Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Altın erkeğe harammıdır?

Gül_i Rana

New member
Katılım
1 Mar 2009
Mesajlar
181
Tepkime puanı
132
Puanları
0
selamunaleykum...

altın yüzüğün erkeğe haram olduğunu biliyorum. buna inanmayanlar var.
altın yüzüğün erkeğe haram olduğunu erkeğe cennet takısı olduğunu nasıl açıklıya bilirim...selamunaleykum
 

h-a-m-z-a

New member
Katılım
16 Eyl 2009
Mesajlar
163
Tepkime puanı
111
Puanları
0
Yaş
45
Resulullah altın bir yüzük taktı ve yüzüğün kaşını avuç içine gelecek şekilde çevirdi. Ashabdan da altın yüzük takanlar vardı. Derken Resulüllah (s.a.s) minbere çıktı, elindeki yüzüğü çıkardı ve şöyle buyurdu: Vallahi bundan böyle ebediyen altın yüzük takmayacağım.Ashabdan altın yüzük takanlar derhal yüzüklerini çıkardılar. Bundan sonra Resulüllah (s.a.s) gümüşten bir yüzük yaptırdı. (Buharî, Libâs 45; Müslim, Libâs 51)

"Resulullah (s.a.s.), ipeği sağ eline, altını da sol eline alarak
buyurdu:
"Bu ikisi ümmetimin erkeklerine haramdır." (Tirmîzî, Libâs 1;İbn Mace Libâs19)


"Herhangi biriniz tutuşmuş bir ateş parçasını eline almaya yeltenir mi
hiç?"

Resulullah (s.a.s.) oradan ayrıldıktan sonra adama, yüzüğü alıp ondan
faydalanmasını söylediler. Bunun üzerine adam: "Resulullah onu alıp attıktan sonra vALLAHi
almam" dedi. (Müslim, Libâs 52)






 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”

Araf-32
 

h-a-m-z-a

New member
Katılım
16 Eyl 2009
Mesajlar
163
Tepkime puanı
111
Puanları
0
Yaş
45
De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”

Araf-32

31- Her mescid yanında zinetinizi tutunuz. Yani gerek tavaf ve gerek namaz halinde elbisenizi üzerinize alınız, en güzel hâl ve durumda bulununuz, çirkin yerlerini açmak insanın en büyük ayıbı ve rüsvaylığı olduğundan, esasen elbise, insanın bir zineti, süsüdür. Bu da yukarda açıklandığı üzere en az avret yerlerini örtmekten "rîş" (güzellik ve öğünme elbisesi) derecesine kadar farklıdır ve en hayırlısı takva giysisidir. Bunun için setr-i avret (avret yerlerini örtmek) insana her zaman farz olduğu gibi, özellikle namazda ve tavafta da farzdır. Ve bir müslümanın namazda mümkün olan en güzel durum ve şekilde bulunması sünnettir ki, cemaat ile namazda safların intizamı ve câmiye giriş çıkış ve oturuş duruşta edep ve hayâ, vakar ve ağırbaşlılık da bu zinet ve güzel sûret anlayışının işaretin de dahil olur. Nitekim önceki âyetlerdeki yüzleri doğrultma anlayışında da bu intizam işareti vardır. Aynı şekilde âyetin işaret ve eğiliminden şu da anlaşılır ki, bir islâm şehrinin güzellik bakımından tanzim ve teşkilâtında câmi ve câmi civarları en güzel yerleri ve zinet merkezi noktaları edinilmelidir. Bununla beraber bütün bunların içinde mescitlerin asıl süsü, ibadet ile mamurluğu ve ibadetle ilgilenen kimselerin hâl ve tavırlarıdır. Fenalar, en güzel yerleri kirletir ve çirkinleştirir. İyiler, en kötü yerleri bile temizler, güzelleştirir. Bunun için asıl istenen insanların iyiliği ve güzelliği olduğundan buyurulmuştur ki: "Her mescide gidişinizde güzel giysilerinizi giyiniz." Ve yiyiniz, içiniz, bununla beraber israf da etmeyiniz. Haramı helâl kılmak veya helâlı haram yapmak veya yemek ve içmekte, süs eşyasında hırs ve ifrat etmek gibi bir şekilde orta hal sınırını geçmeyiniz. Çünkü O, yani Allah israf edenleri sevmez, işlerine razı olmaz, bu muhakkak. Bunun nüzul sebebinde çıplak tavaf âdetinden başka bir de şu rivayet ediliyor ki: Âmiroğulları, hacc günlerinde yemek ve yağlı yemezler, ancak bayılıp düşmeyecek kadar kût miktarı (ölmeyecek kadar yiyecek bir şey) yerlerdi ve bu şekilde haclarını ulularlardı.. Müslümanlar da böyle yapmak istemişler bu âyet nazil olmuştur. Demişler ki bu âyette tıbbın yarısı özetlenmiştir. Biz bunu bir kaç bakımdan anlıyoruz: Birincisi: Tıp gerçi başlıca hastalıkların ilim ile tedavi sanatında özetlenir. Fakat her ikisinden gaye sıhhattır. Şu halde sıhhati koruma baştan sona tıbbın en büyük şartını ve gayesini teşkil ettiğinden, tıbbın bir yarısı sıhhati koruma, diğer bir yarısı da hastalıkları tedavi demektir. Bu âyet ise sıhhati koruma (hıfzı's- sıhha)nın esasla ilgili şartlarını özetlemiştir.
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]32- De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı zineti (mesela pamuk, keten gibi bitkilerden, yün ve ipek gibi hayvanlardan, zırh vb. gibi madenlerden çıkan ve insanları süsleyen giysiler gibi Allah zinetlerini). Ve rızık türünden temiz ve lezzetli şeyleri: (kısmet olup lezzet ve iştahla faydalanılacak, hoş hoş, temiz temiz çeşitli yiyecek ve içecekleri) kim haram kılmış? Bu bir inkarî istifham (soru)dır. Yani Allah'ın çıkardığı bu zinetleri ve tertemiz şeyleri haram kılmak kimsenin haddi değildir. Şu halde bu âyet yenecek ve giyilecek ve çeşitli süs eşyalarında aslolanın mubahlık olduğuna delildir. İbnü Abbas ve birçok tefsir bilgini zineti, giyilecek şeyler ile tefsir etmişlerdir. Fakat diğer bir görüşe göre israf olmamak üzere çeşitli zinetlerin hepsini içine almaktadır ki, zahiri de budur. Şu halde her yönden bedeni temizleme, hayvanlar ve diğerlerinden üzerine binilen binitler ve zinet eşyalarının her çeşidi, zinet deyimi altında dahildir. Çünkü hepsi zinettir. Eğer nebevî hadiste erkek için altın, gümüş ve ipeğin haram olması hakkında özellikle nass (dînî delil) gelmemiş olsaydı bunlar da bu genele dahil olurdu. De ki o zinet ve temiz şeyler bu dünya hayatında iman edenler için kıyamet gününde halis olarak vardır. Yani o zinetler, o temiz şeyler, esas itibariyle, müminler içindir. Çıkarılmasının hikmeti müminlerin faydalanmasıdır. Fakat bu, dünya hayatında kâfirler de ona, tâbi olmak sûretiyle de olsa, iştirak ederler. Fakat kıyamet gününde onlar yalnız bu dünyadaki müminlere mahsus olacak, kâfirler asla ortak olamayacaklardır. İkinci olarak o zinet ve temiz şeyler, bu dünyada, her ne olursa olsun eksiklikten, tatsızlıktan, karışıklıktan, kederden uzak kalmaz. Kıyamet gününde ise her türlü kederlerden uzak olarak vardır. O zaman o özel zinet, ancak bu dünya hayatında iman etmiş olanların olacak, kâfirlere de sadece mahrumiyet ve acı kalacaktır. İşte bilecek olan bir topluma âyetleri biz böyle açıklarız. (Araf:31-32)[/FONT]

Kaynak:Elmalılı Tefsiri
 
Üst Alt