Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bayanlarla Tokalaşmak Veya Bayanların da Altın Takması Caiz midir?

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Bayanlarla Tokalaşmak Veya Bayanların da Altın Takması Caiz midir?

* Hz. Peygamber altın bilezik ve yüzük takan kadınların bey’atlarını kabul etmemiştir. S. 65.

İbn Hanbel, Müsned, VI. 454; İbn’ul Esir, Usdu’l-Gabe, VII, 86.


* Esma bint Yezid şöyle der: Rasulullah yanımıza geldi. Amcamın kızı elini çıkardı, altın bilezik ve yüzükleri vardı, Hz. Peygamber elini uzatmadı ve “Ben kadınlarla tokalaşmıyorum” dedi. S. 66-67.

İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 6.


*Muaviye bin Ebi Sufyan, annesi Hind bint Utbe’nin bey’at için geldiği zaman Hz. Peygamber’in onunla tokalaştığını söyler. S. 67.

İbn Şebbe, Tarihu’l Medine, III, 1092-1093; İbn Abdirabbih, Ikdu’l Ferid, II, 261; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l-Belağa, I, 339.


*Mekke’nin fethinden sonra Hind bint Utbe Hz. Hamza’ya yaptıklarından dolayı utanç içerisinde bulunduğundan, Hz. Peygamber’in kendisini tanımaması için peçeli olarak bey’at etmeye gelir. Bey’at şartları konuşulurken tanınır ve peçesini açar, sonra da Hz. Peygamber’in elini tutarak bey’at eder. S. 67.

Taberi, Tefsir, XXVIII, 78; İbn Kesir, Tefsir, IV, 354.


Bu alıntı Prof. Dr. Rıza Savaş’ın Hz. Muhammed Devrinde Kadın adlı kitabından yapılmıştır.

Gelenek Yayıncılık, İstanbul 2004, 1. Basım. S. 65, 66, 67.
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Sizden birinizin kafasına demirden bir iğne sokulması, onun için kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.”

Namahrem bir kadınla tokalaşmak şüphesiz elin zinasındandır. Ahmed Müsned: 1/412; Bkz. Sahihu’l-Cami: 4126.

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder, cinsiyet uzvu zina eder.” Ahmed Müsned: 6/357; Bkz. Sahihu’l-Cami: 2509.

Rasûlullah’dan (s.a.v.) daha temiz kalpli birisi var mı!? Buna rağmen O, şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ben, kadınlarla musafaha etmem/tokalaşmam.”
Ve şöyle buyurmuştur:
“Ben, kesinlikle kadınların eline dokunmam.” Tabarani, el-Kebir: 24/342; Bkz. Sahihu’l-Cami: 7054

Aişe’den (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir:
“Hayır, ALLAH’a yemin olsun ki Rasûlullah’ın (s.a.v.) eli (mahremi olmayan) kadın eline hiç değmedi. Kadınlarla sadece sözlü olarak beyatleşirdi.” Müslim: 3/1489.
 

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır. Peygamber'e (sav) bi'at eden kadınlar dediler ki: Ey Allah'ın Resulü biat ederken elimizi tutmadınız. Peygamber (sav) kadınların elini tutup tokalaşmam buyurdu (Ahmed bin hanbel, Nesai, İbn Mace). Hazret, Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: Allah'a yemin ederim ki Resulüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı" (Müslim). Peygamber (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: "Sizden biriniz başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helal olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır."İslam dini kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
kadınlarda tokalaşmak zaruret halinde caizdir...
kadınların altın takması da caizdir...
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Erkeğin kadınla tokalaşmasına zaruret gerektiren bir misal verebilirmisiniz?

Arkadaşımız şunu demek istedi galiba ;

Mesela kadın 7 katta asılı kalmış, iki eliyle tutunmak istiyor, fakat kollarındaki güç bitmek üzere, o sırada bir erkek geliyor ve kadınla tokalaşır gibi ellerinden tutuyor ve onu ölüm tehlikesinden kurtarıyor, zaruret bu olsa gerek.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Ya kardeş artık bu konularla pek uğraşmıyorum...
Hayrettin Karaman, Mustafa İslamoğlu, Takiyyuddin En Nebhani vb caizdir diyor, benim için mesele yok, ben tokalaşırım...
Kaldı ki artık sokaktaki müslümanlar sosyal hayatın içinde evrilerek kendi yaşamlarını sürüyorlar, Mustafa İslamoğlu ile Ebu Bekir Sifil'in herzeleri kimseyi ilgilendirmiyor...
Hatta dört mezhebi filan da sallamıyor müslümanlar artık...
Neyse mevzu derin...
Siz tokalaşmayan vicdanınız rahat etsin, ben tokalaşırım vicdanım rahat ediyor...
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
1- Hayrettin Karaman, Mustafa İslamoğlu, Takiyyuddin En Nebhani vb caizdir diyor, benim için mesele yok, ben tokalaşırım...

2 - Mustafa İslamoğlu ile Ebu Bekir Sifil'in herzeleri kimseyi ilgilendirmiyor...

BU NE DEMEK ŞİMDİ ? TENAKUZ YOK MU ? HEM HERZE DEMEK DE NE ? BEN DESEYDİM İHTAR ALIRDIM HERHALDE .
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ya kardeş artık bu konularla pek uğraşmıyorum...
Hayrettin Karaman, Mustafa İslamoğlu, Takiyyuddin En Nebhani vb caizdir diyor, benim için mesele yok, ben tokalaşırım...
Kaldı ki artık sokaktaki müslümanlar sosyal hayatın içinde evrilerek kendi yaşamlarını sürüyorlar, Mustafa İslamoğlu ile Ebu Bekir Sifil'in herzeleri kimseyi ilgilendirmiyor...
Hatta dört mezhebi filan da sallamıyor müslümanlar artık...
Neyse mevzu derin...
Siz tokalaşmayan vicdanınız rahat etsin, ben tokalaşırım vicdanım rahat ediyor...

Sayın EbuZerr
Bizde Allah rızası için bilgilenmek, öğrendiklerimizi aktarmak, İslam adına yanlış idrak edilmiş bir şeyler varsa, doğrusunun bilinmesi adına burdayız inşaallah. En dorusunu bilen Allah (c.c.) dır.

Nefse ve menfaate hoş gelen bir çok konuda olduğu gib,i bu kıonuda da kendi hesabına göre cevaz verenler olabilir. Ancak bu kesin doğru anlamı taşımamaktadır.

Evet, belki de bir çok insan, dediğiniz gibi, bu tür incelikleri dikkate almamakta. Mevzu derinliği de doğru...

Allah (c.c.) doğruyu bulanlardan eylesin hepimizi...
 
T

Tanyeri

Guest
Bayanın eli havada kalmasın diye tokalaşmak başka şey, buna caiz deyip vicdanı rahatlatmak çok başka bir şey.
Bugün sosyete kesiminin hocaları diye tabir edebileceğimiz insanlarda, olmadık şeylere caizdir diyorlar, doğru mu söylemiş oluyorlar?
Günümüzde birçok kişi, bu tokalaşma konusunda sıkıntı çekiyor, belki tokalaşmak zorunda kalıyor bazıları da tıpkı Ebu Zerr’in yaptığı gibi eller havada kalmasın diye ama kalkıp buna caiz demek işi başka yerlere götürüyor.
Ben özellikle bayramlarda sıkıntısını çekiyorum bu durumun, sanki o gün kulluktan muafmışım gibi. Mesela benden üç yaş küçük bir kuzenim var, bu konu hakkında ne düşündüğümü dile getirdiğim hâlde, tokalaşmaktan da ötesini yapmak durumunda kalıyorum, sadece tokalaşsam yine iyi yani. Yapmasam ‘Herkes kâfirde, bir sen mi Müslümansın?’ gibi cümlelerin muhatabı oluyorum. Üzülüyorum ama ne çare? Affedilmeyi umuyorum, dua ediyorum, vicdanım rahat değil ama caizdir demiyorum hiçbir zaman, diyene de katılmıyorum.
Toplum bugün bunu sallamaz, yarın daha ileri gider, başka şeyi sallamaz..
Bir bakmışız bugün caiz değil dediğimiz bir şey, yarın caizdir diye önümüze gelivermiş, sonu gelmez ki bunun..

Selametle.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Şu caizlik meselesine takılırsanız iş çığrından çıkar...
Dört mezhebin birbirine muhalif caizliklerini nereye sığdıracağız???
Meselemiz içtihat bağlamında, ve çağımızda görüş beyan eden alimler var...
Yok onlarınki caiz değildir diyorsanız başka, o zaman ben de konuyu başka caiz olup olmayan yerlere çekerim, sonra çıkamayız, o zaman herkesin görüşüne saygı duyacaksınız...
Kat'î bir haram var mı ortada yok mesele zann ve içtihatlar bağlamında...
Avamın mezhebi müftüsünün mezhebidir ya da siz usulü fıkıkhtaki mukallid tanımının içine mi girdiğinizi zannediyorsunuz!!!

Karşıt cinsler arası tokalaşma

Selamun Aleykum Saygı Değer Hocam,

Tokalaşmanın dinimizce hükmü nedir? Şartlara göre mi -kimi zaman- caizdir, yoksa tamamen mi haramdır veyahut tamamen mi caizdir? Yurt dışında olduğumuz için zaman zaman hocalarımızla olan ilişkilerimizde zor durumda kalabiliyoruz. Bunu açıklamak, daha doğrusu onların bunu anlamasını sağlamak zor olduğu gibi kimi zaman onlar için itici de olabiliyor. Elimden geldiğince elimde dosyalarla girmeye ve elimi kolumu dolu göstermeye çalışıyorum ya da sanki fark etmemiş gibi yapmaya çalışıyorum ama kimi zaman da ısrarlı tavırlar üzerine mecbur kaldığım oluyor. Her zaman bir stres sarıyor beni şimdi bu görüşmeyi nasıl atlatacağım diye. Hayır, okul bittikten sonra iş hayatına girdiğimizde ilişkilerimizi ne şekilde dengelememiz gerektiğini de kestiremiyorum. Başımı açmamak için kilometrelerce yolu ve zorluğu aştım ben ve elhamdullillah ikileme düşmedim de. Ama beni bu ikilem oldukça yoruyor. Sonuçta bir şeyler yapabilmek, ben de varım diyebilmek için bazı yerlerde bulunmamız gerekiyor ve o yerlerinde kendine göre teamülleri var sizin de bildiğiniz gibi...

Yanlış hatırlamıyorsam Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın bu konuda fetvası var. Ama kaynak ya da herhangi bir hadis belirtilmemişti. Hafta sonları çocukları okuttuğum camiide de bu soru karşıma çıktı ve çocuklara "bu aralar bu konuyu ben de araştıyorum ve kıymetli bir hocama danıştıktan sonra sizi bilgilendiririm" dedim. Bu konudaki sıkıntımı giderirseniz çok memnun olurum hocam. Şimdiden çok teşekkür ederim.

Sizin için her zaman duacı olduğumuzu ve saygı ile andığımızı bilmenizi isterim.

Saygılar...
22/05/2007


Aziz talib,
aleyküm selam ve rahmetullah,
Tokalaşmayı "yasak" sayan alimler, bunu seddi zeria babından yasak saymışlardır. Yani haramdan kaçmak için yolu daha baştan tıkamak. Bunu da la takrabu'z-zina: zinaya yaklaşmayın ayetiyle delillendirenler olmuştur.
1. Bu konuda Kur'an'da celi bir hüküm yer almaz.
2. Sünnette bu kadınlarla tokalaşma konusunda birbiriyle çelişen rivayetler yer alır. Mesela Efendimiz'in kadınlardan bey'atı nasıl aldığı konusunda birbirinden çok farklı rivayetler nakledilir. Bu rivayetler 8 ayrı versiyondan oluşur. Bu rivayetlerin hepsini bir arada Mümtehane suresinin 12. ayetinin tefsirinde İbn Kesir'de bulabilirsiniz. Bunlardan en belirgin olanlarını burada zikredeyim:
a) "Ben kadınlarla tokalaşmam" diyen Rasulullah su dolu bir kaba elini daldırdı, kadınlar da daldırdı.
b) Rasulullah kıyalı kapıdan ellerini uzattı biz de uzattık ve biatlaştık.
c) Ömer elini uzatarak kadınlardan Allah rasulü adına tokalaşarak biat aldı.
d) İbn Ebi Hatim'den gelen Hz. Aişe rivayetinde: Hz. Peygamber Fetih günü biat için gelen Hind'e elindeki kınayı çıkarıp gelmesini söyler. O kınayı çıkarıp geldikten sonra elini kabul eder ve biat alır (İbn kesir, IV, 354)

SÖZÜN ÖZÜ: Bu hususta azimet mümkün olduğunca sakınmaktır. Fakat muhatabın yanlış anlayacağı durumlarda, hassaten inancınızı ilzam edecek durumlarda, hele onun onurunu rencide edecek ve sizden nefret ettireceğini bildiğiniz durumlarda bu ruhsatı kullanmak azimetin ta kendisi olabilmektedir.
Vesselam.



http://www.mustafaislamoglu.com/habe...p?haber_id=248

Bu satırları sert bulmayın lütfen; imamların birçoğuna göre “mukallid”in tarifi şudur: “Amellerini delilleriyle birlikte bilip, o delilleri değerlendirmede mezhep imamının ictihadını benimseyen kimse.” Söyler misiniz? Bu durumda kendini Hanefi sananların kaçta kaçı Hanefi’dir? Kaçta kaçı Şafii’dir? Bırakın avamı, “hocam” denilenlerin kaçta kaçı “mezheplidir?” Utanmadan yıllar yılı “mezhepsizlik edebiyatı” yapan ‘mezhepçiler’, duygularını, paralarını sömürerek sırtından geçindikleri Müslümanlara kinden, nefretten, cehaletten başka ne verdiler? Tezgâhında mezhep satarak geçinen bu tiplerden oluşan bir cemaat, radyodan ‘düz’ kadın sesine ‘haram’ diyen sözümona ilmihaller tezgâhlarken, dansöz pazarlayan TV istasyonuna sahip olmanın fetvasını bulmakta hiç de zorlanmadı. Bu tiplerden kaçını tanıdımsa, hepsi de şarlatandı. Ayak üstü “sübhaneke”nin anlamını sorsanız “kem-küm”den başka cevap alamazdınız. Ama dillerinin keskin yanını koca koca alimlerin enselerinden bir türlü çekmezlerdi. Mevdudi gibi, Seyyid Kutup gibi, nerede imanının bedelini ödemiş bir alim var, onun etini yiyerek semirmeyi beslenme alışkanlığı haline getirmiştiler. Haddini bilmeyen neyi bilir ki?

Bu şarlatanlar, yüreklerinde çamur, sıvayacak alim yüzü aradılar. Ve koca bir toplumu kelimenin tam anlamıyla “mezhepsizleştirdiler.” Ey Hanefiler! Ebu Hanife’ye göre siz Hanefi falan değilsiniz, sizin mezhebiniz falan yok! “Mezhepçilik” yapan şarlatanlar sizi dolmuşa bindiriyor. Avamın mezhebi müftüsünün mezhebidir, demişler. Haydi “doğrudur” diyelim; fakat kaçta kaçınızın “fetva makamı” (müftüsü) var? İçtihat kapısının meccane bekçileri hâlâ neyin edebiyatını yapıyorlar? Cahili cühelasıyla milletin tümü müctehid oldu. Üç beş yetkin alime tahammül edemeyen tulumbacı takımının gözü aydın; Hayreddin Karaman Hoca gibi bir ikisinin tepesine iftira küfelerini boca etmek için hazır beklerlerken, sayelerinde milyonlarca müctehide kavuştuk. Herkes her gün kendi yaptıklarına kılıf bulmak için onlarca ictihat yapıyor, ahkâm kesiyor, fetva veriyor. Okumak mı, öğrenmek mi, bilmek mi, bilenden sormak mı? Hak getire. “Bilmez ki sorsun, sormaz ki bilsin” diyenin hesabı.

http://www.mustafaislamoglu.com/maka...2&Makale_id=66


Takiyyuddin En Nebhani isimli Şafi alimi, İslam'da İçtimai Nizam isimli eserinde bu konuda açıklama yapmıştır:

5. Kadının elinin avret olmadığının bir diğer delili de biat alırken Rasulullah (s.a.v.)’ın kadınlarla tokalaşmış olmasıdır. Ümmü Atiyye'den:

"Biz Nebi (s.a.v.)'e biat ettik ve Allah'ın Rasulü bize; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamamızı emreden ayeti okudu ve bizi, ölülerin arkasından bağırıp çağırarak yas tutmaktan nehyetti. Bunun üzerine bizden bir kadın elini geri çekti ve: Falan kadın benimle birlikte yas tuttu. (üzerimde hakkı vardır) Ondan izin almak isterim dedi. Bunun üzerine Allah'ın Rasulü ona bir şey söylemedi. Kadın gitti ve sonra geri dönerek gelip biat etti."

Bu hadis kadınların elleriyle biat ettiklerine delalet etmektedir. Çünkü hadiste geçen kadın, biat etmek için elini uzatmışken elini geri çekmiştir. Dolayısıyla hadis, kadının "biat" lafzını duyduğu zaman elini çektiğine açıkça delalet etmektedir. Çünkü biat elle tokalaşmak suretiyle yapılmaktadır. Allah'ın Rasulü de kadınlarla mübarek elleri ile biatlaşmıştır. Ancak Aişe'den rivayet edilen: "Rasulullah (s.a.v.)'ın eline, sahip olduğu kadınların dışında hiçbir kadının eli değmemiştir" sözü, Aişe'nin görüşüdür ve bilgisi çerçevesinde söylediğini gösterir. Aişe'nin sözü ile Ümmü Atiyye hadisi yan yana getirildiği zaman, Ümmü Atiyye'nin hadisi tercih edilir. Çünkü Ümmü Atiyye hadisi Rasulün önünde cereyan eden bir eylemi göstermektedir ve Rasulün fiiline delildir ki bu, sadece Aişe'nin sözünden daha fazla tercih sebebidir. Bu nedenle raviler Ümmü Atiyye hadisini tercih ederek, kadının erkekle tokalaşmasının caiz olduğuna delil olarak kullanmışlardır.

hayrettin karaman hoca:

Kadınlarla Tokalaşmak

Ben ...Tefsir Bölümü Mezunuyum. Şu anda ...sorumlusu olarak çalışıyorum. Bunun haricinde bir işle daha uğraşıyorum. Tüm bu ortamlarda yaşadığım veya yaşadığımız sorunlar genel sorunlar; bayanlarla karşılaştığımızda bize uzatılan ele karşılık verip vermeme durumu. Bayanlarla el sıkışsak bir türlü, karşılık vermesek bir türlü. Bu tür ortamlara girdiğimde bayanlarla el sıkışmıyorum. Fakat karşımdaki insan ise bunun bir medeniyet gereği olduğunu, bunda herhangi bir art niyet olamayacağını vs. savunup hemen olumsuz bir tavır takınabiliyorlar. İnsanlara (bayanlara) bilahare sonra uygun bir izahla anlatıldığında ekseriyeti saygı gösteriyor.
İnsanların, tanımadıkları insanlar hakkındaki intibaları ilk 7 saniyede oluyor. Eğer karşı tarafa olumsuz bir izlenim vermişlerse o izlenim kolay kolay silinmiyor. Olumlu bir izlenim olmuşsa da aynı olay oluyor.
Böyle bir ortama girdiğim zaman eğer önceden haber verme imkanım olursa bir şekilde orada bulunan bayanlara haber verip sonra da kendilerinden özür dileyip neden böyle yaptığımı anlatıyorum. Eğer böyle bir şansım olmamışsa boncuk boncuk terliyorum. Tabii ki karşımdaki bayan arkadaş da elinin havada kalmasından dolayı bana (içinden) lanet okuyup yerin dibine giriyor.
Önümde iki seçenek var diye düşünüyorum: 1. Aynı tavırlarımı sürdürüp bayanların (içlerinden veya arkamdan yüzüme karşı) lanet okumalarını devam ettireceğim. 2. Ya da bu ortamdan tamamen uzaklaşıp kendi kabuğumda yaşayacağım. Ama hayat devam ediyor. Ve bizler insanlarla yaşamak zorundayız. Etrafımızdaki insanlara "Ben buyum, ister kabul edin ister kabul etmeyin" dediğimiz zaman yaşadığımız, sahip olduğumuz inançlarımız ve hayat tarzımızı insanlara kabullendirmekte neredeyse hiç mümkün olmuyor.
Allah Resulü (s.a.v.) Efendimiz, "Ahir zamanda imanın avuç içinde ateşten bir parça olacağını, bıraksak imanımızın gideceğini, bırakmasak ellerimizin yanacağını" buyuruyor.
Sayın Hocam;
Aklımda şöyle bir fikir var: Yaşadığımız hayatın bir parçasıyız. Biz bu toplumun her köşesinde yer almalıyız. Eğer biz olmazsak birileri o boşlukları dolduracaktır. Dolduruyorlar da. Ben yaşadığım ortamda en aktif bir şekilde olmaya devam edeceğim. Karşımdaki insanları rencide etmeden kaçmaya çalışacağım (çünkü bu insanların çoğu bunun dini bir emir olduğunu bilmiyorlar). Eğer kaçamazsam bayanların elini tutacağım. Uygun bir fırsatta da kendilerine durumu izah edip bir daha karşılaştığımızda ise kendilerinin bir daha ellerini uzatmamalarını, kendilerinin de toplum içinde rencide olmamalarını arzu ettiğimi bildireceğim.
Allah Resulü (s.a.v.) kadınlarla musafaha yapılmasını haram kılmıştır. Ben bir bayanın elini tutmak zorunda kalırsam harama gireceğim. Günahkâr olacağım. Kaçarsam bu günaha girmeyeceğim.
Değerli Hocam
Sizden benim hoşuma gidecek bir cevap verip "Fetvamı aldım, istediğimi yapmakta artık hür bir insanım" deyip vebali sizin sırtınıza atmak gibi bir gaye ve hevesim yok. Bu olayı sizinle paylaşmak ve bana yapacağınız tavsiyelere tüm samimiyet ve ihlasımla uymak olacaktır.
Allah'a emanet olun.


Cevap:

Aziz kardeşim,
Allah seni güzel niyetin ve takvâ erdeminle daim eylesin!
"Allah Resulü (s.a.) kadınlarla musafaha yapılmasını haram kılmıştır. Ben bir bayanın elini tutmak zorunda kalırsam harama gireceğim" diyorsun. Peygamberimizin bunu haram kıldığına dair hadis yoktur. "Erkek, kendisiyle evlenmesi caiz olan bir kadınla tokalaşırsa, ahirette avucunun içine kızgın demir/civa eriyiği konarak cezalandırılacağı"nı ifade eden söz hadis değildir, uydurmadır. Peygamberimizin, kadınlarla -bey'at yaparken- el ele tutmadığı şeklinde bir bilgimiz var. Bu, haram kıldığını göstermez; O'nun her "terk"i; yani bir şeyi yapmaması nehiy (yasaklama) mânasına gelmez. Yasak ve haram olduğuna dair başka delillere ihtiyaç vardır. Peygamberimizin ve sahabenin yaşlı kadınlarla musafaha (tokalaşma) yaptıkları biliniyor (Kâsânî, Bedâyi', Beyrut, 1997, C. V, s. 495 vd.). Fıkıhçılar "kadınla erkeğin musafahası" konusunu "kıyas" ile hükme bağlamışlar ve şöyle demişlerdir: "Kadınların el ve yüzleri avret değildir, bunlara şehvetsiz bakılabilir. Ama dokunmak şehvet celbi bakımından daha etkilidir, bu bakımdan avret yerine bakmaya ve dokunmaya benzer; bu sebeple dokunma caiz olmaz." (Kâsânî, s. 489). Bu gerekçeye göre, âdeten (yaygınlaştığı ve alışıldığı için) şehvetin sözkonusu olmadığı durumlarda ele dokunmak (musafaha) caiz olmalıdır. Nitekim Ahmed Şerbâsî gibi bazı önemli alimler bu kanâati (gerekli durumlarda ve şehvet sözkonusu olmadığında musâfahanın caiz olduğunu) ifade etmişlerdir (Yes'elûneke fi'd-dîni ve'l-hayât, Beyrut, 1980, C. V, s. 86). Âdet, ihtiyaç ve bu mânada zaruretin de "bakma ve dokunmanın caiz olması" konusundaki etkisini, yine fıkıhçıların, cariyelerin bulunduğu ve alınıp satıldığı zamanlara ait olan şu ictihadlarında görüyoruz: "Bir kimse, sahibi olmadığı cariyeye baktığında veya dokunduğunda cinsel tahrikten çekinirse (böyle bir ihtimal varsa) bakması ve dokunması caiz değildir. Ancak bu cariyeyi satın almak istiyor da bu sebeple bakıyor veya dokunuyorsa caiz olur; çünkü işine yarayıp yaramayacağını ancak böyle anlar ve buna ihtiyacı vardır; bu bakma, gerektiğinde hâkimin, şahidin, evlenmek isteyenin bakmasına benzer; yani ihtiyaç bulunduğu için bu durumlarda da -şehvet ihtimali bulunmasına rağmen- bakma caiz olur..." (Kâsânî, 491).
Bu nakil ve yorumlardan sonra size şunu söyleyebilirim:
Siz elbette göreve devam edeceksiniz ve anlattığınız durumlarda, mesela karşı tarafın imanına, din duyusuna zarar vermemek için musafaha da yapacaksınız. Gerekmediği yerlerde ve imkan bulup da anlattıktan sonra bunu yapmazsınız. Anlatırken de "şehvet duyma" gerekçesinden söz etmemek gerekir; çünkü bu söylem, müslüman erkeklerin şehvet düşkünü, hatta **** manyağı oldukları ithamına yol açıyor. Esasen Ku'an'da veya Sünnet kaynağında açıklanmış böyle bir gerekçenin bulunmadığını, bunu fıkıhçıların kendi ictihadlarına (yorumlarına) dayanarak söylediklerini yukarıda zikrettik. . Böyle bir âdetin (genç kadınla erkek arasında tokalaşmanın) bulunmadığı yer ve zamanlarda genç kadın ve erkeklerin birbirlerinin ellerini tutmalarının cinsel duyguyu harekete geçirme ihtimali elbette daha fazladır ve fıkıhçılar bu yönden haklı olabilirler. Bugün ise hem âdet yaygınlaşmıştır, tabîîleştiği için şehvetle ilişkisi zayıflamıştır, hem de sorunuzda ifade ettiğiniz şekilde bazen gerekli hale (ihtiyaç/zaruret haline) gelmektedir. Bu sebeple -açıklanan çerçeve ve mânadaki zaruret dışında bunu yapmak istemeyenlerin- uygun zamanda ve uygun bir üslup içinde, "Bizim geleneğimizde yok, Peygamberimiz yapmamış, kadim fukahâ, ortada bir ihtiyaç ve zaruret bulunmadıkça caiz görmemiş, biz de yapmıyoruz" demeleri yeterlidir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
El İhtiyar - İmam-ı Azam Ebu Hanife


Kerahhiyet = Mekruh olan-olmayan işler

367 - Bir erkeğin, şehvetinden emin olsa bile nâmahrem kadınların ellerini tutması ve yüzlerine dokunması caiz olmaz.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Bayanlarla tokalaşmanın caiz olduğu noktasında zazuret durumundan bahsedemeyiz, zira zaruret diye bir şey burada yoktur. Zaruret nedir, zaruret çok fazla bir ihtiyaç içinde olursan o zaman bu durumdan yararlanabilirsin. Mesela oruçlusun, krize girdin, ölüm tehlikesi var, bu durumda orucunu bozabilirsin.Zaruret budur.
Dolayısıyla karşı cinsle tokalaşmanın gerekçesi zaruret olamaz.
Fakat şahsi olarak yaşamın belirli noktalarında bu durumlarla karşılaşabiliyoruz, hatta hiç de tanımıyoruz, kişi bizim hassasiyetlerini bilemeyebiliyor, bu durumda karşı cins elini uzattığında , el verilmediği takdirde kişi buna kendisine hakaret olarak algılayabiliyor , bu durumda güzel bir durum değil. Özellikle ortamda başka insanlar da varsa bu durumun altından kalkılamayabiliniyor, işte ben bu durumlarda tokalaşıyorum.tabi bu kişisel bir mevzu ve kişisel bir yorum, herkesin durumu, konumu farklı oluyor hayatta.
 
T

Tanyeri

Guest
Ebu Zerr..
Sizin yazdığınızı şöyle değiştirebilir miyiz o zaman?
Kadınlarla tokalaşmak zaruret hâlinde 'yalnız bir kere' caizdir.
Hem siz sadece, 'bayan elini uzatır, havada kalmasın, tokalaşırım' dediniz.
Önceden haber veririm ya da tokalaştıktan sonra durumu anlatır bir daha tokalaşmam diye eklemediniz.
Herhangi bir şeyi, mecbur kalındığında sadece bir kere bile yapmak, o duruma caiz hükmü verir mi bilmiyorum.
Dua edelim öyleyse, günümüz şartlarının düzelmesi için.

Selametle.
 

sadece

New member
Katılım
26 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bayanlarla Tokalaşmak Veya Bayanların da Altın Takması Caiz midir?

* Hz. Peygamber altın bilezik ve yüzük takan kadınların bey’atlarını kabul etmemiştir. S. 65.

İbn Hanbel, Müsned, VI. 454; İbn’ul Esir, Usdu’l-Gabe, VII, 86.


* Esma bint Yezid şöyle der: Rasulullah yanımıza geldi. Amcamın kızı elini çıkardı, altın bilezik ve yüzükleri vardı, Hz. Peygamber elini uzatmadı ve “Ben kadınlarla tokalaşmıyorum” dedi. S. 66-67.

İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 6.


*Muaviye bin Ebi Sufyan, annesi Hind bint Utbe’nin bey’at için geldiği zaman Hz. Peygamber’in onunla tokalaştığını söyler. S. 67.

İbn Şebbe, Tarihu’l Medine, III, 1092-1093; İbn Abdirabbih, Ikdu’l Ferid, II, 261; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l-Belağa, I, 339.


*Mekke’nin fethinden sonra Hind bint Utbe Hz. Hamza’ya yaptıklarından dolayı utanç içerisinde bulunduğundan, Hz. Peygamber’in kendisini tanımaması için peçeli olarak bey’at etmeye gelir. Bey’at şartları konuşulurken tanınır ve peçesini açar, sonra da Hz. Peygamber’in elini tutarak bey’at eder. S. 67.

Taberi, Tefsir, XXVIII, 78; İbn Kesir, Tefsir, IV, 354.


Bu alıntı Prof. Dr. Rıza Savaş’ın Hz. Muhammed Devrinde Kadın adlı kitabından yapılmıştır.

Gelenek Yayıncılık, İstanbul 2004, 1. Basım. S. 65, 66, 67.


Bu hadislerde hiç bir çelişki yok, zaten ziynet eşyaları kadınlara helal kılındığını Ku'an dan okuduklarmızla biliyoruz.

Bi yerde kadınlarla tokalaşıp tokalaşmaması ileride ifrad ve tefridde bulunacak cemaat/fırka/meşrep lerin yapacağı şeylerde emsal teşkil edip onlara kolaylık sağlaması da olabilir, kişiye göre de davranmış olabilir... fakat "kim, ne zaman, hangi durumda" soruları ile de analiz etmemiz daha iyi olur. Sizlerinde dediği gibi zaruret halinde gibi.

Peygamber s.a.v in tüm hayatı bizim için adab-ı şeriat çerçevesinde örnek bir hayattır.

Hadislerin başı-sonu-kendisi nerede niçin kime olduğunu bilmeden hüküm vermek bizlere düşmez.

Kusura bakmayın, böyle damdan düşer gibi konunun ortasında oldu ama... dayanamadım.

Saygılarımla.
 
Üst Alt