Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'tan başka malik yoktur

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Yüce Allah yaratma mucizesini gerçekleştirmede bir olduğu gibi, mülkünün üzerindeki egemenliğinde de birdir.

"Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur." (Nisa-171)

Bu kapsamlı, aynı zamanda mutlak bir mülkiyettir. Bu, hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan, zayi olmasından korkulmayan ve üzerinde Allah'tan başkasının ortaklığı söz konusu olmayan bir mülkiyettir. Aynı zamanda biricik uluhiyetin özelliklerinden biridir.

Bir olan Allah, tek başına diri, otoriter ve maliktir: Bu olgu, insanların zihinlerinde ve idraklerinde yer eden bütün şirk çeşitlerini söküp atmaktadır.

Ayrıca bu gerçeklik, insanların dünyasındaki mülkiyetin gerçek mahiyetini de yerleştirmede etkin olmaktadır.

Mülkiyetin tamamen Allah'a ait olduğu anlaşılınca:

İnsanların hiçbir şeyin üzerinde mutlak mülkiyete sahip olmadıkları, ancak her şeyin maliki, biricik ilahın halifesi olarak tasarrufla bulunma yetkilerinin olduğu gerçeği yerleşir. Bu yüzden de kendilerini bu mülke halife tayin edenin şeriatında belirttiği şartlara boyun eğmeleri gerekir. Bunun aksine bir davranış, hilafet sözleşmesinden doğan mülkiyet haklarının iptali olduğu gibi onun üzerindeki tasarrufları da geçersiz kılar. Yeryüzünde, Allah'a iman edenlerin bu tasarrufları reddetmeleri imanlarının gereğidir.

İslami düşüncenin etkisini, İslami hükümlerde ve bu ilkelerin üzerine kurulu pratik hayatta görmemiz mümkündür.

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de :

"Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur" derken:

Sadece bir itikadi düşünceyi yerleştirmeyi dilemiyordu. Bununla birlikte, beşer hayatı için gerekli temel kurallardan birini koymak suretiyle beşeri ilişkilerin uyacağı ilkeyi de belirtiyordu.

"De ki: "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı olmayan ve düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyacı olmayan, Allah'a mahsustur. O'nu büyüklükte yücelt." (İsra-111)

Bu hakikatin vicdanda yer etmesi, insanın göklerde ve yerde olanların gerçek malikini bilmesi, "malım" diyebileceği her şeyden elinin boş olduğunu, bunları göklerde ve yerde olanların gerçek malikine vermeyi, elinde olanların sınırlı bir süre için kendisine ödünç verildiğini duyumsaması ve bunları kendisine ödünç verene geri vereceğini sırf düşünmesi bile insanı, kötülüğün, tama'ın, cimriliğin hırs ve yakıcı arzunun pençesinden kurtarmaya yeterlidir.

Aynı şekilde, kazandığı rızık karşısında kanaat, varlıkta cömertlik ve hoşgörü ilham etmeye ve yoklukta da varlıkta da kalbe istikrar vermeye yeterli bir güvencedir.

Bundan sonra nefis, kazanamadığı veya kaybettiği şeylerin hasretiyle yanmaz. Kalb de arzuladığı şeyleri elde edememenin hırsıyla kavrulmaz.

Bu biricik uluhiyet makamından kaynaklanan bir hakikattir.

Bir tek ilah...

Bir tek malik...

"De ki, mülkün Maliki, Allah'ım! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de alırsın." (Al-i İmran-26)

O, mülkün ortaksız malikidir. Dilediğine mülkünden belli bir süre için ödünç verir. Sonra da dilediği zaman onu geri alır. O halde hiç kimsenin dilediği gibi tasarrufla bulunacağı bir mülkiyeti yoktur. Aksine asli malikin direktifleri doğrultusunda, tasarrufta bulunulacak ödünç bir mülkiyet söz konusudur. Ödünç alan, mülkün üzerinde gerçek malikinin şartlarına zıt bir tasarrufla bulunursa, haliyle bu tasarruf geçersiz olacaktır. İman edenlerin bu mülkü geri almaları kaçınılmazdır. Ahirette ise gerçek malikin şartlarına göre tasarrufta bulunmamanın cezasını çekeceklerdir.

Yüce Allah, dilediğini yüceltir dilediğini de alçaltır. Verdiği hükümden, sorumlu tutulmaz, O bir şeye zorlanmaz. Takdirini geri çevirmek mümkün olmaz. O, Allah olduğundan bütün işlerin yegane sahibidir de. Bu özelliklerden hiçbirini Allah'tan başkasına vermek doğru değildir.

Her ne zaman, Yüce Allah'ın uluhiyette birlenmesi söz konusu olmuşsa, malikiyette, hükmü altına alıp idare etmede, otoritede ve egemenlik bakımından da birlenmesi kaçınılmaz olmuştur.

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Ve Allah her şeyi kuşatmıştır.'' (Nisa-126)

İslam'ın tevhid düşüncesi sadece Allah'ın zatının birliğiyle alakalı bir konu değildir. O, evrende etkisi görülen, pratik hayatta hareket halindeki bir tevhittir. Otoritenin ve hükmü altına alıp idare etmenin birliğidir, bu.

Kişide göklerde ve yerde ne varsa hepsinin Yüce Allah'a ait olduğu O'nun her şeyi kuşattığı ve hiçbir şeyin, ilminin ve gücünün dışında olmayacağı gerçeği yer edince, kaçınılmaz olarak, O'nun uluhiyette ve ubudiyette birlenmesi metoduna ve şeriatına uymak suretiyle rızasını elde etmeyi gerektiren bir düşünce meydana gelecektir.

Her şeyi O'nun mülkü her şey O'nun kontrolünde ve O her şeyi kuşatmıştır.

Yüce Allah, göklerin, yerin ve onların içindeki her şeyin malikidir:

"Göklerin ve yerin ve ikisinin arasındakilerin mülkü, Allah'ındır. O, her şeye kadirdir." (Al-i İmran,189)

Tabiatiyle malik olanın mülkünde, hükmetmesi gerekir. Bütün mesele budur. Uluhiyet meselesi, tevhid meselesi...

Uluhiyetin birlenmesi ve tevhidin gerçekleşmesi için, Allah'ın indirdikleriyle hükmetme meselesi...

Mal, nefis, gökler, yer, hayat, ölüm, dostluk ve yardım, her şey Allah'ın elindedir, başkasının değil...

"Şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah içindir. Diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da yoktur." (Tevbe-116)

Bu, Allah'a bağlanmadır. Yalnızca Allah'a bağlanma, başkasına bağlanmayı, gerektirmeyecek kadar yeterli bir güvencedir insan için.

Göklerde ve yerde mutlak egemenlik Allah'ındır.

"O ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur." (Furkan-2)

Bu, malikiyetten ve yücelikten kaynaklanan bir egemenliktir. Her şeyin üzerinde, tasarruf ve idarede bulunma ve her şeyi değiştirip başka şekle dönüştürebilme tasarrufudur.

Mülkün sahibi olan, her şeyden münezzehtir.

"Her şeyin mülkiyeti (melekutu) elinde olan ve sonunda kendisine dönülecek olan Allah, münezzehtir." (Yasin-83)

Melekut kelimesi, bu büyük alakayı, var olan her şeyin üzerindeki mülkiyet alakasını ve mülkteki her şeyin üzerindeki kapsamlı egemenliği bakımından özenle seçilmiştir.

"İşte Allah; sizin Rabbiniz O'dur. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da yüz çeviriyorsunuz? " (Zümer-6)

"Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. O yücedir, azimdir." (Şura-4)

Böylece Yüce Allah, göklerde ve yerde olan her şeyin kendisine ait olduğu gerçeğini yerleştiriyor. Birçok insan, sahip olduğu, kendisine musahhar kılınmış, dilediklerini kullandıkları ve yararlandıkları birçok şeyin mutlak sahipleri olduklarını zannederek aldanıyorlar. Oysa, bu gerçek anlamda sahiplik değildir.

Mülkün gerçek sahibi, var eden, yok eden, dirilten, öldüren, insana dilediğini bahşeden, dilediğinden mahrum bırakan, ellerinde olanı alan ve tekrar onun yerine başkasını koyabilen Yüce Allah'tır.

Allah'ın bu sonsuz mülkü, eşsiz olması bakımından da son derece azametlidir. Her şey O'na kıyasla son derece düşük kalır. Bu hakikat böylece vicdanlarda yer edince, insanlar kendileri için, iyilik, rızık ve kazanç dileyecekleri mercii de tanımış olurlar. Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Gerçek malik, kullarına bağışta bulunabilendir. Dolayısıyla mülk, tek başına Allah'ındır.

"O, kendisinden başka ilah bulunmayan ve mülkün maliki olan Allah'tır." (Haşir-23)

Allah'ın malikiyet sıfatı, diğer sıfatların üzerine kaim oldukları bir kaidedir.

Mülkün, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a ait olduğu gerçeği vicdanlarda yer edince, yani mülkiyet birlenince kulların başka efendilere yönelmesi ve hizmet etmesi olayı da ortadan kalkmış olur. Bir insan aynı anda iki efendiye hizmet edemez...

"Yüce Allah bir adama iki kalb vermemiştir." (Ahzab-4)

Yalnızca Yüce Allah, evrenin ve varlığın maliki, hükmü altına alıp idare edeni ve kontrolünde tutup tasarrufta bulunanıdır.

"Mülk elinde olan Allah yücedir ve her şeye kadirdir." (Mülk-1)

Bu hakikat, vicdanlarda yer ettiği zaman gidilecek yol ve yön belirlenmiş olur. Dolayısıyla insan, her şeyin maliki, hükmü altına alıp idare edeni ve ortaksız tasarrufta bulunanı olan Allah'tan başkasına yönelmekten ve güvenmekten kurtulur.

Aynı şekilde, mülkün tek maliki ve biricik efendisinden başkasına kul olmaktan da kurtulmuş olur.

"O, her şeye kadirdir."

Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Gözünden kaçmaz, izni olmadan, hiçbir şey meydana gelemez. O'nun dilemesini hiçbir şey sınırlandıramaz. Dilediğini yaratır, dilediğini yapar ve O irade ettiğini yapmaya kadirdir. Emrinde galip olandır, iradesine bir sınır ve kayıt da vurulamaz. Bu hakikat vicdanlarda yer ettiği oranda düşünce, aklın, hislerin ve hayallerin alışkanlıklarından kurtulup doğrudan Allah'ın iradesine bağlanır.

Allah'ın kudreti insanın hayal edebildiği her şeyin ötesindedir, insanların ilmi, çevrelerinde olup bitenlerden edindikleri bilgilerle sınırlı olduğundan Allah'ın gücünü takdir edemezler. Çünkü Yüce Allah, onların sınırlı olmaları ve çevrelerinin etkisinde kalmaları hasebiyle bağlı bulundukları şeylerden yücedir,-münezzehtir.

Hayat metodunu ve nizamını, eşya ve olaylar hakkındaki düşüncelerini bu sonsuz güçten almadıkça insanlar, çevrelerindeki çeşitli kayıtların ve sınırlamaların etkisinden kurtulmayacaklardır.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
ve maazallah bu etki insanı küfür çizgisine getirir ..önemli paylaşım için rabbim kez kere razı olsun ..selam ve dua ile...
 
Üst Alt