Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Anayasa yorumları

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Gündemin canlı meselesi anayasa konusunda mevcudu ve teklif edileni irdeleyelim.

Tüm diğer kanunlar anayasanın maddelerini temelde, özce, anlamca, ircaen, fiilen ihlal etmemesi gerekiyor. Tüm kanunların anayasa maddelerine uyum sağlaması ve özüne sadık olunması gerekiyor. Acaba bu durum ne kadar var?

Sıra ile bakalım...
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Evet, bu madde şeklen icra ediliyor. Ancak milletin iradesini nasıl kullanacağı da başkaca kanunlarla belirlenmiş. Ve hatta öyle bir şekil almış ki, yesende yemesen de bu halini almış. Mesela milletvekillerinin kim olacağı... Sizce bunu parti mi yoksa millet iradesi mi belirliyor? Düşünmek lazım...

 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Cumhuriyetin nitelikleri

Cumhuriyetin nitelikleri

Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Bakıyoruz, temel insan hakları nelermiş...
Yaşama hakkı: Var, nefes almak yaşamaksa.
Özgürlük ve kişi güvenliği hakkı: Özgürlük, kıldan tüyden sebeplerle hayli kısıtlı, kişi güvenliği hakkı ise, güvenliğiniz kaybolduktan sonra belki...
Adil olarak yargılanma hakkı: Hiç konuşmaya gerek yok, çünkü yok.
Düşünce ve vicdan özgürlüğü hakkı: Yüzlerce cilt kanun kitaplarına muhalefet etmemek kaydı ile var.
İfade özgürlüğü hakkı: Kuvvetli olana var, zayıfa yok.
Eğitim hakkı: Bir var bir yok.
Özel yaşama ve aileye saygı hakkı: Bunu konuşmaya gerek yok, sağ olsun telekominikasyon cihazları, yani yok...


Atatürk milliyetçiliğinin resmi tanımını bulabilirseniz bakarız.

Demokratikliğin de resmi tanımı maalesef yok.

Laiklik: Zaten malum durum o , devletin, hükümetin işine nasıl gelirse.

Sosyallik ifadesi zaten zorunlu bir ifade.

Hukuk devleti: Evet, hukuk hayli ileri ancak kimin yazdığı hukuk...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

Madde 3- (1) Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
(2) Resmî dili Türkçedir.
(3) Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
(4) Millî marşı “İstiklâl Marşı”dır.
(5) Başkenti Ankara’dır.

Farklı millet iddiaları, söylemleri ve fiillerine ve farklı bayraklara son zamanda kanuni müsamahalar var.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Devletin temel amaç ve görevleri

Devletin temel amaç ve görevleri

Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 4- Devletin temel amaç ve görevi, insan haysiyetini korumak, kişilerin hak ve hürriyetlerini kullanmalarının önündeki bütün engelleri kaldırmak ve halkın huzur, güvenlik ve refahını sağlamak suretiyle insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaktır.

İnsan haysiyeti koruyucu bir kanun veya icrasını bilmiyorum. Keza insanların hak ve hürriyetlerini kullanmalarının önündeki bütün engelleri kaldırmakda aynı. Huzur çoğu yerde yok. Diğerleri kısmen...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Egemenlik

Egemenlik

Egemenlik
Madde 5- (1) Egemenlik kayıtsız ve şartsız Milletindir.
(2) Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır.
(3) Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
(4) Milletlerarası ve milletlerüstü kuruluşlara üyelikten kaynaklanan sınırlamalar saklıdır.

Birbiri ile çelişen üç madde... Dikkatle okuyarak, anlayarak düşünün.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yasama yetkisi

Yasama yetkisi

Yasama yetkisi
Madde 6- Yasama yetkisi, Türk Milleti adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. Kanun hükmünde kararnamelere ilişkin hükümler saklıdır.


Yine çelişki yine muafiyet...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yürütme yetkisi ve görevi

Yürütme yetkisi ve görevi

Yürütme yetkisi ve görevi
Madde 7- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.


Eyvallah...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yargı yetkisi ve görevi

Yargı yetkisi ve görevi

Yargı yetkisi ve görevi
Madde 8- Yargı yetkisi ve görevi, Türk Milleti adına, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır ve yerine getirilir.


Bağımsız ve tarafsız mahkemeler...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Eşitlik

Eşitlik

Eşitlik
Madde 9- (1) Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(2) Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
(3) Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunmayı gerektiren kesimler için alınan tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(4) Devlet organları ve idare makamları, bütün eylem ve işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.



Ya dokunulmazlıklar...
Ya bürokraside ki kayırmalar... Ya .... Ya .....
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Anayasanın topluca hepsini değerlendirmek belki hem zaman alır hemde okuyanlar sıkılabilir. Ama belli başlı ve önemli görünen paragraflarda incelenirse belki daha uygun olabilir. Yani her insan kendi penceresinden önemli gördüklerini burada açıklayabilirse, hem konu hakkında bilgilenmiş oluruz hemde neye evet veya neye hayır denilmiş olduğunu bir nebze anlama imkanına kavuşmuş oluruz.
Benim önemli gördüklerim başlı başına şunlar:

Memura toplu sözleşme hakkı getiriliyor.

Benim babam memurdu ve işçilerin hakkı olan toplu sözleşmelerden muaftı. Aynı vergiyi veriyordu ama emeğinin karşılığı olan aynı zammı alamıyordu. Görev yaptığı dairede müdür pozisyonunda görev yaparken statüsü ve aldığı sorumluluk yükünün gereği aldığı maaş ile, sabahları sadece masaları silip akşama kadar el ense oturan hizmetlinin aldığı ücret arasında yaklaşık 2,5 kat bir fark vardı. Hatta bir keresinde bu konuyu anlatırken bize dönüp "okumayın, okuyup da n'olacaksınız sizi ben okuldan alıp mevsimlik işçi olarak köy hizmetlerine vereyim 8 ay çalışın benim aldığım yıllık paradan fazlasını cebinize koyun hem dört ay da benden fazla tatil yapmış olursunuz" derdi, gülerdi. En azından şimdi bu çarpıklık giderilmiş olacak adalet geç de olsa her insan için aynı şekil ve oranda tecelli edecek.

Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Siyasi yasaklar 5 yıldan 3 yıla indiriliyor.

Bu ülkenin en büyük ayıbı; hem başbakanını asmış olması, hem de halkın menfaatine uygun işler yapmış olan partileri sırf inanç farklılığından dolayı kapatmış olmasıdır. Bir defa olsa neyse sistem refleksidir der geçersiniz, ama bir çok defa tekerrür etmiş bir konuda üstelik ciddi bir halk desteği olan bir parti için bu kadar rahat refleks olmasını açıkcası kimse kabul edemezdi. Nitekim bu referandum ile bu sıkıntı aşılacak umarım. Siyasi yasak diye bir şey olmamalı başka bir açıdan bakıldığı zaman. Çünkü, bir siyasi yasaklanmış ise, bu muhakkak yasal bir zeminde almıştır bu yasağı. Yasaklanma süresi bittiğinde, aldığı cezaya rağmen halen halk desteğini arkasında görüp de siyaset yapabiliyor ise, bunun demokrasinin bir gereği olduğunu kabullenmek gerekir. Sonuçta o siyasiyi destekleyn de bu ülkenin evladı. Kabul ederim yada etmem fikirlerini, ama sonuçta o kişinin ve temsil ettiği insanın da kendini ifade etme hakkı olduğuna inanıyorum.

Askere sivil yargı yolu açılıyor.

Askerler her zaman bu ülkede 2. sınıf vatandaş olduklarından dem vurur ve sosyal olmak için kendilerine ait orduevleri, yaz kampları veya eğitim kampları adı altında tatil köyleri inşaa ederlerdi. Servis araçlarından tutunda mahkemelerdeki yargılanma şekilleri bile cumhuriyet içerisinde bir başka cumhuriyet gibiydi. Yeri geldiğinde askeri mahkeme kendi sınıfından olan askere aynı ceza kanunlarında yer alan yargılama karşılığını delil yetersizliği ! gibi ucube bir nedene dayandırarak beraat kararı çıkarabiliyordu. En başta bulunan paşalardan birinin bu konudaki askeri savcı yahut hakime gönderdiği bir selamı yeterli oluyordu. Eşitlik ise, anayasa önünde herkes eşit olmalı. Aynı suçtan sivil mahkemede yargılandığı zaman müebbet alacak bir insanın, askeri mahkemede yargılanması ile alacağı beraat açıkcası benim kanıma dokunuyordu. Şimdi bu da tarihe karışacak gibi görünüyor.

Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değişiyor. Üyeler 12 yıl için seçilecek. Bir üye iki defa seçilemeyecek. Mahkeme, 19 üyeden oluşacak. 3 üye Meclis, 16 üye Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek.

Halen 11 asil 4 yedek üye olarak 15 kişiden oluşan mahkeme üyeleri cumhurbaşkanı onayı ile seçilerek atanıyordu. O an cumhurun başında olan siyasi insiyatif bunu koz olarak değerlendiriyordu, istediği üyeyi atıyordu. Bir nevi tek kişilik keyfiyetin tahakkümü olarak hayatımızdaki yerini alıyordu. Şimdi bu bir nevi kısıtlanmış oluyor. En azından meclisin seçtiği 3 üye toplumun temsil edildiği insanlar tarafından seçilecek. Aslında yarısı olsa daha demokratik olurdu ya neyse, buna da şükür demek gerekiyor sanırım. Teamüllerin rafa kalkıp yasanın işlevlik kazanacağı bir anayasa mahkemesi her insanın hakkıdır. Hatırlayınız, daha düne kadar başörtüsü hakkında ne anayasal ne de başka bir kanaldan yargı kararı olmamasına rağmen teamüller gereği (!) bu ülkede bayan kardeşlerimiz yıllarca okul kapılarında, resmi dairelerde hunharca eziyete maruz bırakıldı. Yazık, buna kimsenin hakkı yok ve bu referandum buna son veriyor. Teamüller değil yasalar çalışacak.


HSYK’nın yapısı değişiyor. Kurulun 21 asıl, 10 yedek üyesi olacak. 4 üye cumhurbaşkanı tarafından, 1 üye Anayasa Mahkemesi, 3 üye Yargıtay, 1 üye Danıştay, 7 üye adli, 3 üye idari hakim ve savcılar tarafından seçilecek. HSYK'nın meslekten ihraç kararına yargı yolu açılıyor.

Deli dumrul çay ocağı dağıtılıyor desek abartı olmaz sanırım. Toplumun bütün hukuk katmanlarının katıldığı bu oluşuma, siyasi iradenin meclis adına dahi olsa katılamaması eksiklik gibi geliyor bana. Meclisin de bu kurula en az 1 üye ile bile olsa katkı yapmasını isterdim. Çünkü başbakanların koyduğu şerhler ile insanlar tatmin olmuyor. Fakat, ihraç kararlarına yargı yolunun açılması dahi büyük bir kazanımdır. Bu konulara vakıf olan insanlar HSYK kararları ile ne kadar çok insanın mağdur olduğunu, hazır kurulu düzenlerinin bozulup da sırf siyasi görüşünden dolayı işinden olduğunu ve yıllarca çoluk çocuğun ekmeğini kazanmak uğruna ne sıkıntılar yaşadığını eminim bir çoğumuz görmüştür. Hakk arama hakkı dahi bu konuda haklı olan için bir büyük nimettir.

Geçici 15. madde kaldırılıyor. 12 Eylül'e yargı yolu açılıyor.

İşte benim madde. Bayılıyorum bu maddeye. Ha, diyeceksiniz ki "ey radikal; 12 eylül mimarlarına yargı yolu açılsa da ne olacak ki ? Bu yaştan sonra evren müsveddesinin hapise gireceğini mi sanıyorsun" Hayır! Beklentim yada umduğum o değil. Halkın nazarında, yaptığı devrimin halk adına olduğunu söyleyip de yine o halkın çocuklarına akla gelmez işkeceler ile insanlık suçu işleyen, bazılarını yaşı yetmediği halde acil olarak yaşını büyütüp doktorların kemik yaşına itiraz etmesine rağmen dediğim dedik bir tarzla hayatlarına son veren bir kahpe, faşist ve dikta zihniyetin, yine tevafuken aynı tarihe rastlayan bir günde yine halk tarafından aşağılanmış olduğunu görmek, bütün körpe yaşta son bulan hayatlar adına benim zaferim olarak göreceğim bir iadei itibardır. Ne kadın ne erkek ayrımı yapmadan, insanlık ayıbı işkenceyi iki kolunun doğal uzantısı gibi algılayıp emir komuta zinciri adı altında yerine getiren bu zihniyeti her zaman lanetleyen bu halk, bu sefer demokratik olarak da lanetlemiş olacak. Evet, giden evlatlarımızın hiç biri geri gelmeyecek, işkence görüp de kah erkekliğini kah kadınlığını kaybeden bu ülkenin orta yaştaki evlatlarının iyileşmesi beklenmeyecek, ama; ruhlarında oluşmuş aşağılanmış hissinin üzerine bu halkın "yanınızdayız" anlamında verdiği bu mesaj inanıyorum ki bir yaranın üzerine sürülen pomad gibi kadife bir örtü çekecek. İmkan olsa o yaraları da bu halk silmeye çalışırdı ama buna imkan yok tabiki. İmkan olsaydı;en başta Muhsinim'in teninde söndürdükleri samsun izmaritlerinin izini silmek isterdim. Saçları sıfıra vurulan, çırılçıplak bir halde erkek mahkumların ayak yoluna bırakılan genç kızların onurlarındaki yaraları silmek isterdim.

Akılma gelenler şimdilik bunlar...
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Evet, bu madde şeklen icra ediliyor. Ancak milletin iradesini nasıl kullanacağı da başkaca kanunlarla belirlenmiş. Ve hatta öyle bir şekil almış ki, yesende yemesen de bu halini almış. Mesela milletvekillerinin kim olacağı... Sizce bunu parti mi yoksa millet iradesi mi belirliyor? Düşünmek lazım...


Hiçbiri...
Partinin genel başkanı kimse, milletvekillerini de o belirliyor. Parti içindeki istişareler hikaye. Son sözü her zaman genel başkan söyler bizim ülkemizde..
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
kardeşim, 12 eylüle yargı yolu açılsada kenan evreni yargılayamazlar, ben pek inanmıyorum bunun olacağına. Şu anda imralıdakinin hali bu şekilde ise 12 eylüle yargı yolu açılsa ne olur. Bir başörtüsü konusu halledilemedi bu memlekette herkezin derdi başka, herkez ayrı telden çalıyor. Önce temel, önce bir girişimde bulunurmuş, bir işe başlanırmış gibi bir durum var. İcraata gelince o zaman ortalık seyranlık olacak. Ben evet oyu vereceğim. Ama uygulamaya gelinceye kadar Türkiyenin hali nice olur orasına gelince benim bakış açık çok farklı. Çünkü Amerikanın 2000 yılında Seatle üniversitesinden Robert Wilson isinmli bir bilim adamının Neon pili diye çok önemli bir icadı bulmasına müteakiben Amerika kazakistan'da Rusya işbirliğinde Uzay üssü kurdu ve buradan uzaya ayrıca uzay istasyonu inşa edildi. Sırf bu buluşu geliştirmek yönünde Rusya/Amerika bir protokol imzaladılar. Ve şu ana dek o günden beridir, herkezin yönü Irak'ta, Afganistan'da vb. başka yönlerde. Aynı Sultan Vahdettinin İngilizlerin oyununa gelip Ruslarla savaşmaya başlamasının ardından Hindistan'daki Müslüman Ülkeyi İngilizlerin işgal etmesi gibi diyebiliriz. Vahdettin bunu anladığında geç olmuştu ama hemen Ruslarla savaşa son vermek tek yapabildiğiydi. Amerikanın Bulgaristan'da öyle eften püften değil büyük bir askeri ordusu var kim bu konuyla ilgileniyorki aslında çok önemli bir konu gazetelerde sade incirlikten bahsediliyor. Kazakistanda ise bu üssü koruyan U.S. ayrı bir ordusu var. Şu anda Kazakistanda Amerika var, Afganistan'da Amerika var, Türkiye'de ne şekilde strateji içerisinde konuçlanmışlar bir yorum yapmak istemiyorum, Irak desen malum, Pakistan Hindistan bir türlü kendine gelemedi nedense ha bire onları tokatlayan birisi var, Suidi Arabistan U.S. sömrgesinde daha ne kaldı. Kuveyt zaten Irak meslesinde U.S. yardımına koştu. Çhin şu anda şunu belirteyim ki ben Dış Ticaret mezunuyum almanya, honkong, singapur gibi zamanında dış ticarette ileri olan ülkeleri geçmiş fark atmış durumda, daha önce U.S nin ihracatı 400 milyar $, ithalatı 400 milyar $ dengede olduğu zamanlar Türkiyeninki 11 Milyon $ dı. Chin şu anda dış ticarette U.S. ya geçti ya geçecek durumda çok ilerledi. U.S. bu durumu elbette göz ardı etmez. Hatta Chinin bu tehlikeli ilerleyişinden dolayı müslüman ülkeleri destekleme kararı aldığı, bu yönde yeşil bir çizgi çizdiği söylenebilir. Gerçi Yahudileri hedef tahtası yapıp kendisi saman altından su yürütüyor. Yani demek istediğim aslında biz sadece bize gösterileni görüyoruz. Bize bizim yönlendirildiğimiz yönde ki konularla ilgileniyoruz. Gerçi bilsekte bişey farkedecekmi bilmem ama beni teselli eden tek şey bu dünyanın ve evrenin herşeyin hatta bizim ve içimizdeki ruhumuzun bile tek sahibi ALLAH'tır. dönülecek yer yanlızca onadır. Beni sadece bu teselli ediyor. Biz Allah'ın aciz kullarıyız onu bırakıpta bu dünyanın fotokopisini çekmeye çalışıyoruz. İnşallah ALlah bizi (müslümanları) korusun. Müslüman olmayan kendini bişey zanneden gariplerede (müslüman olmak nasip olmamışlar) Allah doğru yola ulaştırsın.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Evet siyah_ ; dış politika ve gerektirdikleri konusunda haklısın. Fakat bu yazıyı yazdığımız dönemlerde konu "anayasa değişikli için yapılan referandum" idi. Bu iş bitti, şimdi sıra senin bahsettiklerine geldi.

Müslüman uyanık olacak, feraset sahibi olacak ve hepsinden önemlisi de akıllı olacak. Çünkü aklı olmayanın ve bunu kullan(a)mayanın ferasetinden bahsedilemez. Vahdettin döneminde siyasi görüş sahibi insanlar, saraylardan uzaklaştırıldığı ve sesleri kısıldığı için, istişare heyetinin aklı selim sahibi insanlardan yoksun padişahı elbette hatalar ve yanlışlıklar yapmıştır ve bu ülke insanı bu bedeli çok ağır ödemiştir. Demek ki; müslüman akıllı olacak ve aynı hataya düşmeyecek. Bu nasıl olacak, her zaman söyledik yazdık, yine söylüyoruz; eğitim, eğitim ve yine sonsuz eğitim!

Tarihimizi biz yazacağız, arşiv kayıtlarımız bunun için yeterli.
Özümüze döneceğiz, batı hayranlığı budalalığından vazgeçerek.
Özgüvenimizi ortaya koyacağız, karşımızdakini aldatmayı bırakarak.
Çalışmaya gönüllü koşacağız, tembelliğin şeytani telkinlerden olduğuna inanarak.
Ve bütün bunları yapmak için otokontrolü sağlayacağız: bu da Dini ve ve ahlaki eğitime önem vererek sağlanacak bir olgudur.
Çünkü Dini ve ahlaki değerlerden yoksun milletlerin nömrü kısa olur. Bu bilinci ve duyguyu insanımıza küçük yaştan itibaren vereceğiz ki, uygulama yaşına geldiğinde içinde Allah korkusu ve sevgisi olan bir insanın otokontrolünün devreye nasıl girdiğini hep beraber müşahede edeceğiz.

İçinde Allah (Celle celauhu) korkusu ve sevgisi olan bir insan;
1- Hırsızlık yapmaz,
2- İçki içmez,
3- Zina etmez,
4- Yalan söylemez,
5- Kendinden başka bir insanın canına kasd etmez.

Bütün bunlar eğitimin ve ahlaki değerlerin bir bünyede bulunması ve bunu yaşama dökmesi ile mümkün olur.

Yani; önce kendi kapımızın önündeki çer çöpü toplayıp buraya çöp dökülmesini önlemek için gerekli önlemleri ve yaptırımları hayata geçirmek ile mümkün olacağına inanmamız ile başlar.
 
Üst Alt