Anayasanın topluca hepsini değerlendirmek belki hem zaman alır hemde okuyanlar sıkılabilir. Ama belli başlı ve önemli görünen paragraflarda incelenirse belki daha uygun olabilir. Yani her insan kendi penceresinden önemli gördüklerini burada açıklayabilirse, hem konu hakkında bilgilenmiş oluruz hemde neye evet veya neye hayır denilmiş olduğunu bir nebze anlama imkanına kavuşmuş oluruz.
Benim önemli gördüklerim başlı başına şunlar:
Memura toplu sözleşme hakkı getiriliyor.
Benim babam memurdu ve işçilerin hakkı olan toplu sözleşmelerden muaftı. Aynı vergiyi veriyordu ama emeğinin karşılığı olan aynı zammı alamıyordu. Görev yaptığı dairede müdür pozisyonunda görev yaparken statüsü ve aldığı sorumluluk yükünün gereği aldığı maaş ile, sabahları sadece masaları silip akşama kadar el ense oturan hizmetlinin aldığı ücret arasında yaklaşık 2,5 kat bir fark vardı. Hatta bir keresinde bu konuyu anlatırken bize dönüp "okumayın, okuyup da n'olacaksınız sizi ben okuldan alıp mevsimlik işçi olarak köy hizmetlerine vereyim 8 ay çalışın benim aldığım yıllık paradan fazlasını cebinize koyun hem dört ay da benden fazla tatil yapmış olursunuz" derdi, gülerdi. En azından şimdi bu çarpıklık giderilmiş olacak adalet geç de olsa her insan için aynı şekil ve oranda tecelli edecek.
Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Siyasi yasaklar 5 yıldan 3 yıla indiriliyor.
Bu ülkenin en büyük ayıbı; hem başbakanını asmış olması, hem de halkın menfaatine uygun işler yapmış olan partileri sırf inanç farklılığından dolayı kapatmış olmasıdır. Bir defa olsa neyse sistem refleksidir der geçersiniz, ama bir çok defa tekerrür etmiş bir konuda üstelik ciddi bir halk desteği olan bir parti için bu kadar rahat refleks olmasını açıkcası kimse kabul edemezdi. Nitekim bu referandum ile bu sıkıntı aşılacak umarım. Siyasi yasak diye bir şey olmamalı başka bir açıdan bakıldığı zaman. Çünkü, bir siyasi yasaklanmış ise, bu muhakkak yasal bir zeminde almıştır bu yasağı. Yasaklanma süresi bittiğinde, aldığı cezaya rağmen halen halk desteğini arkasında görüp de siyaset yapabiliyor ise, bunun demokrasinin bir gereği olduğunu kabullenmek gerekir. Sonuçta o siyasiyi destekleyn de bu ülkenin evladı. Kabul ederim yada etmem fikirlerini, ama sonuçta o kişinin ve temsil ettiği insanın da kendini ifade etme hakkı olduğuna inanıyorum.
Askere sivil yargı yolu açılıyor.
Askerler her zaman bu ülkede 2. sınıf vatandaş olduklarından dem vurur ve sosyal olmak için kendilerine ait orduevleri, yaz kampları veya eğitim kampları adı altında tatil köyleri inşaa ederlerdi. Servis araçlarından tutunda mahkemelerdeki yargılanma şekilleri bile cumhuriyet içerisinde bir başka cumhuriyet gibiydi. Yeri geldiğinde askeri mahkeme kendi sınıfından olan askere aynı ceza kanunlarında yer alan yargılama karşılığını delil yetersizliği ! gibi ucube bir nedene dayandırarak beraat kararı çıkarabiliyordu. En başta bulunan paşalardan birinin bu konudaki askeri savcı yahut hakime gönderdiği bir selamı yeterli oluyordu. Eşitlik ise, anayasa önünde herkes eşit olmalı. Aynı suçtan sivil mahkemede yargılandığı zaman müebbet alacak bir insanın, askeri mahkemede yargılanması ile alacağı beraat açıkcası benim kanıma dokunuyordu. Şimdi bu da tarihe karışacak gibi görünüyor.
Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değişiyor. Üyeler 12 yıl için seçilecek. Bir üye iki defa seçilemeyecek. Mahkeme, 19 üyeden oluşacak. 3 üye Meclis, 16 üye Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek.
Halen 11 asil 4 yedek üye olarak 15 kişiden oluşan mahkeme üyeleri cumhurbaşkanı onayı ile seçilerek atanıyordu. O an cumhurun başında olan siyasi insiyatif bunu koz olarak değerlendiriyordu, istediği üyeyi atıyordu. Bir nevi tek kişilik keyfiyetin tahakkümü olarak hayatımızdaki yerini alıyordu. Şimdi bu bir nevi kısıtlanmış oluyor. En azından meclisin seçtiği 3 üye toplumun temsil edildiği insanlar tarafından seçilecek. Aslında yarısı olsa daha demokratik olurdu ya neyse, buna da şükür demek gerekiyor sanırım. Teamüllerin rafa kalkıp yasanın işlevlik kazanacağı bir anayasa mahkemesi her insanın hakkıdır. Hatırlayınız, daha düne kadar başörtüsü hakkında ne anayasal ne de başka bir kanaldan yargı kararı olmamasına rağmen teamüller gereği (!) bu ülkede bayan kardeşlerimiz yıllarca okul kapılarında, resmi dairelerde hunharca eziyete maruz bırakıldı. Yazık, buna kimsenin hakkı yok ve bu referandum buna son veriyor. Teamüller değil yasalar çalışacak.
HSYK’nın yapısı değişiyor. Kurulun 21 asıl, 10 yedek üyesi olacak. 4 üye cumhurbaşkanı tarafından, 1 üye Anayasa Mahkemesi, 3 üye Yargıtay, 1 üye Danıştay, 7 üye adli, 3 üye idari hakim ve savcılar tarafından seçilecek. HSYK'nın meslekten ihraç kararına yargı yolu açılıyor.
Deli dumrul çay ocağı dağıtılıyor desek abartı olmaz sanırım. Toplumun bütün hukuk katmanlarının katıldığı bu oluşuma, siyasi iradenin meclis adına dahi olsa katılamaması eksiklik gibi geliyor bana. Meclisin de bu kurula en az 1 üye ile bile olsa katkı yapmasını isterdim. Çünkü başbakanların koyduğu şerhler ile insanlar tatmin olmuyor. Fakat, ihraç kararlarına yargı yolunun açılması dahi büyük bir kazanımdır. Bu konulara vakıf olan insanlar HSYK kararları ile ne kadar çok insanın mağdur olduğunu, hazır kurulu düzenlerinin bozulup da sırf siyasi görüşünden dolayı işinden olduğunu ve yıllarca çoluk çocuğun ekmeğini kazanmak uğruna ne sıkıntılar yaşadığını eminim bir çoğumuz görmüştür. Hakk arama hakkı dahi bu konuda haklı olan için bir büyük nimettir.
Geçici 15. madde kaldırılıyor. 12 Eylül'e yargı yolu açılıyor.
İşte benim madde. Bayılıyorum bu maddeye. Ha, diyeceksiniz ki "ey radikal; 12 eylül mimarlarına yargı yolu açılsa da ne olacak ki ? Bu yaştan sonra evren müsveddesinin hapise gireceğini mi sanıyorsun" Hayır! Beklentim yada umduğum o değil. Halkın nazarında, yaptığı devrimin halk adına olduğunu söyleyip de yine o halkın çocuklarına akla gelmez işkeceler ile insanlık suçu işleyen, bazılarını yaşı yetmediği halde acil olarak yaşını büyütüp doktorların kemik yaşına itiraz etmesine rağmen dediğim dedik bir tarzla hayatlarına son veren bir kahpe, faşist ve dikta zihniyetin, yine tevafuken aynı tarihe rastlayan bir günde yine halk tarafından aşağılanmış olduğunu görmek, bütün körpe yaşta son bulan hayatlar adına benim zaferim olarak göreceğim bir iadei itibardır. Ne kadın ne erkek ayrımı yapmadan, insanlık ayıbı işkenceyi iki kolunun doğal uzantısı gibi algılayıp emir komuta zinciri adı altında yerine getiren bu zihniyeti her zaman lanetleyen bu halk, bu sefer demokratik olarak da lanetlemiş olacak. Evet, giden evlatlarımızın hiç biri geri gelmeyecek, işkence görüp de kah erkekliğini kah kadınlığını kaybeden bu ülkenin orta yaştaki evlatlarının iyileşmesi beklenmeyecek, ama; ruhlarında oluşmuş aşağılanmış hissinin üzerine bu halkın "yanınızdayız" anlamında verdiği bu mesaj inanıyorum ki bir yaranın üzerine sürülen pomad gibi kadife bir örtü çekecek. İmkan olsa o yaraları da bu halk silmeye çalışırdı ama buna imkan yok tabiki. İmkan olsaydı;en başta Muhsinim'in teninde söndürdükleri samsun izmaritlerinin izini silmek isterdim. Saçları sıfıra vurulan, çırılçıplak bir halde erkek mahkumların ayak yoluna bırakılan genç kızların onurlarındaki yaraları silmek isterdim.
Akılma gelenler şimdilik bunlar...