Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah İle Aldatmanın Yolunu Kesen Lider Atatürk

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Bilmiyorumda Atatürk e ait Nutuk u okudunuz mu?

Bende anlamiyorum Atatürkü dinci yapmak isteyen zihniyeti. Kendisi bunu kabul etmiyorken Atatürkün dinci olarak gösterilmesi de enteresandir.

"Elimde olsaydi da bütün dinleri su denizde bogabilseydim" diyen Atatürk ve bir konusmasi da mevcuttur ki su sekilde der.

Bu devlet dogma sanilan gökten indigine inanilan kitaplarla yönetilmeyecektir.

Bu kendisinin konusmasidir. Ben Atatürk düsmani degilim ama bu carpitmalarada acayip bakiyorum.
 

Gül_i Rana

New member
Katılım
1 Mar 2009
Mesajlar
181
Tepkime puanı
132
Puanları
0
sizin açınızdan atatürk ün din anlayışı nasıldır bir açıklama yapasanız...
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Bende eskiden Atatürkü dine yakın biri zannediyordum.İsmi Mustafa dini tedrisattan geçmiş falan diye sadece zanmış:(:confused:
 

yaylalý

New member
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
20
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Atatürk'ün din hakkında görüşlerini öğrenmek için Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış Atatürkün elyazılarına bakmak kafidir.

Madem bazı zevâtla ilgili başlık açmak yasak ise neden bu başlığı açmışlar, veya neden silmiyorlar?
Birisi kuralları ihlâl ederek, bir hüküm cümlesi ile bu başlığı açmış. Kurallara saygısı olanların ne suçu var şimdi?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Madem bazı zevâtla ilgili başlık açmak yasak ise neden bu başlığı açmışlar, veya neden silmiyorlar?
Birisi kuralları ihlâl ederek, bir hüküm cümlesi ile bu başlığı açmış. Kurallara saygısı olanların ne suçu var şimdi?

Maksat hak adına söylenmiş/söylenecek sözlerin önünü kesmek değil, provakatif ve spekülatif tarzların önüne geçmektir.

İslamForum tarafından teati edilmesi sınırlandırılmış konular, genellikle bu hususlara çok açık konulardır. Gerek kanunlarla korunmuş ve gerekse üçüncü kişiler tarafından hak iddia edilebilerek Forum intihasına sebep olabilecek hallerin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Buna rağmen Forum kurallarının ihlal sınırını Yöneticiler vaziyete göre esnetebilmektedir. Kontrol altındadır. Siz merak etmeyiniz. Siz kurallara uyan olunuz. Herkes yaptığından mesuldur, herkesin de yaptıkları ile alakalı bir değeri vardır.
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
birisi suyu bulandırmaya mı çalışıyor?mod ve admin e görev düşüyor...bulanmadan su konu kapatılmalıdır...çünkü burası muz cumhuriyeti asmak kalktı ama hapisler halen mevcut!!!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Keskin kılıç olmak herkese bir şekilde dokunabilir. Eğer bunu istediğinizden/doğru hareket olacağından emin iseniz, değerlendirebiliriz. Fakat genelde bu tarzdan memnun kalınacağını zannetmiyorum. Şunu bilin ki sevgili kardeşlerim bu tür esnekliklerin hepsi, Forum ortamını dengelemek adınadır. Forum da yazı yazan bir çok insan forum kurallarını bile okumamış oluyor. Bakıyorsunuz, bir kural ihlal ediliyor, değerlendiriyorsunuz, ard niyet yok, ihmal var. Ama hak olan ihlal nedeniyle müeyyide uygulamak ne kadar doğru hareket olacaktır? Bu manada hassasiyetinizi anlamakla beraber, yöneticilerin inisiyatifine inanmanızı, samimiyet göstermenizi istirham ediyorum.
 

yaylalý

New member
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
20
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Keskin kılıç olmak herkese bir şekilde dokunabilir. Eğer bunu istediğinizden/doğru hareket olacağından emin iseniz, değerlendirebiliriz. Fakat genelde bu tarzdan memnun kalınacağını zannetmiyorum. Şunu bilin ki sevgili kardeşlerim bu tür esnekliklerin hepsi, Forum ortamını dengelemek adınadır. Forum da yazı yazan bir çok insan forum kurallarını bile okumamış oluyor. Bakıyorsunuz, bir kural ihlal ediliyor, değerlendiriyorsunuz, ard niyet yok, ihmal var. Ama hak olan ihlal nedeniyle müeyyide uygulamak ne kadar doğru hareket olacaktır? Bu manada hassasiyetinizi anlamakla beraber, yöneticilerin inisiyatifine inanmanızı, samimiyet göstermenizi istirham ediyorum.

Bir memleketin, bir şehrin, bir köyün olduğu gibi bir forumun da yöneticisi vardır; yöneticinin de uyulmasını temin etmeye çalıştığı kanun ve kurallar. Bu hem anlayabildiğim, hem de saygı duyduğum bir durum.
Ancak yukarıda Duha kardeşimizin de ifade ettiği gibi, "bir bahçeye davet edilip te neden girdin diye dövmeye benzeyen" tavırlara da müsamaha edilmesini anlamakta zorlanıyorum.
Eminim ki, ben kalkıpta şu başlıkta zülf-ü yâre dokunacak iki kelâm etsem ya îkaz alırım; veya konu kapatılır. Ki buna saygı duyarım; çünkü kural konulmuş. Ancak bazı başlıklarda gördüm ki, bütün âlem-i İslâm'ın kabûl ettiği, hürmet ettiği, milyonlarca müntesîbi bulunan cemâatlerin baş tâcı ettiği bir zât hakkında yapılan iddia, itham ve hakaretlere maalesef bu forum yönetimi sessiz kalmış.
Bendeniz, mezkûr başlıkları gördüğüm halde nisyâna terkedilmiş düşüncesiyle susmayı tercih ettim. Bu forumda, gerekirse o konuda ben dahil çok şey söyleyebilecek kardeşlerimiz olduğunu tahmîn ediyorum. Ancak dediğim gibi hoş olmayacak tartışmalara sebep olabileceği düşüncesiyle sessiz kalmayı tercih ettim.
Forum yönetiminden, büyük sayılan dünyevî liderlere gösterilen saygının, yalnızca bu milletin değil, bütün âlem-i İslâm'ın saygı gösterdiği mânevî liderlere yapılan saldırıları da durdurma yönünde gayret göstermelerini istirham ediyoruz.
Saygılarımla...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Forum yönetiminden, büyük sayılan dünyevî liderlere gösterilen saygının, yalnızca bu milletin değil, bütün âlem-i İslâm'ın saygı gösterdiği mânevî liderlere yapılan saldırıları da durdurma yönünde gayret göstermelerini istirham ediyoruz.

Aynen sizin gibi düşünüyoruz muhterem yaylalı. Teşekkür ederiz bizde.

İslamForum da saygı gösterilenler sıralaması yapılırsa bu muhakkak ki "Cahariyari Güzin" den başlar ve o silsileden devam eder, gider. Budur İslamForum'un mantığı. Fikri itirazları İslamForum da beyanda ki sınırlamanın sadece Kur'an ve Hadise muhalefet etme kaydı ile mevcut olduğunu bildirelim. Şahsi saygısızlık ise değil İslam büyüğü, millet büyüğü, üyelere dahi yapılması yasaklanmıştır. Algılayış farklılıkları, hassasiyetler, mensubiyetler bazen sınırların çok aşılmış gibi görünmesine sebep verebiliyorsa da takip edilebildiğince müdahale edilmektedir.

Kanun ile karunmuş isimleri burada yermek veya taciz etmek ise ayrı bir meseledir. Bu İslamForum'un kanunlar karşısında müeyyidelere uğratılmasına sebebiyet vereceği vechile müsade edilmemektedir. Ancak manidar olan, kanunla korunmuş kişilere alenen tacizde bulunamayan fikriyatların bu tür platformlarda cebbar görünmeleridir. İslamForum'un davası İslam'a hizmettir. Hiç bir zata veya fikre sövme duvarı olarak kullanılmasına fırsat verilmemesi doğaldır.
 

yaylalý

New member
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
20
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Fikri itirazları İslamForum da beyanda ki sınırlamanın sadece Kur'an ve Hadise muhalefet etme kaydı ile mevcut olduğunu bildirelim. Algılayış farklılıkları, hassasiyetler, mensubiyetler bazen sınırların çok aşılmış gibi görünmesine sebep verebiliyorsa da takip edilebildiğince müdahale edilmektedir.

Kanun ile karunmuş isimleri burada yermek veya taciz etmek ise ayrı bir meseledir. Bu İslamForum'un kanunlar karşısında müeyyidelere uğratılmasına sebebiyet vereceği vechile müsade edilmemektedir. Ancak manidar olan, kanunla korunmuş kişilere alenen tacizde bulunamayan fikriyatların bu tür platformlarda cebbar görünmeleridir. İslamForum'un davası İslam'a hizmettir. Hiç bir zata veya fikre sövme duvarı olarak kullanılmasına fırsat verilmemesi doğaldır.

Değerli Bekir Bey Kardeşim, çok özür diliyorum; sizin ile münazara etmek gibi bir niyetim yok; yanlış anlamayın. Yalnızca niyetimizin anlaşılmasına çalışıyoruz.
"Fikrî itirazları sınırlama ölçünüzün yalnızca Kur'ân ve Hadîs'e muhalefet noktasında olduğunu" ifade etmişsiniz ama, ben şu kısa üyeliğim sırasında benim de hayrânı olduğum tarihî şahsiyetler arasında ilk sıralarda olan Yavuz Sultan Selim'e yapılan hakârete -haklı olarak- sessiz kalmayıp üyeyi banladığınız halde, Bedîüzzamân Hazretleri'ne yapılan hakaretler sayfalar tuttuğu halde maalesef sessiz kalmışsınız.
İkinci bir husus, "kanunla korunmuş kişileri alenen tacizde bulunamayan fikriyatların bu tür plâtformlarda cebbar görünmeleri" teziniz doğru olmakla beraber herkese şamil olamayacağını, bu tür nitelemenin dışında kalan kişiler de bulunabileceğini bilmenizi istirham ediyorum.
Ve son bir husus: "İslamForum'un davası İslam'a hizmettir. Hiç bir zata veya fikre sövme duvarı olarak kullanılmasına fırsat verilmemesi doğaldır." şeklindeki ifadenize yürekten katılıyor ve kesinlikle böyle bir gâye ile burada bulunmadığımızı ifade etmek istiyorum.
"Algılayış farklılıkları, hassasiyetler, mensubiyetler" yüzünden "sınırlar aşılmış gibi" görmediğimizin ve görmemeye çalışacağımızın bilinmesi de önemli bir ricamızdır.
Muhabbetlerimle...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

"Fikrî itirazları sınırlama ölçünüzün yalnızca Kur'ân ve Hadîs'e muhalefet noktasında olduğunu"
ifade etmişsiniz ama, ben şu kısa üyeliğim sırasında benim de hayrânı olduğum tarihî şahsiyetler arasında ilk sıralarda olan Yavuz Sultan Selim'e yapılan hakârete -haklı olarak- sessiz kalmayıp üyeyi banladığınız halde, Bedîüzzamân Hazretleri'ne yapılan hakaretler sayfalar tuttuğu halde maalesef sessiz kalmışsınız.

Çok teşekkür ediyorum hassasiyetinize.

Hatırladığım kadarı ile (yanlış da hatırlayabilirim) Yavuz Sultan Selim'e "katil" denmişti. Bu sebeple cezalandırılmıştı o kişi. Bediüzzaman Hazretleri ile alakalı böyle bir itham görmedim. Tabii ki forum yöneticileri her şeyi görebilmek durumunda değildir. Eğer hakaret olan konularla karşılaşıyorsanız bizi lütfen bilgilendiriniz. Yanlız fikri itirazlar ile şahsi hakaretleri lütfen ayırd edelim sevgili kardeşim.

Sessiz kaldığım konusunda ise, uyarı biçimi hakkında bilginiz olamadığı için "zan" içindesiniz bence.

Zaman zaman kantarın topunu kaçıran tavırlar hepimizin olabiliyor. Burada yazan tüm arkadaşların yazısını en çok okuyan biz yöneticiler, neredeyse bu yazarların fikriyatına aşina olmuş ve zihniyetlerini çözer olmuşuz. İşte bu manada ard niyet ile abartıyı, aşırıyı bir hayli ayırd edebiliyor, bir denge koymaya çalışıyoruz. İnşallah daha iyisi de olur...

Sevgilerle
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
gene ihtar alacağım ama
Bir hadis okumuştum haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
şimdi meşhur hayatta en hakiki mürşit ilimdir mi? sözüne Kuran ne diyor.

1- Kasas-50. Allahû Tealâ buyuruyor;
Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefislerine) tâbî olmuşlardır. Allah'tan (Allah'ın tayin ettiği) hidayetçiye değil de hevasına (nefsine) tâbî olan kişiden daha çok dalâlette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.
Demek ki, davetçiye (Allah'ın davetçisine, Allah'ın hidayetçisine) tâbî olmayan herkes dalâlette. Kur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetinde bu konu geçiyor. Hidayetçiler diyor ki; Bana tâbî ol ki, seni hidayet yoluna ulaştırayım. Bütün hidayetçiler aynı şeyi söylüyorlar: "Bana tâbî olun ki, sizi Sırat-ı Müstakiym'e ulaştırayım." Peygamber Efendimiz (S.A.V) de herkese aynı şeyi söylüyor. "Bana tâbî olun ki, sizi hidayete erdireyim." Erdirmiş mi? Bütün sahâbeyi erdirmiş. Zümer Suresinin 18. âyet-i kerimesinde bütün sahâbenin hidayete erdiği kesin.

2- Taha-123
"Kaâlehbitâ minhâ cemiy'an ba'duküm liba'dın adüvv, feimmâ ye'tiyenneküm minniy hüden femennittebe'a hüdâye felâ yadıllu ve lâ yeşkaâ."
Birbirinize düşman olarak oradan hepiniz aşağı inin. Bizden size yaşadığınız devrede hidayetimiz geldiği zaman, kim hidayetçimize tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve şâkî de olmaz.
Sadece hidayetçiye tâbî olanlar hidayete ererler, diyor.

3- Kehf-17
"Men yehdillâhü fehüvelmühted, ve men yudlil felen tecide lehü veliyyen mürşidâ."
Allah kimi kendisine hidayet etmişse (kimin ruhunu kendisine ulaştırmışsa) o muhakkak ki hidayete ermiştir. Kim de dalâlete düşmüşse onun için bir velî mürşid bulunmaz.
Allah'a dilemeyen bir kişiye hiçbir zaman hidayetçi gelmez. O kişi hidayete hiçbir zaman eremez, ebediyyen dalâlette kalır. Bunun için burada kimler dalâletteyse onlar için bir velî mürşid olmadığından hidayete ermemişlerdir. Neden? Aramamışlardır.

Bakınız Cin Suresinin 14. âyet-i kerimesi ne söylüyor:
"Ve ennâ minnelmüslimûne ve minnelkaâsitûn, femen esleme feülâike teharrev reşedâ."
Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allah'a) teslim olmayı dilerse mürşidini arar.
Aramazsanız o zaman hidayete eremezsiniz. Kehf Suresinin 17. âyet-i kerimesinde söylendiği gibi dalâlette kalırsınız sevgili okuyucular, mürşidinize ulaşmayı dilemedikçe.

4- Casiye-23
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah'tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâla düşünmez misiniz?
Onlar kendilerine nefslerinin hevasını ilâh edinenlerdir, diyor. Ve adlarını veriyor:

Dalâlette olanlar...
Sevgili okuyucular, sadece mürşidlerine tâbî olmayanlar dalâlettedirler. Allahû Tealâ zaten açık hükmünü de veriyor onların kâfir olduklarına dair. "Onların kalpleri mühürlüdür" diyor. Kalpleri mühürlü olan bütün insanlar, kalplerinin mührü açıldığı güne kadar kalbin içindeki küfür kelimesiyle yaşarlar. Kimin kalbinde küfür yazılıysa Kur'ân-ı Kerim onlara "kâfirler" diyor.

5- Cuma-2
Onlara onların içinde Allah'ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için onların aralarından Resûl' be'as eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah'tır. Ondan evvel (bu Resûl'e tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler. Tâbiiyet dalâletten kurtulmanın temel şartı.

6- Al-i İmran-164
Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (resûl'lerin ruhları) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında kendi içlerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin içinde) onlara Allahın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (bu mürşid Resûl'lere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.
Sevgili okuyucular, "Bu Resûl'e tâbî olmadan evvel onlar apaçık bir dalâlet içindeydiler" diyor Allahû Tealâ. Tâbî olmamak Allahû Tealâ'nın dalâlette olma işareti. Daha evvel de söylediğimiz gibi her kavimde şu anda resûller yaşıyor. O resûle veya onların yetiştirmiş olduğu çevredeki bütün mürşidlerden Allah'ın gösterdiği herhangi birine, tâbî olmak meseleyi çözüyor.

7- Ahkâf-32
Allah'a davet edene icabet etmeyen (tâbî olmayan) kişi dünya üzerinde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostu da yoktur. Onlar (Allah'ın davetçisine tâbî olmayanlar) açık bir dalâlet içindedirler.

8- Nahl-36
Ve andolsun ki biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde Resûl'ler be'as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah'a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu (resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün.
Yani tâbî olanlar olmuşlar, hidayete ermişler. Tâbî olmayanlar mı? Onlar da tâbî olmadıkları için üzerlerine dalâlet hak olmuş.

9- Zümer-23
Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât) kitaba müteşabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan insanların derileri (tüyleri) ürperir ve Rab'lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve böylece kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve onu hidayete erdirir). İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah'ın nurlarıyla tezkiye ederek ve böylece Zat'ına ulaştırarak) hidayete erdirir. Kimi de dalâlette bırakırsa onun için bir hidayetçi yoktur. (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, hidayetçi dilemedikleri için Allahû Tealâ onlara hidayetçiyi ulaştırmıyor.)

10-Araf-186
Allah kimi dalâlette bırakırsa onun için hidayetçi yoktur. Allah onları isyanları (azgınlıkları) içinde şaşkın bir halde bırakır.

Bakınız bir tarafta Allahû Tealâ dilediğini hidayette bırakır diyor, bir tarafta da dalâlette bıraktıklarının Allah'ın Zat'ına davetine isyan edenlerin olduğunu söylüyor. Mürşidin davetine isyan edenlerin, mürşide ulaşmayanlar, ulaşmayı talep etmeyenler olduğunu söylüyor. Öyleyse kimler mürşidlerine ulaşmaz bir uslûp içerisindeyse onlar Allah'a asi olmuşlardır, isyan etmişlerdir ve ruhlarını Allahû Tealâ'ya doğru yola çıkartabilmeleri için onların mutlaka mürşidlerine tâbî olmaları gerekiyor. Çünkü gördük ki, mürşidin ruhu başının üzerine gelmedikçe kişinin ruhu vücudundan ayrılmıyor. Öyleyse kişinin ruhunun Allah'a doğru yola çıkabilmesi, kişinin mürşidine tâbî olmasına bağlıdır. Kim tâbî olmazsa onun ruhu Allah'a doğru yola çıkamaz. Kişinin kurtuluşu da hiçbir şekilde mümkün değildir. Ve o kişi ebediyyen dalâlette kalır. Şimdi Allahû Tealâ diyor ki,

Rad Suresinin 25. âyet-i kerimesinde;
Onlar misaklerini yerine getirdikten sonra (ruhlarını Allah'a ulaştırdıktan sonra) Allah'ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah'ın O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi (vuslattan sonra ruhlarının Allah ile bağlantılarını) keserler (fıska düşerler) ve (böylece) yeryüzünde fesat çıkarırlar. (Başka insanların Allah'a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mâni olurlar ve böylece Allah'ın emirlerine karşı çıktıkları için fesat çıkarırlar.) Lânet onların üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).
Kimler bunlar? Mürşidlerine ulaşmadıkları için ruhları vücutlarından ayrılmamış olanlar. Allah'ın emrine isyan etmiş olanlar. Yeryüzünde fesat çıkaranlar. Sevgili okuyucular, bunların hepsinin Allahû Tealâ cehenneme gideceğini söylüyor.
Şimdi buradan bir sonuca varıyoruz. 10 tane âyet-i kerime, mürşidine ulaşamayan kişinin dalâlette olduğunu söylüyor. Ve Sırat-ı Müstakiym'in üzerinde bulunamayanların da dalâlette olduğunu Fatiha Suresi kesin olarak ifade ediyor.
"Elhamdülillahi rabbil alemin errahmanirrahim maliki yevmiddin iyyake na'büdü ve iyyake nestain ihdinassıratalmüstakım sıratellezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim veleddâllin."
Hamd; âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. Rahmân'dır, Rahîm'dir. Dîn günü'nün MALİK' idir. Allahım ! Yalnız Sana kulluk eder, ve yalnız Sen'den İSTİANE isteriz. (Bu istianen ile) bizi SIRAT-I MÜSTAKİYM'e hidayet et (ulaştır). O (SIRAT-I MÜSTAKİYM) ki; üzerlerine ni'met verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (mürşidlerine ulaşamayanların) yolu değil.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
1- Kasas-50. Allahû Tealâ buyuruyor;
Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefislerine) tâbî olmuşlardır. Allah'tan (Allah'ın tayin ettiği)
hidayetçiye değil de hevasına (nefsine) tâbî olan kişiden daha çok dalâlette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.

Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez.


2- Taha-123
Birbirinize düşman olarak oradan hepiniz aşağı inin.
Bizden size yaşadığınız devrede hidayetimiz geldiği zaman, kim hidayetçimize tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve şâkî de olmaz.


Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.”



3- Kehf-17
Allah kimi kendisine hidayet etmişse (kimin ruhunu kendisine ulaştırmışsa) o muhakkak ki hidayete ermiştir. Kim de dalâlete düşmüşse onun için bir velî mürşid bulunmaz.
Allah'a dilemeyen bir kişiye hiçbir zaman hidayetçi gelmez. O kişi hidayete hiçbir zaman eremez, ebediyyen dalâlette kalır. Bunun için burada kimler dalâletteyse onlar için bir velî mürşid olmadığından hidayete ermemişlerdir. Neden? Aramamışlardır.

(Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.


Bakınız Cin Suresinin 14. âyet-i kerimesi ne söylüyor:

Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allah'a) teslim olmayı dilerse
mürşidini arar.
Aramazsanız o zaman hidayete eremezsiniz.
“Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”


4- Casiye-23
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah'tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâla düşünmez misiniz?

Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?



5- Cuma-2
Onlara onların içinde Allah'ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için
onların aralarından Resûl' be'as eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah'tır. Ondan evvel (bu Resûl'e tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler. Tâbiiyet dalâletten kurtulmanın temel şartı.

O, ümmîlere , içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.


6- Al-i İmran-164
Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (resûl'lerin ruhları) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında kendi içlerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin içinde) onlara Allahın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (bu mürşid Resûl'lere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.

Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.


7- Ahkâf-32
Allah'a davet edene icabet etmeyen (tâbî olmayan) kişi dünya üzerinde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostu da yoktur. Onlar (Allah'ın davetçisine tâbî olmayanlar) açık bir dalâlet içindedirler.

Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.


8- Nahl-36
Ve andolsun ki
biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde Resûl'ler be'as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah'a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu (resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün.


Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.


9- Zümer-23
Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât) kitaba müteşabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan insanların derileri (tüyleri) ürperir ve Rab'lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve böylece kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve onu hidayete erdirir). İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah'ın nurlarıyla tezkiye ederek ve böylece Zat'ına ulaştırarak) hidayete erdirir. Kimi de dalâlette bırakırsa onun için bir hidayetçi yoktur. (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, hidayetçi dilemedikleri için Allahû Tealâ onlara hidayetçiyi ulaştırmıyor.)


Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.



Sayın fani olanı istemem

Defalarca ikaz edilmenize rağmen;

Kur'an meallerinde mensubiyetiniz doğrultusunda yaptığınız tahrifatlar ve konuları anlamsız şekilde müdahalelerle sürekli sabote ettiğiniz için İslamForum dan tart edildiniz.
 
Üst Alt