Bâtın ehli Bâtın İlmi Bâtınî - Bâtıniyye
Bâtınla bâtılı fark etmez Zahir ehli bâtını anlamaz
Arapça bir söz olan «bâtın», iç, öz anlamına gelir ve dış anlamına gelen «zahir» sözünün karşılığıdır, zıddıdır; aynı zamanda her iki söz def yâni «Bâtın» ve «Zahir» sözleri «Hadîd» 3. ayet-i kerimesinde, Esmâ-i Hüsnâdan, yâni Ailahu teâlânın güzel adlarından olarak geçer; Allah, eserleri, kudreti ve sun'uyla, yaratışı ve tasarrufuyla «Zahir» dır; fakat zâtıyla «Bâtın» dır. Ayrıca Kur'ân'ın zahiri, yâni herkesin anladığı bir anlamı olduğu gfbi bilenlere, duyanlara göre bu anlamın içyüzü, herkesin anlayamiyacağı bir özü, daha derin anlamı ve anlamları da vardır. Netekim şer'î hükümlerin vaz'ında hikmetler bulunduğu gibi, meselâ namazın edâşındaki zevk, huzû' ve huşû'da adamına göre ayrı - ayrıdır. Şeriatın içyüzü olduğunu kabul eden tasavvuf ehli, kendilerini «Bâtın ehli» sayarlar; okuyup bellemekle değil de öz doğruluğu ve Tanrı'ya teslim oluş sonucu olarak gönle doğan bilgiye de «Bâtın bilgisi» derler. Bâtın bilgisi, metodu, müderrisi, medresesi olan bir bîlgi değildir. Bu bakımdan bu bilgi, gizli bir bilgi olduğu gibi ehli de gizlidir.
Kendilerine «Bâtınî - Bâtına mensup», mezheplerine «Bâtıniyye - Bâtına mensup olanların yolu» diyen taifeye gelince :
Bunlar, Kur'ân'ın bâtını vardır, bâtınını bilenden zahiri sorulmaz. Hükümlerin hepsi de âlemin düzenini sağlamak içindir; olgun kişi, bunlarla kayıtlanmaz derler. Bâtın ilmine metotlar tesbit ederler; bütün ibâdetler zahir ehli içindir; bizlerse cennet ehliyiz, cennetteyiz, bunlardan kurtulmuşuz derler. Sûfîlerin, Bâtınîliğe meyletmeyenleri, bunları kabul etmez, Müslüman saymaz. Bu çeşit inanç ve kanaat besleyenler, bilmeden bilirlik satıp lâf edenler hakkında «Bâtınla batılı farketmez» denir (Sümüklü tasavvuf maddesine de bak). «Zahir ehli bâtını anlamaz» sözüyse kaba sofular hakkında söylene-gelmiştir.
Bâtın Kılıcı - Bâtın Oku
Görünmeyen, umulmayan yerden gelen bir dert, bir musîbet dolayısiyle söylenir. Meselâ zulmeden biri, umulmadık, beklenmedik bir derde uğrayınca, «Erenlerin bâtın kılıcına uğradı», «Bâtın okuna geldi» denir
Bâtınla bâtılı fark etmez Zahir ehli bâtını anlamaz
Arapça bir söz olan «bâtın», iç, öz anlamına gelir ve dış anlamına gelen «zahir» sözünün karşılığıdır, zıddıdır; aynı zamanda her iki söz def yâni «Bâtın» ve «Zahir» sözleri «Hadîd» 3. ayet-i kerimesinde, Esmâ-i Hüsnâdan, yâni Ailahu teâlânın güzel adlarından olarak geçer; Allah, eserleri, kudreti ve sun'uyla, yaratışı ve tasarrufuyla «Zahir» dır; fakat zâtıyla «Bâtın» dır. Ayrıca Kur'ân'ın zahiri, yâni herkesin anladığı bir anlamı olduğu gfbi bilenlere, duyanlara göre bu anlamın içyüzü, herkesin anlayamiyacağı bir özü, daha derin anlamı ve anlamları da vardır. Netekim şer'î hükümlerin vaz'ında hikmetler bulunduğu gibi, meselâ namazın edâşındaki zevk, huzû' ve huşû'da adamına göre ayrı - ayrıdır. Şeriatın içyüzü olduğunu kabul eden tasavvuf ehli, kendilerini «Bâtın ehli» sayarlar; okuyup bellemekle değil de öz doğruluğu ve Tanrı'ya teslim oluş sonucu olarak gönle doğan bilgiye de «Bâtın bilgisi» derler. Bâtın bilgisi, metodu, müderrisi, medresesi olan bir bîlgi değildir. Bu bakımdan bu bilgi, gizli bir bilgi olduğu gibi ehli de gizlidir.
Kendilerine «Bâtınî - Bâtına mensup», mezheplerine «Bâtıniyye - Bâtına mensup olanların yolu» diyen taifeye gelince :
Bunlar, Kur'ân'ın bâtını vardır, bâtınını bilenden zahiri sorulmaz. Hükümlerin hepsi de âlemin düzenini sağlamak içindir; olgun kişi, bunlarla kayıtlanmaz derler. Bâtın ilmine metotlar tesbit ederler; bütün ibâdetler zahir ehli içindir; bizlerse cennet ehliyiz, cennetteyiz, bunlardan kurtulmuşuz derler. Sûfîlerin, Bâtınîliğe meyletmeyenleri, bunları kabul etmez, Müslüman saymaz. Bu çeşit inanç ve kanaat besleyenler, bilmeden bilirlik satıp lâf edenler hakkında «Bâtınla batılı farketmez» denir (Sümüklü tasavvuf maddesine de bak). «Zahir ehli bâtını anlamaz» sözüyse kaba sofular hakkında söylene-gelmiştir.
Bâtın Kılıcı - Bâtın Oku
Görünmeyen, umulmayan yerden gelen bir dert, bir musîbet dolayısiyle söylenir. Meselâ zulmeden biri, umulmadık, beklenmedik bir derde uğrayınca, «Erenlerin bâtın kılıcına uğradı», «Bâtın okuna geldi» denir