Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bakara 78 ve 79. ayetlerin bizlere anlatmak istedikleri.

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Yüceler Yücesi Rabbim Kur’an da bizlere verdiği örneklerle hayatımıza güneş gibi ışık tutmakta ve yol göstermektedir, yeter ki onu anlayarak okuyalım ve aklımızı birazcık kullanalım yeter. Bugün sizlere iki ayeti Kurandan hatırlatmak istiyor ve üzerinde birlikte düşünmeye davet ediyorum. Yaratan Kur’anda verdiğim her örnekte bir hikmet ve dersler olduğunu hiçbirisinin boşuna söylenmiş sözler olmadığını anlatır. Her devirde insanların başına gelen olayları örnek verir ve bizlerinde bu olaylardan kendi yaşadığımız dönemler için dersler çıkarmamızı ister. Şimdi sizlerle paylaşmak istediğim şu iki ayeti lütfen çok iyi okuyun ve günümüz İslam âleminin içinde bulunduğu durum ile karşılaştırınız. Bakara 78. Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler. Bakara 79 Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden. Yukarıdaki ayetleri okuduğunuzda sanırım çok şeyler geldi aklınıza. Hemen ilk ayete bakalım acaba ne demek istiyor. Bir kısım insan vardır kitaptan habersiz bu gurubun nasıl iman ettiğini Rabbim kızarak anlatıyor adeta. Gönderilen kutsal kitaplara danışmadan onlardan uzak, ona müracaat etmeden başkalarından öğrendiği yalan yanlış bilgilerdir onlar diyor ve rivayetlere yani kulaktan dolma şeylere inanırlar diyerek, yanlış yolda olduklarını anlatıyor bizlere. Bakın ayetin sonunda, onlar sadece zannederler yani sanıya iman ederler diyor, Allah bizleri böyle durumlardan korusun. Bugün belki elimizde Kur’an var, ama onda her şey yoktur o özet bilgidir, sizler Kur’anı anlayamazsınız, onu veli insanlar anlar dediklerinde, Kur’ana müracaat etmeyip beşerin asılsız, delilsiz kitaplarına uyarak aynı şeyi yapmıyor muyuz? Peki, bizler günümüzde bu ayetlere gözlerimizi kapadığımızın farkında mıyız? Kur’anı anlayarak okumayan toplumların sonunu, ayet o kadar güzel anlatıyor ki, söyleyecek bir şey bulamıyorum. Bizlere İslam ı öğrettiğini söyleyenler neler söylüyorlar hatırlayınız? Hangi kitaplara yönlendirdiler bizleri Kur’ana mı? Kur’anda her şey yoktur o özet bilgidir, Kur’anı her kez anlayamaz, onu veli kişiler anlar diyerek, birde sakın Arapça dışında kendi dilinden Kur’anı okuma günaha girersiniz, sevap kazanmak istiyorsanız anlamasanız da Arapçasından okuyun, Allah size sevap yazar demediler mi? Tüm bunları söyleyenler ve İslam ı Allahın dini olmaktan çıkaranlar, huzuru mahşerde hesap vereceklerdir. Şimdide Bakara 79. ayeti hatırlayalım, acaba Rabbin burada bizlerin ibret almasını istediği konu ne olabilir. Ayetten can alıcı noktayı alıntı yapalım. (Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da, sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler.) Sanırım bu tür olaylar yüzyıllardır devam ediyor, çünkü bu sözler günümüzdeki bugün yaşadığımız ve bizlere dayattıkları İslam’ın ta kendisini anlatıyor. Yüce Rabbim bizlerin yöneleceği ve sarılacağı kitabın Kur’an olduğunu söyler birçok ayetinde. Hiçbir velinin ardına düşmeyin, sizin iman adına güvenilecek tek veliniz benim der. Ama birileri yazmış elleriyle, yazmaz olasıcalar, Rabbin sözlerine tamamen ters, hiç bahsetmediği konularda hükümler bile vermişler hiç korkmadan. Peygamberimize iftira da atmışlar peygamber sözüdür diye. Birde söylüyorlar tıpkı ayetteki ikazda olduğu gibi, Rabbin olmayan sözlerini KUR’AN DANDIR, ALLAH KATINDANDIR DİYE. Korku yok taşlaşmış kalplerde, duymuyor kulaklar mühürlü, gözler perdeli. Kur’an ışığından, rehberliğinden nasipsiz bir toplum olmuşuz, birde biz Müslümanlarız diyoruz. Rabbin verdiği bu ayeti ve onlarca ayeti görmezden geliyor uyarsan bile, beşerin sözleri Kur’an ayetlerinin üstüne çıkmış, siz sünnet inkârcısı mısınız diyorlar uyaranlara. Anlatması çok zor kapatmışlar gözlerini, tıkamışlar kulaklarını bunu söyleyenlerin, Kuran inkârcısı olduğunu anlatamıyoruz ne yazık ki kendilerine. Hâlbuki peygamberimiz asla Kur’an dışına çıkmamış, ona iftira attıklarının bile farkında değiller. Söyledikleri sözler bir rivayete göre diye başladığının farkında olmadan, Kur’an ile eş tutar olmuşuz hiç ayrım yapmadan rivayetleri. Hâlbuki Rabbim nasıl uyarmıştı bizleri? (bütün bildikleri birtakım kuruntular, kulaktan dolma şeyler dir, onlar sadece zannediyorlar.) Rabbim Kur’anı ben koruyorum diyor, sormuyorlar mı emin olmayan, bir rivayete göre diye başlayan sözleri kimler koruyor ve Rabbim adına garanti verebiliyor? Elbette kimse veremez, ama ah bunu bir görebilselerdi. Elbette Kur’an dışından da her doğru bilgiye sahip çıkmalı ve yararlanmalıyız, ama dikkat edip Kur’ana uyan sözleri alıp hurafeleri aradan çıkarmalıyız. Bu yolu bizlere peygamberimiz öneriyor, hatırlayınız lütfen peygamberimizin bizlere uyarısını. Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi dese BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.

Dileğim Rabbimden Kur’an gerçeklerini artık görebilelim. Bizlere rehber olsun diye gönderdim dediği kitaba, yaptığımız saygısızlıktan artık vazgeçirsin bizleri inşallah. Allah sorumlu olacağımızı söylediği kitaba karşı, orada her şey yoktur, o özet bilgidir, İslam ı öğrenmek için fıkıh kitaplarına ihtiyaç vardır, bizler Kur’anı anlayamayız, veli insanlar anlar demekten artık inşallah vazgeçeriz. Rabbim velilerin ardına düşmeyin dediği halde, gözlerimizi kapatıp kafamızı kuma gömmeye devam mı edeceğiz? Aklımızı birilerine teslim etmekten, artık vazgeçelim. Rabbin söylediği gibi kendimiz düşünelim, KENDİ İMTİHANIMIZI KENDİMİZ VERELİM, BAŞKASINA HAVALE ETMEYELİM. Dayanılacak, güvenilecek, yardım istenecek VELİ niz yalnız benim diyen, Rahmana kulak verelim. Rabbim yardımcımız olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
 
A

adam

Guest
"Elif Lam Mim Ra. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir" Rad: 1
Ben anlayamadım. Ne anlama geldiğini çözemedim. Oysa Allah "apaçık" diyor. Eminim ki apaçıktır. Fakat ben anlayamadım. Yok mu bir Allah kulu bana bunların ne anlama geldiğini açıklasın. Çok merak ediyorum. Daha hiç kimse açıklama nezaketinde bulunmadı.

Acaba alimler bilir mi ? Bilirler elbette, çünkü Allah bu surenin en sonunda nereden öğreneceğimizi işaret ediyor.
"İnkar edenler, "Sen peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur'an) bilgisi bulunanlar yeter." Rad: 43

Siz bu yazınız ile gerçek alimleri değilde, günümüzde hoca geçinen şarlatanları kasttettiğinizi biliyor ve görüyorum. Çünkü, ayet zaten gerçek alimlerin de var olduğunu bize surenin sonunda açıklıyor ve gösteriyor. Oysa günümüzde böyle alim hoca geçinen, Kur'an'dan bi haber zavallı insanlar çok ve maalesef bir çok insanımız sizin de işaret ettiğiniz gibi bu şarlatanları alim sanarak, bir nevi kendilerine ifrat derecesinde değer verip gözlerinde yücelttikleri gibi, diğer insanlarında yapmasını arzuluyorlar. Allah cümlemize akıl fikir versin.
Tebrik ederim, güzel bir konuya temas etmişsiniz.
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Yazıdaki ana konuyu, gerçekten çok iyi anlamışsınız.

Örnek verdiğiniz elif, lam, mim ile başlayan ve buna benzer bazı ayetler, muhkem ayetler değil, müteşabih konumundaki ayetlerdir. Bunlar dinin ana temellerini, kurallarını anlatan ayetler olmayıp, zamanla ilim adamları tarafından manaları anlaşılacak ayetler sınıfındadır. Yine bu açıklamayı yapanda Kur'andır. Açık anlaşılır olan ayetler ise, muhkem ayetlerdir ki, bu ayetler bizleri bağlayıcı kurallar koyup, sorumlu olduğumuz hükümlerdir.

Saygılarımla Halukgta
 
A

adam

Guest
Saygıdeğer Haluk
bu müteşabih ayetleri anlamak istersek ne yapmalıyız. Malumunuz bir başka konuda da bahsettiğiniz gibi zamanımızda, öyle çok ilmi yönden derin alim bulmak maalesef mümkün değil. Varsa bile benim gibi bir beldede (nahiye) oturan biri için de hemen hemen imkansız gibi. Ne tür şeyler ile bu ihtiyacı gidermek mümkün. Ne önerirsiniz ? Faydalanabileceğim bir eser yahut adres, tavsiye edebileceğiniz imkan nisbetinde bir kaynak, mümkün ise belirtirseniz gerçekten sevinirim. faydalı gördüğünüz bir kaynağı önermenizi bekliyorum.

Saygılarımla.
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Değerli din kardeşim. Allah müteşabih ayetlerin nasıl ayetler olduğunundan bahsederken, bunların anlamlarını bir ben bilirim, birde ilim tahsil etmişler diye açıklama yapar. Bunlar dinin kurallarını koyduğu, bizlerin uymamız gereken ayetler değildir. Eğer öyle olsaydı bunlarda açık ve anlaşılır olurdu. Çünkü muhkem ayetlerden bahsederken, bunların dinin anası, temeli olduğunu ve açık anlaşılır olduğunu söyler bizlere. Bizlerin anlamadığı bir ayetten, Rahman hiç hesap sorar mı?


Örneğin gökyüzünü sizi korumak için bir tabaka yaptık der ayetinde. Fakat bu bilginin ne anlama geldiği ozon tabakası olduğu, yeni anlaşıldı. Güneşten, aydan takvimden bahseden ayetlerin esas anlamıyla ne demek istediğini, ilim adamların buluşlarından daha iyi anlıyoruz.


Tatlı suyla tuzlu suyu bir araya getiririz ama karıştırmayız ayetini yüzlerce yıl, farklı anlamışlardır İslam alemi. Gerçekten Allah okyanustaki tatlı suyla, tuzlu suyu yan yana getirip, karışmadığını deniz bilimciler buldu. Fire-un dan bahsederken etini kemiğini ibret olsun diye koruyacağız diyen Rabbim in ayetini, Mısır da Nil nehrinin altında bulunan fire-un bu ayetin anlaşılmasına neden olmuştur.


Yukarıdaki örnek verdiklerim ve Kur'anda geçen daha farklı konular, kelimeler harfler, zamanla anlamları bulunacak açıklanacak konulardır. Üzerinde 19 vardır ayeti dahi, daha net anlaşılamamış her kafadan farklı anlamlar verilmiştir. Allah bu ayetler konusunda açıklama yaparken, bunların ortaya çıkmasıyla, iman edenlerin imanlarının artacağı, iman etmeyenlerin ise, Allah burada ne demek istiyor acaba diyerek nazlanıp, anlamak istemeyeceğini söyler bizlere.


Bu ayetlerin bir kısmı zaten ilim adamlarının buluşları ile ortaya çıkmıştır, elbette daha çok bulunacak, ortaya çıkacak Rabbin güzellikleri vardır. Bunları şurada yada burada bulabilirsiniz diyemem, kaynak gösteremem. Bunları değişik kaynaklardan araştırabilirsiniz.


Bu konuda çok dikkatli olmalıyız, çünkü bazı tarikat ve cemaatlerde Kur'anda şuanda anlaşılmayan müteşabih konumunda ki ayetlere, öyle anlamlar veriliyor ki, Kur'anın diğer ayetleriyle çelişkiye düşüyor. Onun için bizlere çok dikkatli olmak düşüyor. Onun içindir ki bizler önce Kur'anı anlayarak, bir öğrenci gibi tüm ayetler üzerinde bağlantı kurarak düşünerek, iyi bir öğrenci olmalıyız. Daha sonrada tam anlayamadığımız konularda, güvendiğimiz kişi yada kitaplardan yardım almalıyız.


Çok önemli bir konu var, bu çalışmaları yaparken. Ne yazık ki Kur'anın mealini yazanların bir kısmı, Allah ın kelimelerine farklı anlamlar vererek, Kur'anda asla geçmeyen bazı hükümlere delil yaratma çabasına girmişlerdir. Bunlarda toplumu korkutmakta ve tedirgin etmektedir. Bunu yapanları Rabbim elbette asla affetmeyeceğini de söylüyor zaten.

Bizlere düşen farklı anlamlar verilen kelimelerin anlamlarını, Kur'anın içinde diğer ayetlerden araştırmalı ve verilen anlamlara delil aramalıyız. Çünkü Allah ayetlerini Kur'an içinde çok detaylı anlatmış ve örnekler vermiştir. Yani Kur'an kendisini anlatmaktadır, işte bunun farkına vardığınız andan itibaren, tüm gerçekleri görecek ve anlayacaksınız.

Rahmanın birçok kez ayetlerinde tekrarladığı bir konu vardır ki, bizlere yol göstermelidir diye düşünüyorum. Bakın Allah ayetleri için ne diyor.



Kehf 54:Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.


İsra 89:Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.


Demek ki Allah bir konudan bahsettiği ayetini, diğer ayetlerde de bahsederek, garantiye alıyor ki, kulları yanlış anlamasın, aldatılmasın. İşte bizlerinde yapması gereken, buna dikkat etmek olmalıdır. Çünkü hepimiz kendi imtihanımızı yaşıyoruz. Bizler imtihanımızı başkasına havale edersek, sonucunun ne olacağını bilemeyiz.

Örneğin benim yazdığım yazıları, yada herhangi birisinin yazılarını düşüncelerini, fikirlerini okuduktan sonra, eğer Kur'anın ne anlattığını, bahsettiğini bilmiyorsanız, etki altında kalabilir yanılabilirsiniz. Okuduğunuz yazının sahibinin niyetini amacını bilemezsiniz. Onun içindir ki din ve iman adına güvenilecek veli yalnız benim diyen Rabbim in rehberine çok iyi çalışmalıyız. Çalışmayanlar hazıra konmak isteyenler, sonucuna da katlanacaklardır.


İnşallah faydalı olabilmişimdir
Saygılarımla Halukgta
 
A

adam

Guest
Allah müteşabih ayetlerin nasıl ayetler olduğunundan bahsederken, bunların anlamlarını bir ben bilirim, birde ilim tahsil etmişler diye açıklama yapar. Bunlar dinin kurallarını koyduğu, bizlerin uymamız gereken ayetler değildir.

Saygıdeğer büyüğüm, benden yaşça ve ilim hesabı ile büyüksünüz, saygımızı samimi bulun.

Bize fayda sağlaması niyeti ile yukarıda emek harcayarak bizim için uğraş verip yazdığınız makale için teşekkür ederim. Geneli zaten kabul ettiğim bilgilerdir. Fakat şu yukarıda size ait olan sözünüze de itiraz ediyorum. Nedenine gelince hemen açıklamak isterim.

Elbette, Kur'an da hem muhkem hem de müteşabih ayetler mevcuttur. Muhkemler zaten uyulması gereken emir ve yasaklar bölümleridir. Ve fakat; müteşabihler de itikad ölçüleri için gerekli ayetlerdir. Ve daha da önemlisi ki, ben ce en önemli olanı: bütün ayetler hem muhkemdir ve hem de müteşabihtir. Hem kafire hitap eder, hem de aynı zamanda müğmine ihtar eder. Haddi zatında Kur'an bir nevi gürül gürül akan kocaman bir nehirdir. Fakat bu nehir öyle bir nehirdir ki; tek yönü ile bilinemez. Belki her yönü ile bilinmesi elzem bir Kitab'dır. Her yönü ile bilinmesi derken de, O (Kur'an), anlam bakımından bütün ayetlerine vakıf olmak ile tamamen anlaşıldı hükmüne getirilemez. Çünkü her bir ayet tam anlaşıldı derken, bir başka anlam, arkasından daha başka bir anlam ve sonrasında daha başka bir anlam...devam eder gider. Sınırı yoktur, nasıl olsun Rabbimizin kelamıdır. Kur'an'a sınır koymayı düşünmek, sınırlamaya çalışmak, Rabbimizin kelamına sınır koymak ile aynı anlama girer.

Kur'an bütün ciheti ile bize anlam yönünden gelirken, biz idrakimizin sınırları kadarına vakıf olabiliriz. Haddi zatında da sınır bizler için geçerlidir. Çünkü, ayet zahiri bir anlama dönük sanılırken, diğer taraftan maneviyata da hitap eder. Maneviyat ile yeterli görünürken, aynı zamanda avama hitap eder, tam avamla sınırlamaya çalışırken havası düşündüren yönü belirir. Kafire hitap ettiği düşünülürken aynı zamanda müğmine müjdeler sunar. Alime söylendiği sanılırken cahili düşündürür, cahile söylerken alime dokundurur, geçmişten bahsederken geleceği gösterir, bugünü tasvir ettiği zann edilirken yarını müşahede ettirir, en sade ve basit görünenden en yüksek hakikatlere çıkarır, müğmine gaybı anlatırken kafire gözü önündeki gerçeği dahi göremez hale getirir, velhasıl bütün bunlar olurken; hale, makama, mekana, zamana, konuya göre en uygun ve en anlamlı kelimeler ile ifade eder. Bakın kaç yön, kaç cihet saydık. Bunlar bizim bildiğimiz yön ve cihetler. Oysa, Kur'an kelamına yön ve cihet sınırı da konulamaz. Anlam sınırı zaten konulamaz. Ayetlerin her biri; kişiseldir aynı zamanda toplumsaldır. Her biri; hakikattir - mecazdır, sarihi, kinayesi, zahiri, nassı, müfessiri, muhkemi, hafisi, müşkili, mücmeli, müteşabihi, ibaresi, işareti, delaleti, iktizası, mütebakati, tazammunu, iltizamı, gibi bir çok yönü ile ayrı ayrı manaları bir yer toplayıp anlatıverir.Sonra bunları, bir başka ayette tafsil eder, açıklığa da kavuşturur. Anlayamadığım dediğiniz bir ayeti, belki 80 ayet sonrasında şimşek gibi beyninizde çakarak, sanki bir uyarıcı varmışcasına bir nur halinde kendini gösteriverir.

Ayrıca, bunları halen anlayamayanların, anlayanlar tarafından anlatılması da emir olarak Kur'an da buyurlmuştur. Emirdir yani. Bu neden ile ilk tefsir üstelik arapça dilinde yapılmıştır. Ve biraz daha ileri giderek şunu söylemek isterim ki; ilk müfessir Hazreti Muhammed'dir (a.s.). Ayet ayet inen ilk surelerde bizzat yaşamış, anlatmış ve hatta uygulamalı olarak da göstermiştir. "Ey örtünen kalk ve uyar" derken, kalk emri aslında bir yöne değil bir çok ama bir çok kalkmaları veya oturmaları işaret eder. Bizler bunu böyle anlamalı ve böylşe yorumlamalıyız. Eğer anlam sıkıntısı çekiyorsak, o takdirde alim gördüğümüz insanların bunu bizlere anlamlandırmasını emir (dikkat edin emir diyorum) etmeliyiz. Rica değil, minnet değil, arz değil, bizzat emir etmeliyiz. Ey alim; bana Allah'ın bu ayetini eğer anlıyorsan açıkla ki, ben de o anlam ile amel edeyim demeliyiz. Ve bunu isterken en doğal hakkımızcasına, o alim kişi bizim sahib olduğumuz özmalımız gibi kabul ederek söylemeliyiz. Elbette alimliğinden dolayı saygıda kusur da etmemeliyiz, ama gereksiz ifrattan da çıkarak bunu yapmalıyız. Neden ? Çünkü, alimler bildiklerini saklamayacakları konusunda Rabbimize söz vermişlerdir. O neden ile, elbette anlayamayağımız ayetlşer önümüze gelecektir, gelmiştir de. Bize düşen, bu ilime vakıf olan kişiyi bulup bunu bize açıklamasını istemektir. Arapçayı çok iyi bilenler dahi, buna muhtaçtır. Hadisi şerif ile de sabittir ki, Peygamberimiz (a.s.) kendi ashabına bunları anlatırken ashabına her zaman dikkatli dinlemelerini, şuan orada bulunmayanlara da anlatılmasını ve bnelki o an orada bulunmayanın bulunan göre daha keskin bir kavrayış ile daha güzel anlayabileceği yönünde ikazlarını her zaman okumaktayız.

Bu neden ile; kişi, bilmediği veya anlamına eremediği ve hele hele özellikle dini konulardaki müşkülatını alim, arif gibi bilinen kişilerden öğrenmeli, ayetlerin muhkem veya müteşabih olup olmadığına dahi bakmadan, anlatılmak istenen eğer ameli bir yön ise ameli yönünün, itikadi yönü ağır basan bir cihetse o yönünü öğrenmek ile mükelleftir. Mükellef, zorunlu olma halidir. Buna mecburuz bir yerde. Çünkü müslüman, ilk emir ile kendisine bu yönü işaret edilmiş bir kuldur: oku!...

Okuyanlardan ve okutanlardan olmayı, okuduğumuz ve okuttuklarımızdan ibret ve anlam bulup çıkarmamızı Rabbimiz bizlere nasip etsin inşaallah.

Saygılarımla.
 
A

adam

Guest
Yukarıdaki sözlerimizi teyit etmesi için herhangi bir ayeti alıntılamadan yazmış bulundum. Ama sonradan okununca eksik kalmış gibi geldi. Kitabımızdaki bu mübarek ayeti, yazdıklarımıza sağlam kaynak olduğunu düşünerek buraya aktarmayı uygun gördüm.

"Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, 'Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz' diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür." Ali imran:187

Bu mübarek ayet, sizin de yazdıklarınızın bir kısmına sağlam kaynaktır. Ama bir kısmına, çünkü günümüz alimleri; alimler Peygamberlerin varisleridir anlamına ermedikleri için, sizin düşündüğünüzü düşündürttüren türden anlamalara zemin hazırlıyorlar ve sizin gibi ilime aşık insanlar, alimlere olması gereken güvenin artık günümüzde olamayacağı yönünde bir düşünceye girerek, ister istemez alimlere karşı güvensiz bir yaklaşım sergilemek zorunda kalıyor. Bir yönü ile de, adil olmak gerekirse; size hak vermemek mümkün değil zaten.
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Cevap verdiğiniz ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.

Rabbimin doğru yolunu, en az hatayla bulmayı, cümlemize nasip etsin inşallah.
 
Üst Alt