Enver Ýstek
metin mete
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 3,935
- Tepkime puanı
- 1,023
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
HAKOLAN KUR'AN HAKSIZLIĞA VESİLE EDİLDİ..
sözü bile herşeyi anlatmak için yeterlidir..
sözü bile herşeyi anlatmak için yeterlidir..
Atatürk'ün din hakkında görüşlerini öğrenmek için Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış Atatürkün elyazılarına bakmak kafidir.
Madem bazı zevâtla ilgili başlık açmak yasak ise neden bu başlığı açmışlar, veya neden silmiyorlar?
Birisi kuralları ihlâl ederek, bir hüküm cümlesi ile bu başlığı açmış. Kurallara saygısı olanların ne suçu var şimdi?
Keskin kılıç olmak herkese bir şekilde dokunabilir. Eğer bunu istediğinizden/doğru hareket olacağından emin iseniz, değerlendirebiliriz. Fakat genelde bu tarzdan memnun kalınacağını zannetmiyorum. Şunu bilin ki sevgili kardeşlerim bu tür esnekliklerin hepsi, Forum ortamını dengelemek adınadır. Forum da yazı yazan bir çok insan forum kurallarını bile okumamış oluyor. Bakıyorsunuz, bir kural ihlal ediliyor, değerlendiriyorsunuz, ard niyet yok, ihmal var. Ama hak olan ihlal nedeniyle müeyyide uygulamak ne kadar doğru hareket olacaktır? Bu manada hassasiyetinizi anlamakla beraber, yöneticilerin inisiyatifine inanmanızı, samimiyet göstermenizi istirham ediyorum.
Forum yönetiminden, büyük sayılan dünyevî liderlere gösterilen saygının, yalnızca bu milletin değil, bütün âlem-i İslâm'ın saygı gösterdiği mânevî liderlere yapılan saldırıları da durdurma yönünde gayret göstermelerini istirham ediyoruz.
Fikri itirazları İslamForum da beyanda ki sınırlamanın sadece Kur'an ve Hadise muhalefet etme kaydı ile mevcut olduğunu bildirelim. Algılayış farklılıkları, hassasiyetler, mensubiyetler bazen sınırların çok aşılmış gibi görünmesine sebep verebiliyorsa da takip edilebildiğince müdahale edilmektedir.
Kanun ile karunmuş isimleri burada yermek veya taciz etmek ise ayrı bir meseledir. Bu İslamForum'un kanunlar karşısında müeyyidelere uğratılmasına sebebiyet vereceği vechile müsade edilmemektedir. Ancak manidar olan, kanunla korunmuş kişilere alenen tacizde bulunamayan fikriyatların bu tür platformlarda cebbar görünmeleridir. İslamForum'un davası İslam'a hizmettir. Hiç bir zata veya fikre sövme duvarı olarak kullanılmasına fırsat verilmemesi doğaldır.
"Fikrî itirazları sınırlama ölçünüzün yalnızca Kur'ân ve Hadîs'e muhalefet noktasında olduğunu" ifade etmişsiniz ama, ben şu kısa üyeliğim sırasında benim de hayrânı olduğum tarihî şahsiyetler arasında ilk sıralarda olan Yavuz Sultan Selim'e yapılan hakârete -haklı olarak- sessiz kalmayıp üyeyi banladığınız halde, Bedîüzzamân Hazretleri'ne yapılan hakaretler sayfalar tuttuğu halde maalesef sessiz kalmışsınız.
1- Kasas-50. Allahû Tealâ buyuruyor;
Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefislerine) tâbî olmuşlardır. Allah'tan (Allah'ın tayin ettiği) hidayetçiye değil de hevasına (nefsine) tâbî olan kişiden daha çok dalâlette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.
Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez.
2- Taha-123
Birbirinize düşman olarak oradan hepiniz aşağı inin. Bizden size yaşadığınız devrede hidayetimiz geldiği zaman, kim hidayetçimize tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve şâkî de olmaz.
Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.”
3- Kehf-17
Allah kimi kendisine hidayet etmişse (kimin ruhunu kendisine ulaştırmışsa) o muhakkak ki hidayete ermiştir. Kim de dalâlete düşmüşse onun için bir velî mürşid bulunmaz.
Allah'a dilemeyen bir kişiye hiçbir zaman hidayetçi gelmez. O kişi hidayete hiçbir zaman eremez, ebediyyen dalâlette kalır. Bunun için burada kimler dalâletteyse onlar için bir velî mürşid olmadığından hidayete ermemişlerdir. Neden? Aramamışlardır.
(Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Bakınız Cin Suresinin 14. âyet-i kerimesi ne söylüyor:
Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allah'a) teslim olmayı dilerse mürşidini arar.
Aramazsanız o zaman hidayete eremezsiniz.
“Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”
4- Casiye-23
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah'tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâla düşünmez misiniz?
Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
5- Cuma-2
Onlara onların içinde Allah'ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için onların aralarından Resûl' be'as eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah'tır. Ondan evvel (bu Resûl'e tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler. Tâbiiyet dalâletten kurtulmanın temel şartı.
O, ümmîlere , içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
6- Al-i İmran-164
Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (resûl'lerin ruhları) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında kendi içlerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin içinde) onlara Allahın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (bu mürşid Resûl'lere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.
Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
7- Ahkâf-32
Allah'a davet edene icabet etmeyen (tâbî olmayan) kişi dünya üzerinde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostu da yoktur. Onlar (Allah'ın davetçisine tâbî olmayanlar) açık bir dalâlet içindedirler.
Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
8- Nahl-36
Ve andolsun ki biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde Resûl'ler be'as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah'a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu (resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün.
Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.
9- Zümer-23
Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât) kitaba müteşabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan insanların derileri (tüyleri) ürperir ve Rab'lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve böylece kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve onu hidayete erdirir). İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah'ın nurlarıyla tezkiye ederek ve böylece Zat'ına ulaştırarak) hidayete erdirir. Kimi de dalâlette bırakırsa onun için bir hidayetçi yoktur. (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, hidayetçi dilemedikleri için Allahû Tealâ onlara hidayetçiyi ulaştırmıyor.)
Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.