Zekât genel anlamda kullanılan bir kelime olup, Allah yolunda, onun rızasını kazanmak adına, harcayacağımız para ya da mal olarak kazancımızdan, gelirimizden durumu iyi olmayanlara verdiklerimizdir. Bunlar, infak, hayır, sadaka olarak değişik isimlerde adlandırılır. Hepsindeki ana amaç Allah adına, malımızdan ya da kazancımızdan fakirlere vermek, onların ihtiyaçlarını gidermektir.
Allah bir ayetinde bizleri zekât vermeye, hayırlarda bulunmaya davet için, öyle güzel bir benzetme yapar ve örnek verir ki, üzerinde çok ama çok düşünmemiz gerekir.
Bakara 245: Kimdir Allaha güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak Ona döndürüleceksiniz.
Allah için hayır yapan bir kişinin, (zekât veren, infakta bulunan, sadaka veren) Rabbim kendisine borç vermiş sayıyor. Bu ne güzellik, bu ne muazzam bir fırsat bizler için. Bir atasözü vardır, sanırım bu ayetten sonra, bu sözün doğru olmadığını anlayacağız. ( Kefenin cebi yoktur.) Demek ki varmış. Yaşadığımız bu Dünyada yaptığımız hayırların, Allah için verdiğimiz zekâtların hepsini, birlikte Rahmanın huzuruna götüreceğimiz çok açıktır, hem de kat kat fazlasıyla geri alarak.
Allah yoluna yapacağımız tüm hayırların, kimlere verileceğini de, Kuran da açıklanmıştır. Gelin şimdide ona bakalım. Acaba anaya, babaya zekât verilir mi, ya da hangi şartlarda verilir.
Tevbe 60: Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.
Yukarıda ki ayette Rabbim, kimlere sadaka( zekât) verileceğini çok açık anlatmış. Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız der bizlere Kur'an da. Hiçbir eksik bırakmadığı konusunda, da açıklık getirir. Şimdide yine aynı konuda, Allah rızası için, Allah yolunda nerelere infak edeceğimizi, harcayacağımız konusuna açıklık getirmeye, bakın nasıl devam ediyor Kuran.
Bakara 215: Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'Hayır olarak infak edeceğiniz şey, ANNE - BABAYA, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır, olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.
Demek ki anaya babaya verilmez diyerek, toplumu yanlış yönlendirmek, büyük hata olur. Fakat bir şartla verilir, şimdide aşağıdaki ayeti önce okuyalım, anlamaya çalışalım ve üzerinde düşünelim.
Bakara 219: Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.
Burada Allah, ihtiyaçtan arta kalanı sözüyle, bakmakla yükümlü olduğumuz, ailemizin geçimini sağladıktan, ihtiyaçlarını gördükten sonra, artan kısımdan zekât vermemizi, hayır yapmamızı yani infak etmemizi söylüyor ve vereceğimiz zekâtın miktarını da bizzat kendimize bırakıyor. Tabi yine Kuran da birçok ayetinde de, bolca zekât vermemiz için teşvik ediyor Rabbim bizleri. Tıpkı yazımızın başında verdiğimiz örnek ayet gibi. İşte imtihanımızın en zor kısmı da bu olsa gerek, malımızdan, paramızdan ihtiyacı olanlara gönülden verebilmek.
Eğer anne ve babamızın geçimini bizler sağlıyorsak, onlara bizler bakıyorsak, başka gelirleri yoksa, elbette onlara zekât veremeyiz. Yok, eğer geçim kaynağımız farklı, kazançlarımız ayrı ise, o zaman Bakara 215. ayet devreye giriyor. Burada da Allah ne diyordu hatırlayalım.
('Hayır olarak infak edeceğiniz şey, ANNE- BABAYA, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır.)
Bizler ne yazık ki Kuran ı rehber almaktan uzak, onu anlamaya çalışmak yerine, öyle batıl inançlarla yaşıyoruz ki, bunun cezasını da hep birlikte toplum olarak çekiyoruz.
Hatırlayınız öyle aileler var ki, geçimleri, gelir kaynakları çok farklı. Farklı yerlerde yaşıyorlar evlatlarıyla. Anne babalar, zor durumda, fakat çocukları farkında bile değil. Çünkü evlatlarının bunu anlamasını, hissetmesini istemiyorlar. Evlatlar ise, anne babayı unutmuş, birde anne babaya hayır yapılmaz, zekât verilmez, düşüncesi ile ilk yardım edeceğimiz yerden değil, belki de en son yerden başlarız hayırlarımızı, zekâtlarımızı vermeye. Bizler Kuran ın rehberliğinden uzaklaştırılmışız. Ne yazık ki, beşerin rivayetleri olmuş rehberimiz. Öyle olunca da, ne huzur kalmış toplumda, nede mutluluk, nede adalet.
Gelin Allah ın nurunu rehber alalım. Gelin Rahmanın güneşi ile aydınlanalım, onun ne anlatmak istediğini anlamak için çaba harcayalım. Gelin rivayetlere göre değil, Kuran a göre dinimizi yaşayalım. Elbette Kuran a uyan her bilgiden de istifade edelim, faydalanalım. İşte o zaman farkını anlayacak ve yaptığımız yanlışın farkına varacağız.
Dilerim Rabbimden İslam âlemi, bu gerçeğin geç olmadan farkına varır. Eğer farkına varamazsak, sonumuzu düşünmek bile istemiyorum.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Allah bir ayetinde bizleri zekât vermeye, hayırlarda bulunmaya davet için, öyle güzel bir benzetme yapar ve örnek verir ki, üzerinde çok ama çok düşünmemiz gerekir.
Bakara 245: Kimdir Allaha güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak Ona döndürüleceksiniz.
Allah için hayır yapan bir kişinin, (zekât veren, infakta bulunan, sadaka veren) Rabbim kendisine borç vermiş sayıyor. Bu ne güzellik, bu ne muazzam bir fırsat bizler için. Bir atasözü vardır, sanırım bu ayetten sonra, bu sözün doğru olmadığını anlayacağız. ( Kefenin cebi yoktur.) Demek ki varmış. Yaşadığımız bu Dünyada yaptığımız hayırların, Allah için verdiğimiz zekâtların hepsini, birlikte Rahmanın huzuruna götüreceğimiz çok açıktır, hem de kat kat fazlasıyla geri alarak.
Allah yoluna yapacağımız tüm hayırların, kimlere verileceğini de, Kuran da açıklanmıştır. Gelin şimdide ona bakalım. Acaba anaya, babaya zekât verilir mi, ya da hangi şartlarda verilir.
Tevbe 60: Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.
Yukarıda ki ayette Rabbim, kimlere sadaka( zekât) verileceğini çok açık anlatmış. Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız der bizlere Kur'an da. Hiçbir eksik bırakmadığı konusunda, da açıklık getirir. Şimdide yine aynı konuda, Allah rızası için, Allah yolunda nerelere infak edeceğimizi, harcayacağımız konusuna açıklık getirmeye, bakın nasıl devam ediyor Kuran.
Bakara 215: Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'Hayır olarak infak edeceğiniz şey, ANNE - BABAYA, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır, olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.
Demek ki anaya babaya verilmez diyerek, toplumu yanlış yönlendirmek, büyük hata olur. Fakat bir şartla verilir, şimdide aşağıdaki ayeti önce okuyalım, anlamaya çalışalım ve üzerinde düşünelim.
Bakara 219: Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.
Burada Allah, ihtiyaçtan arta kalanı sözüyle, bakmakla yükümlü olduğumuz, ailemizin geçimini sağladıktan, ihtiyaçlarını gördükten sonra, artan kısımdan zekât vermemizi, hayır yapmamızı yani infak etmemizi söylüyor ve vereceğimiz zekâtın miktarını da bizzat kendimize bırakıyor. Tabi yine Kuran da birçok ayetinde de, bolca zekât vermemiz için teşvik ediyor Rabbim bizleri. Tıpkı yazımızın başında verdiğimiz örnek ayet gibi. İşte imtihanımızın en zor kısmı da bu olsa gerek, malımızdan, paramızdan ihtiyacı olanlara gönülden verebilmek.
Eğer anne ve babamızın geçimini bizler sağlıyorsak, onlara bizler bakıyorsak, başka gelirleri yoksa, elbette onlara zekât veremeyiz. Yok, eğer geçim kaynağımız farklı, kazançlarımız ayrı ise, o zaman Bakara 215. ayet devreye giriyor. Burada da Allah ne diyordu hatırlayalım.
('Hayır olarak infak edeceğiniz şey, ANNE- BABAYA, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır.)
Bizler ne yazık ki Kuran ı rehber almaktan uzak, onu anlamaya çalışmak yerine, öyle batıl inançlarla yaşıyoruz ki, bunun cezasını da hep birlikte toplum olarak çekiyoruz.
Hatırlayınız öyle aileler var ki, geçimleri, gelir kaynakları çok farklı. Farklı yerlerde yaşıyorlar evlatlarıyla. Anne babalar, zor durumda, fakat çocukları farkında bile değil. Çünkü evlatlarının bunu anlamasını, hissetmesini istemiyorlar. Evlatlar ise, anne babayı unutmuş, birde anne babaya hayır yapılmaz, zekât verilmez, düşüncesi ile ilk yardım edeceğimiz yerden değil, belki de en son yerden başlarız hayırlarımızı, zekâtlarımızı vermeye. Bizler Kuran ın rehberliğinden uzaklaştırılmışız. Ne yazık ki, beşerin rivayetleri olmuş rehberimiz. Öyle olunca da, ne huzur kalmış toplumda, nede mutluluk, nede adalet.
Gelin Allah ın nurunu rehber alalım. Gelin Rahmanın güneşi ile aydınlanalım, onun ne anlatmak istediğini anlamak için çaba harcayalım. Gelin rivayetlere göre değil, Kuran a göre dinimizi yaşayalım. Elbette Kuran a uyan her bilgiden de istifade edelim, faydalanalım. İşte o zaman farkını anlayacak ve yaptığımız yanlışın farkına varacağız.
Dilerim Rabbimden İslam âlemi, bu gerçeğin geç olmadan farkına varır. Eğer farkına varamazsak, sonumuzu düşünmek bile istemiyorum.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK