Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah İsm-i Şerifi Hakkında

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
büyüklerin dediklerinden size, şöyle bir hülâsa okuyayım. Birisi İbn-i Àbidîn Hazretleri, meşhur fakihlerimizden; ikincisi İmâm-ı A'zam Hazretleri, üçüncüsü Tahâvî Hazretleri... Daha buna benzer bütün ulemânın ittifakıyla --isimleri hep yazılı ama, okumadım hepsini-- Allah lafza-i celâli İsm-i A'zam'dır.

İsm-i A'zam diye bir laf vardır ya aramızda, "Ah şu ism-i A'zâm'ı bir elime geçirsem!" diyerekten... İşte o İsm-i A'zâmın ta kendisi Allah ism-i şerifidir. Bunu İbn-i Àbidîn, İmâm-ı A'zam Hazretleri, Tahâvî, Alâmetül-Hàricî, Kesâî, Şa'bî, İsmâil ibn-i İshâk, Ebû Hafs vs. bütün ulemâ ittifak etmişler ki, Allah ism-i şerifi İsm-i A'zamdır. Allah ism-i şerifi ile yapılan zikirden daha üstün ve a'lâ makam olmadığını da bildirmişler.

Zikrin envâı var ya; "Hû" derler, "Hay" derler, "Hak" derler, "Latîf" derler... Her tarîkın bir zikri var. Fakat bunların hepsinden en a'lâsının Allah ism-i şerifi olduğunu beyan buyurmuşlar. Çünkü Hazret-i Allah-u Celle ve A'lâ da, Kur'an-ı Azîmüşşan'da;

(Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullàh) "Ey iman edenler, Allah'ı zikredin!" diye Allah ism-i şerîfi ile zikri emir buyurmuşlardır.


Ma'lûmunuzdur ki, Allah lafz-ı şerifinin içinde Esmâül-Hüsnâ'da yazılı olan 99 ism-i şerîfin mânâları mevcuttur. 99 tanedir Esmâül-Hüsnâ; o 99 kelimenin mânâsı, Allah lafzının içerisine dürülmüş ve konulmuştur. Ona onun için İsm-i A'zam'dır denilmiş. Lâkin diğer esmâlarda bu husûsiyet yoktur. Meselâ; Rahmân, Rahîm, Latîf, Gaffâr, Settâr... bunlar da Allah'ın isimleridir. Fakat bunları zikrettiğiniz vakitte, Allah-u Teàlâ'nın o has olan ismi ile zikretmiş olmazsınız.

Allah ism-i şerifi, hiç de diğer isimler gibi değildir. Allah denildi mi, Gaffâr, Settâr, Rahmân, Rahîm, Kerîm, Tevvâb, Vehhâb, Hak, Mübîn, Raûf... vs. bütün isimlerin mânâları şâmil ve hâmildir. Diğer isimlerle zikredilmekten daha evlâ ve daha a'lâdır.


Allah ism-i şerîfi ile zikredilmesinin bir hassası daha vardır ki: meselâ; (Allah) kelimesinin başındaki elif'i kaldırsanız, (lillâh) kelimesi kalır.

(Lillâhi mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard) derken, o da Allah-u Teàlâ'yı bize haber verir. Eğer lâm harfini de kaldırırsanız, (lehû) kalır ki; (Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard) diye yine Allah-u Teàlâ'nın ism-i şerifi çıkar ortaya. Elif'le iki lâm'ı da kaldırsanız, he kalır ki;(Kul huvallàhu ehad... Huvallàhüllezî lâ ilâhe illâ hû...) ayetlerinde Allah-u Teàlâ'nın ismi, o isimle de zikredilmiştir. Yâni Allah isminin her harfi Allah ismine tekàbül eder.

Onun için, Allah dediniz mi, Cenâb-ı Hakk'ın ne kadar ismi varsa, onların hepsini zikretmiş olursunuz; sevâbınız da, feyziniz de o kadar çok bol olur. Cenâb-ı Hak cümlemizi, bu güzel ismini durmadan zikreden kullarından eylesin... Âmîn, bihürmeti seyyidil-mürselîn.


Cüneyd (Rh.A) buyurur ki:

"--Bu Allah ism-i şerîfini zikredenler nefislerinden geçerler, Hakk'a vuslata yol bulurlar. Bu hususlara riâyetkâr olmakla kalb gözleri dâimâ Hakk'ı gözler. Bu zikrin nûru, onların beşeriyyet sıfatlarını yıkar ve mahveder."

Lâyık-ı vechile Allah ismi anıldı mı, bu tamâmiyle hàsıl olur

Ebül-Abbas-ı Mürsî Hazretleri der ki:

"--Zikrin, Allah Allah olsun! Çünkü bu ism-i şerif, esmâların sultânıdır ve bu zikirden ilim ve nur hâsıl olur."

Keşf ü kerâmet ve basîret gözlerinin açılmasına sebep olacağından, Allah ism-i şerîfinin zikrine çok devam edilmesini ve diğer zikirler üzerine tercih edilmesini tavsiye etmişlerdir. Gerek "Lâ ilâhe illâllah" ve gerek sâir zikirlerin bütün mânâlarını Allah ism-i şerifi mütezammındır. Akàid, ulûm, âdâb ve hakîkatlerin hepsini şâmildir. Gaflet etme, fânî dünyaya aldanıp da Hakk'ın zikrinden mahrum kalma, ey güzel kardeşim!..


d. Zikrin Terkinden Sakınmak


Zikrin terkinden sakınmanın lüzumu hakkında da şunları söylemişlerdir:

Cenâb-ı Vâcibül-vücûd ve Tekaddes Hazretleri, kulunun bir taraftan zikrini çok yapmasını emrederken, (Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullàhe zikran kesîrâ) [Ey iman edenler, Allah'ı çok çok zikredin!] derken; diğer taraftan az zikretmenin zararını ve münâfıklık alâmeti olduğunu bildirir:


(Ve lâ yezkürûnallàhe illâ kalîlâ) "Münafıklar Allah'ı ancak azıcık zikrederler." buyrulmuştur. Bu ayet gàfillerden olmamayı emreder ve münafıkları zemmile, az zikredenlerin onlar olduğunu beyan eder.


Efendimiz SAS Hazretleri de buyurur ki:

"--Hiçbir kavim yoktur ki, bulundukları meclisten Allah-u Teàlâ'nın zikrini yapmadan kalkarlarsa..." Oturuyorlar, muhabbet ediyorlar ve dağılıyorlar. "Muhakkak o meclisten, kıyamet gününde bir merkep cîfesinden kalkmış insanlar gibi olarak kalkarlar."

Onun için, bizim bir duamız vardır:


(Sübhàneke allàhümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike lek, estağfiruke ve etûbü ileyk.) (1)

(1)[Yâ Rabbi, seni hamdinle tesbih ederim, senden başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ederim; senden mağfiret taleb eder ve sana dönerim.] (Et-Tergîb, 2/411)

Bunu meclislerden kalkınca okumanın lüzumunu, Peygamberimiz SAS bildirmiştir. Çünkü meclislerde bazı boş laflar da konuşmuş oluruz, bazı günah sözler de kaçırmış oluruz. Bu istiğfar ve tesbih ile onları silmiş oluruz.

Zikrullahsız meclisin, kıyamet gününde onlar için hüsran olacağını Ebû Dâvud ve Hâkim sahihlerinde zikretmişlerdir.


Ebû Hüreyre RA'ın şu rivâyeti de şâyân-ı dikkattir:

"--Bir cemaat bir mecliste oturur da, orada zikrullah olmazsa veyâ Rasûlüllah Efendimiz'e salavât-ı şerîfe getirilmezse, o meclis oturan o kimseler için ancak noksanlık, hüsran ve nedâmet olur." buyrulmuş.

Hattâ ehl-i cennetin bile tahassürleri, gussaları, nedâmet ve pişmanlıklarından biri de, dâr-ı dünyada iken zikirsiz geçirdikleri saatler ve zamanlar olacağı da ayrıca bildirilmiştir.


Sehl Hazretleri der ki:

"--Bu kadar nîmetleri veren Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin zikrini terk etmekten daha kötü, kabih, fena bir ma'siyet bilmiyorum, tasavvur da edemem."

Bu zatın sözüne göre en büyük ma'sıyet, Allah-u Teàlâ'nın zikrinden mahrum olmaktır. Dillere zikrullahın zor ve ağır gelmesinin, münâfık alâmeti olduğunu bildirerek;

"--Derhal tevbe et, tazarru ve niyâz eyle ki, Allah-u Teàlâ zikrini sana hafif ve kolay eylesin; ve sana tevfîk u hidâyet eylesin!" buyurmuştur.


Onun için àkil kimseye lâyık olan, Hakk'ın zikriyle kalbini uyandırmak ve mü'minler sıfatıyla sıfatlanmaktır. Cenâb-ı Hakk'ın zemmettiği münafıklardan ayrılıp, medh ü senâ buyurduğu mü'minlerden olmağa sa'y ü gayret göstermesi lâzımdır. Saadet ve selâmet ancak bundadır. Çünkü Hak Sübhânehû ve Teàlâ'nın zikriyle zâkir olan kul, öyle bir feyz-i ilâhîyyeye ve lütf u ihsâna mazhar olur ki, onu tarife imkânımız yoktur. Hele bütün a'zâ ve zerrelerin bu zikrullahtan lezzet almağa başladığı vakitler yok mu; artık o adamın gözüne hiçbir şeyler görünmez, vesselâm.

Cenâb-ı Hak cümlemizi, Hakk'ı candan ve ihlâsla zikreden, àşıkîn ve müflihîn zümresine ilhak buyursun...
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
İsmi Azam ile ilgili sahih hadisler mevcuttur.
Hiç birinde Rasulullah sav açık bir şekilde Allah lafzı ismi azam'dır dememiştir.
Ancak, Hakim'de geçen bir hadiste, Allah lafzının ismi azam olduğu anlaşılmaktadır...Bu hadisleri bir ara paylaşacağım...
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Azam isimler değişik değişik yorumlanmış alimlerce.Biz diyoruzki tüm isimleri Allah ismini işareteder,delalet eder.
 
Üst Alt