Hayat ayrılıklardan teşekkül eder, ruhlar aleminden ayrılıp rahm-ı madere geldik, oradan dünyaya gözlerimizi açtık, bebektik ,ne konuşuyorduk, ne de işimizi yapıyorduk, derken bebeklik de bittik, çocukluk evresine geçtik, top oynadık, koştuk, kırlarla doğlu dağlarda kimi zaman kuş avladık, kimi zaman tabiata hayran hayran baktık, fakat çocukluk da kısa sürdü, sonra gençliğe merhaba dedik, fizyolojimiz her şeyimiz değişmişti, artık dünyaya farklı bakıyorduk, gücümüz kuvvetimiz yerindeydi, şehirler gördük, şehirlerden ayrıldık, arkadaşlarımız oldu, hepsinden ayrıldık, eğer yaşam devam ederse , gençlik de bir müddet sonra sona erecek, ve evleneceğiz, Allah nasip ederse çocuklarımız olacak, hepsinden teker teker ayrılacağız, hepsi teker teker yanımızdan ayrılacak ve yaşlılık döneminde, artık ne gücümüz kalır, ne de takatımız, acizliğin son boyutunu, fakirliğin son boyutunu , belki de hayatın gerçek hakikatını o zaman anlayacağız, ve bir gün ansızın hiç düşünmeden karşımıza Azrail ( a.s.) çıkacak, merhaba ben geldim diyecek, ve bedenimiz ölümü tadacak, ve kabirde ruhumuz yaşayacak, mezarımızda gelip geçenleri göreceğiz, bir hayırlı evlad yetiştirmişsek elbette, bir fatihamız okunur, iyi bir kulsak güzel hayallerimiz olacak , kötü bir insan isek , kabuslar bizi yine bırakmayacak, buram buram kabir azabı bizi inletecek ve bir gün İsrafil ( a.s.9 borusunu öttürecek ve yeniden dirileceğiz, kabirden ayrılacağız artık, sonra hesap günü işte, her türlük ayrılık bu hesap günü için yaşanmıştır, ve sonra hayrımız şerden ağır gelirse Allah( c.c.) bizi cennetine koyacak , işte burada ayrılıklar sona eriyor, gerçek hayat burada....
Bu nedenle Yıldız hanım, ayrılıklar bizi üzmesin, çünkü hesap gününe kadar ayrılıklar bizim yakamızdan hiç ayrılmayacak, bu yüzden bu dünyaya pek fazla bağlanıp da öte dünyayı unutmamak lazım, bu yönde yapılan ameller yönünden herhangi bir ayrılığımız olmasın, zira işte gerçek kayıp bu zaman başlar.....