Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah’in Razı Olduğu Hak Din, İlahi Ve Semavi Olan Tek Din İslam'dır.

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
ALLAH’IN RAZI OLDUĞU HAK DİN, İLAHİ VE SEMAVİ OLAN, TEK DİN İSLAMDIR.


Bize iman etmeyi nasip eden ve islam diniyle şereflendiren, hiçbir şeye benzemeyen, zamandan ve mekandan münezzeh olan eşi benzeri ve ortağı olmayan, alemlerin Rabbi olan, Allah Teâla’ya hamd olsun. İslam dininin çağrısını yenilemeye gelen ve alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz Muhammed’e(aleyhis selatu vesselama) âline ashabına ve ehlibeytine salat ve selam olsun.

Rabbimiz bizi hakkı hak olarak gören ve ona uyanlardan, batılıda batıl olarak gören ve ondan sakınanlardan eylesin.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَالتَّقْوٰى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَاب

“Hayırlı amellerde birbirlerinize yardım ediniz, kötülük ve haramlarda birbirlerinize yardım etmeyiniz.”(El-Mâideh /2)

Başka bir ayette, Allâhu Teãlâ şöyle buyuruyor:

كنتم خيرَ أُمَّةٍ أُخرِجَتْ للنَّاسَِ تأمُرونَ بالمعروفِ وتَنْهَوْنَ عنِ المُنْكَرِ وتُؤْمِنونَ بِاللهِ
Manası: Ümmetlerin içinde en hayırlı ümmet Peygamber Efendimiz’in sallallâhu aleyhi ve sellemin ümmetidir. O iyiliği emreder ve kötülüğü nehyeder yasaklar.

Peygamber Efendimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

حتى متى ترعُون عن ذكرِ الفاجِرِ اذكرُوهُ بما فيهِ حتَّى يحذَرَه النَّاسُ

Manası: “Ne zamana kadar facirin fasığı hakkında konuşmaya korkacaksınız. Yaptıklarını insanlara anlatınız ki, ondan sakınsınlar.”


Bu ayetlerden yola çıkarak ve Peygamber Efendimizin hadisi şerifleri doğrultusunda, Din nasihattir, ilkesine bağlı kalarak Emri bil mââruf ve nehyânil münkeri yani, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak için Ehlisünnet inancına tabi olan bütün kardeşlerimizi tek , ilahi semavi ve hak din olan İslam dini hakkında asılsız ve mesnetsiz ve sakıncalı sözlerden dolayı uyarmayı kendimize bir vazife bilerek bu küçük risaleyi hazırlamayı uygun gördük.

Değerli Müslüman kardeşim ; şüphesiz ki her bir Müslüman için ilk vacip olan husus Allah’ı, Rasulünü ve İslam dinini tanımaktır. Çünki bunlardan önce yapılacak daha önemli bir şey yoktur. Unutmayalım ki; Allah’ı ,resulunü ve İslam dinini tanımakta sadece ayet ve hadislerde varid olanlara ve onlara açıklık getiren ehli sünnet ulemalarınının görüşlerine itibar edilir. Onlarla çelişen kişilerin görüşlerine itibar edilmez onların iddia ve düşünceleri kabul edilmez.

Bilmemiz gereken şudur ki; İman ve İslam, dinimizin sebat ve selameti bakımından kur’an ve iman esaslarına aykırı olan her söz ve düşüncelerde bulunmaktan sakınmamız ve kaçınmamız gerekmektedir. Zira dine uygun olmayan bir söz ve düşüncede bulunmak, imanın yok olmasına sebep olur. Günümüzde, ne yazık ki minberlerin üzerindeki bazı hocalar bile, Musa ve İsa aleyhisselamın Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerine çağırdıklarını düşünerek aslı olmayan ve batıl olan yahudi ve hıristiyanlık dinlerine ; hak dinler ilahi dinler ve semavi dinler şeklinde bahsedip, onlarında hak din olduğunu düşünüp, anlatmaktadırlar.

Ve neredeyse her münasebette bu, hak dinler ilahi dinler ve semavi dinler ibaresini telafuz etmektedirler. Halbuki bu sözler kur’anda ve hadislerde geçmemiş hiçbir sahabe veya tabiinlerden biri bu şekilde konuşmamış ve hak mezhep imamlarının kitaplarında ve eserlerinde yer almamış olmasına rağmen en önemliside kur’an ve iman esaslarına aykırı olmasına rağmen bir çok kimselerin dillerinde alışkanlık haline gelmiştir. Musa ve İsa aleyhisselam başta olmak üzere Adem aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar bütün peygamberler müslümandır ve hepsi insanları İslam dinine çağırdıklarını açıkça ifade den birçok ayet kur’anda geçmektedir. Bazıları bu çalışmamızda yer alacaktır ve mümkün olduğu kadar açıklanıp izah edilecektir. Çünki görülen o ki; bu söz ve düşüncelerde bulunanlar ya bu ayet ve hadislerden hiçbir haberleri yoktur yada onları gerçekten anlamak istememektedirler. Çünki onları anlamış olsalar bu tür hatalı söz ve düşüncelerde bulunmazlardı.

Hak, ilahi ve semavi olan yegâne din İslam dinidir. İslamın dışındaki bütün dinler batıl dinlerdir.

Allah Teâla Kur‘ani Kerimde Âli İmran suresinin19. ayetinde;


اِنَّ الدّٖينَ عِنْدَ اللّٰه الْاِسْلَامُ


Meâlen ; Allah’ın razı olduğu tek din İslamdır.


Bu ayette hak olan aynı zamanda ilahi ve semavide olan yegane din İslam dini olduğu açıkça ifade edilmektedir. Bu ayet hem islamdan başka hak ilahi ve semavi bir dinin var olmadığını hemde İslamın dışındaki dinlerin (Yahudilik ve hıristiyanlıkta dahil) batıl ve Allaha şirk koştuklarını açıkça ifade etmektedir.


Şayet, herhangi bir peygamberin döneminde İslam’dan başka hak din var olsaydı (HAŞA) ve yeryüzünde birden fazla hak din bulunsaydı, Allahu Teala bu ayette tek din İslamdır yerine hak olan dinlerden biri islam’dır veya İslam dini hak olan dinlerin sonuncusudur diye buyuracaktı. Fakat ayette açıkça tek dinin hak olan dinin İslam olduğunu bildirilmektedir . Kur’an’da İslam dininin hak, ilahi ve semavi tek din olduğunu bildiren bir çok ayet bulunmaktadır.

Allah Teâla, Âli-İmran süresinin 83. ayetinde İslam’dan tereddüd edenlere şöyle buyurmaktadır;


اَفَغَيْرَ دٖينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ


Meâlen; Yoksa Allah’ın dininden başkasınımı arıyorlar?


Yine aynı sürenin 85. ayetinde de İslam’dan başka din seçenlere;

وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دٖينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرٖينَ


Meâlen; Kim ki; İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır diye buyuruyor.


Bu ayetlerden açıkca anlaşıldığı gibi, şu anda İslam’dan başka hak, ilahi ve semavi bir din var olmadığı gibi geçmiş peygamber dönemlerinde de varolmadığını, İslam dininden başka bir inanç seçenlerin kafir olduklarını ifade etmektedir. Bundan dolayı Yahudi ve hiristiyanlar’da kafirdir’ler. Şahedet getirip İslama girmeden ölürlerse ebediyen cehennemde azap göreceklerdir.

Batıl olan Yahudi ve hiristiyanlık dinlerine hak dinler, semavi dinler ve ilahi dinler demekle Musa aleyhisselamın Yahudi ve İsa aleyhisselamın hiristiyan olduğunu söyleyenler ve düşünenler bu ayetleri görmezliktenmi geliyorlar? Yoksa bu ayetlerden başka bir manamı anlıyorlar? Onlar bu iddia, inanç ve düşünceleriyle bu ayetleri inkar ettikleri ortaya çıkmazmı ve bu kur’ani kerimi yalanlamak değilmidir? İşte bu inanç ; hakkı batıldan ayırt edememek , hakkı hak olarak , batılıda batıl olarak görememek anlamına gelir.

İşte bu konuda , dinimiz’de ki öğrenilmesi farz-i âyn olan ilmi öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Dinini öğrenmeyen bir Müslüman , İslamı gerçekten tanıyamayan bir kişi imanını korumasını bilemez ve çok büyük bir ihmalin ve gafletin içinde olduğundan dolayı inancını kaybedebilir. İslam dini, hakkaniyeti aydınlığın ışığı gibi parlayıp insanları kurtuluşa erdiren, Adem Aleyhisselam’dan Muhammed Aleyh isselatu vesselama kadar gelen tek dindir. İslamın dışındakı dinlerin batılıyetide gecenin karanlıkları gibi insanları saptıran batıl dinlerdir.

İslam dininin temel ilkesi , Allah’ı tevhid (birlemek) etmektir. İslam dininde ; Allah’tan başkasına ibadet etmemek Allahtan başka Halik (yaratıcı) olmadığına, Ondan başka hak bir ilah olmadığı ibadete layık ve mustehâk olanın ancak Allah olduğuna iman etmek esastır. Ayrıca İslam inancında Allah Teâlayı zamandan, mekandan, yönlerden, keyfiyetten, kemmiyetten , madde olmaktan,hacim ve cisimlerden, şekil ve şemallerden yaradılmışların (mahlukatların) sıfatlarıyla vasıflandırmaktan tenzih eden bir inanç vardır. Allah Teâla’nın hiçbir şeye benzemediği mekansız olarak var olduğuna inancı esastır.

İslam dışın’da kı batıl dinlerde ise yukarıda yazılan inanca tamamen aykırı inançlar vardır. Yahudi ve hırıstiyanlık dinleri başta olmak üzere bu dinlerin hepsi baştan batıl olup Allah’a şirk koşmaktadırlar. Bu dinlerin tamamı insanlar tarafından uydurulmuştur.
Allah melekleri insanları ve cinleri kendisine yalnızca İslam diniyle ibadet etmelerini emretti. İslam dini göklerde ve yeryüzünde hak olan tek dindir. Allah’ın bütün peygamberlerine emrettiği tek din İslamdır.

Bazıları , Yahudilik ve hiristiyanlık dinlerinin ilk başta hak din olduklarını fakat daha sonradan tahrif edilip bozulduklarını düşünmektedirler. Bu düşünce kesinlikle çok yanlış ve gerçeği yansıtmayan bir düşüncedir. Yahudiler ve hiristiyanlar, Musa ve İsa aleyhisselamın insanlara öğrettikleri İslam dinini tahrif ettiler. Bu peygamberlere indirilen Tevrat ve İncildeki İslam diniyle ilgili ayetleri kaldırıp, yerlerine kendi düşünce ve inançlarını yazdılar. İnsanlarada, kendi uydurmuş oldukları bu dinleri İsa ve Musa aleyhisselamın anlattığı dinler’dir, dediler.

Ne yazıkki gerçekleri bilemeyenler, kalp gözleri kararanlar ve kalplerinde eğrilik olanlar, sonradan uydurulan dinlere semavi dinler, hak dinler dediler. Cahil olan ve din ilmini doğru kaynaktan öğrenmeyenler sohbetlerinde, vaazların’da ve camii minberlerinde 3 tane semavi dinin (Yahudilik, hırıstıyanlık ve İslam) var olduğunu söylemeye başladılar.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
Çünki peygamberlerin kitap ve şeriatleri farklıdır fakat onların dini (İslam) tekdir.

Çünki peygamberlerin kitap ve şeriatleri farklıdır fakat onların dini (İslam) tekdir.

Çünki peygamberlerin kitap ve şeriatleri farklıdır fakat onların dini (İslam) tekdir.

Allah Teâla, El-Maide süresinin 48.ayetinde şöyle buyuruyor;

لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا

Meâlen; Sizden her biriniz için, bir şeriat ve bir yol kıldık.

Yani, Allah Teâla peygamberlerine , dönemlerindeki insanların ihtiyaç duyduğu şeriat ve hükümleri indirmiştir. Örneğin Adem aleyhisselamın döneminde bir kişi kız kardeşiyle evlenebilirdi. Onun şeriatında bu durum caiz idi Fakat Muhammed Aleyhisselatu vesselamın ümmetinde bu haramdır. İsa Aleyhisselam zamanında namaz , sabah ve akşam olmak üzere iki vakit idi Namazları mescidte kılmak farz idi. Muhammed Aleyhisselatu vesselamın ümmetin’de ise namaz beş vakittir ve temiz olan her yerde kılınabılır hükmü vardır. İsa aleyhisselamın döneminde bir kişinin elbisesine necis (pis) olan bir şey bulaşırsa, o necisli olan yer kesilip atılırdı. Yanı kur’an şeraitinde olduğu gibi necis olan yerin yıkanması yeterli değildi. İşte bu gibi şer-i muamelat ve hükümlerde farklıklar vardı. Ama bütün şeraitlerde ve semavı kıtaplarda ortak olan nokta iman esasları hepsinde aynı idi. Hepsinin ortak adı İslam’dı.


İslam Dini Muhammed Aleyhisselama Mahsus Bir Din Değildir


İslam dininin Peygamber efendimize mahsus olan bir din olduğunu ve yalnızca Peygamber Efendimiz İslam diniyle gönderilip ona çağırdığını iddia etmek , yanlış bir iddia ve düşüncedir. Böyle bir iddia ve düşüncede hem kur’an-i Kerime hemde hadisi şeriflere aykırıdır. Zira bütün peygamberler İslam diniyle gönderilip İslam dinine çağırdıklarına dair kuranda ve hadislerde ifade edilmektedir.

Kaldı ki, İslam dini insanlara ve cinlere mahsus olan bir din değildir. Çünki insanlardan önce meleklerin dinidir. Meleklerde İslam diniyle Allah’a ibadet etmektedirler. Melekler ve cinler insanlardan önce yaratıldılar. İblis bile lanetullahi aleyhi önceden Müslüman iken semada melekler arasında İslam diniyle Allah’a ibadet ediyordu. Burada yeri gelmişken çok önemli bir uyarıyı sizlere aktarmak istiyorum. Halk arasında bilinen ve ne yazıkkı bazı kişilerinde camii minberlerinde sohbet anlatırken düşmüş oldukları önemli bir hata vardır. Diyorlar ki; iblis bir melekti ve meleklerinde en bilgilisi ve önderiydi. Bu inanç kesinlikle batıldır ve uydurmadır. İblis cinlerin babasıdır ve kendisi cin taifesindendir.

Peygamber efendimiz son peygamber olduğu için, İslam dininin son çağrısını yeryüzünde yaymak için gönderildi. Fakat el-Enam Süresinin 163.ayetindeki;

وَاَنَا اَوَّلُ الْمُسْلِمٖينَ

Meâlen: Ben Müslümanların ilkiyim diye buyrulmakta. Bunun anlamı yani peygamber efendimizin zamanındakı ve dönemindeki insanlar içersinde Müslümanların ilkiyim demektir. Peygamber efendimizin gönderildiği dönemde yeryüzünde ondan başka Müslüman bir kimse olmadığı için “ben Müslümanların ilkiyim “ dedi.

İslam dini, Allah’ın peygamberlerine indirdiği bütün semavi kitaplarda geçmektedir. İman, İslam dininin esasları olarak kur’anda olduğu gibi Tevrat, Zebur, İncil ve diğer suhuflarda da vardı. Allah’ın indirdiği hiçbir kitap yoktur ki onda İslam dini geçmesin ve emredilmesin. Bütün semavi kitaplarda İslam dininin adı İslam’dır ve bu isimden başka bir isimle adlandırılmamıştır.


Allah Teâla El-Hac süresinin 78. ayetinde şöyle buyurmaktadır; ;

هُوَ سَمّٰیكُمُ الْمُسْلِمٖينَ مِنْ

Meâlen; Sizi önceden’de (kur’andan önceki kitaplarda, şeriatlerde) ve bundada ( kur’anda da) Müslümanlar olarak adlandırdı diye buyuruyor.

Abdullah İbn-u Abbas radiyallahu anhu bu ayeti tefsir ederken dediki; İşte bu ayet bütün peygamberlerin Müslüman olup İslam diniyle gönderildiklerini ve İslam’ı tebliğ ettiklerini ifade eder.

Allah Teâla, Kur’ani Kerimde âli-imran süresinin 84. ayetinde şöyle buyuruyor;

قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا اُنْزِلَ عَلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَا اُوتِىَ مُوسٰى وَعٖيسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ


Meâlen: (Ey Rasûlüm), de ki: “- Biz Allah’a iman ettik; bize indirilen Kur’ân-ı Kerim de; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve oğullarına indirilenlere de; Musâ’ya, Îsa’ya ve peygamberlere Rablerın’den verilenlere de... Peygamberlerden hiç biri arasında (hak peygamber olduklarında) din ayırımı gözetmeyiz. Biz Allah’ın emirlerine boyun eğen müslümanlarız.”

Allah Teâla ,Kur’ani Kerimde El-Bakara süresinin 136. ayetinde şöyle buyuruyor;

قُولُوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَا اُنْزِلَ اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَا اُوتِىَ مُوسٰى وَعٖيسٰى وَمَا اُوتِىَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Meâlen: Ve deyiniz ki biz Allaha iman ettiğimiz gibi bize ne indirildiyse, İbrahime ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve Esbata ne indirildi ise, Musa’ya ve İsa’ya ne verildiyse ve bütün Peygamberlere rablerınden olarak ne verildiyse hepsine iman ettik, onun Resullerinden birinin arasını ayırmayız ve biz ancak onun için boyun eğen Müslümanlarız.


Bu ayetin meâli’de tıpkı yukarıda kı (âli-imran süresinin 84) gibidir. Ancak bunun başında de ki yerine deyinizki olarak geçmektedir.



Ve yine El Bakara süresinin 285. ayetinde ;

لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهٖ


Meâlen; O ‘un(Allah’ın) rasulleri (bütün peygamberleri) aralarında dinde ayırım yapmayız diye buyrulmaktadır.

Ve Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vessellem bir hadisi şerifinde meâlen şöyle buyuruyor;

Peygamberler üvey kardeşlerdir. Onların dini tekdir anaları ayrıdır. Bu hadis-i şerifte; bütün peygamberlerinin dininin İslam olduğu şeriatlarının ise ayrı olduğu bildirilmiştir. Bütün peygamberler aynı iman esaslarını anlattı fakat muamelat ve ameli konularda peygamberlerin şeriatları arasında farklılık olabılıyordu.

Göründüğü gibi bu ayetler ve hadislerden anlaşılan bütün peygamberler müslümandır ve hepside İslam dinini tebliğ etmek için gönderilmişlerdir. İster Âli İmran süresi’nin 84.ayetinde olsun, isterse El Bakara suresinin 136. ayetinde olsun özellikle peygamberlerden yalnızca İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Musa, İsa ve esbatlar geçiyor olması sadece bu peygamberlerin İslam’a çağırdıkları manasına gelmez. Zaten bu ayetlerin siyaklarında (öncesi) ve sibaklarında (sonrası) da bu anlama gelmediğini göstermektedir. Çünki ayetlerin sonunda; ve bütün peygamberlerin Rablerinden verilene (indirilene) diye geçmektedir. yani bütün peygamberlere indirilip emredilen İslam dinine inandık deyiniz, diye emredilmektedir.

Ancak özellikle bu Peygamberlerin, her iki ayettede aynı sıralamayla geçmelerinin sebebi; hem Yahudiler hemde hiristiyanlar onların bu batıl dinlerinin, Musa ve İsa aleyhisselamın dinleri olduğunu ve aynı zamanda İbrahim, İsmail, İshak, Yakup peygamberlerin dini olduğunu söylemekteydiler. Allah Teâla onların bu iddialarını yalanlamıştır. Bunlar ve bütün Peygamberlerinde tek dinin İslam olduğunu bildirmekle Yahudi ve hırıstıyanların iddialarını tekzib etmek için bu peygamberler zikredilmiştir.

El Bakara suresinin 140. ayetinde şöyle buyrulmaktadır;

اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Meâlen: Yoksa siz şöyle mi diyorsunuz?: “-İbrahim, İsmail, İshak, Yakub Peygamberler ve torunları Yahûdî veya Hristiyandırlar “ Ey Habibim, onlara söyle: “- Peygamberlerin dinini siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından gelen kitap vasıtasıyla bildiği ve kendince sabit gördüğü şeyin şâhitliğini gizliyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değil.”


İslam Dinini yeryüzünde İlk Yaşayan İnsan ve Peygamber

Adem aleyhisselâm yeryüzüne indirildiğinde oğullarına İslam dinini öğretmek üzere peygamber olarak gönderildi ve ona ilk şeriat indirildi. Dolayısıyla yeryüzünde yaşayan ilk kişi süphesiz ki ilk insan ilk peygamber ve insanların babası Adem aleyhisselamdır. Adem aleyhisselamdan sonra onun öz oğullarından Şis(Şit değil) aleyhisselamda ikinci peygamber olarak yeryüzüne gönderildi. Şis aleyhisselamda Müslümanlara İslam dininin emir ve yasaklarını öğretmek için görevlendirildi.

Şis aleyhisselamdan sonra üçüncü peygamber olarak İdris aleyhisselam gönderildi. İdris aleyhisselamda aynen Adem ve Şis aleyhisselam gibi Müslümanlara İslam dininin emir ve yasaklarını anlattı. Çünki onun döneminde de Adem ve Şis aleyhisselam dönemlerindeki gibi bütün insanlar Müslüman idiler. Henüz Allah’a şirk koşan ve küfre düşen hiç kimse yoktu. Yani bu üç peygamber dönemlerinde yeryüzündeki bütün insanlar Müslüman olup Allah’ı tevhid edip ona ibadet etmekteydiler.


Allah Teâla Kur’ani Kerimde El Bakara süresinin 213. Ayetinde;


كَانَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً


Meâlen: Yeryüzündeki bütün insanlar bir tek ümmet ve tek bir din üzereydiler diye buyrulmaktadır.


İnsanlar Allah’a şirk koşmaya, İdris aleyhisselamın vefatından bir iki asır sonra başladılar. Yeryüzündeki Müslümanlar tükendiler taki Allah’ı tevhid (birleyen) eden bir tek Müslüman kalmayıncaya kadar yeryüzündeki bütün insanlar putperestliğe döndüler. İdris aleyhisselamın vefatından sonra bin yıl yeryüzüne hiç peygamber gönderilmedi. İdris aleyhisselamıdan bin yıl sonra Nuh aleyhisselam gönderildi. Yani İdris aleyhisselamla Nuh aleyhisselam arasında geçen bin yıla cahiliyenin birinci dönemi denir. Çünki o dönemde cahillik hat safhaya ulaşmıştı.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
İslam Dinine Çağıran Dördüncü Peygamber

İslam Dinine Çağıran Dördüncü Peygamber

İslam Dinine Çağıran Dördüncü Peygamber

Nuh Aleyhisselam kavmini dokuzyüzelli sene İslama çağırdı. Ona inanlar seksen kişi civarındaydı. Nuh Aleyhisselam yeryüzündeki ilk putperest kavme gönderilen ve onları İslam dinine davet eden ilk peygamberdir ve rasuldur. Adem, Şis ve İdris aleyhisselamdan sonra gönderilen dördüncü peygamberdir.


İdris aleyhisselam’dan bin yıl sonra gönderildi ve o dönemde yeryüzünde kendisinden başka Allah’a iman eden hiç kimse yoktu. Bütün insanlar putperest olmuştu.

Allah Teâla Kur’ani Kerimde Yunus Suresinin 72. ayetinde şöyle buyuruyor;

فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمٖينَ


Meâlen ; Artık siz yüz çeviriyorsanız,öğütlerimin karşılığında ben sizden bir ücret istemedim. Benim mükafatımı (ecir ve sevabımı) verecek olan Allah’tır. Bana Müslümanlardan olmam emredildi diye buyrulmaktadır.

Allah Teâla Nuh’a, İbrahime, Musa’ya ve İsa’ya din olarak neyi emredip tavsiye ettiyse, Peygamber efendimize de aynısını emredip tavsiye ettiğini bildirerek Eş-Şura süresinin 13.ayetinde şöyle buyuruyor;

شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدّٖينِ مَا وَصّٰى بِهٖ نُوحًا وَالَّذٖى اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهٖ اِبْرٰهٖيمَ وَمُوسٰى وَعٖيسٰى اَنْ اَقٖيمُوا الدّٖينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فٖيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكٖينَ مَا تَدْعُوهُمْ اِلَيْهِ اَللّٰهُ يَجْتَبٖى اِلَيْهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدٖى اِلَيْهِ مَنْ يُنٖيبُ


Meâlen; Dini(İslam’ı) dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi.


Allah bütün peygamberlere İslam dinine çağırmaya emretti. Yanlızca bu dört peygamber ve peygamber efendimiz(aleyhisselatu vesselam) değil. Ayette bizzat bu beş peygamberin adlarının geçmesindeki sebebler şunlardır.


Birincisi; adı geçen bu peygamberler Ulûl-âzım rasuller oldukları için (beş büyük peygamber).

İkincisi; Peygamber efendimize, bu dört büyük peygamberlerin (Nuh, İbrahim, Musa, İsa Aleyhisselam).
İnsanları İslam’a davet ederken karşılaştıkları sıkıntılar ve zorluklar örnek gösterilerek Peygamber efendimizin karşılaşmış olduğu zorluklara dayanıp sabretmesi teselli edilmiştir.


Tıpkı, El Ahkaf suresinin 35.ayetindeki;

فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُولُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ


Meâlen; O halde, (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine karşı) azim sahibleri olan peygamberlerin sabrettiği gibi sabret.


Bu beş büyük ulûl azim peygamberleri, dünyaya geliş sıralamasına göre 1- Nuh Aleyhisselam 2-İbrahim Aleyhisselam, 3-Musa Aleyhisselam 4-İsa Aleyhisselam 5-Muhammed Aleyhisselam’dır. Mertebe ve üstünlük derecesine göre ise; 1-Muhammed Aleyhisselam 2- İbrahim Aleyhisselam 3- Nuh Aleyhisselam 4- Musa Aleyhisselam 5- İsa Aleyhisselam şeklindedir.

Neden İslam dinine davet eden peygamberlerin ilki olan Adem Aleyhisselam değilde Nuh Aleyhisselam örnek gösterildi?

Bu ayetin başında (Eş-Şura süresinin 13.ayeti) İslam dinine çağırmakta, bizzat Nuh Aleyhisselamın örnek gösterilmesinde alimler üç sebeb’den bahsetmişlerdir.

Birincisi; yeryüzünde kafirleri İslam dinine davet etmek için gönderilen ilk peygamber olduğu için Çünki ondan önce gönderilen üç peygamber (Adem, İdris ve Şis) aleyhisselam insanları İslam dinine davet etmek için değil İslam dinini öğretmeye ve yaşatmaya gönderilmişlerdi. Çünki bu üç peygamberlerin dönemlerinde yeryüzünde yaşayan insanların tamamı müslümandı ve yeryüzünde Allah’a şirk koşan kimse yoktu ki onları İslam’a davet etsinler. Nuh Aleyhisselam gönderildiğinde ise yeryüzündeki İnsanların tamamı Allah’a şirk koşan insanlardı.

İkincisi; Nuh Aleyhisselam tufandan sonra insanların İkinci babası sayılır. Çünki tufandan sonra dünyaya gelen bütün insanlar onun üç oğlu Sem, Hem ve Yefis’in zürriyetindendirler (neslinden).

Üçüncü hikmet ise; Nuh Aleyhisselam İslam dinini en uzun sure tebliğ eden peygamberdir. Bu daveti yaparkende en fazla sıkıntı ve cefa çeken kişilerdendir. Cahillikte hat safhaya ulaşan bir kavmi yaklaşık on asır İslam’a davet ederken, Nuh aleyhisselam’a yapmadıkları eziyeti bırakmadılar.Bazen onu bayılıncaya kadar döverlerdi. Eşi ve oğlu Kenan bile ona inanmadılar ve küfür üzere öldüler. Bunca asır kavmini İslam’a çağırmasına rağmen inananların sayısı yüzü bulmadı. Ayrıca Nuh Aleyhisselam’ın yaşadığı önemli olaylar’dan biriside Nuh tufanıdır.

Bir rivayete göre Nuh Aleyhisselam dörtyüz seksen yaşında iken peygamber oldu. Tufan olayından sonra üçyüz elli yıl yaşadı. Kavminide İslam’a dokuz yüz elli yıl davet ettiği düşünülürse Nuh Aleyhisselamın yaşı yaklaşık olarak bin yedi yüz seksen yıldır.

İbrahim Aleyhisselam Rabbini Tanıyan, Müslüman Bir Peygamberdi.

İbrahim Aleyhisselam , yeryüzünde ilah olduğunu iddia eden nemrut ve onun putperest kavmini Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya ve İslam dinine davet etmek için gönderildi.


Allah Teâla Kur’an-i Kerimde Eli-İmran suresinin 67. ayetinde şöyle buyuruyor;


مَا كَانَ اِبْرٰهٖيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰـكِنْ كَانَ حَنٖيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ


Meâlen; İbrahim ne bir Yahudî, ne de bir Hristiyandı. Fakat O, Allah’ı tanıyan bir müslümandı, müşriklerden de değildi, diye buyuruyor.

Ve yine El Bakara suresinin 128.ayetindede;

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ

Meâlen; Ey bizim Rabbımız hem bizi yalnız senin için boyun eğen müslüman kıl ve zürriyetimizden yalnız senin için boyun eğen bir ümmeti müslüman eyle.

El-Bakara suresinin 132 ayetinde de;


وَوَصّٰى بِهَا اِبْرٰهٖيمُ بَنٖيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِىَّ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰى لَكُمُ الدّٖينَ فَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ


Meâlen; İbrahim, bunu(İslam dinini) kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün ve İslam dininden başka bir inanç üzerinde ölmeyin” diye emredilmektedir.

Peygamberler mal, mülk ve miras bırakmazlar. Miras olarak ilim bırakırlar ve vasiyet olarakta İslam dininde sabit kalmayı tavsiye ederler. Bu ayetin siyakında geçtiği gibi özellikle İslam üzere ölmeyi tavsiye ederler.
َ

İşte İbrahim Aleyhisselam gibi Yakup Aleyhisselamda vefat etmek üzereyken, oğullarına yaptığı vasiyetin’de; onlara İslam dinine sıkıca sarılıp onda sabit kalacaklarına dair kendisine söz vermelerini ve bu sözü’de kendilerinden duymak istediği şu ayette geçmektedir.


El-Bakara suresinin 133.ayetinde;

اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ اِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ اِذْ قَالَ لِبَنٖيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدٖى قَالُوا نَعْبُدُ اِلٰـهَكَ وَاِلٰـهَ اٰبَائِكَ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِلٰـهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Meâlen; Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâh olan Allah’a ibadet edeceğiz; bizler O’na boyun eğmiş müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?


İbrahim Aleyhisselamın, İslam dinine çağırmakla vazifeli olduğu kavmi aya, güneşe yıldızlara tapan, Allah’a şirk koşan bir kavimdiler. Efendimiz İbrahim hakkında uydurulan en meşhur kıssa da şudur: Güya "Efendimiz İbrahim, önceleri ilahını ararmış. Önce Yıldızlara 'bu benim Rabbim', sonra Ay'a 'bu benim Rabbim', sonra da Güneş'e 'bu benim Rabbim' demiş ve güneş de, ay ve yıldızlar gibi batınca 'bu da Rabbim olamaz' demiş ve Rabbini aramaya devam etmiş" diye hadsiz bir iftira uydurulmuştur.

Bu mesele kesinlikle peygamberlerin sıfatlarına ters olan ve haklarında imkansız olan bir iftiradır.

Burada, İbrahim Peygamberin başka varlıklara taptığı iddiası ayrı bir küfür, Rabbini aradı iddiası ayrı bir küfürdür. Çünkü Allah-u Teala, Kur'an-ı -Kerim'de El-Enbiya suresi 51. ayette Efendimiz İbrahim Aleyhisselam hakkında şöyle buyurmuştur:


وَلَقَدْ اٰتَيْنَا اِبْرٰهٖيمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِهٖ عَالِمٖينَ

Anlamı: Biz daha önce İbrahime rüştünü (Allah’ı tanımasını) vermişizdir. Ve biz onun (Allahtan başka hak bir ilah olmadığının bilincinde olduğunu) bilenlerdeniz.



Yani İbrahim Aleyhisselam yıldızların, ayın ve güneş’in ilah olmadıklarını ve bütün peygamberler gibi Allahtan başka ilah olmadığını biliyordu. Peygamberler kendilerine peygamberlik gelmeden önce dahi şirke düşmekten ve bir şeylere tapmaktan korunmuşlardır.


Allah Teâla Kur’an-i Kerimde Eli-İmran suresinin 67.ayetinde şöyle buyuruyor;

مَا كَانَ اِبْرٰهٖيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰـكِنْ كَانَ حَنٖيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ



Meâlen; İbrahim ne bir Yahudî, ne de bir Hıristiyandı. Fakat o Allah’ı bir tanıyan gerçek bir müslümandı, ve müşriklerden de değildi diye buyuruyor.

Oysa yıldızlara, aya, güneşe tapmak şirktir. O halde bu meselede anlatılanlar Kur'an'a zıttır. İbrahim Peygamber "Bu mu benim rabbim" derken arapçadaki inkar amaçlı manasında kullanmıştır. Yani "Bu mu benim Rabbim?" (Er-Razi) ya da "Bu benim Rabbim ha?" (Elmalı) şeklindeki inkar mahiyetli bir cümle ve ifadedir. Yani reddedici bir söylemdir. İbrahim Aleyhisselam yıldızlara, aya ve güneşe ayrı ayrı bakarak bumudur benim Rabbim? demesi kavmine inkar edici bir soru anlamındaydı.


Yani kavmine bunlarının hiçbirinin ilah olamayacağını söyleyerek kavmini bunlardan uzaklaştırmaya ve tek olan Allah’a iman etmeye davet ediyordu. Bu meselenin aksini anlayıpta; İbrahim aleyhisselam için önceleri Rabbini tanımazdı. Önce yıldızlara taptı, sonra aya taptı sonrada güneşin onun ilahı olduğunu söyleyenler ve düşünenler hem bir peygambere küfür isnat etmiş olurlar dolayısıyla hemde Kur’anı yalanlamış olacaklarından dolayı İslam dininin dışında kalmış olurlar.

Bu inancı taşıyan kişilerin bir an önce Kelime-i Şahadeti söyleyip yeniden İslam dinine girmeleri gerekir. Tövbe estağfurullah demekle İslam dinine girilemeyeceğinden dolayı şahadet kelimesi hata’dan dönme niyeti ile, getirmek gerekir.

Ayrıca İbrahim Peygamber ile ilgili başka bir iftira da şu şekilde uydurulmuştur: "İbrahim Peygamberin küçük yaşta iken ay, güneş ve yıldızlara taptığını söylemeleridir." Bu iddia İslam inancındaki peygamberlerin sıfatlarına ters düşer. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde İbrahim Peygamberin (diğer peygamberler gibi) küçüklüğünden itibaren doğru inanç üzerinde olduğu ve Allah’a iman ettiklerini belirtilmiştir.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
Lut ve Yusuf Aleyhisselamda İslam’a Çağırdılar.

Lut ve Yusuf Aleyhisselamda İslam’a Çağırdılar.

Lut ve Yusuf Aleyhisselamda İslam’a Çağırdılar.


Lut Aleyhisselamın bütün peygamberler gibi Müslüman olup İslam dinine davet ettiğine delil olan ayet şudur;

Allah Teâla El Zariyat süresinin 35.ayetinde;

فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فٖيهَا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

Meâlen; Nihayet Lût’un memleketinde bulunan müminleri oradan) çıkardık ki kalan kâfirleri helâk edelim. Zaten orada bir ev halkından başka müslüman da bulunmuyordu.

Buradaki Müslümanlardan bir ev, Lut Aleyhisselamın evidir. ve bu evdekilerde onun aile efradlarıdır. Kavminden kimse onun çağrısına uymadı ve yüz çevirdiler. O kavim helâk edilmeye mahkum olduklarında Lut Aleyhisselam ve onun ailesi tahliye edildiler. Bu şehirlerdekilerin hepsi (Lut Aleyhisselamın eşide dahil) helâk oldular. Görüldüğü gibi bu ayette Lut Aleyhisselamın Müslüman olduğu ve İslam dinine çağırdığı açıkca ifade edilmektedir. Lut Aleyhisselam İbrahim Aleyhisselamın yeğenidir ve onun peygamberliğine ilk inanan kişidir.


Yusuf Aleyhisselamda bütün peygamberler gibi müslüman olup İslam dini ile gönderildiğinin ayetten delili şudur;

Allah Teâla Yusuf suresinin 101.ayetinde ;

رَبِّ قَدْ اٰتَيْتَنٖى مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنٖى مِنْ تَاْوٖيلِ الْاَحَادٖيثِ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّٖ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ تَوَفَّنٖى مُسْلِمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖينَ

Meâlen; Ey Rabbim! Sen, bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tâbirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada ve ahirette bana yardım edensin; beni müslüman olarak vefat ettir ve beni sâlihler arasında olmamı nasip et”

Tabiîki ayette Yusuf Aleyhisselamın Allah Teâladan İslam dini üzere ölmeyi istemesindeki amaç haşa Yusuf Aleyhisselam İslam üzerinde ölmekten şüphe ediyordu anlamına gelmez. bir peygamber için böyle birşey düşünülmez çünki bu inanç peygamberlerin sıfatlarına ters düşer. Yusuf Aleyhisselam bunu tevazu bakımdan söylemiştir. Allahın ona verdiği nimetleri anlatmakla sankı bu nimetlerden daha büyük bir nimet olan İslam dini üzere ölmenin önemini anlatmak için söylemiştir. İşte bu ayette Yusuf Aleyhisselamın Müslüman olduğuna delildir.


Yusuf Peygamber hakkında bazı tefsirlerde anlatılan, iftira olan kıssada Mısır Kralı'nın karısının kötü niyetli teklifine karşı rıza gösterip bu haram olan şeye yeltenmesi anlatılmaktadır. Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır Peygamberler bu tip şeylerden uzaktırlar. Yusuf Peygamberin kıssasından yanlış anlamlar çıkaran insanlar Yusuf Peygamber hakkında olmadık iftiralarda bulunmuşlar. Bu iftirada şunlar anlatılmaktadır: "Aziz'in hanımı Zeliha, O'nu (Yusufu) ilişkiye davet ettiğinde O da zinaya niyetlendi." Hatta bazı kitaplarda denilir ki, "O da elbisesini çıkarmış ve bir erkek nasıl hanımını ilişki için beklerse o şekilde beklemiş." Bu anlatılan, daha doğrusu uydurulan akla zarar uydurmalar peygamberlerin sıfatlarına aykırıdır. Peygamberler bu tip şeylerden masumdurlar. Zina yapmaya niyet etmek, çabalamak veya zinayı düşünmek namussuzluktur ve peygamberler bunlardan korunmuşlardır. Kur'an-ı Kerim'de, Yusuf Peygamberin kıssasının anlatıldığı ayetin sonunda Zeliha'nın şöyle dediği (itiraf ettiği) bildirilmiştir:


"Hak şimdi belli oldu. O (Yusuf), sadıklardandır ",yani o kesinlikle yanaşmadı ve böyle bir harekete girişmemiştir.(Yusuf/ 51)

Ancak Yusuf Suresinin 24. ayetinde geçen "Hemme bihe" ifadesi "Onu (Zeliha'yı) itmeye niyetlendi" anlamındadır. Yani Zeliha Yusuf Aleyhisselamı kendisiyle ilişkide bulunmaya zorlayınca , Yusuf Aleyhis-selam onun bu isteğini red edip dışarı çıkmak üzere kapıya doğru yürürken Zeliha onunla beraber olmak için arkasından gidince Yusuf Aleyhisselam dönüp onu itmeyi düşündü. Cebrail, Yusuf Peygambere işaret göstererek 'itmemesini' istemiştir. İterse ellerinin onun vücudunda iz bırakacağını ve aleyhinde delil olacağını söylemiştir. Bu yüzden Yusuf Peygamber sırtını dönerek odadan çıkmak isterken Zeliha, arkadan tutup çekmek istemiş ve Yusuf Peygamberin gömleğini yırtmıştır.

O anda kadının kocası kapıdan girince kocasına dediki; senin namusuna el uzatana hangi cezayı uygun görüyorsun şeklinde iftira atarak Yusuf Aleyhisselam’ı cezalandırmak istedi. Ancak bu yalanı ve iftirası tutmadı. Çünki henüz beşikte olan bir çocuk konuşarak dediki; ”eğerki Yusufun gömleği önden yırtıldıysa kadın doğru söylüyor ama eğer arkadan yırtıldıysa bu kadın yalancıdır “ dedi.

İmam İbnu'l Cevzi'nin Tefsiri, İmam EtTaberi'nin Tefsiri ve İmam İbni Kesir'in Tefsiri, Yusuf Peygamberin masum olduğunu açıklayan, izahatı hak olan tefsirlerden bir kaçıdır.

Süleyman Aleyhisselamda Müslümandır


Süleyman Aleyhisselamda bütün peygamberler gibi müslüman olup kavmini İslam dinine davet etmiştir. Melike (kraliçe) Belkis ve kavmini İslam dinine davet ettiği mektubunda şunlar geçmektedir. Ayette;

Meâlen; O mektup Süleymandandır. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyladır. Bana başkaldırmayın ve teslimiyet göstererek (İslam dininin çağrısını kabul ederek)bana geliniz diye buyrulmaktadır.

Belkis ile kavmi İslama çağrıyı kabul etmekle teslimiyet göstererek kendisine gelmeden önce
Ulularına şunu sordu;

قَالَ يَا اَيُّهَا الْمَلَٶُا اَيُّكُمْ يَاْتٖينٖى بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَاْتُونٖى مُسْلِمٖين


Meâlen; Sonra Süleyman, kavminin ileri gelenlerine şöyle) dedi: “- Ey seçkin topluluk! Onlar (Belkıs ve kavmi), İslam dininin çağrısını kabul edipte bana müslüman olarak gelmezden önce onun (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirir?”

En Neml suresinin 42.Ayetinde de;

وَاُوتٖينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمٖينَ

Meâlen; Vakta ki (Belkıs) geldi, ona denildi ki: “- Böyle mi senin tahtın?” (Belkıs şöyle) dedi: “- Sanki odur. Bununla beraber bize bu taht mucizesinden önce (peygamberliğine delâlet eden Hüdhüd mucizesi ile) ilim verildi ve müslüman olduk.”

En Neml suresinin 44. Ayetinde de;

رَبِّ اِنّٖى ظَلَمْتُ نَفْسٖى وَاَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمٰنَ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

Meâlen; Meğer ben gerçekten (şimdiye kadar Müslüman olmamakla)kendime yazık edip nefsime zulmetmişim. Artık Müslüman olup Süleymanla (aleyhisselam) beraber Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum diye buyrulmaktadır.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
Musa ve Harun Aleyhisselamda Müslümandır

Musa ve Harun Aleyhisselamda Müslümandır

Musa ve Harun Aleyhisselamda Müslümandır

Musa Aleyhisselam, kardeşi Harun Aleyhisselamla birlikte putperest bir kavım olan ve ilah olduğunu iddia eden firavuna Allah’ın varlığını ve birliğinine inanmakla onları İslam dinine çağırmaya gönderilen ulul azim peygamberlerden üçüncüsüdür.

Birgün İsrail oğullarına vaaz ve nasihatta bulunarak İslam dinine sımsıkı sarılmalarını ve Allah’a tevekkül etmelerini söyledi.
Allah Teâla Kur’ani Kerimde Yunus suresinin 84.ayetinde şöyle buyuruyor;

وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمٖينَ


Meâlen; Mûsa da kavmine şöyle dedi: “-Ey kavmim! Siz, gerçekten Allah’a iman edip Müslüman olmuşsanız artık o halde Allah’a tevekkül edin.”

Allah rasulu Musa aleyhisselama iman etmekle İslam dinine giren firavunun sihirbazları, firavunun kendilerine işkence yapacağını vaad edince onlar, Allah’tan kendilerine sabır verip İslam üzerinde ölmeyi nasip etmesini dilediler.


El –Araf suresinin 126.ayetinde şöyle buyuruluyor;

وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا اِلَّا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمٖينَ

Meâlen; Senin bizden intikam almaya kalkışman ancak, Rabbimizin âyetleri gelince iman etmemizden ileri geliyor. Ey Rabbimiz! üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.”


Ve Allah’ın düşmanı firavunda boğulmak üzereyken Allah ve rasulu Musa Aleyhisselama iman edip İslam Dinine girmek istediğinde Yunus suresi 90.ayette şunları söyledi;

وَجَاوَزْنَا بِبَنٖى اِسْرَایٖٔلَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتّٰى اِذَا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَا اِلٰـهَ اِلَّا الَّذٖى اٰمَنَتْ بِهٖ بَنُوا اِسْرَایٖٔلَ وَاَنَا مِنَ

Meâlen; İsraîloğullarını denizden (sâlimen karşı tarafa) geçirdik. Firavun, hemen askerleriyle zulüm ve saldırganlık yaparak arkalarına düştü. Nihayet denizde boğulmaya başlayınca şöyle dedi: “İman ettim, gerçekten İsrailoğullarının iman ettiğinden (Allah’dan) başka hiç bir ilâh yoktur. Ben de O’na teslim olan Müslümanlardanım.

Kur’ani Kerimdeki başka ayetlerde ise;


(ÂLİ-İMRÂN-suresi/99.ayet)


قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَاءُ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

De ki: “- Ey ehl-i kitap! İslâmın hak din olduğunu bildiğiniz halde neden iman edenleri, Allah yolundan çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”



(ÂLİ IMRÂN suresi 95. ayet)

قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰهٖيمَ حَنٖيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ

Sen de ki: “(Helâl ve haramı haber vermekde) Allah doğru buyurmuştur. O halde İslâma yönelerek İbrahim’in dinine(İSLAM)a uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”


(Enbiya suresi/92.ayet)

اِنَّ هٰذِهٖ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ


İşte sizin dininiz olan bu İslâm dini (tevhid dini, bütün peygamberlerde) tek bir dindir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız bana ibadet edin, emirlerime itaat edin.


(TEVBE suresi 29. ayet)


قَاتِلُوا الَّذٖينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدٖينُونَ دٖينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ


Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

O kâfir olanlara ve Allah yolundan (İslâm’dan) insanları çevirenlere; biz, başkalarını da ifsad ettiklerinden, (küfürlerinden ötürü hak kazandıkları) azab üstüne azab ziyade etmişizdir.(Nahl suresi/86.ayet)


اَلَّذٖينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ


(Râsûlüm), de ki: “- Ey kitap ehli (olan Hristiyan ve Yahudî’ler)! Bizimle sizin aranızda müsavî bir kelimeye gelin. Şöyle ki: Allah’dan başkasına tapmayalım, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rab’lar edinmiyelim”. Eğer kitap ehli bu kelimeden yüz çevirirlerse, (o halde) şöyle deyin: “- Şâhid olun, biz gerçek müslümanlarız. (Bu ayet-i kerime, Yahudiler: İbrahim Yahudî’dir ve biz onun dinine bağlıyız, demeleri üzerine nâzil olmuştur.) (ÂLİ IMRÂN suresi 64. ayet


قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهٖ شَيْپًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ


Bu ayetlerde Musa Aleyhisselam gibi diğer bütün peygamberlerinde Müslüman olduğu ve hepsinin İslam dinine davet ettikleri açıkca görünmektedir. Kalplerinde eğrilik olanlar ve bu ayetlerin anlamlarından nasibini alamayanlar, Musa aleyhisselam için insanları Yahudilik dinine davet etti diyecek kadar ileriye gittiler.

İsa Aleyhisselamın hıristiyanlık dinini anlatmak için geldiğini ve onun hiristiyan olduğunu iddia ettiler. Başından beri batıl ve uydurma birer din olan Yahudilik ve hirisityanlığı adeta hak din, semavi din ve ilahi din olduklarını söyleyenler ve bu şekilde inananlar farkında olmadan Kur’anı yalanlamaktadırlar. Bu ayetleri anlayamadıkları gibi Kur’anı yalanladıklarınıda bilmemektedirler.

Fakat bilinmesi dinde zaruri ve farz olan bu meseleyi (yani İslamdan başka hak din olmadığını ) bilmeleri üzerlerine farzdı. Burada bilmemek, yanlış öğrenmek ve batıl bir şekilde inanmaları onlar için mazeret sayılmaz. İslam dininde bilinmesi zaruri olan meseleleri öğrenmek kadın erkek her müslümanın üzerine farzdır. Her Müslüman İslam dinini ve iman esaslarını öğrenmek zorundadır.

Yahudilik dinine gelince, Musa Aleyhisselam döneminde Yahudilik diye bir din yoktu. Batıl olan bu Yahudilik dini, Musa Aleyhisselamın vefatından kısa bir süre sonra uydurulup insanlara telkin edilmeye başlandı. Bazıları Yahudilik dininin ilk başta hak bir din olduğunu ve daha sonradan bozulduğunu sanmaktadır.

Oysa bu kesinlikle yanlıştır. Burada tahrif edilen Musa Aleyhisselama indirilen Tevrat şeraiti ve İslam dinidir. Yahudilik dinini uyduranlar önce tevrattaki İslam diniyle ilgili olan ayetlerin manalarını tahrif edip bozdular. Bu ayetleri Tevrattan kaldırıp onların yerine kendi uydurmuş oldukları Yahudilik (batıl ) inancını yazdılar. İnsanlarada Allah’ın tevratta indirip Musa Aleyhisselama emrettiği dininde Yahudilik dini olduğunu söylediler.

Musa aleyhisselama inananların hepsi Müslüman olup kelime-i şahadet getirirlerdi. günde iki vakit farz namaz kılarak İslam’ı yaşayan bir kavim idiler ve kendilerine İsrailoğulları denilmekteydi.

Aynı zamanda o zamandaki Müslümanlara lakap olarak el-yahud lakabıyla adlandırılmışlardı. Bir rivayete göre Yakup aleyhisselamın oğullarından yahuda adlı birisine nisbeten bu lakabla adlandırılmışlardı. diğer bir rivayete görede buzağıya tapmalarının ardından tövbe edip tekrar İslama dönmekle hidayete kavuştukları için “yahud” lakabıyla adlandırılmışlardı. Zaten “yahudun” manası hidayete kavuşanlar demektir. Nasılki peygamber efendimiz zamanında Müslümanlara lakap olarak ensar ve muhacirin ismi takılmiş ise onlarda o dönemdeki Müslümanları bu lakapla adlandırmışlardı.Velhasıl sebebler ne olursa olsun Müslümanların bilmesi gereken şudur; Musa aleyhisselam ve ona tabi olan kavmi müslümandırlar ve Yahudilik dini diye bir din ile amel etmiyorlardı. Tevratı ve İslam dinini tahrif edip Yahudilik dinini uyduranlar hahamlar ve onlar gibi bozuk inançlı kimselerdi.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
İsa Aleyhisselam Müslümandır ve İslama Davet Etti

İsa Aleyhisselam Müslümandır ve İslama Davet Etti

İsa Aleyhisselam Müslümandır ve İslama Davet Etti

İsa Aleyhisselamda bütün peygamberler gibi müslümadır ve gönderildiği kavmi İslam dinine davet etmiştir. Tevratı ve İslam dinini tahrif edip Yahudilik dinini uyduran israiloğullarını İslam dinine davet etmek üzere gönderilen beş ulul azim peygamberlerin dördüncüsüdür.


Allah Teâla Kur’an-i Kerimde Âli-İmran suresinin 52.ayetinde

فَلَمَّا اَحَسَّ عٖيسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَارٖى اِلَى اللّٰهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

Meâlen; İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.


Ve El Maide suresinin 111.ayetinde de;

وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّٖنَ اَنْ اٰمِنُوا بٖى وَبِرَسُولٖى قَالُوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّنَا مُسْلِمُونَ


Meâlen; Hani Havarî’lere (Îsa’ya bağlı olanlara): “-Bana ve Peygamberime iman edin” diye ilham etmiştim de onlar: “İman ettik, bizim hakikî müslümanlar olduğumuza şahid ol” demişlerdi.

Göründüğü gibi her iki ayette de İsa aleyhisselamın Müslüman olduğu ve İslam diniyle gönderildiği açıkca ifade edilmektedir. Çünki Havariler şahid ol ki bizler Müslümanlarız diyorlar ve havarilerde İsa Aleyhisselamın sahabeleridir ve en yakın arkadaşlarıdır. Onun sahabeleri; şahid ol ki biz Müslümanlarız derken, bu ayetleri ve Kur’anı anlamaktan yoksun olanlar İsa Aleyhisselamın hiristiyan olduğunu ve hiristiyanlık dinine davet ettiğini söylemektedirler.

Aynı zamanda hem Yahudilik hemde hiristiyanlık dinine hak dinler, ilahi dinler ve semavi dinler ibaresini kullanmaktadırlar.

Ayrıca 3 tane semavi din vardır diyenler, Müslüman olmasada Yahudi ve hristiyanların kurtuluşa ereceğini iddia edenler,

Dinler arası dialog yapıp onların inancınada saygılı olmalıyız diyenler, İsa Aleyhisselam hrıstiyan, Musa Aleyhisselama yahudi diyenler, Yahudi ve hıristiyanlık semavi dinlerdir diyenler, ehli kitaba kafir diyemeyiz diyenler ( zira bu onlar için ağır bir ifade olur) diyenler,

Bu yazdığımız ayetleri düşünsünler ve tefekkür etsinler. Batıl olan inançlarından dönüp, arkalarından giden ve onlarla aynı inanca sahip cahil insanlarıda ebediyen cehennem azabına sürüklemekten kurtarsınlar. Hidayet Allah tan’dır.


Bilsinler ki bu söz ve düşünceleriyle Kur’anı ve bu ayetleri yalanlamış olurlar. Kur’anı yalanlamanın hükmüde dinden olmaktır. Bunun başka bir yorumu olamaz. Nasıl oluyorda İsa aleyhisselamın hristiyanlık dinine çağırdığını iddia ediyorlar? Halbuki, peygamber efendimizin gönderilme müjdesini veren İsa aleyhisselamdır. İsa aleyhisselam kavmine şöyle buyurdu; benden sonra gelecek olan peygamberin adı Muhammed’dir (sallallahu aleyhi vessellem) ve o peygamberlerin sonuncusudur. Eğer onun zamanına yetişirseniz kendisine iman ediniz diye tavsiye etti. Çünki bu haberlerin hepsi İncilde İsa aleyhisselama kendisine bildirilmişti. İsa aleyhisselam henüz kundaktayken kavmini imandan ve İslam dininden haberdar etti. İslam’da namazın ve zekatın farz olduğunu bile bildirdi.

Meryem suresinin 27-28-29-30-31.ayetlerinde buyrulduğu gibi;


فَاَتَتْ بِهٖ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْپًا

يَا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّا

فَاَشَارَتْ اِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا

قَالَ اِنّٖى عَبْدُ اللّٰهِ اٰتٰاینِىَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنٖى نَبِيًّا

وَجَعَلَنٖى مُبَارَكًا اَيْنَ مَا كُنْتُ وَاَوْصَانٖى بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَيًّا

Meâlen: Sonra ona (çocuğu İsâ’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Ona dediler ki: “- Ey Meryem! Doğrusu, sen şaşılacak bir şey (babasız çocuk) getirdin. Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi. Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler. Bebek (İsa aleyhisselam) şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”Beni, her nerede olsam mübarek kıldı ve hayatta bulunduğum müddet, bana, namazı ve zekâtı emretti.


Göründüğü gibi Allah Teâla İsa aleyhisselamı kundakda iken konuşturarak hakkı beyan etmesini nasip eyledi. Meryem validemize yapılan iftiraları ve İsa aleyhisselama yapılan iftiraları bu ayetler açıkca reddetmektedir.Eğerki İsa aleyhisselam daha kundaktayken İslam dinini biliyor ve insanlara İslamdan bahsediyorsa, nasıl olurda peygamber olduktan sonra insanları hristiyanlık dinine çağırıyordu diye kendisine iftira atılıyor. Bu tür iftiralardan İsa aleyhisselam ve bütün peygamberler beridir.

Hristiyanlık (uydurma) dinine gelince; İsa aleyhisselam döneminde hristiyanlık diye bir din yoktu. İsrailoğullarından Allah’a ve resulu İsa aleyhisselama inanan,şahadet getirip namaz kılan incildeki şeriatla amel eden Müslüman bir kavim vardı. Aynı zamanda Yahudilik dinini uyduran Yahudiler vardı. Bu Yahudiler İsa aleyhisselam en çok düşmanlık besleyen ve onu öldürmeye çalışan kimselerdi. Çünki İsa aleyhisselam onların batıl olan inançlarını ortaya çıkarmıştı.

Bazı kişiler, hristiyanlık dininin başta hak din olup daha sonra tahrif olup bozulduğunu iddia etmekte ve bu şekilde inanmaktadırlar. Oysa bu inançta yanlıştır, çünki tahrif edilen, İsa aleyhisselamın incilde bildirmiş olduğu İslam dininin kitabı olan İncil şeriatıdır, hiristiyanlık değil. Hristiyanlık dinini uyduran papazlar ve sahte din adamları önce incildeki İslam diniyle ilgili ayetlerin manalarını tahrif ettiler ardındanda bu ayetleri tamamen incilden kaldırıp yerlerine uydurdukları hıristiyanlık diniyle alakalı hükümleri yazdılar. Sonrada insanlara, İsa aleyhisselamın İncilde tebliğ ettiği din hristiyanlık dinidir diye anlatmaya başladılar.

İsa aleyhisselamın Müslüman kavmi iki nedenden dolayı nasara lakabıyla adlandırılmışlardı. Bir rivayete göre nasara kentinden oldukları için onlara nasaralar ve nasraniler denilmiştir. İkincisi İsa aleyhisselama iman edip onun yahudilere karşı mücedelesinde yardımcı oldukları için onlara İsa’nın ensarı ve munasırleri manasında nasara denilmiştir. Nasılkı,Peygamber efendimiz zamanında onun sahabelerine ensar ve muhacirin şeklinde bir lakapla adlandırıldıysa İsa aleyhisselamın sahabeleride nasara lakabıyla adlandırılmışlardı.


Müslümanın asıl bilmesi ve inanması gereken, İsa aleyhisselam döneminde hırıstıyanlık diye bir din asla yoktu. İsa aleyhisselamın diri olarak göklere kaldırılmasından bir süre sonra İncil kitabını (şeriatını), tahrif eden ve bozanlar hırıstıyanlık diye bir din uydurdular. İşte Müslüman olarak iman etmemiz gereken şudur; İsa aleyhisselamın dini İslam idi ve kendisi ve kavmide Müslümanlardandı.


Şüphesizki. Allah Teâlanın bizlere lutuf ve ihsan buyurduğu en büyük nimet imanla İslam dinidir. İslam dininin nimetine paha biçilmez ve hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Yeryüzü dolusu altınla bile fidye edilemez. İslam dini bütün nimetlerin tamamı ve kemâli'dir. Allah Teâla kime İslam’ı nasip etmişse, ona bütün nimetlerin tamamını ve kemâlini vermiş demektir. Velev ki ona bu dünyada hiç birşey vermemiş olsada. Ve Allah Teâla kimede İslam dinini nasip etmemişse, ona bütün dünyadaki nimetleri versede o zavallının biridir. Çünki bu dünyada İslam diniyle amel etmeden başka bir inanç üzerinde ölenler, Müslüman olarak ölmeyenler ahirette ebediyen cehennem azabında kalacaklardır.

Allah Teâla el Maide suresinin 3.ayetinde ;

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دٖينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتٖى وَرَضٖيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دٖينًا

Meâlen: Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm dininden razı oldum.

Allah Teâla mal, mülk ve mevkiyi sevdiği veya sevmediği kullarına verebilir. Ancak imanla İslam nimetini yalnızca sevdiği kullarına nasip eder. Buda O’nun bizlere bir ihsanı bir lûtfû ve keremidir.

El-Enam suresinin 125.ayetinde;


فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِى السَّمَاءِ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذٖينَ لَا يُؤْمِنُونَ


Meâlen: Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun göğsünü İslâm için açar (genişletir). Kimi de sapıklıkda bırakmak dilerse onun da kalbini son derece daraltır. O, (İslâmı kabul hususunda) gûyâ zorla göğe çıkacakmış gibi (kendinde bir imkânsızlık) ve zahmet (görür). Allah,a inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.


Ve El-Zumer sûresinin 39.ayetinde şöyle buyrulmaktadır;

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ

Meâlen; o kimse ki, Allah onun göğsünü İslâmiyet için genişletmiş de o, Rabbinden kendisine bahşedilen bir nûr üzere bulunmaktadır.

İslam'da Sabit Kalıp Müslüman Olarak Ölmek

Bizim için en büyük nimet olan iman ile İslam dinini ihsan buyuran Allah Teâla; aynı zamanda bizlerin İslam dininde ölene kadar sabit kalıp Müslüman olarak ölmemizi emir buyurdu.

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَالْكِتَابِ الَّذٖى نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِهٖ وَالْكِتَابِ الَّذٖى اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعٖيدًا

Meâlen: Ey mü’minler! Allah’a, Peygamberine ve Peygamberine indirdiği Kur’an’a, daha önce indirdiği kitaplara olan imanınızda devamlı bulunun. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, muhakkak hidayetten uzak bir sapıklığa düşmüştür.
Bu ayetin tefsirinde Fahreddin el Razi; ey iman edenler imanınızdan şaşmayınız ve imanda sabit kalınız demektir diye bildirmiştir.

Âli İmrân suresinin suresinin 102.ayetindede ;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

Meâlen: Ey îman edenler, Allah’dan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, Müslüman olmak’dan başka bir din(batıl dinler) üzere can vermeyin.
Şüphesizki, Allah Teâla bizlere İslam dinini öğrenmeyi ve onunla amel etmeyi, İslam'da sabit kalıp, İslam üzere ölmeyi emretmektedir. İslam dinini hakkıyla öğrenmeyen bir Müslüman onu gerçekten Allah'ın razı olduğu bir şekilde yaşamaz ve her an İslam dinini kaybetme, dinden çıkma durumuyla. karşılaşabilir.

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vessellem) bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır; kul bazen bir söz söyler ve söylemiş olduğu sözde sakınca görmez, halbuki o söylemiş olduğu sözden dolayı yetmiş sene derinliğindeki cehennemin dibine yuvarlanmıştır. Yani o kişi bu sözden dolayı imanını kaybetmiştir ve bununda farkında değildir. Demek ki, kişiyi dinden eden bir söz, düşünce veya fiil bilmeyerekte olsa bunlar yapıldığı zaman o kişi imanını kaybeder. Çünki dinimizde bilinmesi zaruri olan ve öğrenilmesi gereken meseleleri öğrenmeyen bir kişi için öğrenmemesi mazeret sayılmaz. Eğer bilmemek mazeret olsaydı hiç kimse dinini öğrenmezdi ve bilmeyenler bilenlerden daha karlı ve avantajlı olurlardı.
Bu konuyla alakalı Zümer suresinin 9.ayetinde şöyle buyrulmaktadır;

اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّهٖ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذٖينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ

Meâlen: Yoksa ahiretin azabından korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak, o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibadet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki; “- Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?” Ancak gerçek akıl sahibleri anlar (öğüd alır).
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
Bilmeden küfür bir söz söylemek hakkında;

Bilmeden küfür bir söz söylemek hakkında;

BİLMEDEN KÜFÜR BİR SÖZ SÖYLEMEK HAKKINDA;

Bilmemiz gereken çok önemli bir husus şudur;kur’ana ve iman esaslarına aykırı olan bir söz,düşünce ve davranışta bulunmak hükmünü bilmeyerekte olsa kişiyi iman dairesinin dışına çıkartır, kafir yapar. Nasıl ki İslam’a girmek bir kelime-i şahadet getirmek kadar kolay ise, imandan eden bir söz, düşünce veya davranışta bulunmakta kişiyi kolayca İslam dairesinin dışına çıkartır. İman ile küfür arasında çok ince bir mesafe vardır. Eğer Müslüman birisi imanını muhafaza edecek bilgisi yoksa her an imanını kaybetmekle karşı karşıyadır.

Eskiden kafir olan bir kişi, İslam dinine girdiğinde nasıl ki geçmişteki bütün günahları silinip yok oluyorsa, Müslüman olan bir kimseninde kendisini imandan eden bir söz, düşünce veya davranışta bulunduğunda onun geçmişte yapmış olduğu bütün hayırlı amelleri sevabları silinip yok olurlar.

Bu anlatılanlar haktır ve gerçektir. Bütün bu meseleleri Allah Teâla ve Peygamber efendimiz ayetlerde ve hadislerde bildirmişlerdir. Allah Teâla el Mâide suresinin 5.ayetinde;

وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْاٖيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِى الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرٖينَ

Meâlen:Kimki imanı inkar ederse (mumin iken küfre düşerse)onun yapmış olduğu hayırları hasenatları ve sevabları boşa gider. Ve o ahrette husrana uğrayanlardan olur diye buyurmaktadır.(yani tekrar şahadet getirip İslama dönmezse kafir olarak ölür)

Allah Teâla et-Tevbe suresinin 65-66.ayetlerinde ;

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِهٖ وَرَسُولِهٖ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِٶُنَ

لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ اٖيمَانِكُمْ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمٖينَ

Meâlen; Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” Mazeret belirmeyiniz, itirazda bulunmayınız, muhakkak ki, siz imânınızdan sonra kâfir oldunuz.


Tevbe suresi 74.ayette Allah Teâla şöyle buyurmaktadır;

يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ

Meâlen; Allah Teâlâ'ya yemin ederler ki, söylemiş değillerdir. Ve and olsun ki, o küfür sözü söylediler ve İslâmiyet'i kabul etmiş olduklarından sonra kâfir oldular

Tevbe suresinin 65-66-74.ayetleri açıkca ifade ettiği şudur ki; kur’an ve iman esaslarına aykırı olan bir söz, düşünce ve davranış hükmü bilmeden şaka ve öfke anındayken bile olsa kişiyi küfre düşürür. İşte günümüzde Müslümanlar arasında kanayan bir yara olan, kuran ve iman esaslarına uygun olmayan batıl sözlerden ve inançlardan biriside yahudilik ve hıristiyanlık dinlerinin hak, semavi, ilahi dinler olduklarını Musa ve İsa aleyhisselamın Yahudilik ve hıristiyanlık dinleriyle gönderildiklerini ayrıca bu peygamberlerden, Musa aleyhisselamın yahudi(haşa), İsa aleyhisselamında hıristiyan (haşa) olduğunu inanmak söylemek ve düşünmek küfürdür.

İslam dininden başka hak din, semavi din olduğunu veya Yahudilik ve hırıstıyanlığında ilk başta semavi ve ilahi dinlerdi fakat daha sonra bunlar bozuldu şeklinde bir inanç batıldır ve yalandır. Daha öncede değindiğimiz gibi tahrif edilen ve bozulan İslamın İncil ve Tevrat şeriatıdır, bozulan bu kitaplardır. Bu inançta olanlar bu hatasından dolayı hemen şahadet kelimesini söyleyip yeniden İslam dinine girmeleri gerekmektedir.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
En büyük hüsran islam üzere ölmemektir

En büyük hüsran islam üzere ölmemektir

EN BÜYÜK HÜSRAN İSLAM ÜZERE ÖLMEMEKTİR

Hiç kimse, cehennemdeki ebedi azabtan kurtulmayı İslam üzere ölmekten başka bir inançta aramasın ve hayal etmesin. İster baştan kafir olsun isterse Müslüman olupta sonradan küfre düşmüş birisi olsun. Küfür üzere ölen bir kimse yeryüzü dolusu altını fidye olarak versede veya yeryüzü dolusu altını dünyada insanların yayarı için harcasa onlara yardım etse hayır hasenatlar yapsada bu yapmış olduğu ameller onu ebedi (sonsuz) olan cehennem azabından kurtarmaz.


Örnek olarak, elektriğin mucidi sayılan Edison bütün insanlık için büyük önem taşıyan elektriği keşfetmesi ve insanların yararına sunması ona ahiret hayatında hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünki kendisi İslam inancı üzere ölmediğinden dolayı gideceği ve ebedi olarak kalacağı yer cehennemdir. Bazı cahiller derlerki; tamam adam kafir ama insanlığa bu kadar hizmet etti, iyilikler güzellikler yaşattı. Bu kişide cennete girmeyecekmi? İşte bu şekilde bir yaklaşım ve inançta kur’ana aykırıdır.

Allah Teâla Âli Îmran süresinin dokuzuncu ayetinde ;

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِهٖ اُولٰـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ

Meâlen; Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

İşte bu ayet bizlere, İslam dininin ne kadar büyük nimet olduğunu göstermektedir. İslam dininden başka bir inanç üzere ölmenin ne kadar büyük bir hüsran olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Müslüman olarak ölmeyen bir kişinin dünyadaki yapmış olduğu iyilikler ne kadar çok olursa olsun karşılığında ahirette hiçbir sevabı olmayacağını açıkca bildirmektedir.

El Furkan suresinin 23.ayetinde buyrulduğu gibi;

وَقَدِمْنَا اِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا

Meâlen: Hem biz, onlar (hayır diye dünyada) ne amel işledilerse, onları saçılmış zerre haline getirmişizdir, (artık hiç bir kıymeti kalmamıştır).

Durum böyle olduktan sonra bizlerin yapması gereken en önemli şey İslam dinini hakkıyla öğrenmek, İslam dinin'de sabit kalmak ve son nefeste İslam üzere ölmek için gayret sarfetmeliyiz. İslam'dan başka hak, ilahi ve semavi bir dinin olmadığını kalbimize yerleştirmeliyiz.

Her söz, fiil ya da itikad içinde; Allâh’a, meleklere, Peygamberlere, Cennete, İslâm’ın sembollerine hakaret niteliği taşıyorsa veya şeriatla alay etmeyi içeriyorsa küfürdür. İnsan bu tür şeylerden ne olursa olsun sakınmalıdır.

İmam Nevevi “El-Minhêc” ve “Ravdat-ut Tâlibin” adlı kitaplarında zikretmiştir. “El-Minhêc” adlı kitabında şöyle buyuruyor:

الرِّدَةُ هِيَ قَطْعُ الإِسْلامِ بِنِيَّةٍ أَوْ قَوْلِ كُفْرٍ أَوْ فِعْلٍ سَوَاء قَالَهُ اسْتِهْزَاءً أَوْ عِنَادًا أَو اِعْتِقَادًا

Anlamı: ”Ridde İslâm dininden çıkmaktır. Küfür; niyetle, sözle veya fiille olur. Alay etmek, küçümsemek veya inat etme niyeti de buna dâhildir.”

İslâm dininden başka bir şeyi kendine din edinmek itikadi küfürlerdendir. Kurân-ı Kerim’in bir âyetine dahi olsa inanmayan kimse itikadi küfürdedir. Âlimlerin icmaı ile Peygamberliği sabit olan Peygamberlerden birisine iman etmeyen kimse de itikadi küfürdedir. İcma ile haram olan bir şeyin helal olduğuna, helal olan bir şeyin de haram olduğuna itikad etmekte itikadi küfürdendir. Allâh’ı mahlûkatlara benzeten veya Allâh’ın yeri veya yönü olduğuna itikad eden kimse itikadi küfre düşmüş olur.

CENNETE GİRMENİN ŞARTI İSLAM ÜZERE ÖLMEKTİR;

Bazı kimseler Müslüman olmayanlarında cennete gireceklerini söylemektedirler. Oysa cennete girmenin tek şartı Müslüman olmaktır.

İslam davetini duyupta İslam üzere ölmeyenler cennete giremezler. Allah Teâla, kuranda hak olan tek din İslam diye buyurması, Yahudilik ve hıristıyanlık dinleri başta olmak üzere, İslamın dışındaki bütün dinlerin uydurma ve batıl olduklarını göstermektedir. Ayrıca kuran İslam'dan başka bir din seçenlerin, arayanların ve kabul edenlerin ahrette hüsrana uğrayacaklarını ve kafir olduklarını bildirmektedir. Allah Teâla bu kişilere rahmet etmeyeceğini ve cennetten mahrum olacaklarını bildirmektedir.


Bundan dolayı bir Müslüman kafir olarak ölen birisinin arkasından rahmet okuması , Yasin okuması ve Allahın onu affetmesi için dua etmesi kurana aykırıdır, böyle bir inançta batıldır. Bu inançtan’da Müslüman kendisini korumalıdır.

İslamdan başka bir din seçenler, yahudilik, hiristiyanlık veya başka bir inanç ile Allah’a şirk koşan dinlerden birisini benimseyenler hakkında Allah Teâla kur’ani kerimde el Maide süresinin 72.ayetinde şöyle buyurmaktadır;

اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَاْوٰیهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ اَنْصَارٍ

Meâlen; Kim Allah’a ortak koşarsa, ona Allah Cennet’ini haram etmiştir; ve barınacağı yer de Cehennem’dir. Zâlimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.”

Ve Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem),İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadisi şerifte meâlen şöyle buyurmaktadır; Müslüman olmayan bir kimse cennete giremez.


Yine başka bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) mealen şöyle buyurmaktadır; Muhammedin nefsi(canı) onun tasarrufunda olan Allah’a yemin ederimki; bu ümmetten hiçbir kimse yoktur ki Yahudi olsun hırıstiyan olsun peygamberliğimi duymuş ve benim onunla(İslam dinine) gönderildiğime inanmayanlar cehennem ehlinden olmasınlar. Bu hadisi İmam Muslim rivayet etmiştir.

Birçok ayet ve hadislerde hak olan tek din İslam'dır. İslam'dan başka bir din kabul edenlerin akibetleri hüsrandır. Ahirette Allahın rahmetinden ve cennetinden mahrumdurlar. Bu hükümlerin Kuranda bildirilmiş olmasına rağmen insanların hala yahudilik ve hıristiyanlık dinlerinin hak din ilahi din semavi din olduğunu ve bunlarında cennete gireceklerini söyleyenler, bu şekilde inanlar bu kadar ayet ve hadisi yalanlamaktadırlar. Müslümanın her söz ve düşüncesi ayet ve hadislerde varid olanların kapsamına uygun olmalıdır. Aksi halde olmayan bir şeyi varsaymak ve var olan bir şeyide reddetmek kişiyi imandan eder.

Kafirlerin küfrünü övmek ve onların inancına saygı göstermek müslümanı imandan eder. Müslümanın görevi, kafirlerin küfürlerinden kurtulmalarına vesile olmak için onlara doğru inancı anlatmaktır. Zira onlar kafir olarak öldükleri taktirde ebediyen cehennemde azap göreceklerdir.
yahudi ve hıristiyanların kafir oldukları kesindir. Allah Teâla kurani kerimde NİSA suresi 168. ayet şöyle buyuruyor;


اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَرٖيقًا

اِلَّا طَرٖيقَ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا


Meâlen; (Şüphe yok ki, küfredip kafir olarak ölenleri Allah bağışlayacak değil, cehennem yolundan başka bir yola çıkaracak da değil. Onlar, o Cehennem’de ebedi(devamlı) olarak kalacaklardır)


İslamın dışındaki bütün dinlerin batıl olduğunu içine sindiremeyen kişi Müslüman olduğunu iddia edemez. Ehlisünnet ulemalarının icması ve söz birliğiyle; kimki İslamdan başka bir din seçerse, ararsa veya kabul ederse o kişi kafir olur. O kişinin kafir olmadığını söyleyen ve onun kafir olmasından şüphe eden, tereddüd edip çekimser kalan ve ben ona “ne kafirdir nede kafir değildir demem şeklinde söyleyende kafir olur. Bunu El hafız fakih ve muhaddis El Herari “Essiratul mustekim “adlı kitabında bildirmiştir.

Hiç kimse sanmasınkı, konuşmuş olduğu her söz, melekler tarafından yazılmasın ve onların hesabı sorulmasın! Hepsinden hesab sorulacaktır.

ĞÂŞİYE suresi 26. ayette Allah Teâla şöyle buyuruyor;

ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ

Meâlen: Sonra,onların hesablarını görmek de yalnız bize aittir.




Müslüman, Müslümanı Sevmeli ve Ona Nasihat Etmeli

Peygamber efendimiz (sallallahualeyhivesellem) imam Muslimin rivayet ettiği hadisi şerifte meâlen şöyle buyurmuştur;”bizim dinimiz bize nasihat etmeyi emreder”

Başka bir hadisi şerifte meâlen;”biriniz kendisi için sevdiği bir şeyi din kardeşi içinde sevmedikce kâmil bir iman sahibi olamaz” diye buyurmaktadır.

Bu risaleyi kaleme almamızdaki tek amaç kişiyi, İslam dininden eden, bozuk inanç, sakıncalı sözler ve fiili olarak hatalara düşmüş olanları aydınlatmak, İslam dinine dönmelerine vesile olmaya çalışmaktır. En büyük nimet olan İslam dininin hakkaniyetini delilleriyle bozuk inançta olanlara bildirmektir.

Dolayısıyla risalemizde açıkladığımız hükümlerden herhangi birisine ters düşen ve bozuk inanç içinde olanlara nasihatımız şudur; hiçbir saniye bile kaybetmeden düşmüş olduğu bozuk inançlar'dan dolayı yeniden İslam dinine girmek niyetiyle “eşhedu elle ilehe illellah ve eşhedu enne Muhammeden âbduhu ve râsuluhu diyerek kelime-i şahadet getirmelidirler.

Çünki İslam dinine geri dönmelerinin tek yolu budur. Tövbe estağfurullah diyerek kişi iman dairesine girmiş olmaz. Ancak şahadet getirdikten sonra tövbe estağfurullah demesi kendisine fayda verir. Bozuk inanç üzerinde olanlar eğer hatalarından dönmek niyetiyle şahadet getirmeden ölürlerse küfür üzere öldüklerinden dolayı ebediyen (sonsuz) cehennem azabında kalacaklardır(Allah Korusun).

Değerli Müslümanlar ; her mükellef dindeki farz olan ilmi bilgileri öğrenmek zorundadır. Dinde öğrenilmesi gereken “Farz-ı Ayn” ilimler; İslâm’ın Müslümana yüklediği itikad ilmi, fıkıh ilmi ve ticaret ile uğraşanın muamelat (alış-veriş) ilmidir. Bunlardan başka; kalp, lisan ve diğer azaların günahlarını öğrenmek, zekât vacip olan kişinin zahir (açık) olan zekât ilmini öğrenmesi ve hacca gücü yetenin hac ilmini öğrenmesi farzdır. İmam Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
" "طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِم
Anlamı: ”İlim talep etmek (öğrenmek) her Müslümanın üzerine farz kılınmıştır.”
Bu bilgileri her Müslüman öğrenmek zorundadır ve farz olan bilgileri öğrenmediği takdirde sorumludur. Öğrenmeyen kişinin mazereti asla kendisinden kabul edilmeyecektir.


Her Müslüman öğrenilmesi farz olan bilgileri öğrenmekle imanını koruyabilir ve ibadetlerini kabul edilecek şekilde yapabilir. Bu bilgiler öğrenilmediği takdirde her an kişi imanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir ve yaptığı ibadetleri kabul edilmez,emekler boşa gidebilir.

Allah’ı, rasulunu ve İslam dinini gerçekten tanımak ve ibadetleri usulleriyle ve erkanlarıyla yapabilmek için din ilmini öğrenmek çok önemlidir. İslam nimetini emredildiği gibi kabul edip, onu muhafaza etmemiz farzdır. Koruyup muhafaza edebilmek için de bazı şeylere çok dikkat etmeliyiz bu da akaid ilmini öğrenmekle mümkündür. Unutmayalım ki, malı biz insanlar korurken; ilim de insanı korur. Dinin temeli olan akaid ilmini öğrenmeliyiz ki, sorumsuzca söylenebilecek haram yada küfür sözlerden sakınabilelim, imanımızı muhafaza edebilelim.

Kişiyi ahirette ebedi kurtuluşa erdiren nimet Müslüman olarak ölmektir. Müslüman olarak ölmek için, İslam dinini öğrenmek,İslam dinini bilerek yaşamak ve son nefese kadar imanını muhafaza etmek ile olabilir. Yani 1)İlim 2)Amel 3)İhlas ile hayatını sürdürmesi gerekmektedir.
 

EHLÝ-SUNNET

New member
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
223
Tepkime puanı
45
Puanları
0
Yaş
46
Web sitesi
www.dinimislam.com
Din ilminin öğrenilmesinin farz olduğu hakkında

Din ilminin öğrenilmesinin farz olduğu hakkında

DİN İLMİNİN ÖĞRENİLMESİNİN FARZ OLDUĞU HAKKINDA


Allah Teâla ''Ez Zümer''Süresi/9 ayette şöyle buyurmaktadır;

قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذٖينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ

Meâlen;De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar


Allah Teâla ''Fatır süresi/9 ayette şöyle buyurmaktadır;

اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰؤُا اِنَّ اللّٰهَ عَزٖيزٌ غَفُورٌ

Meâlen; Allah’dan, kulları içinde, ancak (kudret ve azametini bilen) âlimler korkar.

Yani alimler Allah'tan en çok korkanlardır. İmam Tabarani'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor. ''Ey insanlar öğreniniz; ilim ancak öğrenmekle olur, fıkıh ise fıkhı öğrenmekle olur.''Kim şer'i ilim öğrenmek ve dinde fakih olmak istiyorsa doğru bir yol seçmesi gerekir. İlim ehlinden onu mümeyyiz derecesine getirecek kadar şer'i ilim almadan tek başına kitaplardan ilim almaya itimad etmesin yani yanında yalnışını düzeltecek kimse yoksa ve kendiside , kitaplardaki yalnışı doğrudan ayırt edebilecek mümeyyiz sıfatında değil ise sadece kitaplara bakarak ilim almaya kalkışırsa, bu kimse yalnış anlamaya düşüp düşmediğinden emin olamaz


Güvenilir ve Allah'tan korkan Alimlere gitmeden tek başına kitaplara bakma uslübü onu ne alim nede şer-i ilim talebesi yapar. Şer-i ilim ancak alimlerden ilim telakki etmekle olur. Peygamber Efendimiz ilimi öğrenmek için alimlere gideni meth etmiştir. İmam Tirmizi'nin nakletmiş olduğu bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Allah, şer-i ilmi öğrenmek için yola çıkan kimseye Cennete götüren yolu kolaylaştırır. ''İmam Buhari'nin ''Sahih''inde '' Kavilden ve amelden önce ilim'' başlığında bir bölüm vardır. Bu da Kur'an-ı Kerim'in '' Muhammed '' Süresinin 19. ayetine, yani ''Allah'tan başka ilah yoktur.''ayetine dayanarak belirtilmiştir.

Allah-u Teala Et - Tehrim Süresi/6 ayetinde şöyle buyurmaktadır;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَارًا

Meâlen; Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.

Tabilerden olan Ataa b. Ebi Rebah -radiyallah-u-anh- bu ayeti şöyle tesfir etti: ''Nasıl namaz kılacağını, nasıl oruç tutacağını, nasıl alışveriş yapacağını ve nasıl evlenip boşuyacağını öğrenmekle olur.
Erkek ve Kadının Üzerine İlim Öğrenmenin Farz Olması
Din ilminin zaruri kısmını öğrenmek, hem erkeklere hemde kadınlara farzdır. Sadece erkeklere değildir.


İmam Beyhaki'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''İlim talep etmek her müslümana farzdır. ''Başka bir hadisi şerifte ise peygamber efendimiz meâlen şöyle buyurmaktadır; ”Din ilminde bir bâb (mesele) öğrenmek, bin rekat nafile namaz kılmaktan hayırlıdır, üstündür.

Allah-u Teala ,''Ez-Zariyet'' Süresi /56 ayetinde şöyle buyuruyor;

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Meâlen; Ben insanları ve cinleri, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Biz ,Allah'a ibadet etmekle ve onu hakkıyla tanımakla emrolunduk. Her durum ve her zamanda Allah'a ibadet etmeye ve taatte bulunmaya mecburuz. Allah'a tövbe et ve taatlerde acele et. Bu dünya hayatı seni aldatmasın.


''Dünya hayatı aldatıcı bir geçicilikten başka birşey değildir''
''El -Hadid '' Süresi/20

وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

''İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirirler.'' ''El-Enbiya'' Süresi/1

اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فٖى غَفْلَةٍ مَعْرِضُونَ
İSLAMDA, MÜSLÜMANIN İNANMASI GEREKEN HUSUSLAR

Her müslümanın bilmesi ve inanması gereken konular;

1) İslam dini son hak dindir, son ilahi ve semavi dindir şeklinde bir söz söylenmez bu caiz değildir. İslam dini Adem aleyhisselamdan, Peygamber efendimize kadar gelen bütün peygamberlerin tebliğ ettiği tek HAK, İLAHİ VE SEMAVİ dindir.

2) Musa ve İsa aleyhisselamın dini İslamdı.kendileri ve onlara tabi olanlar müslümandı.

3) İslamın dışındaki bütün dinler (Yahudilik ve hırıstiyanlık dahil) batıldır ve geçersizdir. bunların hepsi Allah’a şirk koşmaktadır.

4) Müslüman olmayan kimse ne kadar iyilik yaparsa yapsın, Allah Teâla o kişiden razı değildir. Ahirette, Allah’ın rahmetinden mahrum kalacaktır. Müslüman olmayan kişi ebediyen cehennemde kalacaktır.

5) İslam üzere Müslüman olarak ölen bir kimse ve levki günahkarda olsa cehennemde azabta görse, eninde sonunda mutlaka cennete girecektir. Cehennemde, günahkar Müslümanlardan bir gurup mutlaka azap çekecektir. Fakat bu azap çekenler orada ebedi olarak kalmayacaklardır.

6) Allahın varlığına ve birliğine, hak olan tek ilah olduğuna, eşi benzeri olmadığına ve mekansız olarak var olduğuna inanan, kelime-i şahadeti getiren bir kimse, kur’an ve iman esaslarına aykırı olan bir söz, düşünce ve fiilde bulunmadıkca, haram olana helal, helal olana haram söylemedikce bu kişi büyük günah sahibide olsa tekfir edilmez yanı ona kafir denilmez.

7) Müslüman bir kimsede kurana ve iman esaslarına aykırı bir söz düşünce ve davranışta bulunursa, haram olanı helal, helal olanıda haram olarak görürse dinden çıkar ve kafir olur. O kişinin yapmış olduğu bütün hayır hasenatlar boşa gider . Yeniden Müslüman olup İslam dinine dönsede geçmişte yaptığı hayır ameller ona fayda sağlamaz.

“Velhamdulillahi rabbil alemiyn.Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidina venebiyna murseliyn”
 
Üst Alt