Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ana-baba Hakki

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Dinimiz anne baba hakkına önem vermiş ve onların isteklerini yerine getirmeyi evladın bir vazifesi olarak görmüştür. Bu nedenle anne ve babanın meşru ölçülerdeki isteklerini yerine getirmeye gayret göstermemiz gerekir.

Ancak dinimizin yasakladığı bir şeyi emrediyorlarsa bunu yapamayız. Çünkü Allahın emirleri anne babanın hakkından önde gelir. Meşru olmayan isteklerini yapmadığımızdan dolayı mesul olmadığımız gibi hakkımı helal etmem derse bu sözü dikkate alınmaz.

Esma Bintu Ebî Bekr (radiyallahû anha) anlatıyor: "Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. nasıl davranmam gerekeceği hususunda Hz. Peygamber (aleyhisselatu vesselam)'den sorarak :"Annem yanıma geldi, benimle (görüşüp konuşmak) arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?" dedim. "Evet" dedi, "ona gereken hürmeti göster". (Buharî, Hibe 28, Edeb 8, Müslim, Zekat 50 (1003); Ebu Davud, Zekat, 34 (1668).

Hadiste zikri geçen, Esma'nın annesi hakkında birçok münakaşalar var. Bizim için hadisin ifade ettiği ahkam mühimdir. Anne ve baba kafir olsa bile onlara karşı insani vazifelerimizi, evlatlık alaka ve hürmetini göstermek gerektiği anlaşılmaktadır. Hatta bu hadisten kafir bile olsa anne ve babaya nafaka vermenin vacip olduğu hükmü çıkarılmıştır.

Kafir bile olsa anne ve babaya karşı hürmet etmek ve nafaka vermek meselesinin ehemmiyeti şuradan anlaşılmaktadır ki, yukarıdaki hadis üzerine vahiy gelmiş ve mesele Kur'an-ı Kerîm'de hükme bağlanmıştır. "Sizinle din hususunda muharebe etmemiş, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara iyilik, onlara adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever." (Mümtahine sûresi, 8. ayet)

Müşrik bile olsa anne ve babaya hürmet hususunda şu ayet daha açıktır: (Mealen) " Eğer onlar (ebeveyn) sence ilimde (yeni) olmadık herhangi bir şeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy…" (Lukman sûresi, 15. ayet).

Bu açıklamlara göre müslüman olan bir anne baba ne kadar günahkar olursa olsun onlara saygı ve hürmette kusur etmemek lazım geldiği kendilinden anlaşılır.

İtaat etmek ayrıdır, isyan etmek ayrıdır. Allah-u Teâlaya isyan olmadıkça anne-babaya mutlak itaat emredilmiştir. O halde Allahın emrine aykırı olmayan her isteklerini yerine getirmek gerekir. Allahın emirlerine aykırı olan isteklerine ise uyulmaz. Ame isyan da edilmez. Bu sitrekleri yerine getirilmez ve sessiz kalınır. Hirmet ve saygı devam eder.

Kalpleri çeviren Allahtır. Ona iltica etmek gerekir. Çocukların anne babalarına gösterdikleri bu sevgi, saygı ve hürmet onların kalplerinin yumuşamasına neden olabilir. Hedef ve gaye onları kazanmak olmalıdır.

Dinimiz teyze ve dayıyı anne yerinde, hala ve amcayı da baba yerinde kabul etmiştir. Bu sebeple onlara hürmet ve saygı anne babaya yapılmış gibi kabul edilmiştir. Onların haram isteklerine uyulmaz. Fakat saygı, hürmet ve sılayı rahimde kusur etmemek gerekir.


"Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukàbil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, kemâl-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâp etmemiş herbir veled, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir." (21.mektup tan)

Bu dünyada ayeti kerimenin ifadesiyle"kim zerre miskal hayır yapmışsa karşılığını görecek kimde zerre miskal kötülük yapmışsa yine karşılığını görecek "(zilzal s.7-8 ayetler) sırrıyla denilebilir ki eğer anne babamıza bazı sıkıntılar vermişsek bunun karşılığında muhtemelen bu dünya da karşılığı görülecektir.Nitekim dışardaki hayata veya yakın çevremize baktığımızda bunun onlarca misalini görebiliriz.Tabi ihtiyarlıkta çekilen sıkıntıların gerçek sebebini elbette en iyi bilen Rabbimizdir.Ancak duyduğumuz ve gördüğümüz kadarıylada anne babaya yapılan itaatsizliğin de o sıkıntıların çekilmesinde büyük bir etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.


İşte, ey insan, aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın.
اَلْجَزَاۤءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ (*) sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir. Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriütteessür kalblerini rencide etmekle, خَسِرَ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةَ (*) sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahmân istersen, o Rahmân’ın vedîalarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.(21.mektup tan)
 

denizin_sesi

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
145
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
çok Guzel Bi Konuyu Ele Almişsiniz Allah Razi Olsun .rabbim Anne Ve Babamizla Bizi Imtihan Etmesin Inşaallah.(amin)
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Allah razı olsun kardes
ne yazık ki yaşadığımız zamanda diliminde, halkının %99 unun müslüman olduğu bir ülkede, huzur evlerinde bakıma muhtaç bırakılan ANNE ve BABALAR ın sayısının haddinden fazla olması büyük vebal ve günahtır....... Rabbim hayırlı evlatlar versin bizlere..

RABBİM ANAMIN BABAMIN VE MUSLUMANLARIN GÜNAHLARINI AFFET, ONLARA DÜNYADA DA AHİRETTE DE İYİLİKLER VER
Aminnnnnn........
 
C

c0ld

Guest
Allah razı olsun cok güzel bir konu tşkler..slm ve dua ile
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Ana-baba Hakki

ANA-BABA HAKKI

SORU: Anne baba, "Ya hanımını bırak, ya bizi!" derse ne yapmak lâzım?

CEVAP: Anne baba böyle demekte haksızdır, yuva yıkmağa hakları yoktur. Anne babaya nasihat etmek lâzım!.. Çünkü, boşanan kadın mağdur olacaktır. Annenin babanın kaprisiyle müslümana böyle bir şey yapılmaz. Diyecek ki: "Ben bu yuvayı bozamam!" Çünkü:

(Ebğazül halâlü ilallàh, ettalâk) "Allah'ın en sevmediği iş boşanmadır." Evet bir yoldur, bir çaredir ama, boşanmak Allah'ın en sevmediği şeydir. Ancak çok mecbur olunca, belli şartlarda olabilir. Böyle durup duruken karı boşanmaz!..

--Anam babam istemiyor...

--Almasaydın!..

Sonra almış, olmuş bitmiş. Karısı olmuş, çoluk çocuğu olmuş. Olmasa bile mağdur etmeğe hakkı yok!.. Boşanmayı gerektirecek ciddî bir sebep yoksa, annem babam istemiyor diye karı boşanmaz.

Onlara diyecek ki: "Bu yaptığınız şey doğru değildir. Ben sizi çok seviyorum. Ben size hürmet etmek istiyorum ama, benden bunu istemeyin! Çünkü, Allah'ın rızâsına aykırı... Ben Allah'ın gazabına uğramak istemem, kimsenin hakkını üzerime almak istemem!" diyecek, annesini babasını iknâ edecek.

Kendisi iknâ edemiyorsa, müftüye, hocaya söyler. Onlar gider, nasihat ederler; olur.

SORU: Babam din görevlisi... Nafile namaz kılmama, ders ve zikir yapmama okulu ileri sürerek izin vermiyor. Kontrolü dışında vaktim de yok; ne yapabilirim?

CEVAP: Din görevlisi değil, dinî vazifeleri yaptırmama görevlisi!..

Zikr ü tesbihatını yolda giderken yapsın!.. Öteki namazları da; zâten evvâbini akşam namazının arkasından kılacak, iki rekât, bir şey değil... İşrak namazı da sabah namazından biraz sonra olacak; o da bir şey değil... Kalıyor duha namazı, gece yatarken abdest alıp namaz kılmak, teheccüd namazı... Onları da yapmağa gayret etsin!..

SORU: Ben bekârım ve sakal bıraktım. Bekâr olduğum için annem buna karşı geliyor. Bu durumda onlara âsî mi olmuş oluyorum?

CEVAP: Sakalı kesmek haramdır. Sakalı bırakmak, hadis-i şeriflerde tavsiye edilmiş bir sünnettir. Şimdi bizim Türkiye'nin şartları dolayısıyla memurlar bırakamıyor, askerler bırakamıyor vs. mâzeretler oluyor. Bırakmaya durumu müsâit olanların bırakması lâzımdır, kesmesi günahtır. Mâzereti olanlar, mâzeretlerini Allah'ın huzurunda kabul ettirebilirlerse, mâzur olurlar; kabul ettiremezlerse, vebal altında kalırlar.

Eğer annesi babası râzı gelmiyorsa, "Bu bir vazifedir anneciğim!" diye yumuşak yumuşak söylemeli, gönüllerini almağa çalışmalı... Politika ile, gönüllerini okşayarak, onları kırmamağa gayret etmeli!..

SORU: Annem önceleri açıkmış, namazlarını kılmamış. Şimdi kapandı, geçmiş namazları vakit namazlarının arkasından kaza ediyor. Dedem, "Sen hep uzun namaz kılıp ev işlerini yapmıyorsun!" diye anneme kızıyor, beddua ediyor. Bu beddualar kabul olur mu, yoksa dedeme mi geçer?

CEVAP: Bu beddualar kabul olmaz; çünkü, namaz kılıyor diye beddua ediyor. Haksız bir beddua... Dede yaşlı olduğu için, yetmiş yaşından sonra ihtiyarlık alâmetleri belirdiği için, böyle acaib şeyler yapabiliyorlar. Onların da affolunacağına dair hadis-i şerifte işaretler var... Seyyiatı siliniyor, hasenatı yazılmaya devam ediyor. Yâni, namaz kılarsa sevap kazanıyor; ihtiyarlıktan, bunamaktan dolayı günah işlerse, onların kusuruna bakmıyor Allah... Böyle bir mazeret durumu oluyor.

Bedduası geçmez, ondan korkmayın!..

SORU: Evli ve iki çocuk babasıyım. ****ener yaşında olan ana babamın yanında kalıyorduk. İslâmî yaşantıma müsaade vermeyen, akla gelmedik aşağılayıcı zulümler yapmaları nedeniyle, beş yıl önce kendi istekleriyle evimizi ayırdık. Bir ay sonra yalvardılar, ağladılar, tekrar geri getirdiler. Aradan beş yıl geçmesine rağmen zulüm daha da arttı. En son, evlatlarımın terbiyesiyle ilgili ailevî münazarama karışıp benimle kavga ettiler ve evden attılar.

Bunun üzerine ayrı ev tuttum. Üç ay sonra anne ve babam hüngür hüngür ağlayarak tekrar eve dönmemizi istiyorlar. Ben de, "Bakılmaya ihtiyacınız varsa, buyurun, bizim eve gelin!" dedim; kabul etmediler. Hanımım da zâten gitmek istemiyor. Eğer gidersem, ailem dağılacak. Annem babam da, "Gelmezsen hakkımızı helâl etmeyiz!" diyorlar. Ne yapayım?

CEVAP: Anne ve babaya hürmet etmek, itibar etmek, hizmet etmek evlâdın vazifesidir. Onlara hizmette kusur etmeyecek, gönüllerini alacak, zulüm de etmesine fırsat vermeyecek; basiretli bir yönetim gösterecek.

Hayatta işler kolay değildir muhterem kardeşlerim! Her işin bir çatal tarafı, çetrefil tarafı, pürüzlü tarafı vardır. Hiç bir iş kolay değildir. Ticarethanede de böyledir.

Burda bir problem var... Ana baba biraz ihtiyar... Yetmiş ****en yaşına gelen bir insanın beyin damarları kireçleniyor, ahlâkı değişiyor. halim selim olan bir insan, cadaloz oluyor, kavgacı oluyor. Bu bir çeşit hastalıktan... Onları hoş göreceksiniz, "Ha... ha..." diyeceksiniz, "Ağasın, paşasın..." diyeceksiniz, idare edeceksiniz. Yolda yolunuzu bir sarhoş kesse, nasıl idâre-i maslahat ediyorsanız, anneyi babayı da idare edip gönlünü alacaksınız.

Beraber oturmanız uygun olmuyorsa, arada sırada giderek, hediye alarak gönüllerini hoş edeceksiniz. İhtiyarlayınca hastalıklar olabiliyor. Bunu üstüne bastırarak söyleyeyim, çok yakından biliyorum, yetmiş ****en yaşına gelince bunama halleri gibi, bir takım ahlâk değişiklikleri olabiliyor.

SORU: Bir kişinin anne ve babasına öf bile demesi doğru değilken, annesi veya babası kötü yolda ise ona karşı nasıl bir tavır takınması gerekmektedir?

CEVAP: Anne ve baya öf bile dememeyi Kur'an bize tavsiye ediyor:

(Velâ tekul lehümâ üffin) "Üf bile deme onlara!" Yâni, "Saygıda son derece dikkat et!" demek...

Annesi babası doğru yolda değilse, doğru yola girmesi için çalışacak. Çünkü, annesi babasıdır. Bu tarzda giderse cehenneme gidecek. Ona râzı gelmediği için, yumuşak yumuşak, tatlı tatlı yola gelmesi için uğraşacak. Kızdırmadan, iyice köpürtürmeden, şaşırttırmadan doğru yola getirmeğe çalışacak. Dua edecek, yalvaracak, yakaracak, bir politika güdecek...

Muhterem kardeşlerim! İslâm büyük ölçüde politikadır. Şimdi diyeceksiniz ki: Nasıl bir şey bu?.. Yâni, aklını basîretini kullanmak... Usta bir tezgâhtarın, malını satmak için uğraştığı gibi, vitrini süslediği gibi, malı silip câzib hale getirdiği gibi; Müslüman da müslümanlığı yaymak için, karşıdaki insanı hak yola çekmek için fırsat arayacak!.. Zekâ işi yâni...

Çareler aralacak, uygun zamanlar kollayacak, doğru yola getirmeğe çalışacak!.. Annemiz babamız için de öyle, konu komşu için de öyle, herkes için öyle...

SORU: Bir arkadaşımızın babası kötü yolda ama, işi iyi... O çocuğun babasının yanında çalışması mı iyi, yoksa el yanında çalışıp da kendi yolunu kendi çizmesi mi lâzım?..

CEVAP: İşi iyi ise, babasının yanında çalışır, babasına da göz kulak olur; babasının yanında çalışması uygun olur. İşi haramsa, o zaman başka yerde çalışması lâzım!..

SORU: Ölmüşlerimiz için yemek vermek ne derece doğrudur?

CEVAP: Peygamber Efendimiz'e birisi geldi. Dedi ki: "Yâ Rasûlallah! Annem öldü. Bana hiç vasiyette bulunmadı. Ben şimdi onun nâmına bir çeşme yapsam, sevabı ona gider mi?" dedi. Peygamber Efendimiz, "Gider." dedi. Onun üzerine o çeşme yaptı ve üstüne de yazdı: "Bu, Sa'dın annesinin çeşmesidir." diye.

Bu gibi hadislerden biliyoruz ki, yaşayan bir evlât veya bir yakın, ölen bir kimse için bir hayır yaparsa, onun sevabı ölüye gider. Bir Kur'an okursa bağışlarsa, sevabı gider. Bir sadaka verirse bağışlarsa, sevabı gider.

Yemek de onun için doğrudur. Fukarayı doyuruyorsun veyahut dostlara ziyafet çekiyorsun; her ne şekilde olursa olsun, sevabını bağışladığın zaman, ona gider.


ALINTI
GÜNCEL MESELELER
(1. ve 2. Ciltler Birarada)

Prof.M. Es'ad Coşan Rh.A.
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Anne-baba Hakki

Anne-baba Hakki

Pek çok manevî değerin yerle bir olduğu zamanımızda, çiğnenen, unutulan, hakir görülen en büyük değerlerden biri de, Allah’ın Kur’anı Kerim’de pek çok yerde ‘sadece kendisine ibadet’ten sonra zikrettiği bir hakikat olan anne-baba hakkıdır.
Öyle bir vahşi devirde yaşıyoruz ki, yıllarca kendisini besleyen, koruyup kollayan, nice sıkıntılara katlanan anne baba, çocuğunun nazarında bir yük, aşağılanan bir varlık olarak görülüyor. Anne baba küçümseniyor, anne baba ademe mahkum ediliyor, anne baba darü’l acezelere terkediliyor, anne baba dövülüyor, anne baba öldürülüyor veya ölümleri arzulanıyor. Halbuki, anne babanın hakları o kadar büyüktür ki, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir hadislerinde meseleyi şöyle vurgularlar: “Evlad, babasının hakkını kesinlikle ödeyemez. Bu ancak şu şekilde mümkündür. Babasını bir yerde köle olarak bulur, satın alır, sonra onu hürriyetine kavuşturur. Ancak o zaman hakkını ödemiş olur.” (Müslim)
Onlara hürmet, o kadar büyük bir hakikattır ki, Cenab-ı Hak (cc), bu hakikatı Kur’an’da şu şekilde hatırlatıyor: “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyilik etmenizi kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa, kendilerine “öf” bile deme! Onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle! Alçakgönüllülükle, onlara merhamet kanatlarını ger. Ve onlara şöyle dua et: “Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et!” (İsra, 17/23-24) Allah burada, onların evlat üzerindeki haklarını anlatırken, en küçük bir hareket ve söz olan öf demeyi bile haram kılıyor. Bu kadarcık söz eğer haramsa, bundan ötesi; yani onları yalnızlığa terketme, azarlama, küçük görme, tabi ki haramdır. Bu konuda diğer ayetler de şöyle: “ Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya da iyilik ve ihsanda bulunun.”(Nisa, 4/36)
“Biz insana ana-babasına karşı ihsanda bulunmasını vasiyet ettik.” (Ankebut, 29/8)
Anne-babaya iyilik ve ihsanda bulunma emredildikten sonra, özellikle anne nazara verilerek, çocukla en çok meşgul olan, ona en yakın bulunan, kendisini aylarca karnında taşıdıktan sonra, doğumu kendisi için bin bir ızdırap olan, doğumdan sonra da bakımı görümüyle en çok meşgul olan bu ‘şefkat abidesi varlık’ a karşı çocukta minnet hissi uyarılıyor: “Biz insana, ana-babasına ihsanda bulunmasını tavsiye ettik. Annesi onu zahmet üstüne zahmetle taşıdı ve yine bin-bir ızdırapla doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına gelip de kırk yaşına ulaştığında, “Rabbim, bana ve anne-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın işleri yapmamı temin et! Benim için de, neslim için de iyiliği devam ettir. Ben Sana döndüm ve elbette ki ben müslümanlardanım.” (Ahkaf, 46/15)
Allah anne babanın evlatlarına karşı yaptıklarını hatırlatarak evlatları anne-babalarına karşı minnet altında bırakmaya devam ederek şöyle buyuruyor: “Biz insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiyede bulunduk. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması -en uzun süre olarak- iki yılda olur. İşte bunun için, önce Bana şükret, sonra da ana-babana teşekkür et. Bilesiniz ki, dönüş banadır.” (Lokman, 31/14)

Anne baba, Allah’ın göndereceği azaba karşı en büyük garantimizdir. Zira Allah Resulü, şöyle buyuruyorlar: “Eğer içinizde beli bükülmüş ihtiyarlar, anasından süt emen çocuklar ve diğer canlılar olmasaydı, belalar üzerinize sel gibi akardı.”
 
Üst Alt