Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aradaki Fark

ulasu61

New member
Katılım
22 Eki 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Peygamber kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir. Bu kelime Farsçada, Kur’ân ‘da geçen hem “Nebi” hem de "Rasul" kelimeleri yerine kullanılmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de asla kullanılmamasına rağmen, günümüzde maalesef Türkçede de bu şekilde kullanılmaktadır. Oysa ki; Kur’ân’da kullanılan her kelime çok kapsamlı ve derinlikli anlamlar ihtiva etmesi dolayısıyla kullanılmıştır. Bu kelime, ‘’Tanrının elçisi’’ manasına gelmektedir. Sonsuzluğun muhteşem ruhu Resulullah efendimiz ‘’Lâ ilâhe illallah- Tanrı yoktur, sadece Allah vardır’’ diye buyurarak tanrılık kavramının olmadığına işaret etmişlerdir. Uzayda oturan bir tanrı ve onun gücünün postacı elçisi yoktur! Sadece O vardır. Allah ismiyle işaret edilen, tüm boyutlarda ve birimlerde esmâ ve sıfatlarıyla her an açığa çıkmaktadır ve bu özelliklerle kayıtlanmaktan da münezzeh ve Gani’dir. Herşeyin hakikati, orijini O’dur. Dünya yaşamında “Nübüvvet” ve “Risâlet” işlevini yerine getiren zatlar, bu kemalâtlarını “ EL VELÎYY” isminin mânâsından alırlar ve ölümötesi âhıret yaşamlarında da “Velâyet” kapsamında olan “Risâlet” mertebesiyle yaşamlarına devam ederler. Risâlet kemâlâtının zuhuru sonsuza dek geçerli ve işlevli iken, Nübüvet kemâlâtının işlevi yalnızca dünya yaşamında geçerlidir. Nebi, âhiret yaşamında da o kemâlâtla yaşar, ancak işlevi dışa dönük olarak bitmiştir. Risâlet işlevi ise velâyet getirisi üzere devam eder sonsuza dek, tıpkı velîlerdeki gibi. “Nübüvvet”, dünya yaşamı için geçerli olan bir işlevdir. “Risâlet” hem dünya, hem ölümötesi yaşam için geçerli olan bir işlevdir. Hepsi de varlığını “Velâyet” hakikatından almaktadırlar. “
 

gozcelik

New member
Katılım
10 Eyl 2011
Mesajlar
100
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Merhaba,
"Lâ ilâhe illallah" anlamı: "Tanrı yoktur, sadece Allah vardır’’ mı demek?
Benim bildiğim İlah kelimesinin türkçede kullanılan halidir tanrı kelimesi. Peygamber yani "tanrının elçisi" demekten niye çekinelim ki, eğer bizim için tek tanrı tek ilah yüce Allah ise? Evet belki Rasul veya Nebi demek daha doğru daha güzeldir. ama peygamber sözcüğü de yanlış değil sonuçta, değil mi?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Türkçe'de Allah anlamında kullanılan Tanrı kelimesi, "gökyüzü" ve "şafak" manalarına gelen "tan" dan türemiştir. Orta asya Türk boylarında daha çok "gökyüzü" anlamında kullanılmıştır. Çağatayca'da Tengri, Yakutça'da Tangora, Tanara, Altaylarda Teneri, Sümerce'de Tingir, Dingir Akadca'da İlu, Oğuzca'da Çalap, Çelep, Kazanlar'da Tengri (Tanrı), Teri vb. şekillerinde yazılmıştır. Kaşgarlı Mahmud, Tanrı kelimesini şöyle açıklamıştır: "Tengri, yüce Tanrı manasına gelir. Kâfirler göğe Tengri derler. Yine bu adamlar büyük bir dağ, ulu bir ağaç gibi gözlerine ulu görünen her şeye Tengri, hakîm kişiye de Tengriken derler" (Divan-ı Lügâti't-Türk, (çev. Besim Atalay) Ankara 1941, 111, 376).
Maniheizm'de Tengri veya Tengriken terimleri, Tanrı manasına gelmekte, yine bu dinle günahların itirafı için Tengrim sözü kullanılmaktadır. Bazı araştırmalara göre bu terim, özellikle Turfan metinlerinde hükümdar kızları ve zevcelerini ifade ederken, ayni kelimeden türediği kabul edilen Tengriçi terimi de râhip karşılığında kullanılmıştır. Kumanca Tengrilik "ilâhî"; Uygurca Tengrilik, "dindar"; Moğolca Tengri ise "Tanrı" anlamının karşılığıdır.
Günümüz Ortaasya'sında yaşayan Türk dillerinde Tengri kelimesi "Tanrı" ve "gök" manalarını ifade etmektedir. Türkiye Türkçesinde Tanrı kelimesi yalnız Allah karşılığında kullanılmıştır. Orhun Âbideleri'nde Tengri kelimesi daima ilâhi bir kudreti ifade eder. O'nun iradesiyle iktidara gelen hükümdar, Tengri gibi, Tengri doğumlu ve Tengri tarafından yaratılmıştır. Türk halkını koruyan, düşmana galip gelmesini sağlayan hep Tengri'dir. Bazı kaynaklarda O'nun Türk Tengrisi olarak zikredildiği görülmektedir. (Muharrem Ergin, Orhun bideleri, İstanbul 1970).
Şamanizm'e göre en kudretli Tanrı, Tengere Kayra Kan'dır. Göğü, insanı, iyi-kötü ruhları ve yeri o yaratmıştır. Tengere Kayra Kan'ın tam karşılığı "Gök Tanrı"dır. İslâmiyet'i kabul etmezden önceki Orta Asya Türk boylarına göre gök 17 kattır. Gök-Tanrı'ların yardımını dilemek ancak ecdadın ruhlarıyla mümkündür. Tengri inancı hem gök, hem de gökte hüküm süren ruh manalarını içine almaktadır. Türklerin İslâmiyet'ten önce kabul ettikleri dinlerdeki Tengri kelimesi, hemen daima bu dinlerin en yüksek varlıklarını ifade için kullanılmış, "gök" manası ikinci plânda kalmıştır.
Şark Türkçe'sinin hâkim olduğu İslâmî metinlerde, Allah, Mevlâ, İlâh, Rab, Hüdâ, Yezdan gibi Arapça ve Farsça isimler Türkçe Tengri (Tanrı) karşılığında kullanılmıştır. Kutadgu Bilig'de Allah kelimesi geçmekle beraber, bazan Tengri kelimesi "Teâlâ" olarak geçer (V.F. Büchner, İ.A XI, 707). Eski Türkçe'de Tengri, kâinatta bulunan her şeyi yarattığına ve koruduğuna inanılan en yüce varlıktır. Oğuzlar Allah fikri ve inancına sahip olmuşlar ve bunu Tanrı adıyla ifade etmişlerdir. Türklerin Tanrı anlayışı İslâm'ın Allah anlayışıyla hemen hemen aynı olmuştur.
İnsanüstü bir kudret ve kuvvet olan Tanrı mefhumunun umumi bir tarifini yapmak oldukça zordur. Bundan dolayı insanlar, hatta hayvan ve bitkiler de tanrı sayılmıştır. Eski Yunan ve Roma'da ölümlü kadınlarla birleşerek çocuk yapan tanrıların erkek veya dişi oluşu, o toplumların pederşâhi veya mâderşâhi aile yapılarıyla ilgilidir. (Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stutgart 1963, s. 197). Eski dinlerde genellikle, göklerin tanrısı, suların tanrısı ve karaların tanrısı olmak üzere üç büyük tanrı tasavvuru daima mevcut olmuştur.
Tanrı kelimesinin etrafında bazı kavramlar oluşmuştur. Tevrat'daki Evâmir-i Aşere (On Emir), Yahudilik ve Hıristiyanlık için Tanrı buyrukları olarak kabul edilmiştir. Bilindiği kadarıyla Tevrat'ın getirdiği Tanrı kavramı, bu mefhumun ilk evrensel nitelikte olanıdır. Halen elde bulunan Yahudilik mukaddes kitaplarının Yahvist metinlerinde daha çok millî-insanı tarzda Tanrı anlayışı hâkimdir.
Hz. Musa kanunları, Pagan sanatının tanrıları insan şeklinde tasvir etmesini yasaklamış, Hristiyanlığın ilk yıllarında bu yasağa titizlikle uyulmuştur. Teslis'in birinci unsuru Peder ile üçüncü unsuru Ruhu'l-Kudüs'ün temsili şekilde tasvirleri, Hz. İsa'nın da insan şeklinde tasvir edilmesine zemin hazırlamıştır. Zamanla daha da gelişen bu tasvir sanatı, başka yüce varlıkların da simgelenmesine yol açmıştır. Nitekim bu simge hadisesi Hz. İsa'nın Vaftizi ile Uruc (Göğe Yükseltilme)'unda da görülmektedir.
Geçen yüzyılın Batılı sanatçılarından çoğu Tanrıyı yaşlı bir adam, Haç'ını taşıyan bir papa veya imparator, şimşek çaktıran jüpiter şeklinde tasvir etmişlerdir.
Tek tanrılı dinlerde bir tek Tanrı (Allah) olmasına rağmen çok tanrılı dinlerde, hemen her kudret ve kuvvet için bir tanrı (İlâh) vardır. Müslümanlıktan önce Araplar putlara taparlarken, bunlardan en yüce saydıklarına Allah adını vermişler, öteki tanrılara da "ilâh" (Aramca, alaha) demişlerdir.
Tanrı kelimesi, Türk Atasözlerinde aynen Allah karşılığında kullanılmıştır. "Büyüklük Tanrıya yakışır", "Tanrı rızkını kuluyla birlikte yaratır" vb. atasözlerimizden sadece birkaç örnektir. Günümüz Türkiye'sinde yaşayan Türklerle, bugün hudutlarımız dışında kalan ülkelerde yaşayan Türkler de Allah ve Tanrı kelimelerini aynı kavramı ifade etmek için bir arada kullanmaktadırlar.
Hal böyle olmakla beraber Tanrı kelimesinin Allah karşılığında kullanılamayacağı, Allah mefhumunun tam karşılığının bulunmadığı vb. öteden beri ileri sürülmektedir. Bu görüşte olanlara göre, Tanrı Allah demek değildir. Tanrı eski putların adıdır. Allah kelimesi, İslâm'ın tavsif ettiği özel bir isimdir ve hiç bir put için kullanılmamıştır. Bundan dolayıdır ki, Tanrı, Allah manasını ifade edemez. Bunun aksini savunanlar da olmuştur. Bu görüşte olanlar, Müslümanlığı kabulden itibaren Türklerin Tanrı kelimesini Allah manasında kullandıklarını, yüzlerce yıldan beri yazılan tefsir, hadis ve çeşitli dinî eserlerde hep Tanrı kelimesinin Allah karşılığında kullanıldığını ileri sürmektedirler. Onlara göre Yunus Emre, Mevlit yazarı Süleyman Çelebi vb. Türk şairleri eserlerinde hep Allah kelimesi karşılığında Tanrı kelimesini kullanmışlardır.
Tanrı kelimesine karşı oluş, biraz da zorla Türkçe okutulduğu dönemde Ezan'daki Allah kelimesinin Tanrı olarak değiştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiyeli Müslümanların hem Allah, hem de Tanrı kelimelerini aynı manada ve bir arada kullandıkları bilinmektedir. Cumhuriyet dönemi Kur'an mütercimlerinden merhum H. Basri Çantay, "Lâ ilâhe illallah" cümlesini "Allah'dan başka Tanrı yoktur" şeklinde tercüme etmiştir. Görüldüğü gibi merhum mütercim burada Allah karşılığında Tanrı kelimesini kullanmıştır. Bu tür misalleri çoğaltmak mümkündür. İstiklâl Marşı şairi M. Ãkif de "Demek almayacak Tanrı selâmını bile" mısraında Allah yerine Tanrı kelimesini kullanmıştır. Allah karşılığında Tanrı kelimesi kullanılabilir, fakat her Tanrı, Allah değildir (Hikmet Tanyu, İslâmlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, İstanbul 1986, s. 188).
Allah ismi ile Allah'dan başka hiçbir mâbud anılmamıştır ve O'nun benzeri de yoktur. Tanrı ve Hüdâ isimleri Allah gibi özel bir isim değil aksine ilâh, rab, mâbud gibi umumi bir isimdir. Arapça'da "ilâh"ın çoğuluna "âlihe", "rab"ın çoğuluna "erbâb", Farsça "Hüda" çoğuluna da "Hüdâyân" denilir. Ancak Allah'ın çoğuluna "Allahlar" denildiği ne işitilmiş, ne görülmüştür (Elmalılı, Hak Dini, Kuran Dili, 1, 24). Hiçbir dil başka dildeki kelime ve terimleri tam olarak karşılayamadığı gibi, kendine has anlamları olan Allah kavramının da tam karşılığını bir başka dilde bulmak mümkün değildir. Bu bakımdan zaruret olmadıkça Allah mefhumu karşılığında yine ve yalnız Allah kelimesini kullanmalıdır.

Şamil İslam Ansiklopedisi
 

gozcelik

New member
Katılım
10 Eyl 2011
Mesajlar
100
Tepkime puanı
5
Puanları
0

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bu ikisi çelişmemiş mi? Ben mi anlamadım?



Bir yerde daha görmüştüm. Müslümanlık öncesine bazı putlara "El-ilah" (Allah) dedikleri doğru mu?


Çelişki yok. Müslümanlıktan önce tanımı bazen anlatmak istediği anlamı tam verememekte. Yani İslam Hz. Adem (as) dan beri vardır ve tüm Peygamberler İslam'ı yaymaya çalışmıştır. Evvel ki İslam şeriatleri de Allah'ı bildirmiş, ümmetler de Allah'ı bilmiş ve anmıştır.
 

ulasu61

New member
Katılım
22 Eki 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bize Kuranda Allah diye tanıtıldıysa Allah denmesi daha doğru olmalı değil mi?
Allahtan daha mı iyi bileceğiz? Allah diyor, Rab diyor, Hak diyor bunların yerine rantı bence olmuyor.
Peygamber kelimesi ne Kuranda ne Hadislerde ne de "arapçada" var.. Farsçadır.
Kuranda Nebi ve Resul kelimeleri vardır Efendimiz ve diğer Nebiler için. Efendimiz de "HATEMÜN NEBİ"dir. :)
Hayırlı günler..
 

ulasu61

New member
Katılım
22 Eki 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
El- ilah bilinen manasındadır o El
yani The Lord of The Rings gibi.. yani...
Hani o yüzük var ya... işte o yüzük.. anlamındadır THE ve EL benzer eklerdir. Hülasa...
Bir çok ilah var da, put var da onların en büyüğü(!) güçlüsü (!) de budur derler o putlar için.
Ama Allahu Teala kendini İHLAS SURESİnde tanımlıyor. :)
Hayırlı günler
 

sinem52

New member
Katılım
3 Kas 2012
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
peygamber kelimesi kuranda yok evet
hadislerde geçiyor olmalı
havva anamızında ismi yoktur kuranda
adının havva olduğunu sanırım hadislerden anlıyoruz
 

Ebu_Ahmet_Musab

New member
Katılım
21 Kas 2012
Mesajlar
39
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Peygamber kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir. Bu kelime Farsçada, Kur’ân ‘da geçen hem “Nebi” hem de "Rasul" kelimeleri yerine kullanılmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de asla kullanılmamasına rağmen, günümüzde maalesef Türkçede de bu şekilde kullanılmaktadır. Oysa ki; Kur’ân’da kullanılan her kelime çok kapsamlı ve derinlikli anlamlar ihtiva etmesi dolayısıyla kullanılmıştır. Bu kelime, ‘’Tanrının elçisi’’ manasına gelmektedir. Sonsuzluğun muhteşem ruhu Resulullah efendimiz ‘’Lâ ilâhe illallah- Tanrı yoktur, sadece Allah vardır’’ diye buyurarak tanrılık kavramının olmadığına işaret etmişlerdir. Uzayda oturan bir tanrı ve onun gücünün postacı elçisi yoktur! Sadece O vardır. Allah ismiyle işaret edilen, tüm boyutlarda ve birimlerde esmâ ve sıfatlarıyla her an açığa çıkmaktadır ve bu özelliklerle kayıtlanmaktan da münezzeh ve Gani’dir. Herşeyin hakikati, orijini O’dur. Dünya yaşamında “Nübüvvet” ve “Risâlet” işlevini yerine getiren zatlar, bu kemalâtlarını “ EL VELÎYY” isminin mânâsından alırlar ve ölümötesi âhıret yaşamlarında da “Velâyet” kapsamında olan “Risâlet” mertebesiyle yaşamlarına devam ederler. Risâlet kemâlâtının zuhuru sonsuza dek geçerli ve işlevli iken, Nübüvet kemâlâtının işlevi yalnızca dünya yaşamında geçerlidir. Nebi, âhiret yaşamında da o kemâlâtla yaşar, ancak işlevi dışa dönük olarak bitmiştir. Risâlet işlevi ise velâyet getirisi üzere devam eder sonsuza dek, tıpkı velîlerdeki gibi. “Nübüvvet”, dünya yaşamı için geçerli olan bir işlevdir. “Risâlet” hem dünya, hem ölümötesi yaşam için geçerli olan bir işlevdir. Hepsi de varlığını “Velâyet” hakikatından almaktadırlar. “

Anlaşılan tasavvuf edebiyatı seni baya bi sarmış. Seninle tasavvuf konusunda tartışmaya girmeden bikaç şey yazmak istiyorum.

Neden peygamber kelimesi kullanılıyor diye dert edinmene gerek yok. Çünkü bunda bir sakınca yok. salat yerine namaz diyoruz mesela, siyam yerine oruç diyoruz mesela, bunda sıkıntı yok. Önemli olan buna ne mana verildiği. Tanrı kelimesinin Allah'a verilmesi ise asla kabul edilemez. Allah'ın bize bildirdiği isim ve sıfatlar dışında ona isim vermek ona bir sıfat vermek caiz değildir.

Sonsuzluğun muhteşem ruhu Resulullah efendimiz
Rasulullah'a (s.a.s.) sonsuzluğun muhteşem ruhu demek doğru mu? Ne demek sonsuzluğun muhteşem ruhu açıklarmısın?

‘’Lâ ilâhe illallah- Tanrı yoktur, sadece Allah vardır’’ diye buyurarak tanrılık kavramının olmadığına işaret etmişlerdir.
La ilahe illallahın manasını bi araştırmanı tavsiye ederim. Anlamı: Allah'tan başka hak mabud yoktur.
demektir.

Herşeyin hakikati, orijini O’dur
Bu cümlede sakıncalı bir cümle. Ne demek yani herşeyin orjini? herşey Allah'tan bir parçadır mı demek istiyorsun? Herşeyin hammaddesi Allah'tır mı demek istiyorsun bunu açarmısın?

Dünya yaşamında “Nübüvvet” ve “Risâlet” işlevini yerine getiren zatlar, bu kemalâtlarını “ EL VELÎYY” isminin mânâsından alırlar ve ölümötesi âhıret yaşamlarında da “Velâyet” kapsamında olan “Risâlet” mertebesiyle yaşamlarına devam ederler. Risâlet kemâlâtının zuhuru sonsuza dek geçerli ve işlevli iken, Nübüvet kemâlâtının işlevi yalnızca dünya yaşamında geçerlidir. Nebi, âhiret yaşamında da o kemâlâtla yaşar, ancak işlevi dışa dönük olarak bitmiştir. Risâlet işlevi ise velâyet getirisi üzere devam eder sonsuza dek, tıpkı velîlerdeki gibi. “Nübüvvet”, dünya yaşamı için geçerli olan bir işlevdir. “Risâlet” hem dünya, hem ölümötesi yaşam için geçerli olan bir işlevdir. Hepsi de varlığını “Velâyet” hakikatından almaktadırlar.
Buradanda anlaşılan Rasul ve nebilerin görevlerinin bitmediğini, ölen velilerinde ölmeyip başka bir boyutta hizmete devam ettiklerini vurgulamaya çalışmışsın. Merak ediyorum bu bilgiler nerde mevcut. Kur-an'da mı? sünnette mi? bunuda izah edersen iyi olur.
 
Üst Alt