AHMED KILICKAYA
New member
- Katılım
- 18 Eyl 2011
- Mesajlar
- 30
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 0
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
ANAYASA MESELESİNE
İSLAMİ ÇÖZÜM
İSLAMİ ANAYASA TASARISI
VE
GEREKCESİ
Bugünlerde hem Ortadoğudaki Mısır, Tunus, Libya gibi halkı müslüman ülkelerde hem de Türkiyede değişim, dönüşüm rüzgarları ile birlikte yeni bir anayasa yapmak meselesi gündemdedir. Topyekün yeni bir anayasa yapmak veya benimsemek aslında o ülkedeki rejimin değişmesi, paradigmanın değişmesi, egemenliğin merkezinin ve egemen güçlerin değişmesi demektir. Fakat burada bazı istifhamlar var:
--Bu yeni anayasa söylemini gündeme taşıyanlar gerçekten bunu yapacaklar mı?..
--Yenilik ve değişim vaadlerinde ne kadar samimidirler?...
--Bu söylemlerinde gerçekten köklü bir değişimi mi yoksa ambalaj yada makyaj değişikliğini mi kastediyorlar?..
--Kökleri toplumun derinliklerinde olan ve genel hüsnü kabul gören bir anayasa yapmayı başarabilecekler mi?..
Bu istifhamların gölgesinde bir sorun olarak algılanan yeni anayasa belirleme çalışmalarına bu yazımızla İslami bir bakış açısı ve çözüm sunmaya çalışacağız inşaallah. Tevfik Allahtandır.
ANAYASANIN MİSYONU
Bilindiği gibi anayasa günümüzde toplumsal ve siyasal organizasyonun bir nevi zorunlu klavuzu olarak algılanmaktadır. Zira anayasa; bir toplumdaki siyasi baskın örgüt olan devletin, toplumu yönetirken kullandığı rejimi, sistemi, ideolojiyi belirler. Bunu yaparken de; -egemenliğin, -sulta / otorite sahibinin,
-yönetim şeklinin ve sisteminin ne olduğunu, -yöneticilerin ve yönetilenlerin temel hak, yetki ve sorumluluklarının ne olduğunu, -yöneticilerin yönetime gelme ve yönetimden ayrılma şartlarının ve yönteminin ne olduğunu belirler.
Bununla güdülen gaye; toplumda yönetici ile yönetilenler arasında ihtilafların çıktığında anayasa kendisine başvurulan nihai merci olsun ki bir siyasi istikrar ve barış ortamı sağlansın. Yani toplumsal barış, huzur, istikrar, adalet ve güvenlik temin edilsin.
Ancak bir anayasanın bu iyi niyetli gayeyi gerçekleştirebilmesi için o toplumun ana unsuru olan topluluklarının içinde derinliğine köklerinin olması gerekir.. O anayasanın ruhu diye bilinen temel düşüncesinin, felsefesinin, referansının, kaynağının, temel ölçülerinin, hakimiyet / egemenlik anlayışının o toplumun ana unsurları tarafından içtenlikle benimsenmesi gerekir. Yani o topluma yabancı olmaması gerekir. Bu şu demek değildir; Bir şekilde bir anayasa belirlenir ve o toplumun onayına sunulur, yapılan referandumla o anayasa toplumun çoğunluğu tarafından kabul yada evet oyu alırsa, o anayasa o toplum tarafından benimsenmiş ve o topluma malolmuş sayılır. Bu anlayış doğru değildir. Yüzeysel ve kandırmaca bir anlayıştır. Toplum ve siyaset gerçekliği ile bağdaşmaz. Zira öylesi bir anayasa şimdiki anayasalar gibi toplumdaki güvensizliğin, adaletsizliğin, istikrarsızlığın, huzursuzluğun, sorunların ana kaynağı olduğu gibi zaman ve fırsatların da heder olmasına sebep olur..
ANAYASANIN KÖKLERİ
Bir anayasanın bir toplumda derinliğine köklerinin olabilmesi, o toplumun ana unsurları tarafından içtenlikle kabul görmesi ve benimsenebilmesi için; anayasaların üzerine kuruldukları şu temel kavramlara ve ilkelere bakmamız gerekir:
--Hakimiyet / egemenlik,
--Sulta / otorite,
--İdeoloji yada rejim,
İşte bu kavramlar bir anayasanın kökleridir. Bunları şu şekilde izah etmek mümkündür:
1--Hakimiyet / egemenlik:
Hakim olma halidir. Bir ülke ve toplum üzerinde hakim iradeye hakimiyet denir. Yani bütün iradelerden / arzu ve isteklerden üstün iradeye, bütün irade sahiplerinin karşısında boyun büktüğü iradeye hakimiyet denir.
Hakimiyet sahibi; o ülke, devlet ve toplumda merci konumundadır. Yani kendisine müracaat edilen, dönülen, başvurulan en üstün makam sahibidir.
Hakimiyet sahibi; o ülke, devlet ve toplumda kendisine kayıtsız şartsız / koşulsuz boyun büküldüğü, itiraz edilmediği makam sahibidir.
Hakimiyet sahibi; o ülke, devlet ve toplumda bütün kanunların, hükümlerin, ölçülerin kendisine dayandığı, kendisinden alındığı, kendisini delil / referans edindiği meşruiyet kaynağıdır.
Görüldüğü gibi hakimiyet herhangi bir anayasanın temel kavramıdır. Hem anayasanın kendisinin hem de onun çerçevesinde oluşacak rejim, kanun ve hükümlerin meşruiyet kaynağıdır. Bir toplumun ana unsurlarında hakimiyet konusunda bir mutabakat oluşmamış ise, o anayasanın o toplumda kökü yok demektir. O toplum tarafından içtenlikle benimsenmez.!.. O toplumda adalet ve istikrar sağlanamaz. Zira her siyasi, hukuki ve toplumsal kararda meşruiyet sorunu yaşanır..
Hakimiyet konusu en önemli konudur, temel sorundur. Hiçbir yasaklama, sınırlama ve devlet gücü kullanılarak saptırma yapmaksızın, baskı, tehdit, şiddet kullanmaksızın bu sorunun üzerinde doğruyu, hakikatı bulmak maksadı ile şeffaf bir şekilde tartışılmalıdır. Bu mesele, toplumun ana unsurları tarafından anlaşılmadan ve üzerinde bir mutabakat sağlanmadan yapılacak bütün işler, çalışmalar dostlar alışverişte görsün kabilinden bir saptırma, yanıltma yada abes ile iştigal olacaktır.. Yeni anayasa söylemi ile yola çıkanların bu gerçeği gözardı etmeleri, saptırmaları samimiyet, dürüstlük ve şeffaflık ile bağdaşmaz.
2--Sulta / otorite:
Yani yönetme yetkisi kime ait olacak ve yöneticiler nasıl belirlenecek meselesi. Sultanın / otoritenin yani yönetme yetkisinin kime ait olduğunu da hakimiyet sahibi belirler. Yada hakimiyet anlayışı doğrultusunda belirlenir. Dolayısı ile hakimiyet meselesi halladilmeden, netliğe kavuşmadan sulta meselesi sağlıklı bir şekilde halledilemez ve daima meşruiyet sorunu yaşanır.
3--Rejim ve ideoloji:
Anayasa, kendisine dayandığı hakimiyet anlayışına göre bir rejim ve ideoloji belirler. Rejimi ve ideolojisi olmayan bir anayasa ruhsuz bir anayasadır. Dolayısı ile işlevsiz yazılı metinler olarak kalmaya mahkum olur. Zira;
Rejim; yönetim ve idarede tutulan yol, takip edilen usuldür. Yani devletin yönetim şekli ve tarzıdır.
İdeoloji ise; kendi içinde fikir / temel düşünce, çözümler ve usül / yöntem bütünlüğü olan siyasi, iktisadi ve toplumsal sistemdir.
Benimsediği rejim ve ideoloji ile anayasa; devletin o toplumda uygulayacağı;
-yönetim şeklini ve sistemini,
-eğitim siyaseti ve sistemini,
-iktisadi / ekenomik siyasetin ilke ve sistemini,
-kadın erkek ilişkilerinin tanzimini,
-yargı sisteminin usul ve çerçevesini,
-dış siyaset ilkelerini ve çerçevesini,
-toplumdaki çeşitli inanç gruplarının temel hak ve hukukunu belirler.
Mademki anayasanın realitesi / gerçekliği budur. O halde şimdi ana unsurları müslüman olan bir toplumda kökleri olan ve hüsnü kabul bulan bir anayasanın nasıl olması gerektiğini köklerine bakarak Türkiyedeki toplum örneğinde inceleyelim: