Cömert; menfaati, hiçbir karşılık beklemeden ulaştıran kimsedir.
“Kerem ve cömertlik, sahibinin ayıplarını ve kusurlarını örten bir meziyettir.” İmam Şâfiî
Abdülkâdir Geylânî hazretleri:
“Ben Allah’a gece namaz kılarak, gündüz oruç tutarak vasıl olmuş değilim. Allah’a ancak cömertlikle, tevâzu’ ile ve sadrımın selâmetiyle vâsıl oldum.” buyurmuşlardır.
İkram edeceğimiz kimseler, Allah ve Rasûlü ile onların sevdikleri, kendilerine kıymet verdikleri kimseler olur ise, daha makbul olur. Cenab-ı Hak Peygamber Efendimizin talebeleri olan Ashâb-ı Suffe için meâlen:
“Verin o fakirlere ki, Allah yolunda kapanmışlar, şuraya buraya dolaşmazlar. İstemekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın, halkı bîzar etmezler”, buyurmaktadır. Sûre-i Bakara 273
Peygamberimiz ise, kendisinden, el değirmeni ile un öğütmekten elleri kabardığı için hizmetçi isteyen kızı Hz. Fâtıma’ya: “Kızım, Ashâb-ı Suffe’nin ihtiyaçlarını gideremediğim halde, ben sana nasıl yardımcı bulayım.”, demişti.
BURAYA KADAR ALINTI İDİ.
HELE BİRDE BU ZAMANDA ALLAH`IN İLMİNİ OKUYANLARI SEVMEK ONLARA YARDIMDA BULUNMAK NE MANAYA GELİR. ALLAH C.C. İNDİNDE NE BÜYÜK KIYMETİ VARDIR. TASAVVUR BİLE EDİLEMEZ. KUR`AN İLMİYLE UĞRAŞANLAR, YANİ ASHÂB-I SUFFE SAVAŞIN EN ŞİDDETLİ ZAMANINDA BİLE SAVAŞA GÖNDERİLMEZDİ. ONLAR OLMALI Kİ BU DİN KIYAMETE KADAR DEVAM ETMELİ.
HZ. FATİH`İN MEDRESEDE OKUYAN DİN İLMİ TALEBELERİNİN BASTIĞI YERDEKİ TOPRAKLARI TOPLAMAK İÇİN KENDİ PARASI İLE ADAM TUTTUĞU VE BU TOZLARI TOPLATARAK MEZARINA DÖKTÜRDÜĞÜ DÜŞÜNÜLÜRSE... GERİYE NE DEMEK DÜŞER..
“Kerem ve cömertlik, sahibinin ayıplarını ve kusurlarını örten bir meziyettir.” İmam Şâfiî
Abdülkâdir Geylânî hazretleri:
“Ben Allah’a gece namaz kılarak, gündüz oruç tutarak vasıl olmuş değilim. Allah’a ancak cömertlikle, tevâzu’ ile ve sadrımın selâmetiyle vâsıl oldum.” buyurmuşlardır.
İkram edeceğimiz kimseler, Allah ve Rasûlü ile onların sevdikleri, kendilerine kıymet verdikleri kimseler olur ise, daha makbul olur. Cenab-ı Hak Peygamber Efendimizin talebeleri olan Ashâb-ı Suffe için meâlen:
“Verin o fakirlere ki, Allah yolunda kapanmışlar, şuraya buraya dolaşmazlar. İstemekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın, halkı bîzar etmezler”, buyurmaktadır. Sûre-i Bakara 273
Peygamberimiz ise, kendisinden, el değirmeni ile un öğütmekten elleri kabardığı için hizmetçi isteyen kızı Hz. Fâtıma’ya: “Kızım, Ashâb-ı Suffe’nin ihtiyaçlarını gideremediğim halde, ben sana nasıl yardımcı bulayım.”, demişti.
BURAYA KADAR ALINTI İDİ.
HELE BİRDE BU ZAMANDA ALLAH`IN İLMİNİ OKUYANLARI SEVMEK ONLARA YARDIMDA BULUNMAK NE MANAYA GELİR. ALLAH C.C. İNDİNDE NE BÜYÜK KIYMETİ VARDIR. TASAVVUR BİLE EDİLEMEZ. KUR`AN İLMİYLE UĞRAŞANLAR, YANİ ASHÂB-I SUFFE SAVAŞIN EN ŞİDDETLİ ZAMANINDA BİLE SAVAŞA GÖNDERİLMEZDİ. ONLAR OLMALI Kİ BU DİN KIYAMETE KADAR DEVAM ETMELİ.
HZ. FATİH`İN MEDRESEDE OKUYAN DİN İLMİ TALEBELERİNİN BASTIĞI YERDEKİ TOPRAKLARI TOPLAMAK İÇİN KENDİ PARASI İLE ADAM TUTTUĞU VE BU TOZLARI TOPLATARAK MEZARINA DÖKTÜRDÜĞÜ DÜŞÜNÜLÜRSE... GERİYE NE DEMEK DÜŞER..