tevhid davetcisi
New member
- Katılım
- 19 Şub 2007
- Mesajlar
- 101
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 57
"Allah'a İtaat Ediniz Ve Rasûlüne İtaat Ediniz."
Allah Teâlâ âyet-i kerimede "etıy'û-itaat ediniz" fiilini Rasûlü için de sahip olduğu makama uygun olarak ikinci bir kez tekrarlayarak zikrediyor. Burada Allah (c.c.) Ra*sûlü (sav) hakkında özel bir itina göstermekte, ona, ken*disinden sonra "itaafta başkasına tanımadığı bir istiklal ve muhtariyet vermektedir.
Sonra, "etıy'û" fiilini ulul emr için tekrar edip zikretme*di. Buradan da, onların itaat edilmede başlı başına bir is*tiklal ve muhtariyet sahibi olmadıkları çıkıyor. Onlara ita*at, ancak Allah'a ve Rasulü'ne itaatlanndan sonra vacib olur. İtaatlan bu sınırı aşamaz vu bunun üzerine çıka*maz. [8]
D-İhtilaf Durumunda Ne Olacak?
Âyet-i kerime devamla, hakim idareci ile idare edi*lenler arasında bir ihtilaf olursa bunun hallinin nasıl ola*cağına işaret edilmekte. "Bir şeyde çekiştiğiniz zaman, onu Allah'a ve Rasûlü'ne çeviriniz (havale ediniz, başvu*runuz). Bir şeyin hükmünü Allah'a havale etmek, Kur-an'a, Rasûle havale etmek ise sünnetine baş vurmak an-lamınadır. Bu âyet-i kerime, her hangi bir şeyde ihtilafa düştüğümüz zaman, onu Allah'ın Kitab'ınave Rasûlünün sünnetine baş vurarak halletmek hususunda bize yol göstermek için nazil olmuştur.
Daha sonra, tüm meseleyi Allah'a ve âhiret gününe imana bağlıyor. "Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyor*sanız bu sizin için hayırlı ve daha güzel bir hükümdür" (Nisa 59)
Âyet-i kerime açıklıkla; kişi veya toplum çekişmelerin*de Kur'an veya sünnete baş vurup Kur'an veya sünnetin hakemliğini kabul etmiyorsa, kesinlikle Allah'a ve âhiret gününe iman etmediklerini vurguluyor. [9]
E- "Eğer Bir Şeyde Çekişirseniz"
Buradaki "şey" kelimesi belirsizlik ifadesi taşımakta*dır. Arapçada şart cümlesindeki belirsizlik ifadesi, umum anlamındadır. Yani; itikad, ibadet, mülkiyet, cinayet, kan davaları, haddler, dîn ve dünya işlerinin hepsinde husule gelen ihtilaflardan her hangi birisinde müslümanlara farz olan; yönetenler olsun, yönetilenler olsun, zahiri, batini her meslede Kitap ve Sünnet'e müracaat edilmelidir. Yoksa asla müslüman olamazlar, velevki müslüman ol*duklarını iddia etseler. Çünkü bir vakıa, içerdiği tüm haki-katlarla kendisidir,, mücerred yalan iddialar ve boş te*mennilerle değil. [10]
Allah Teâlâ âyet-i kerimede "etıy'û-itaat ediniz" fiilini Rasûlü için de sahip olduğu makama uygun olarak ikinci bir kez tekrarlayarak zikrediyor. Burada Allah (c.c.) Ra*sûlü (sav) hakkında özel bir itina göstermekte, ona, ken*disinden sonra "itaafta başkasına tanımadığı bir istiklal ve muhtariyet vermektedir.
Sonra, "etıy'û" fiilini ulul emr için tekrar edip zikretme*di. Buradan da, onların itaat edilmede başlı başına bir is*tiklal ve muhtariyet sahibi olmadıkları çıkıyor. Onlara ita*at, ancak Allah'a ve Rasulü'ne itaatlanndan sonra vacib olur. İtaatlan bu sınırı aşamaz vu bunun üzerine çıka*maz. [8]
D-İhtilaf Durumunda Ne Olacak?
Âyet-i kerime devamla, hakim idareci ile idare edi*lenler arasında bir ihtilaf olursa bunun hallinin nasıl ola*cağına işaret edilmekte. "Bir şeyde çekiştiğiniz zaman, onu Allah'a ve Rasûlü'ne çeviriniz (havale ediniz, başvu*runuz). Bir şeyin hükmünü Allah'a havale etmek, Kur-an'a, Rasûle havale etmek ise sünnetine baş vurmak an-lamınadır. Bu âyet-i kerime, her hangi bir şeyde ihtilafa düştüğümüz zaman, onu Allah'ın Kitab'ınave Rasûlünün sünnetine baş vurarak halletmek hususunda bize yol göstermek için nazil olmuştur.
Daha sonra, tüm meseleyi Allah'a ve âhiret gününe imana bağlıyor. "Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyor*sanız bu sizin için hayırlı ve daha güzel bir hükümdür" (Nisa 59)
Âyet-i kerime açıklıkla; kişi veya toplum çekişmelerin*de Kur'an veya sünnete baş vurup Kur'an veya sünnetin hakemliğini kabul etmiyorsa, kesinlikle Allah'a ve âhiret gününe iman etmediklerini vurguluyor. [9]
E- "Eğer Bir Şeyde Çekişirseniz"
Buradaki "şey" kelimesi belirsizlik ifadesi taşımakta*dır. Arapçada şart cümlesindeki belirsizlik ifadesi, umum anlamındadır. Yani; itikad, ibadet, mülkiyet, cinayet, kan davaları, haddler, dîn ve dünya işlerinin hepsinde husule gelen ihtilaflardan her hangi birisinde müslümanlara farz olan; yönetenler olsun, yönetilenler olsun, zahiri, batini her meslede Kitap ve Sünnet'e müracaat edilmelidir. Yoksa asla müslüman olamazlar, velevki müslüman ol*duklarını iddia etseler. Çünkü bir vakıa, içerdiği tüm haki-katlarla kendisidir,, mücerred yalan iddialar ve boş te*mennilerle değil. [10]