Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah ve resulunun haram ettıkleri

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
Soru-167: Allah-u Teala Tevbe suresinin 29. ayetinde şöyle buyurmaktadır:"Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlerle, küçük düşürülmüşler olarak cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın."Yine A'raf suresinin 157. ayetinde şöyle buyurmaktadır:"Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceğini) yazılı bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o, onlara iyiliği emrediyor, kötülüğü yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri kaldırıyor…" Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah-u Teala'nın tahrimi (haram kılışı) ve helal kılışının yanı sıra Resulullah'ın (s.a.a) da tahriminden bahsedilmektedir. Şimdi soru şu: Acaba Resulullah'ın haram ve helal kılışının anlamı nedir? Yani Resulullah'ın da Allah-u Teala'nın paralelinde hüküm koyma yetkisi var mı? Yada Allah tarafından böyle bir yetki O'na verilmiş midir? Bunun açıklaması nedir?
Cevap-167: Bu konuda şunu söyleyebiliriz ki bu ayetlerden, Resulullah'ın Allah-u Teala'dan müstakil bir şekilde herhangi bir konuda teşriinin (hüküm koymasının) caiz ve mümkün olduğunu anlamamız doğru olamaz. Zira asaleten teşri' ve hüküm koyma hakkı Allah-u Teala'ya aittir. Bu husus Kur'an-ı Kerim'in muhtelif ayetlerinde beyan edilmiştir. Bu ayetlerde ve benzer manaları ifade eden hadislerde kastedilen şudur ki Allah-u Teala, Resulünün söylediklerine (emir ve nehiylerine) kendisi gibi mutlak bir şekilde itaat etmeyi insanlara farz kılmıştır. Bu ister Allah tarafından insanlara ilettiği genel hükümler olsun, isterse genel hükümleri mevzu ve mısdaklarına tatbik etmede olsun, hepsinde geçerlidir. Kısacası Resulullah'ın bir şeyin haram veya helal olduğuna hükmetmesi, (haşa) başına buyruk ve Allah'tan ayrı bir şekilde yaptığı demek değildir. Ya, Allah'ın o konudaki emrinden hareketle o şeyin helal veya haram olduğuna hükmetmesidir. Yada bir şeyin hükmünü Allah-u Teala'nın kendisine vahyedip öğrettiği genel kurallar ve prensiplerden çıkarıp insanlara açıklamasıdır. Her iki durumda da meselenin kökü Allah-u Teala'ya dayanmaktadır. Böyle olunca, verilen bu hükümler hem Allah'ın hükmü sayılır (müstakillen ve asaleten) hem de (Allah ile kullar arasındaki bir vasıta ve elçi olması hasebiyle) Resulullah'ın hükmü sayılır. Nitekim ona uyanlar da hem Resulullah'a itaat etmiş sayılırlar, hem de Allah'a. Zira Resulullah'a itaati de insanlara farz kılan yine Allah-u Teala'dır. Yoksa insan-ı kamil (ki Resulullah bunun en mükemmel örneğidir) asla Allah'tan müstakil bir şekilde ve onun izni olmadan bir hüküm vermez. O bu konuda tıpkı meleklerin konumuna sahiptir ki Kur'an onlar hakkında buyuruyor ki: "O (melekler) söz ile O'ndan (Allah'tan) öne geçmezler ve onlar onun emriyle amel ederler." (Enbiya, 27)

Aşağıdaki ayetlerde bu gerçek açık bir şekilde vurgulanmaktadır:
"Resulün size verdiklerini (emirlerini ve açıkladığı hükümleri) alın (onlara itaat edin), sakındırdıklarından da kaçının." (Haş, 7)

"Ey iman edenler; Allah'a itaat edin; Peygamber'e itaat edin; ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız..." (Nisa / 59) Eğer

"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mu'min olan bir erkek ve mu'min olan bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık sapıklıkla sapıtmıştır." (Ahzap /36)

"O (Peygamber), hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz; O (söyledikleri) ancak vahy olunan bir vahiydir." (Necm / 3-4)

"De ki "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da (Allah bildirmeden) bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahy edilene uyarım..." (Enam / 50) Yunus Sûresi, 15. ayet de aynı muhtevayı ifade etmektedir.

"Şüphesiz biz sana kitabı hak olarak indirdik ki, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin..." (Nisa / 105)

Aynı hakikati vurgulayan iki tane de hadis nakledelim:
İbn-i Amr b.el-As'tan şöyle rivayet edilmiştir:
"Ben Peygamber'den (s.a.a) duyduğum her şeyi yazardım. Ancak Kureyş beni bundan alıkoydu. Dediler ki: 'Sen Resulullah'ın her söylediğini yazıyorsun. Allah Resulü (s.a.a) de bir insandır; kızgınlık halinde de hoşnutluk halinde de konuşabilir. (Bu yüzden hata da yapabilir!)"
Ondan sonra yazmaktan vazgeçtim bunu Allah Resulü (s.a.a)'e anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu: "Yaz! Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, bundan (ağzımdan) haktan başka bir şey çıkmaz." (Cem-ül Fevâid (İz Yayıncılık), C.1, S.69, Hadis: 317, Ebu Davud'dan Naklen.)

Resulullah (s.a.a), bir ganimet paylaştırmasına itiraz eden bazı Müslümanlara şöyle buyurdu: "Ben size bir şey verdiğimde veya bir şeyden sizi mahrum bıraktığımda bir haznedarım ben; ancak emredildiğim şekilde hareket ederim." (Sünen-i Ebi Davud, C.3, S.136, Hadis: 2949, Müsned-i Ahmed, C.3, S.191, Hadis: 8161, Kenz-ül Ummal, Hadis: 16711.)

Bazı hadislerde bazı hükümlerin Allah tarafından Resulullah'a bırakıldığını ve Resulullah'ın da o konularda görüş bildirdiği ve Allah-u Teala'nın da bu hükümleri teyid edip imzaladığı ve izin verdiğinden bahsetmektedir.
Bu da yine Allah Resulü'nün müstakillen ve başına buyruk ve Allah'tan bağımsız olarak hüküm verdiği anlamına değildir. Manası şudur ki Resulullah, uzun bir ilahi talim ve terbiyeden geçtikten sonra mukaddes ruhu, ruh-ul küdüs mertebesine sahip olmuştur. Ruh-ul Kudüse sahip olan insanı kamil, sürekli o ruhun teyid ve kılavuzluğuyla hareket etmekte olduğu için hata yapması imkansızdır. (Bu konu, Ehl-i Beyt'ten nakledilen bir çok hadiste açık bir şekilde beyan edilmiştir.) Bu yüzden hakikatleri en çıplak şekliyle gördüğü için verdiği hükümler sürekli Allah-u Teala'nın irade ve hükümlerine mutabık düşmektedir ve onun irade ve meşiyyetine ters düşmesi söz konusu değildir. Aksi takdirde ruh-ul kudüsün teyidine mahzar olmasının bir anlamı kalmaz. Bu yüzden Allah-u Teala gördüğü bazı maslahatlardan dolayı, (örneğin Resulünün makam ve mertebesini insanlara tanıtmak ve ona ne kadar inandıkları, güvendikleri ve itaat edip etmediklerini sınamak için) bazı hükümleri direk olarak açıklama yerine, onların düzenleme ve açıklamasını Resulüne bırakmış, Resulullah'ın açıklamasından sonra da onları teyid edip imzalamıştır.
 
Üst Alt