B
beyaz_ýþýk
Guest
Ömrümün gerçek gülü
Seninle çıkılan yokuşlar düzdür.
Sensiz ovada da yaşarım annem.
Çiçekler bir mevsim açarmış, belli.
Sen ise dört mevsim çiçeksin annem.
Abdulbaki Akkan
Seninle çıkılan yokuşlar düzdür.
Sensiz ovada da yaşarım annem.
Çiçekler bir mevsim açarmış, belli.
Sen ise dört mevsim çiçeksin annem.
Abdulbaki Akkan
Ana-babaya iyilik nafile ibadetten üstündür
Farz ibadetler, biz kullar için Allah’ın takdir etmiş olduğu görevlerdir. Farz ibadetlerin dışında Allah’a kalben ve fiilen yakın olabilmek için yaptığımız ibadetlere de “nafile” ibadetler diyoruz. Meselâ; farz namazlarını kılan bir insanın sünnet olan namazları kılması (şükür, evvabin, hacet, kuşluk vb.) onun için nafile bir ibadettir. Nafile ibadetler, kulun dinî hayatındaki çok önemli boşlukları doldurur. Onu Allah’a yakınlaştırıp, peygamber ahlakıyla ahlâklandırır. Peki anne-babaya yapılacak bir hizmet, ya da onların emirlerine uygun hareket etmek nasıl nafile ibadetlerden üstün oluyor?
Hişam ibn Hassan, Hasan Basri Hazretleri’ne soruyor: “Kur’an öğreniyorum; fakat, eve geç gitmek zorunda kalıyorum. Yatsıya kadar annem beni evde bekliyor. Bu yaptığım davranış doğru mudur?”
Hasan Basri Hazretleri, “Yatsı vaktinde annenin yanında bulunup onu sevindirmen, bana nafile olarak yaptığın haccın sevabından daha sevimli geliyor.” demiştir.
Malik bin Enes Hazretleri de bir kimsenin anne-babası izin vermedikçe nafile olarak hacca gitmesinin doğru olmayacağını belirtmiştir.
İmam-ı Gazali bu konuda şöyle demektedir:
“Haram veya helal olup olmadığı konusunda şüphe bulunan şeylerde anne-babaya itaat farz iken, Allah’ın yasaklamış olduğu haramlarda itaat farz değildir. Hatta anne-baba senin yalnız değil de onlarla birlikte yemek yemeni isteseler, onların bu isteğini yerine getirmen gerekir. Aynı şekilde mubah veya nafile ibadet amaçlı bir seyahate çıkarken onların izinlerini muhakkak almalısın. Üzerine farz olan haccı bile eğer anne ve baban istemiyorlarsa geciktirmen gerekir. İlim öğrenme maksadıyla gurbete çıkmadan önce de onların izinlerini alman gerekir.” (Gazali, İhyaü Ulumü’d-din, 2/218)
Cennet onların ayağı altındadır
<B> Muâviye ibn Câhime’nin anlattığına göre; Câhime (radıyallahu anh) Hz Peygamber’e ve (aleyhissalâtu vesselam) gelir ve: “Ey Allah’ın Resulü, ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim” der. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Annen var mı?” diye sorar. “Evet” deyince, “Öyleyse ondan ayrılma zira Cennet onun ayağının altındadır” buyurur. (Nesâî, Cihad 6.)
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sas) bir gün: “Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün” dedi. “Kimin burnu sürtülsün ey Allah’ın Resulü?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Ebeveyninden her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde (rızasını alıp da) Cennet’e giremeyenin.” (Müslim, Birr 9)
Esma Bintu Ebî Bekr (r. anhâ) anlatıyor: Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. Hz. Peygamber’den (sas) sorarak: “Annem geldi, görüşüp konuşmayı arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?” dedim. “Evet” dedi, ona gereken hürmeti göster.” (Buhârî, Hibe 28, Edeb 8)
İbn Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah’a (aleyhissalâtu vesselam) gelerek: “Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam): “Annen var mı?” diye sordu. Adam: “Hayır yok” dedi. “Peki teyzen de mi yok?” dedi. Adam: “Evet, var” deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Öyle ise ona iyilik yap! Teyze anne makamındadır.” diye emretti,” (Tirmizî, Birr 6.)
Onlara isyan eden Cennet’e giremez
<B> Sıla-i rahmi kesmenin haramlığına inandığı hâlde bunun gereklerini yerine getirmeyen insan günahkâr olur. Yok, bu hükmü reddediyorsa Cennet’in kokusunu duyması mümkün değildir.
Ebû Bekre Nüfey İbn Hâris’ten (ra) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sas) “Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?” diye üç defa sordu. Biz de “Evet, yâ Rasûlallah” dedik. Rasûl-i Ekrem, “Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek” dedikten sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve “İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmaktır.” ilavesini yaptı. Bu sözü durmadan tekrarladı. Daha fazla üzülmesini arzu etmediğimiz için “keşke sussa” dedik. (137 Buhârî, Şehâdât, 10, Edeb, 6, İsti’zân, 35; Müslim, İmân, 143).
Lokman Sûresi’nde şöyle buyurulmuştur: “Lokman oğluna nasihat ederken: ‘Evladım!’ dedi, ‘Sakın Allah’a eş, ortak uydurma! Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür.’” (Lokman, 31/13). Şirk çok büyük bir günahtır. Anne-babaya asi olup, onlarla irtibatı kesmek de şirkin hemen yanındaki büyük günahlar içinde sayılmıştır. Ebu Muhammed Cübeyr İbn Mut’ım’in (ra) rivayet ettiğine göre Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Akrabasıyla ilgisini kesen kimse cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 11; Müslim, Birr, 18,19)
Kalbinde zerre ağırlığınca iman taşıyan herkes nihayetinde cennete girecektir. Ancak akrabalık bağlarını görmezlikten gelip, akrabalarını unutan insanlar üstelik bunun haram olduğunu bildikleri hâlde inadına aksini savunuyorlarsa bu takdirde cennete hiçbir zaman girmeleri mümkün değildir.
/B>