sinang
New member
بســـم الله الرحمن الرحيم
Kur'ân-ı Kerim, Allahu Teâlâ'nın peygamberlere olağanüstü ilim, hikmet ve irade gücü vermesinin yanı sıra onları her an güzelim altında tuttuğunu, hata yapmalarını önlediğini, kötü yola sapmalarına izin vermediğini ifade eder. Cenabı Hak, isler insani sebeplerden, ister şeytani vesveselerden olsun, peygamberlerin yanlışlık yapmalarına mani olur. Bir peygamber insani zaaflara düşerek içtihat veya karar verme konusunda dahi herhangi bir yanlışlık yaparsa, Yüce Allah onun kararını derhal düzeltir. Meselâ, Hz. Yusuf (a.s.)'un hikâyesine bakalım. Hz. Yusuf, Mısır hâkiminin karısının cazibesine kapılıp oyuna gelmek üzere iken, Allah'ın "bürhân"ı veya işareti üzerine hatasından kurtuluverdi.
"Kadın Yusuf'a niyeti kurmuştu. O da kadına niyetlenmişti. Eğer Yusuf Rabbinin burhanını görmeseydi (olan olurdu). Bu şekilde O'ndan fenalığı ve fuhşu çevirdik. Çünkü, O, bizim muhlis kullarımızdandı". (Yusuf; 24)
Hazreti Musa ile Hz. Harun (a.s.)'a, Firavun'a gitme emri verildiği zaman, Firavun'un kendilerine kötülük yapabileceğinden korktular. Bunun üzerine Cenab-ı Allah onlara dedi ki, "hiç korkmayın, ben sizinle beraberim ve her şeyi görür ve işitirim". (Tâhâ; 45-46).Yani Hz. Musa ile Hz. Harun insani zaaf yüzünden kuşkulanıyor, korkuyorlardı. Ama, Cenab-ı Allah bir vahiy ile bu korkuyu giderdi.
Hz. Nuh (a.s.) oğlunun boğulduğunu görürken bağırıverdi: "Allah'ım, bu benim oğlumdur". Bu bir insani zaaftı. Allah kendisine hemen vahiy gönderip, oğlunun elbette O'nun kanını taşıdığını, ancak kötü huylu ve kötü karakterli olduğu için O'nunla hiç ilgisi bulunmadığını önemle belirtti. Beşeri zaaf ve baba sevgisi, bir peygamberin, hak konusunda baba-oğul ilişkisinin hiç önemli olmadığı gerçeğini bir ân için görmesini önlemişti. Ama Yüce Allah, gözündeki bu perdeyi çekip gerçeği tekrar görmesini sağladı.
Hz. Muhammed (a.s.)'in başından da buna benzer olaylar geçmiştir. Hz. Peygamber (a.s.) merhametli şahsiyeti, kâfirleri en kısa zamanda müslüman yapma düşüncesi, kâfirlerin gönlünü alma fikri, insanların kendisine yaptığı iyi işlerin bedelini ödeme heyecanı ve münafıkların hareketlerini ıslah etme niyetiyle herhangi bir karar vermekte hata edince, Allah vahiy ile bunu düzeltmiştir. Meselâ şu ayetlere bakın:
"Kendisine o âmâ geldi diye. Ne bilirsin? Belki o temizlenecekti.". (Abese; 2-3)
"Hiçbir peygamberin yeryüzünde zaferler kazanıncaya kadar esirler alması vaki olmamıştır" (Enfâl; 67)
"Onlar için istiğfar etsen de etmesen de, bir eğer onlar lehinde yetmiş kerre istiğfar ey les en de Allah onları mağfiret etmez". (Tevbe; 80)
"Onlardan ölen bir kimse üzerine katiyyen namaz kılma". (Tevbe; 84)
"Ey peygamber, zevcelerinin rızasını kazanmak için, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyleri niçin kendine haram ediyorsun?" (Tahrim; 1)
Bazı kimseler, bu ayetleri, Hz. Peygamber (a.s.)'in hata yaptığı ve kendisinin masum olmadığını göstermek için birer delil olarak kullanırlar. Özellikle, "Ehl-i Kur'ân" olarak bilinen mezhebe mensup olanlar ve hadisleri tanımayanlar, bu işi daha bir zevkle yaparlar. Fakat bu beyler önemli bir gerçeği görmezlikten geliyorlar. Aslında diğer hadis ve ayetlerden daha çok bu ayetler, Sevgili Peygamberimiz (a.s.)'in üstün bir insan ve Allah'ın inkâr edilmez rasûlü olduğunu gösteriyor. Zira, bu ayetler, Allah'ın, peygamberleri ve özellikle Hz. Muhammed (a.s.)'' kötülükler ve yanlışlıklardan korumak amacıyla fevkalâde tedbirler aldığını ispatlıyor. Yani, Hz. Peygamber (a.s.)'in herhangi bir hatasına göz yumulmamış ve derhal düzeltilmiştir. O halde, bu ufak tefek hata ve yanlışlıkları bahane ederek Hz. Peygamber (a.s.)'ı ve O'nun sözleriyle fiillerini inkâr etmek düpedüz dalâlettir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerim'de çeşitli işaretler bulunmaktadır:
"Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerine olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyden zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti Allah 'ın üzerindeki fazlı (lütuf ve ihsan) çok büyüktür". (Nisa; 113)
"Az daha onlar, seni, sana vahyettiğimizden ayırarak, ondan başkasını bize iftira etmen için fitneye düşüreceklerdi."
"Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, onlara bir parça meyledecektin". (İsra; 73-74)
"Biz senden evvel hiçbir Rasûl veya Nebi göndermedik ki, o bir şey temenni ettiği zaman Şeytan onun arzusuna fitne karıştırmış olmasın. Allah, Şeytan'ın ilkâ ettiği fitneyi bozar. Sonra da kendi ayetlerini tahkim eyler". (Hacc; 52)
Gördüğünüz gibi, Cenab-ı Allah, peygamberlerin hatalarını düzeltmeyi ve onların bazı yanlış karar ve hareketlerini ıslah etmeyi bir gelenek haline getirmiştir. Allah, peygamberlerin ister şahsî ister içtimaî olsun, her konudaki hatalarını ânında düzeltmektedir. Bu prensip kabul edildiği takdirde peygamberlerin Allah'ın müdahale etmediği veya düzeltmediği karar ve işlerinin Allah'ın koyduğu kaide ve kurallarına uygun olduğu ve hatta Allah'ın onayından geçtiği de kabul edilmelidir