Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

bayanlara özel tesettür bölümü

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamün aleyküm efendim.belki forumlar bölümünde vardır pek incelemedim forumları ama tahminimce bu bölümde ayrıca açılması daha etkili olur düşüncesindeyim.çünkü bazen insan genel bölümlerde rahatça duygularını ve düşüncelerini yazamayabilir.eger sizlerde uygun görürseniz bu başlığa tesettürle ilgili yazıları,şiirleri,görüntüleri,flaşları hatta ögrenmek istediklerimizi ekleyelim.



http://abone.tnn.net/goktash/basortusu.htm
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamün aleyküm efendim.biraz kendimizle ilgili foruma daha özen göstermemiz gerektigini düşündügüm için bulabildigim yazıları,şiirleri,görüntüleri ve ilahi,ezgileri ekleyecegim.sizlerde paylaşımda bulunursunuz inşaALLAH




Sokaktaki bu şeker kâğıtları da kim?

Lolipoplar, bonbonlar, fondanlar, rengârenk şekerlemeler...

Maşallah maşallah deyip, insan nazar etmekten korkuyor. Hele şu şekerlerin güzelliğine bakın hele... Yeni çıkmış galiba bu başörtülü şekerler! Ay Allah’ım renklerin caf cafına bakın; çingene pembesi, fıstık yeşili, portakal turuncusu, pastel mavisi, kızıllar, vişne çürükleri, firfiriler...

İnsanın bu şekerlere baktıkça bakası geliyor. Gözümüz gönlümüz açılsın bee! Çağdaşların halâ göz zevklerini bozuyor mu acaba bu şekerler? Yok daha neler, hiç olur mu, bu başörtülü şekerler yıllarca az çekmemişti, neydi o; öcü, örümcek kafalı, eski kafalı, geri kafalı,kara sofu, takunyalı, tutucu, mürteci sözleriyle az rencide edilmemişti bunlar. Şimdi geçmişin acısını çıkarıyorlardır. Oh olsun işte, azıcık düşman çatlatsınlar.

Gerçi başörtülü hanımlar ne yapsalar bu çağdaşlara yaranamazlar. Başörtü dışında kızlarımızın kıyafetlerine, kendilerine gıpta ediyorlardır hani! Ama ah o başlarına sıkı sıkı bağladıkları başörtüsü. Varsa yoksa saçlarını göstermemekte yatıyor bu gizli sır. Üstlerinde spor kıyafetler, başlarında rengârenk örtüler. Modernliğin, şıklığın ve zarafetin adresi şu markada deyip birbirleriyle güzel olma yarışına giren kızlarda yok değil. Tesettür asıl amacından sapıyor mu ne? Yoksa bana mı öyle geliyor? Bizler demode mi kaldık yoksa?

Allah’ın ayetlerini unuttular mı? “Mü’min kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. (Örtüyle kendiliğinden) belli olan yerleri müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler...” (Nur,31).

Allahû Tealâ ziynetlerini teşhir etmesinler derken, buradan çıkan anlamı hiç düşündüler mi? O cırtlak renklerle Allah’ın rızasını mı, yoksa başkalarının rızasını mı kazanmaya çalışıyorlar?

Amaçları nedir? Yüzlerini, gözlerini boyayıp, cilalanıp nereye böyle takır tukur... Bizim diğer kadınlardan farkımız olmalıydı. Moda diye de Allah’ın ayetlerini göz ardı etmemeliydik. “Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk cahiliye (devri kadınları)nın açılıp saçılarak, ziynetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah ve Resûlü’ne itâat edin..” (Ahzab, 33).

“...Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar”(Nur,31) ayetini okuduğumda her zaman aklıma topuklu ayakkabılar geliyor. Hani şu tak tuk yapan kadınların ayaklarını yerden kesen, yüksek ökçeli ayakkabılar... Kur’an-ı Kerim gerçekten bir hayat kitabı. Onunla hayatımızı şekillendirdiğimiz takdirde ancak o zaman takva ve izzet sahibi olabiliriz.

Allah’ın kadınlara koymuş olduğu ölçü en güzel ölçüdür. Dinimiz toplumda fitne ortamı doğmasın diye kadını her bakımdan korumuştur. Hiçbir zaman kadınlara uyguladığı kurallar yüzünden dinimizi yanlış anlamamak gerekiyor. Bu din ancak okuyarak, araştırarak anlaşılır. Kadın sahabelerin yaşantıları, giyim ve kuşamları bizim için en güzel ölçüdür. Kur’an-ı Kerim kadınları giyimleri konusunda bir renk belirtmese de, ölçü belirtmiştir. “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarıya çıktıklarında) örtülerini üstlerine almalarını söyle...” (Ahzab, 59).

Günümüzde müslüman hanımlar arasında takip edilen bir moda anlayışı var. Stilistler, tasarladıkları giyimlerle mü’min hanımları kabuklarından çıkarmayı başardılar. Birbirlerinden görerek, birbirlerine özenerek, birbirlerinden daha çarpıcı ve güzel olabilmek için tesettür adı altında kuşandıkları giyimlerde bir takva, bir vakar görebiliyor muyuz acaba? Bir bayan olarak benim gözüme çarpan bu renklerin cazibesi beni bile bakmaya iterken, erkeklerin bakışları “Bacıma ne güzel yakışmış” gibisinden mi oluyor? Biliyorum aslında kötü niyetli olan benim değil mi?

Neden adımızı lekeliyorlar? Ne çıksa başörtülülerden çıkıyor, anlayışıyla bakan insanların ağızlarına dolanan kızlarımızın kıyafetleri bir kıskançlık anlayışı gibi algılansa da, aslında göze batan cinsten olduğu için bir ikaz olarak da anlayabiliriz.

Toplumda fitne ortamı doğmasına neden olmamalı kadın. Bilakis gerektiğinde kendini, adını ve namusunu koruyabilmeli. Her zaman yanımızda eşimiz, babamız, abimiz olmayabilir. Üstümüzdeki kıyafet öyle bir kıyafet olmalı ki, bizi her tehlikeye karşı bir zırh gibi sarmalı. Üzerimize odaklanan bakışları geri tepebilmeli.

“Elbise süslü püslü olup da bizzat kendisi ziynet gibi olmayacak. Ayrıca bakışları üzerine toplayabilecek şekilde renkli, desenli, altın ve gümüş işlemelerden de kaçınılmalıdır. (Bkz. Buhari “edeb’ülmüfred”, Hâkim “müstedrek”).

Amacımız dikkat çekmek, bakışları üstümüze toplamak olmamalıdır. Kıyafetimiz takva, edeb, ahlâk numunesi olmalı. “Giysi dar değil, geniş ve bol olmalı, fitneye neden olacak bir yeri belli etmemelidir. (Bkz. Ebu Dâvud, Sünen).

Bazı kıyafetler vardır ki, tam tedbir tesettüre uygundur. Fakat farklılığından dolayı dikkat çekici de olabilir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuyor: “Her kim belli eden bir elbise giyerse, Allah da ona Kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. O da ona ateş olur” (Sahihtir. Ebu Dâvud).

Bazı hanımlar evlerinde yapmadıkları süsü dışarıya gösteriyorlar. Ter kokusunu, kötü kokuyu bahane edip; parfümler, deodorantlar kullanıyorlar. Tabii bu ağır kokularla toplumun düzenini kaçırdıklarının da farkında değiller. Aslında amaçları düzen kaçırmak, dikkat çekmek, ortalığı altüst etmek değil mi? “Bir kadın koku sürünüp bir kavmin (topluluğun) yanına uğrar da onlar bunu hissederse; zinâ etmiştir”(Sahihtir. İmam Ahmed).

Bir pantolon modasıdır, aldı başını gidiyor. Hiçbir şeyden geri kalmıyorlar. Sanki dersin açıklarla kıyafet yarışına girmiş bu hanımlar. Bakın, aslında bizler ne kadar, modern ve çağdaşız, der gibi dar pantolonları giyip ortalıkta tesettürlüyüz diye geziniyorlar. Allah aşkına bunlar şimdi tesettürlü mü? Tesettür nedir; Örtünme, saklanma değil mi? Ama bunlar bir şeyi saklamaktan çok belli etme telaşındalar. Üstelik pantolon erkeklere benzeme yönünden de kadın için uygun değildir. “Erkeklerden kadınlara, kadınlardan da erkeklere benzeyene Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem lânet etti.” (Buhari).

Yabancı erkeklerle konuşurken dikkat etmemiz gerekiyor. Onlarla kıkırdayarak, kırıtarak konuşmamalıyız. Takvamızdan ödün vermeden, kuşkuya yol açmayacak tarzda olmalı sözlerimiz. Hal ve tavırlarımızda önemli tabii. Normal bir şekilde yani bilinen biçimde olmalı davranışlarımız. “Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.” (Ahzab,32)

Bizler sokakta raks eden bon bon kızlar gibi değiliz. Bizler şeker kâğıdı gibi de giyinmeyiz. Cahiliye kadınları gibi sokakta kırıtarak da yürümeyiz. Sevgili mü’mineler! Unutmayın bizler İslam toplumunun ana çekirdeğini oluşturuyoruz. Hani bir söz vardır, ''bir erkek eğitirseniz, bir insan eğitmişsinizdir. Bir kadın eğitirseniz, bir toplumu eğitmişsinizdir.'' Geleceğin mücahitleri inşallah bizim ellerimizle yetişecek.

Allah’ım! Hak yolunda olduğumuzu sanıp da asıl gayeden uzaklaştırma bizi. Cahiliye kadınları gibi amaçsız bir hayatın çirkin araçları yapma bizi. Günaha çağıran vesileler olmaktan, hayatın boş figüranları olmaktan sana sığınıyoruz.
dilek bacıma tsk ederim bu yazısından dolayı ALLAH razı olsun
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Tesettür önce akılda başlamalı... Sonra yürek... Sonra göz... Sonra beden tesettürü benimsemeli. Eğer bunlardan biri eksik kalırsa işte o zaman tesettürden uzak bir tesettür anlayışı ortaya çıkar.

Tesettür, Müslüman kadını diğer kadınlardan ayıran en belirgin özelliktir. Bu yüzdendir ki, mümin kadın diğer ibadetleri gibi tesettür konusunda da büyük bir titizlik göstererek, Allah (c.c.)'ın koyduğu sınırları zevkle ve şevkle korur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in indirildiği ilk dönemlerde mümin kadınlar için tesettür çok önemli bir unsur olmuş, onların müşrikler ve inkarcılardan tamamıyla ayrılarak tanınmalarına vesile olmuştur. İslâm'ın onlara tanıdığı özgürlüğü vurgulamaları, dışarda eziyet görmemeleri ve iffetlerini korumaları için dış elbiselerini üstlerine almaları emredilmiştir. Ahzab Sûresi'nin 59'uncu âyetinde mümin kadınların nasıl tesettüre girecekleri ve örtünmenin sınırları Cenab-ı Allah tarafından belirtilmiştir.

"Ey peygamber eşlerine ve kadınlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle: onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur..." (Ahzab Sûresi, 59)


Kur'an-ı Kerim'in bir başka ayetinde de mümin kadınlara tesettür şu şekilde açıklanmıştır:

"Mümin kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçınsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar..." (Nur Sûresi, 31)

Tesettür, mümin kadına asalet, saygı ve onur getirir. Hayatına Kur'an-ı Kerim'in koyduğu sınırlar çerçevesinde yön veren mümin kadın, elbette ki Allah'ın kendisine indirdiği dini yaşamakla yükümlüdür. Bu yüzden de Kur'an-ı Kerim'in nüzul edildiği dönemden bu yana mümin kadınlar, tesettür ibadetlerini titizlikle uygulamaktadırlar. Tesettür konusunda farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda baskı gören müslüman kadınlar, Allah (c.c.)'ın emrettiği bu ibadetten kesinlikle taviz vermemişlerdir. İnkârcıların bütün çabaları sonuçsuz kalmış, müminleri yollarından hiçbir şekilde alıkoyamamışlardır.

Müslümanın asıl görevi; hayatı boyunca Allah'ı razı etmek ve ona yakınlaşmak için yol aramaktır. Allah (c.c.)'ın dinini tebliğ ve temsil etmek ise, bu yolların en önemlilerinden biridir. Müminler, Cenab-ı Allah'ın emrettiği ahlâkı yalnızca kendilerini korumakla kalmayıp, onu çevrelerine de tebliğ ederek yaygınlaşmasını sağlamakla yükümlüdürler. Bilindiği gibi lisan-ı hal, lisan-ı kaldan daha tesirli ve kuvvetlidir. Çevrelerindeki insanların İslâm ahlâkını anlayabilmeleri, müminlerin yaşadıkları ahlâkı yalnızca sözle değil kendi halleriyle de dışarıya yansıtması çok önemlidir. Müslüman kadına düşen görev, konuşmasından tavırlarına, şahsiyetinden dış görünüşüne kadar her yönüyle İslâm dinine, en güzel şekilde hizmet etmektir. Mümin kadın cahiliyeye, dinin güzelliğini ve güzel ahlâkı anlatırken, kendisinde de bu üstün özelliklerin bulunduğunun farkedilmesi gerekir. Bu şekilde insanların üzerinde bırakılan etki kuşkusuz büyük olacaktır.

O halde, tüm dünyaya her konuda örnek olmaya talip olmuş mümin kadın için de şık giyinmek, estetik ve uyuma dikkat etmek konusu gündeme gelmektedir. Bu yüzden kılık-kıyafet âdâbını çok teferruatlı bilmek ve uygulamak gerekir. Özellikle tebliğ sorumluluğunu üstlenmiş kişilerin bu konuda son derece titiz davranmaları gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki, İslâm sanat ve estetiğe de önem veren bir dindir. Kur'an-ı Kerim'de bir çok ayette cennet tasvirleri yapılırken, oradaki güzellik, sanat ve estetik çarpıcı bir biçimde vurgulanmıştır.

Tüm bunların yanısıra tesettürün tekdüze, yalnızca şekil ve renkten ibaret olarak algılanıp uygulanması da yanlıştır. Tarih boyunca, zaman ve topluma göre değişen çeşitli zevklerin, o toplumların kıyafetlerine yansıması çok doğaldır. Pek çok farklı model ve renk seneden seneye moda olabilmekte ve insanlar tarafından beğenilmektedir. Müminlerin kıyafetlerinde asıl olan ise, daha önce de belirtildiği gibi, Allah-u Teâlâ'nın sınırlarının titizlikle korunmasıdır. Bu konuda Allah (c.c.)'ın sınırlarına gereken dikkat gösterildikten sonra, pekçok farklı renk ve şekilde giyim şekli bulunabilir. Müminler, gösterdikleri güzel ahlâka karşılık cennette herşeyin en güzeline layık oldukları gibi, bu dünyada da üzerlerinde taşıdıkları iffet ve şerefle herşeyin en iyisini yapmakta asıl hak sahibi olan kimselerdir.

Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c.)'ın sınırlarını koruyan, iffetine dikkat eden kadınların, ahirette daha güzeliyle ödüllendireleceği ifade edilmektedir. Ayetlerde mümin kadına birer nimet ve ödül olarak cennette ağır atlastan işlenmiş elbiseler, ipekler, inci ve altın ve gümüş ziynetlerden bahsedilmektedir. Cenab,ı Allah cennetteki bu nimetleri yalnızca mümin kadına vaadetmektedir.

Cahiliye kurallarının yaşandığı bir toplumda ise bugün kadın, asıl olması gerektiğinden daha farklı bir pozisyonda karşımızdadır. Her türlü maneviyatsızlık, hissiyatsızlığın içinde kadın, topluma ayak uydurarak yoz bir ahlâk içerisine girmiştir. Her türlü iffetsizliği, açık-saçıklığı kendine kâr bilen cahiliye kadınları manen zarara uğradıkları gibi, maddî zarara da uğrarlar. Böyle bir ahlâk anlayışı içinde olan bir toplumda ise şüphesiz ki, kadın gün geçtikçe saygınlığını kaybedecektir.

Bu yüzdendir ki, Cenab-ı Allah'a bize iman nasip ettiği için çok şükretmeli, bizi hidayete erdirip İslâm ahlâkını bize yaşattığı için çokça hamd etmeliyiz.

Kısacası örtünmek yalnız Allah (c.c) emri olduğu için Allah rızası için olmalı yukarıdada söylediğim gibi tesettür önce akılda başlamalı... Sonra yürek... Sonra göz... Sonra beden tesettürü benimsemeli böyle olunca hiçbir kuvvet başka türlü düşündüremez sizi ne siyasi ne gösteriş vs. ama benim benimsediğim kendi görüşüm Müslüman kadın tesettürlü kadın .. güzel giyinmeyen bakımsız kadın değildir .. sizler belki farkında değilsiniz ama çoğu yerde zaten başörtümüz sebebiyle ikinci sınıf vatandaş gibi bakılıyoruz bu hiç önemli değil onlara Allah hidayet nasip eylesin ..
ikinci husus bulunduğunuz toplumda dikkat çekici bir şekilde giyinmemek gerekiyo şu anda çarşaflı bir bayan geçerken bakıldığı kadar ortama uygun giyinmiş tesettürlü bir bayana bakılmaz dikkat çekmez yani ... başörtüsü şekline gelince dikkat etmek gerekiyo saçlar altta topuz yapılıp başörtülerinin kaldırılması vs daha çok dikkat çekiyo ... tamam genç kızlarımız yakışmasınıda istiyo bende yakıştığı şekilde örtünmeyi severim .. ama kesinlikle bu bir siyasi simge v.s değildir .. eskiden annelerimiz değişik örterlerdi ve o bizim ilgimizi o kadar çekmezdi yakışmadğını düşünürdük önden düğüm atarak bağlamak..hiç düşünmem doğrusu ..başörtme şekillerinin artması tesettüre yaklaşımı gençlerimizin de çok rahat bir şekilde kabullenmesinide sağladı bana göre ...

Herşeyde olduğu gibi tesettürümüzde de önce Allah (c.c) rızası ...amaç insanları bazı çevreleri menmun etmek değil ...

Selam ve dua ile
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
CANIM ÖRTÜM


Üzerimde bütün bir mustazaf ümmetin,mağdurun,Asrı Saadetin'in, Hamza'nın,Ömer'in, Ebubekir'in, osman'ın ve en önemlisi Muhammed'imin,cennetin burcu burcu koktuğu örtüm! Düğün günü,"Baba,Allah'tan bana da ahirette ümmetine şefaat etme hakkını vermesini dile" diye ağlayan Fatma'nın zerafetinin nişanesi. Onun o gözyaşlarını üzerinde barındıran,kula kul değil,Allah'a kul olduğunun işareti örtüm! eğer seni çıkartırsam, Hz.Fatıma'nın gözyaşları ayaklar altına dökülmez mi sonra? Eğer seni çıkartırsam, saf ve beyaz bir kağıt parçası misali, alnına sürülen leke, ahiret günü bütün yaptıklarımın,Allah'ı aldatmaya çalıştığımın,sen çekil önümden Allahım,geleceğimi feda etmektense seni etmeyi yeğlerim dedirten,şeytana uyduğumun işareti olmaz mı sonra? O gün,utanıyorum Allahım diye feryat etmektense,Hz.Muhammed Mustafa aleyhisselatü vesselam ile el ele cennet kapılarından gelmek için,dünyamı Allah adına feda etmişim çok mu? Allah kitan-bında,"benim ayetlerimi az bir hasisslik pahasına satmayın,asla zalimlere rıza gösterip boyun eğmeyin" emrini vermemişimdir?

Ey nefsim!sanan köle olamam,cennette beni bekleyenler var.ebedi kalmak üzere.rabbleri için tekrar tekrar canlarını vermeye hazır olanların mekanı mı,yoksa keşke toprak olsaydım diye feryad edenlerin mekanım daha hoş geliyor sana?Dayan yüreğim dayan,sabret,şahsiyet ve onurunu ayaklar altına aldırmamak için başındaki başörtünle dayan,sabret.bil ki başarı ancak inançlı insanlarındır. Düşün, şeytanın Hz.Adem'e,"Bu ağacın meyvesinden yersen ebedi olarak cennette kalırsın" diyerek yasak ağaçtan yedirmesi ve Hz.Adem'in geleceğini kurtarma çabasına girerek,Allah'ın yasakladığı meyveden yemesini ve cennetten çıkarılışını düşün.düşün,düşün ve dayan.


Dayanmadığın sürece,başında başında bekleyen melekleri ağlattığını,Rasulu daralttığını unutma.Susma ,söyle yüreğim buna hakkın var mı?İslam'ın kıyamete kadar devam etmesi için,senin ve insanların özgürlüğünün,huzurun doruklarına ulaşması,rahmet yağmurlarıyla yeşeren merhamet ve adaletin bütün dünyaya yayılması için mücadele veren ve çile çeken Resulun, ensarın,muhacirin,şehitlerin, Filizle'lerin, Havva'ların ahirette yakana yapışamayacaklarının garantisini verebilir misin? Bir yanda şeytan ve askerleri Bir yanda Allah ve yarenleri Bu iki koldan birini seç artık Bak yüreğim, bak ve dinle Haydin felaha diyerek,ezan okuyan Bilal'in sesini duyuyor musun?
(Bağrı yanık bir kardeşin mübarek dilinden.)
alıntı
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
AĞLAMA MELEĞİM

Ağlama Meleğim
Ağlama meleğim, kendini mahvetme!... Başını eğip de "Başlarını açamasak bile
baş eğdirdik" dedirtme... Unutma, "Şeref ve üstünlük Allah'ındır, bir de
Resûlünün ve müminlerin"... Sana "başını ört!" diyen Allah böyle buyuruyor.

Sen başını yiğitçe örterek gerçek kişiliğini ortaya koydun... başörtünü
inancınla bütünleştirdin... Onu kimliğinin bir parçası haline getirdin ve
böylece dünya aleme "Ben müslümanım" diye haykırdın... Başını örtmeni
emreden Allah'a yemin ederim, sen bu yiğit duruşunla her zaman şanlı ve
galipsin... Seni mağlup edecek adam daha anasından doğmadı...

Senin başın dumanlı dağlardan daha yüce... Başörtün bulutlardan daha
güzel... Cennette Allah, ayın on dördü gibi ayan beyan görüldüğü zaman,
eminim o gün sen, Kâinatın Rabbini, daha yakından göreceksin o yücelerdeki
başınla...

Seni ezmek isteyene ezilme!.. Allah'ın sana doğduğun gün verdiği hakkı söke
söke almaya çalış!... Bu gün vermezlerse yarın verecekler.

Yorulduğuna, yıprandığına üzülme... Dünya didinme ahiret dinlenme yeri...
Rabbine kavuşuncaya kadar mü'mine rahat yok... Rahat cennette, o ebedi
yurdumuzda... Dünya denen şu ağacın altında biraz nefeslenip yeniden yola
koyulacağımızı aklından çıkarma...

Ayağımıza batan dikenler bizi yıldırmasın... Belli ki cennet yakınımızda...
Çünkü cennet dikenlerle çevrilidir... yorgunluk, sürekli hastalık, tasa,
keder, sıkıntı ve gam, hatta ayağa batan dikene varıncaya kadar başa gelen
her şey müslümanın hatalarının bağışlanmasına vesiledir... Allah hayrını
dilediği kişiye sıkıntı verir... Biraz korku, biraz açlıkla imtihan bizim
kaderimizde var...

Çetin bir imtihandasın, dayan... Seni zor yıldırmasın... Elbette her
güçlükle birlikte bir kolaylık vardır... Şüphesiz her güçlükle birlikte bir
kolaylık... Ve Allah sabredenlerle beraberdir...

Kainatın Efendisi şu dünyada rahat yüzü görmedi... Öz yurdunda, müslüman
kimliğiyle yaşayamadı... Zalimler bastırdıkça o dayandı... Her şeye Allah
için katlandı... Ama davasından taviz vermedi... İyice tıkandığı zaman,
yurdunu terk edip hicret etti... Boynu bükük, gönlü kırık, boğazında
hıçkırık gurbet ele gitti... Çünkü Allah'ın arz-ı genişti... Gittiği yere
İslam'ın ışığın götürdü... İnsanlar bilmediklerini öğretti... Gerçek
varlığı, gerçek hayatı, gerçek mü'mini... Ve bir gün yurduna zaferle
girdi... Onu öldürmek isteyenler ondan aman dilediler... Zulmün süngüsü
düştü, cihanın tarihi değişti... Gerekirse sen de git... Mekke devrini
yaşayan topraklara Medine'yi getir... Sabrın meyvelerini devşir... Sen
varsın Allah var, dünya var, ahiret var... Bunlar inkarı mümkün olmayan
gerçekler...Sen ebediyetin kokusunu almış bir bahtiyarsın... Gönüllere
cennetin kokusunu sen taşıyacaksın...

Her şeyi diplomadan ibaret sanma.. Ashab-ı Kirâmın diploması yoktu...
Tâbiînin diploması yoktu... daha sonra gelen İslam büyüklerinin de diploması
yoktu... Ama dünyanın bir ucundan diğer ucuna İslâmı onlar götürdüler... Bir
an bile susmadan kainatı çınlatan ezanı gök kubbeye onlar perçinlediler...
Bir gün medreseler açılıp da diplomalı tahsil başlayınca, büyüklerimiz çok
üzüldüler; artık ilmin sonu geldi dediler... İlmin sonu gelmedi, yine devam
etti ama, Onlar sırf Allah rızası için okuyup okutmanın daha bereketli
olacağına inancından vazgeçmediler... Büyüklerimizin aydınlık yolundan
ayrılma... Elinden diplomayı alanlar ağzını da bağlayamazlar ya...

İşte sen o büyüklerin izinden gideceksin... Sen peygamber yurdunu ev ev
dolaşarak aydınlatan sahâbî analarımız gibi, ev ev dolaşarak yurdunu
aydınlatacaksın... Peygamberimizi, kendine örnek alacak, onun ahlakını
özümseyeceksin... Yüzünden eksilmeyen tebessümünle; insanları hoş görüp
bağışlama merhametinle; gösterişe pirim vermeyen sadece yaşayışın ve eşsiz
tevazuunla; müslüman hanıma en çok yakışan o zarif nezaketinle; herkesi
imrendiren iffetinle; özü, sözü doğru güvenilir şahsiyetinle; elinde olanı
başkasıyla paylaşmaktan zevk alan cömertliğinle; tabansızlara pabuç
bırakmayan cesaretinle; haksızlığa haddini bildiren asil öfkenle; Allah için
gözyaşı dökmeyi ihmal etmeyen duygulu halin, ibadet ve tâatinle; özellikle
de dilinden düşürmediğin dua ve zikirlerinle gittiğin yere Peygamber kokusu
götüreceksin... Seni görenler Peygamber'i görmüş gibi sevinecekler; evimize
Peygamber nefesi geldi diye bayram edecekler... Başındaki o aziz örtüye
"siyâsal simge" diye seni mektebi kapısında işkenceye tâbi tutanlar yapmasa
bile, onların çocukları utanıp senden af dileyecekler...

Sen ağlama yavrum, senin işin çook... Sen torunlarımı büyüteceksin...
"Bismillâh" diyerek emzireceksin onları, zemzem kadar temiz, ak sütünle...
Konuşmaya başlarken kelime-i tevhidi öğreteceksin onlara... "La ilâhe
illallah" diye diye büyüyecekler... Dillerine, gönüllerine, beyinlerine
Allah kelâmını nakşedeceksin, silinmemecesine O nur topu yavrular,
"Bismillâh" diyerek dikecek kelime-i tevhid fidanını dikecek bütün
gönüllere... Aşkla sabırla teenni ile... Usanmadan, bıkmadan, yılmadan...
İşte o zaman güzel yurdum bir cennet olacak. Orada hiç kimse
horlanmayacak... İnansa da inanmasa da...
Gözyaşını boşuna harcama... Ağlamasını bilmeyen elbette bizden değildir.
Daha iyi kulluk edemedim diye ağla... Allah için gözyaşı dök...
Resûlullah'ın karasevdalısı ol... Seccaden kurumasın kızım.
 

Nurgül

New member
Katılım
15 Eyl 2006
Mesajlar
164
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Germany
Allah razi olsun Gül bacim. Allah korusun...Hadi Yurtdislarinda insan az cok anliyor neden basörtüsü altina dar pantolon giydiklerini..örnek yok gavur memleketi...dersin hadi neyse..ama Türkiye gibi bir yerde benim aklim almiyor... Kizlar sirf Tesstür-giyimler daha shik oldugu icin örtünüyorlar...maksatlari farkli... nice Basörtülü Allah muhafaza "Kiz"lar var... bizim burda bir Arap okulu vardi (kapattilar orayi...feci halde cirkin seyler yasanmis) ordaki Kizlari görüp dersiniz tam tessetüre uygun...AMA iste neler duyulmadiki ne pislik varsa yapmislar......daha birsey demiycem anlamissinizdir ne demek istedigimi....Estagfirullah...Ve bu Heryerde var... Temel yok!! Zamanimiz kötü zaman her yer Fitne Fessad dolu...Nefis olmus Tosun gibi besle besle dur isin yoksa... Aileler Kizlarin basörtü takmalariyla ´vazifelerinin bittigini saniyorlar....halbuki en önem vermeleri gereken Kiz egitimi. Islami ögretmeden nedenlerini anlatmadan Imani güclendirmeden Basörtüsü takiyorlar kizlara cogu da ne yapiyor? Allah korusun...birde ne kadar sikarsan bir Kizi o tam tersi yasak olan seylere daha meyyal oluyor....Allah korusun ben bunu gördüm. Cok titiz bir Aileden nice sapmis Kizlar gördüm...Egitim bunun basi egitim... Bilmeden tam Islami yasamadan Kizlarimiz basörtüsünü cikarmadan( hani Ailenin dili olmamasi icin) ´günah isliyor..ve bu kimin adini batiriyor? BIZIM.... Artik Erkekler bütün Basörtülülerin böyle oldugunu düsünüyor... Bir Arkadasim anlatiyor: Okul cikisi carsiya gitmis bir iki eksigini almak icin....yanindan iki Erkek gecmis önüne obür yanindanda iki basörtülü kiz gecmis erkeklerin yanindan gecip giderken "Ah merhaba hihihi" Erkekler"ha merhaba" (belliki okuldan tanisiyorlar) bir iki konusmuslar gecerken hhihilerle hahalarla kivirarak..onlar gectikten sonra arkadasim Erkeklerin dediklerine kulak misafiri olmus: "görüyonmu lan resmen bize sulaniyorlar igrencler varya..birde basörtüsü takiyorlar peh" falan diyince Arkadasim "Oh oldu!" demis kendi kendine bana anlatiyor bu olayi...ben sasip kaliyorum....saniyorlar basörtüsü olsun olmasin "herkes" gibi olabiliriz...ama Basörtüsü bir emanet bir gururdur ona hiyanet yapamayiz onun adini batiramayiz basörtülüysen hareketlerine daha fazla dikkat etmen lazim... hepimiz..!!!
 
Üst Alt