Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ın Seçtiği İnsanlar

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Kur'ân-ı Kerim’i Son Şeriat Kitab'ı olarak indiren Allahû Tealâ Son Peygamberi'ne indirdiği bu kitapla kıyâmete kadar insanları dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarına, rehberine ve garanti belgesine sahip kılmıştır.
Kâinatın Kur’ân-ı Kerim’i Peygamber Efendimiz (S.A.V) için: “Seni başka birşey için değil, âlemlere rahmet olarak gönderdim.” diyor. Peygamber Efendimiz, sadece dünya adı verilen bu gezegene değil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiş. Rahmetin sahibi demek, hidayetin sahibi demektir çünkü nerede hidayet varsa orada rahmet vardır. Rahmet, hidayeti müjdeler.

Allahû Tealâ, A'raf Suresi 58. âyet-i kerimede buyuruyor;
7/A’RAF-58: Ve güzel belde (toprağı verimli ülke), Rabbinin izni ile onun nebatı çıkar. Ve o kötü (verimsiz, çorak) ise faydasız bitkiden (kavruk ottan) başka bir şey çıkmaz. İşte böylece şükreden bir kavme âyetlerimizi açıklıyoruz.

Bu âyet-i kerimeye göre Allahû Tealâ, “rahmetine lâyık olanlar, olmayanlar” olmak üzere iki grup insandan bahsediyor.
Kalbinde hep hayır taşıyan insanlar, Allah’ın rahmetine lâyık gördüğü insanlardır. Kalbinde hayır taşıyanlar, başka insanları incitmekten korkarlar. İnsanların incinmesi için değil, onların mutlu olması için gayret ederler. Başlangıçta herkesin kalbi kasiyet bağlamış durumdadır. Bütün insanların nefs kalbi karanlıktır. Allah’ın yaratılış dizaynı böyledir. Ancak kalpleri karanlık olan bu insanların arasında, o karanlıkların içinde hayır taşıyanlar vardır: Allah’ın rahmetine lâyık olan insanlar. Allah sinelerdekini bilir, insanların kalplerine bakar ve orada hayrı görür ya da görmez. Eğer görmezse, o zaman o insanlar rahmetin sahibi olamazlar. Çünkü Allah, o insanları seçmez.
Allah’ın rahmeti, yağmur damlalarıyla aynı görüntüye sahiptir. Bir gün evinizin içine yağmur yağdığını göreceksiniz ama bu yağmur evinizi ıslatmayacak, halılarda hiçbir iz bırakmayacak, elinizi uzattığınız zaman eliniz ıslanmayacak ama yağmuru da göreceksiniz. İşte o Allah’ın rahmetidir. Yağmur yağmasına son derece benzeyen bir görüntü, ıslatmayan bir yağmur. Kalp gözünüzle görebildiğiniz bu yağmur evin içine de yağar, dışına da yağar. İşte o Allah’ın rahmetidir. Öyleyse bu rahmete lâyık olmak gerekir. Eğer insan kalbinden başkalarına kötülük yapmak geçiyorsa, başkalarını devamlı incitmek istiyorsa, başkaları hakkında onları bir düşmanmış gibi görüyorsa, onlara düşmanlık etmekte bir sakınca görmüyorsa, sıkıntı duymuyorsa, hedefi iki negatif olansa, o zaman o kişi Allahû Tealâ tarafından seçilmez.
Bu insanlar iki ana grubu oluştururlar. Birinci grupta, başka insanlara karşı kapalı olan kalpler vardır. Başka insanların mutlu kılınması konusunda kalplerinde bir talep yoktur. Başkalarından genel anlamda hep kötülük görmüşlerdir, çünkü onlar başkalarına devamlı kötülük eder hüviyettedir. Başka insanları sevmezler sadece kendilerini severler ve başka insanların mutluluğu onların umurlarında değildir. Kendileri de bu sebeple devamlı mutsuzdur. İşte Allah’ın seçmediği insanlar, rahmeti hiçbir zaman alamayacak olan bir şehir halkı gibidirler (A’raf -58 ).
Diğer yandan; Allah’ın rahmetine muhatap olamayan başka bir grup insan da, Allah’a asi olanlardır. Asi olmak, Allah’ın emirlerine itaat etmemek, yasaklarına da uymamak, riayet etmemek şeklinde tecelli eder. Başlangıçta, Allah’ın emirlerinden insanlar haberdar bile değildir. Etraflarındaki insanlardan bir kısmı Allah’ın emirlerine itaat ettiği zaman onlara hayretle bakarlar. “Bir karın mı doyururmuş?” diye düşünürler. “Bu insanlara ne oluyor ki Allahû Tealâ’ya ibadet edip duruyorlar?” diye düşünürler. O noktaya yaklaşmayı hiç istemezler. Allah’ın bütün emirlerine asidirler, yasaklarına asla riayet etmezler. Kendileri Allah’ın yoluna asla girmezler. Yetmez; başkalarının da Allah’ın hidayet yoluna girmelerine mani olurlar. İşte bu insanlar Allah’ın kalplerinde hayır görmedikleridir.
 
Son düzenleme:

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Hac Suresi 53. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, iki kısım insandan bahsediyor.
1. Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar.
2. Kalplerinde maraz olmayanlar.
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet bağlamış, kararmış ve sertleşmiş insanlar. Allah’ın yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanları, Allahû Tealâ seçiyor. İşte o seçtikleri, Hac Suresinin 53. âyet-i kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar ” olarak vasıflandırdığı insanların dışındakilerdir. Allahû Tealâ, onların kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını, bir sonraki âyet-i kerimede açıklıyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ın hidayetine lâyık olan insanlardır. Allahû Tealâ: “Onlar irşad makamının söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduğunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarımızdır.” buyuruyor.

22/HAC-53: Allah’ın şeytanın fitnesine müsaade etmesi, kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve katılaşmış) olanlara ve (bu sebeple) kalpleri hasta olanlara şeytanın ilka ettiği şeyi bir imtihan kılmak içindir. Ve şüphesiz zalimler uzak bir ayrılık içindedirler.
22/HAC-54: Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur. Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.
 
Son düzenleme:

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Allahû Tealâ Rad Suresi 25. âyet-i kerimede ise buyuruyor ki:
13/RAD-25: “Vellezîne yankudûne ahdallahi min ba’di mîsâkıhî ve yaktaûne mâ emerallahu bihî en yûsale ve yufsidûne fil ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).”
Onlar Allah’a misaklerini verdikten sonra Allah’ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah’ın O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve (böylece) yeryüzünde fesat çıkarırlar. (Başka insanların Allah’a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mani olurlar ve böylece Allah’ın emirlerine karşı çıktıkları için fesat çıkarırlar). Allah’ın lâneti onların üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).
İşte bu insanlar, yeryüzünde fesat çıkaran ve Allah’ın asla seçmediği insanlardır. Bu insanların sadece kendileri Allah’ın yolunda olmamakla kalmıyor, başka insanları da Allah’ın yolundan men ediyorlar. Bu men ediş en açık şekilde Nisa Suresinin 167 ve 168. âyet-i kerimelerinde kendisini gösteriyor.

1-Enam-152
“Ve bi’ahdillâhi evfû.”
Allah’a (verdiğiniz) ahdinizi yerine getiriniz.
2-Maide-7
Vezkürû ni'metallahi aleyküm miysâkahülleziy ve esekaküm bihi iz kültüm semi'nâ ve eta'nâ vettekullah innallahe aliymün bizâtissudûr."
Allah’ın size olan nimetini ve “işittik ve itaat ettik” diyerek O’na verdiğiniz yeminleri hatırlayın. O yeminlerle (Allah) sizi bağlamıştı. Allah’tan korkun. Şüphesizki Allah sinelerde olanı bilir.

3-Zümer-54
“Ve enibû ilâ rabbiküm ve eslimû lehü min kabli en ye’tiyekümül’azâbü sümme lâ tünsarûn.”
Başınıza azap gelip çatmadan Rabbinize dönün (ulaşın) ve O’na teslim olun. Sonra kurtulamazsınız.
4- Rum-31
“Müniybiyne ileyhi.”
Rabbine dön (ulaş).
5-Fecr-28
“İrci’ıy ilâ rabbiki.”
Rabbine dön (rücu et, geri dönerek ulaş).
6-Zariyat-50
“Fefirrû ilallah.”
Öyleyse Allah’a kaç (Allah’a sığın).
7-Lokman-15
“Vettebi’sebiyle men enâbe illeyy.”
Bana ulaşanın yoluna tabi ol.
8-Şura-47
“İsteciybû lirabbiküm min kabli en ye’tiye yevmün lâ meredde lehü minallâh.”
Allah’tan çare olmayacak gün (ölüm günü) gelmeden önce Rabbinizin davetine icabet edin.
9-Yunus-25
“Vallahü yed’û ilâ dârüsselâm ve yehdi men yeşaü ilâ sıratı mustakıym.”
Allah teslim yurduna davet eder ve Mustakıyme (Allah’a ulaştıran yola) ulaştırır.
10-Rad-21
“Velleziyne yasilune ma emerallahü bihi en yus’ale.”
Ve onlar Allah’ın, Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhu) Allah’a ulaştırırlar.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Bütün insanların kalpleri başlangıçta kasitundur. Hem kararmıştır, hem de sertleşmiştir. Onların Allah’ın yolunda neler yapılması lâzımgeldiğinden de haberleri yoktur. Ama buna rağmen bir kısmı başkalarına kötülük için yaşamıyor, başkaları kendilerine kötülük ettiği zaman onlar da sık sık mukabele ediyorlar. Kısas uyguluyorlar ama kendilerine birşey yapmayanlara da bir kötülük etmek istikâmetinde herhangi bir standartta bir talebin sahibi değiller. Bu insanlar Allah’ın seçtikleridir. Kalplerinde başkalarına karşı, başlangıçta kin olmayan insanlar, nefret olmayan insanlar kendilerine bir kötülüğü dokunmayan bir insana özellikle kötülük etmek için yaşamayan insanlar, hedefleri bu olmayan insanlar. Allah’ın seçimine lâyık insanların özelliklerini bu şekilde açıklamak gerekir.
Allah yolunda kendilerine düşeni yapmak istemeyen, Allah’ın kalplerinde hayır görmediği insanların seçilmemelerinin arkasında bir başka özellik vardır. Onların sadece kendilerini Allah’ın yolunda alıkoymaları değil, aynı zamanda başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoymaları söz konusudur.
Allahû Tealâ, Rad Suresinin 20, 21 ve 22. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a).”
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar.
13/RAD-21: “Vellezîne yasılûne emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i).”
Ve onlar Allah’ın Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını) O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
13/RAD-22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i).”
Onlar sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı, Allah’ın Zat’ını görmeyi) dilerler. Ve namazı kılarlar. Rızıklandırıldıkları şeyden gizli ve açık olarak infâk ederler (başkalarına verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var.
 
Üst Alt