Karababa
Member
- Katılım
- 22 Şub 2005
- Mesajlar
- 661
- Tepkime puanı
- 10
- Puanları
- 18
- Konum
- Bursa
- Web sitesi
- mantolamabursa.tk
Bir üniversite profesörü öğrencilerine su soruyu sorar; "Var olan
herşeyi Tanrı mı yarattı?"
Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar: "Evet herşeyi Tanrı
yarattı!"
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine: "Evet efendim!" diye
yanıtlar.
Profesör devam eder; "Eğer herşeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var
olduğuna
göre şeytanı da Tanrı yaratmış olur ve çalışmalarımızda
uyguladığımız 'Kesinleştirme' ilkesine göre de Tanrı şeytandır.
Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur.
Profesör ise öğrencilerine bir kez daha Tanrı'nın içindeki kaderin bir
efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur. Bu arada başka bir
öğrenci ayağa kalkar ve:
- Bir soru sorabilir miyim hocam? der. Profesör sorabileceğini
söyler. Öğrenci ayağa kalkar ve: "Soğuk var mıdır?" diye sorar.
Profesör; "Nasıl bir soru bu böyle, tabiiki vardır!" diye
yanıtlar. "Sen hiç
soğuktan üşümedin mi?" der.
Öğrenci; "Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur. Yaşamda,
gerçekte biz
soğuğu sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o
enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler.
Örneğin, Mutlak
soğukluk ( sıfır derece) (- 273 C. / - 460 F) sıcaklığın kesin
yokluğudur (hic olmadığı seviyedir). Tüm maddelerin bu seviyede tepkime
verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnizca sıcaklığın
yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir
sözcüktür!"
der ve devam eder...
- Hocam, karanlık var mıdır?
Profesör; - "Tabiiki vardır!"
Öğrenci yanıtlar; - "Korkarım yine yanılıyorsunuz hocam!" der,
"Çünkü karanlık da yoktur!" Yaşamda / gerçekte karanlık ışığın yokluğudur.
Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız / inceleyemeyiz.
Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve
renklerin
çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı
ölçemeyiz.
Bir basit ışık ışını karanlık bir mekanı aydınlatarak karanlığı
kırmış olur,
yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekanın / uzayın ne
kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını
ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından , ışığın
olmadığı yer / mekan için kullanılan bir sözcüktür.
Son olarak öğrenci profesöre yine sorar;
- Hocam şeytan var mıdır? Bu kez profesor pek emin olamamakla
birlikte yanıtlar;
- Tabiiki, açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde onu
görürüz. Şeytan
kötülük bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insan
dışılığının
örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır.
Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şeyde değildir!" der.
Öğrenci devam eder;
- "Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur."
"Şeytan basit olarak Tanrı'nın yokluğudur. O aynen karanlık ve
soğuk ta olduğu gibi insanın tanrının yokluğunu tarif etmek üzere
yarattığı bir kelimeden ibarettir. Tanrı şeytanı yaratmadı. Şeytan /
kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı zaman
deneyimlediklerinin bir sonucudur. O aynen sıcaklığın olmadığı yere gelen
soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir."
Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı
Albert Einstein'dır
herşeyi Tanrı mı yarattı?"
Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar: "Evet herşeyi Tanrı
yarattı!"
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine: "Evet efendim!" diye
yanıtlar.
Profesör devam eder; "Eğer herşeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var
olduğuna
göre şeytanı da Tanrı yaratmış olur ve çalışmalarımızda
uyguladığımız 'Kesinleştirme' ilkesine göre de Tanrı şeytandır.
Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur.
Profesör ise öğrencilerine bir kez daha Tanrı'nın içindeki kaderin bir
efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur. Bu arada başka bir
öğrenci ayağa kalkar ve:
- Bir soru sorabilir miyim hocam? der. Profesör sorabileceğini
söyler. Öğrenci ayağa kalkar ve: "Soğuk var mıdır?" diye sorar.
Profesör; "Nasıl bir soru bu böyle, tabiiki vardır!" diye
yanıtlar. "Sen hiç
soğuktan üşümedin mi?" der.
Öğrenci; "Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur. Yaşamda,
gerçekte biz
soğuğu sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o
enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler.
Örneğin, Mutlak
soğukluk ( sıfır derece) (- 273 C. / - 460 F) sıcaklığın kesin
yokluğudur (hic olmadığı seviyedir). Tüm maddelerin bu seviyede tepkime
verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur, o yalnizca sıcaklığın
yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir
sözcüktür!"
der ve devam eder...
- Hocam, karanlık var mıdır?
Profesör; - "Tabiiki vardır!"
Öğrenci yanıtlar; - "Korkarım yine yanılıyorsunuz hocam!" der,
"Çünkü karanlık da yoktur!" Yaşamda / gerçekte karanlık ışığın yokluğudur.
Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız / inceleyemeyiz.
Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve
renklerin
çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı
ölçemeyiz.
Bir basit ışık ışını karanlık bir mekanı aydınlatarak karanlığı
kırmış olur,
yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekanın / uzayın ne
kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını
ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından , ışığın
olmadığı yer / mekan için kullanılan bir sözcüktür.
Son olarak öğrenci profesöre yine sorar;
- Hocam şeytan var mıdır? Bu kez profesor pek emin olamamakla
birlikte yanıtlar;
- Tabiiki, açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde onu
görürüz. Şeytan
kötülük bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insan
dışılığının
örneğidir. O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır.
Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şeyde değildir!" der.
Öğrenci devam eder;
- "Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur."
"Şeytan basit olarak Tanrı'nın yokluğudur. O aynen karanlık ve
soğuk ta olduğu gibi insanın tanrının yokluğunu tarif etmek üzere
yarattığı bir kelimeden ibarettir. Tanrı şeytanı yaratmadı. Şeytan /
kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı zaman
deneyimlediklerinin bir sonucudur. O aynen sıcaklığın olmadığı yere gelen
soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir."
Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı
Albert Einstein'dır