Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Avrupalı Müslüman olmak

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Hasan el Benna'nın torunu Tarık Ramazan, Avrupa Müslümanlığı, İslami ilkeler ve modeller arasındaki ilişki ve dedesinin İslam dünyası üzerindeki etkisi üzerine tartışılmaya değer ilginç şeyler söyledi. Birlikte okuyalım.20-30 yıldır Avrupa'da yaşayan Müslümanlar'ın durumunu ortaya koymaktı amacım. İlk nesil Müslümanlar burada kendilerini yabancı gibi hissettiler. Avrupa'da doğan kuşaklar var şimdi ve onlar kendilerini evlerinde, vatanlarında gibi hissediyorlar. Sorun şu: İslami bakış açısıyla bizim aynı zamanda hem Müslüman, hem Avrupalı olduğumuz kabul edilebilir mi? Bunu anlayabilmek için İslami kaynakları yeniden 0kumak ve temel İslami prensipleri anlamaya çalışmak gerekiyor. Bunu yaparken de Islami ilkelerle herbirimizin kültürünün bir parçası olan hususları karıştırmamalıyız. Bu açıdan bakınca Avrupalı ve Müslüman olmak mümkün.
İtiraz büyük oranda manayı ve ruhu değil metni esas alanlardan geliyor. Ve onlar metni hedefleri yönünden okumayı öneren düşünce ekolüne karşı çıkıyorlar. Onlara Müslüman oldukları için saygı duyuyorum. Ancak onların, beni kendilerinden daha az Müslüman görme hakkı olduğunu düşünmüyorum. Bu eleştirilerin geleceğini bildiğim için kitabın ilk bölümünde temel ilkeleri ve yaklaşımımı ortaya koydum. Temellere en az onlar kadar bağlı olduğumu gösterdim.


Artık herkesçe kabul gören, El Benna' nın İslamcı hareketlerin başlangıç noktası olduğu tezini eleştiriyorum. Hasan el Benna'nın ilk olduğunu söylemek çok kolay, ancak düşüncelerini formüle ettiği dönemde o, bugün çok dikkat edilmeyen farklı bir durumdaydı. Ülkesi Batılı sömürge güçlerinin elindeydi. Bu perspektif içinden konuşuyordu ve buna rağmen Batı'dan iyi olan herşeyin alınmasını istiyordu. 2 binden fazla okul açmıştı. Pedagoji konusunu tartışırken, öğretmenlere Batı okullarından metodolojilerini almasını istiyordu. Çünkü onlar eğitim konusunda daha ilerideydi. Yöntemlerin alınmasını ve İslami prensiplere adapte edilm$sini öneı:iyordu. Bu düşünce biçimi, bugün eksik. Birçok Islami hareket ve İslamcı, bugün kapalı bir İslami model kurmak ve Batılı olan herşeye karşı çıkmak gerektiğini düşünüyorlar. Birşey Batılı değilse, İslamidir gibi sakat bir anlayış doğuyor. Batı kültüründe çok kıymetli şeyler var, bunlar alınabilir. Hikmet, Müslüman'ın yitik malıdır.
Son dönem İslamcılar'ın Hasan el Benna'yı izlemediklerini ya da yanlış anladıklannı mı söylüyorsunuz?

Birçoğu onu anlamıyor. Parlamenter sistemin İslam'ın devlet modeline en yakın görüş olduğunu söylüyordu mesela. O, "Batı'nın sömürgeciliğine karşıyım, Batı'ya değil. Orada bulduğum her iyi şeyi alırım. Çünkü o İslam'ındır" diyordu. Daha sonra bağımsızlık ve ardından gelen devlet baskısı dönemi başladı ve herşey değişti. Daha önce daha iyi Müslüman olmak, Batı'ya daha fazla karşı olmak anlamına geliyordu. Tabii bu değişti. Bu yüzden temellere inmeliyiz. Bazı İslami gruplar birbirlerini doğru yolda olmamakla suçluyorlar. Ben bu konuda gruplararası bir diyaloğun başlatılması ve hangi yolun daha doğru olduğunun tartışılması için diyalog başlatılmasını öneriyorum. Batı kültürünün herşeyine İslam adına karşı çıkmak bence doğru değil. Şayet İslam ilkelerine aykırı değilse niçin karşı çıkılsın. Batı'ya bu gözle baktığımızda birçok İslami değer buluruz. Örneğin hukukun üstünlüğü, vatandaşlık kavramları, eşitlik, gerçek adil seçimler' bu şuradır. Kelimenin kendisi önemli değildir, önemli olan içeriği.
İslami hareketlerin önderlerinin çoğu Batı'daki demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramlann farkındaydı, ama genelde Batı karşıtı bir çizgi izlediler. Mesela El Benna, sekülerizme karşı değil miydi?
Evet karşıydı, ama sekülerizmin spesifik bir eğilim olduğunu ve Hıristiyanlık spesifik ortamında doğduğunu söylüyordu. Bu noktada haklıydı. İslami mantık açısından tartışırken, rasyonaliteyive hukukun üstünlüğünü savunuyordu. Onemli olan ilkeleri anlamaktır, yoksa biçim ve modellerle kafayı karıştırmamak gerekir. Laiklik, Batı tarihinin içinden formüle edilmiş bir anlayıştır. Biz şimdi evrensel değerlerden hareket ederek İslam dünyasının kendi modelini üretmesini isteyebiliriz. Avrupayı gezerseniz, birçok model görürsünüz. Ingiliz modeli, Alman modeli, Fransız modeli hepsi birbirinden farklıdır, çünkü geçmişleri farklıdır. Mesela Türkiye vatandaşlık ve hukukun üstünlüğü gibi değerleri yüceltmek: istiyorsa, kendi tarih ve kültüründen hareket ederek modelini bulmalıdır. Başka bir ülkeden ya da kültürel çevreden alınan bir modelin empoze edilmesi değildir. Batılı uzmanlarla bu şekilde konuştuğunuz zaman, dinlemeye hazır olduklarını görürsünüz. Çünkü ilkelerle modelleri karıştırmamış olduğunuzu görürler. Medine modeline i gidelim. Medine örgütlenmesini bugün kuramazsınız. Değişik ekonomi ve toplum yapısı var. Herşey daha kompleks. Ama Medine modelinin üzerinde kurulduğu ilkeler aynıdır ve onları her zaman uygulayabilirsiniz. Türkiye'ye bugün gidip Fransız toplumunun modelini uygulayabilir misiniz?

Müslüman Kardeşler ile ilişkiniz sürüyor mu? Yoksa sizin fikirlerinizi onlar da kaldıramıyor mu?İlişkilerim elbette sürüyor. Büyük çoğunluğu bana katılıyor, eleştirenler de var, düşüncelerini değiştirenler de.


Türkiye İslam dünyasına göre bu anlamda biraz ileri noktada mı?

Duruma göre değişir. Türkiye'de bazılarının meseleyi anladığı söylenebilir. Ancak çoğunluk için bu söylenemez. Diğer İslam ülkeleriyle karşılaştırıldığında elbette çok kötü değil, ama daha iyi olmalı.
 
Üst Alt