikî saadet ve lezzet ondadır.

Hem Hazret-i Yusuf'un yüce sadakatini gösteriyor ve diyor:
Dünyanın en parlak ve en lezzetli durumu dahi ona gaflet vermiyor, onu tutkun etmiyor; yine âhireti istiyor. El-Bâkî Hüve'l-Bâkî
 
Üst Alt