Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah (c.c) ve Rasulune İtaati Herşeyden Üstün Tutmak

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:


“Eğer mü’min iseniz Allah’a ve Rasulune itaat edin.” (Enfal: 1)


Mü’min, Allah (c.c)’a ve Rasulüne itaat eder ve bu itaati her şeyden üstün tutar.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:


“Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına işlerinde (başka bir yol) seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse apaçık bir şekilde sapmış olur.” (Ahzab: 36)


Birinci ayette Allah (c.c) mü’min olmayı; Allah’a itaat ve Rasulune itaat şartlarına bağlamıştır. Bu iki şarttan birisi bile yerine getirilmezse mü’min olunamaz. Allah (c.c)’a itaat; Allah (c.c)’ın kitabına, yani Kur’ an’da bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir. Rasulune itaat; Rasulullah (s.a.s) hayatta iken onun şahsına, öldükten sonra ise onun sünnetinde bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir. Mü’min olabilmek için sadece Allah (c.c)’a itaat etmek yeterli değildir. Allah (c.c)’ın Rasulune de itaat etmek gerekir. İşte bu; “bize Kur’an yeter” diyenlere açık bir reddiyedir.
Kur’an’a gerçekten itaat eden bir kimsenin Rasulullah (s.a.s)’a da itaat etmesi gerekir. Çünkü Allah (c.c) Rasulullah (s.a.s)’a itaat etmeyi, Kur’an’da emretmiş ve bunu zorunlu kılmıştır. Buna göre; Rasulullah (s.a.s)’ın haram ve helal konusundaki emirlerine itaat etmeyen, Allah (c.c)’ın emirlerine itaat etmeyenler gibi kafir olur. Zira Kur’an’ı açıklayan ve ek hükümler bildiren sünnetleri kabul etmemek küfürdür.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:


“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasulüne çağrıldıkları zaman mü’minlerin sözü yalnız: “İşittik ve itaat ettik” demektir. İşte kurtuluşa erenler bunlardır!” (Nur: 51)


Kur’an ve sünnetin hükmüne çağrıldığı zaman mü’ minin söyleyeceği tek söz: “İşittik ve itaat ettik” demektir. Evet! İşte bu iki söz, birbirinden ayrılmayan iki sözdür. Yahudiler; “Allah (c.c)’tan gelen emirleri kabul ettik” manasına gelen “dinledik” sözünü zahiren dilleriyle söylüyorlar, fakat bu sözlerinin hemen ardından; “bu emirleri kabul etmiyoruz” manasında, hareket ve yaşantılarıyla “isyan ettik” diyorlardı. Zira onlar, Allah (c.c)’ın Musa (a.s) vasıtasıyla bildirdiği emirlere zıt bir hayat yaşamakta idiler. Oysa itaat, yahudilerin yaptığı gibi sadece kulakla dinlemek veya dille kabul ettiğini söylemek değildir. Bu sebeble her kim Allah (c.c)’ın emirlerini dille kabul eder, amelinde bunu göstermezse işte o kimse, “işittik ve isyan ettik” diyen yahudilerle aynı hükümdedir.
Ahirette kurtuluşu isteyen bir kimsenin, Allah (c.c)’ ın ve Rasulünün emirlerine hem dil hem de yaşantıyla itaat etmesi gerekir. Allah (c.c)’ın, ayetin sonunda: “İşte kurtuluşa erenler bunlardır!” şeklinde bildirdiği gibi...
Mü’min Allah (c.c)’a ve Rasulüne her zaman ve mekanda itaat eder. Zamanın ve mekanın değişmesi mü’ min kimselerin Allah (c.c)’a itaatini asla engellemez. Çünkü mü’minler; Allah (c.c) ve Rasulünün bildirdiği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü’min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler. Kendisinden mü’minlik sıfatı kalkan kimse için ise iki durum söz konusudur: Ya haram işleyerek günahkar müslüman olmuştur veya küfür işleyerek kafir olmuştur.
Allah (c.c) ve Rasulünün açık hükmü bulunduğu bir meselede bir kimse, beşere ait olan zıt hükümlere muhakeme olur veya onları Allah (c.c)’ın hükmüne eşit tutar ya da bu hükümlerden birini seçmede muhayyer olduğuna inanırsa kafir olur. Bu, Allah (c.c) ve Rasulünün hükmü bulunan her meselede böyledir.
Hüküm verme mercii olarak sadece Allah (c.c) ve Rasulünü kabul etmesine rağmen nefsine uyduğu için Allah (c.c) ve Rasulünün hükmüne ameliyle itaat etmeyen bir kimse, bazı konularda günahkar olur. Zina etme, hırsızlık yapma, faiz yeme gibi...
Böyle fiilleri işleyen bir kimse Allah (c.c)’ın bu konulardaki emirlerine itaat etmemiştir. İşte bu gibi kimselerden mü’minlik sıfatı kalkar. Buna göre; Kur’an ve sünnette kesin haram olduğu bildirilen amelleri işleyenler mü’min değildirler. Müslüman kalabilmeleri için belli şartlar gerekir. Bu şartlar şunlardır:


1 – İşledikleri haram konusunda Allah (c.c)’ın hükmünün doğru olduğuna kesin ve şüphesiz olarak inanmak.
2 – İşlenen amelin haram olduğuna inanmak ve bundan dolayı pişman olarak Allah (c.c)’a tevbe etmek.
3 - Bu ameli işlerken kendisini görenlerden utanmak, onlara bu yaptığının doğru olmadığını ve ne sebeple işlediğini anlatmak, yaptığından pişmanlık duymak ve bununla övünmemek.
Bir müslüman bir haram fiil işlediğinde bunu açıktan değil gizli olarak yapar ve yaptığı bu amelden dolayı övünmez. Şayet yaptığı haramı açıktan yapar ve bununla övünürse, onun bu hali pişman olmadığını, yaptığı amelin doğru olduğunu kabul ettiğini, utanmadığını ve tevbe etmediğini gösterir.
Bazı günahları devamlı işlemek, kişiyi kafir yapar. Mesela büluğ çağına gelmiş bir kızın başını devamlı açması gibi... Çünkü bu hareketi, bu işi meşrulaştırdığını göstermektedir. Ama bazen başını açan, bazen kapatan kişi bu hükmü almaz elbette.
Meyhane açan, genelev açan kişinin bu ameli onu kafir yapar. Çünkü bu ameliyle bir takım haramları meşrulaştırmış olur. Meyhane açmak ile içki içmek arasında fark vardır. Meyhane açan kişi haramı meşrulaştırmıştır. Aynı şekilde genelev açan kişi fuhuşu meşrulaştırmıştır. Genel ev açan bir kimse, hiç bir zaman zina yapan bir kimsenin hükmünü almaz. Zira bunlardan birincisi küfür, ikincisi ise haramdır.
Banka açmak da küfürdür. Çünkü banka açmak faizi meşrulaştırmak demektir. Bu sebeble banka açan bir kimse asla faiz yiyen kişinin hükmünü almaz.
Yukarıdaki şartların hepsi aynı anda tahakkuk etmediği takdirde kişi kafir olur. Kişi ancak bu şartlar dahilinde müslüman kalabilir. İslam dininde itaat, Allah (c.c)’a ve Rasulünedir. Ancak Allah (c.c) ve Rasulünün itaat edilmesini emrettiği kişilere itaat edilir.
Burada şunu da belirtmek gerekir: Müctehid alimlerin sözlerine Kur’an ve sünnete uygun olduğu müddetçe itaat edilir. Kur’an ve sünnete dayanmadan birşeyi helal veya haram kılan kimse kafir ve taguttur. O kimsenin ictihad etme seviyesine gelip gelmemesi önemli değildir.
Kur’an ve sünnete uymayan herhangi bir hükme itaat, duruma göre ya küfür ya da haram olur. Şayet itaat edilen kişi kendisini teşri koymada yetkili görüyorsa, bu kimseye bu yetki ve sıfatı vererek itat eden kafir olur. Faizi helalleştiren kimseye, bu konuda yetki sahibi olduğunu tasdik ederek itaat etmek gibi...
 

a l p e r

New member
Katılım
10 May 2007
Mesajlar
364
Tepkime puanı
27
Puanları
0
Allah(cc) razı olsun arkadaşım. Bazı arkadaşlar, peygamberimizi sevmeyi ve onun buyurduklarına tabi olmayı Allah'ın dediklerine karşı gelmek, rabbimizi haşa 2. plana itmek olarak algılıyor.

Bu mantığı ve ayrılmayı anlamak mümkün değil. Çünkü Resulullah (sav) efendimiz YAŞAYAN KUR'AN-I KERİM idi. Kur'an-ı Kerim'i O'ndan (sav) daha iyi anlamayı bir mü'min nasıl düşünebilir???

İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RİZAİKE MADLUBİ
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun rabbim dilden lailahe illallah kalpten MUHAMMET rasulullah demeyi bize nasip etsin inşallah
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Allah(cc) razı olsun arkadaşım. Bazı arkadaşlar, peygamberimizi sevmeyi ve onun buyurduklarına tabi olmayı Allah'ın dediklerine karşı gelmek, rabbimizi haşa 2. plana itmek olarak algılıyor.

Bu mantığı ve ayrılmayı anlamak mümkün değil. Çünkü Resulullah (sav) efendimiz YAŞAYAN KUR'AN-I KERİM idi. Kur'an-ı Kerim'i O'ndan (sav) daha iyi anlamayı bir mü'min nasıl düşünebilir???

İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RİZAİKE MADLUBİ

amiin.........
Rabbım cümlemızden Razı olsun
evet kardeş, bende onun uzerıne bu yazıyı yayınladım
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az,
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
KURAN AYETLERİNDE ANLATILANLARA UYMAK ELÇİYE UYMAKTIR
Görüldüğü gibi Allah’ın kendisinden ve elçisinden ültimatom olduğunu, duyuru olduğunu söyledikleri aynı zamanda Kuran ayetleridir. Aynı mantığı Kuran’ın başka yerlerinde görebiliriz. Örneğin; 4 Nisa Suresi 13. ayete kadar miras ile ilgili hükümler anlatılır. 13. ve 14. ayet ise şöyledir:
13 Bunlar Allah’ın sınırlarıdır .Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse onu altından ırmaklar akan ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
4 Nisa Suresi 13
14 Kim Allah’a ve elçisine isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.
4 Nisa Suresi 13,14
Allah 13. ayete kadar hükümlerini anlatırken 13. ve 14. ayette bunlara uymak, Allah’a ve elçisine uymak olarak gösterilmektedir. Ne yazık ki Kuran’ı iyice araştırmadan, iyice düşünmeden, ayetleri sırf kendi fikirlerini doğru çıkartmak için çekiştirenler, bu ayetleri görmezlikten gelmiş ve ileri sürdükleri fikirlerle dini, Allah ve Peygamber yapımı bir şirkete; Peygamber’i, Allah’ın hükümlerine hüküm katan, Allah’ın hükümlerini gerektiğinde nesh eden (silen) bir şahsa dönüştürmüşlerdir. İçine düştükleri bu çelişkiyi fark eden bazı gelenekçiler açmazlarını kapamak için daha da vahim bir iddiaya kalkışmışlardır. Bu iddiaya göre Peygamber’in mevcut hadis kitaplarındaki hadisleri de vahiy neticesidir. Daha önceki bölümlerden hadislerin Kuran’la, mantıkla, kendi aralarında, bilimle, insafla çeliştiklerini görenler bu iddianın korkunçluğunu anlarlar. Bu iddia ile Peygamber’e atılan iftiralar, Allah’a iftiralar atmaya dönüştürülmüş olur. Yine bundan önceki bölümlerde gördüğümüz gibi Peygamber bir tek Kuran’ı yazdırmıştır. Madem Kuran dışında uyulması gereken kaynaklar, vahiyler vardı; o zaman Peygamber onları neden yazdırmadı? Aşağıdaki ayete göre Peygamber’in uyduğu vahiy Kuran’dır. Din düşmanlarının değişmesini istedikleri de Kuran’dır. Kuran dışında dini kaynaklar olsa Peygamber de onlara uyardı, din düşmanlarıysa onların da değişmesini isterlerdi.
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler k: “Bundan başka Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: ‘Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben yalnızca bana vahyedilene uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”


10 Yunus Suresi 15
Peygamber ancak Allah’ın vahyi olan Kuran’a uyar. Gündelik hayatta Peygamber’in bazı hatalar yapması bile mümkündür. Kuran’da Peygamber’in hatalarının belirtilmesi, Peygamber’in Kuran dışındaki her sözünü, her hareketini vahiy olarak göstermeye çalışan iddiayı yalanlar.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
PEYGAMBERİN DE HATALARI OLABİLİR
... İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. Oysa Allah kendisinden çekinmene daha çok layıktı.
33 Ahzab Suresi 37
Allah seni affetsin, doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara beklemeden izin verdin?
9 Tevbe Suresi 43
1Surat astı ve yüz çevirdi 2Kendisine o kör geldi diye 3Nereden biliyorsun belki o temizlenip arınacak 4Veya öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti.
5O kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince
6Ki sen ona yöneliyorsun
7Sana ne onun arınmasından
8Ama koşarak sana gelen var ya
9Odur içi titreyerek korkan
10Sen ona aldırmıyorsun
11Hayır, çünkü o bir öğüttür..
80 Abese Suresi 111
Ahzab Suresi’ndeki örnekte; Peygamber’in özel hayattaki bir durumda insanlardan çekinmiş olduğu ve böyle yapmaması gerektiği anlatılır. Tevbe Suresi’nde; Allah uğrunda mücadele ederken Peygamber’in yanlış tutumu, yanlış taktiği gösterilir. Abese Suresi’nde ise inkarcı bir kişiye dini anlatmak uğruna, Peygamber’in kör bir kişiye vakit ayırmadan aynı kişiyi ikna etmek için uğraşına devam etmesi anlatılır. Abese Suresi’nde Peygamber’in bu davranışı düzeltilir ve böyle davranmaması söylenir. Görüldüğü gibi bu üç örnekte; hem Peygamber’in hatalı üç davranışı düzeltilmiştir, hem de Peygamber’in Kuran dışındaki her sözünün vahiy olması gibi saçma bir iddianın zemini yok edilmiştir. Peygamber’in sünneti başlığıyla dini dejenere etme çabasında öyle izahlar yapılmıştır ki; bu izahlara göre Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu bile sünnete delil oluşturmaktadır. Sibai esSünnet kitabı sayfa 47’de şu izah yapılır. “Peygamberimiz’e dair her ne izah nakledilmiş ve rivayet edilmiş ise ister Peygamberlikten öncesi ile ister Peygamberlikten sonrası ile ilgili olsun sünnet kapsamı içindedir.” Oysa Kuran’da Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu şöyle anlatılır.
Seni sapmış bulup da doğru yola iletmedi mi?
93 Duha Suresi 7
İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir , iman nedir bilmezdin?
42 Şura Suresi 52
Ayetlerde Peygamber’in daha evvel sapmış olduğu, kitabı, imanı bilmediği açıkça söylenir. Peygamber’in imanı bilmediği dönem nasıl olur da örnek olur. Nasıl din diye insanlara takdim edilebilir? Hiç şüphesiz bu iddialar Kuran’ın yukarıda görülen ayetleri ve daha bir çok ayeti ile çelişiktir. (Kitabın bir sonraki bölümünde aynı konuyla ilgili ilave izahlar bulunabilir.) Peygamber’e Kuran’ın bir benzerinin, mislinin verildiğine dair izahlar da Kuran’a ters düşen izahlardır.
İnsanların yazdıkları hadis kitaplarını Allah’ın kitabı Kuran gibi dinin kaynağı olarak gösterenler, şu ayeti iyice okumalıdırlar:
Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun. Vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara, vay kazanmakta olduklarına.
2 Bakara Suresi 79
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HİKMET KURAN’DADIR
Nitekim biz size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir elçi gönderdik.
2 Bakara Suresi 151
Kimileri de bu ayetteki “hikmet” kelimesi ile sünnetin, hadislerin kastedildiğini, böylece Kuran’a hadisler ile ilaveler yapılabileceğini söylemişlerdir. Oysa “hikmet” kelimesinin “sünnet”, “hadis” gibi bir manası olmadığı gibi, bu kelimeyle Kuran dışında bir kaynak oluşturulabileceğine dair bir delil de yoktur. Aksine hikmetin Kuran’da olduğuna dair bir çok ayet vardır.
Elif, Lam, Ra; Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.
10 Yunus Suresi 1
And olsun hikmetli Kuran’a
36 Yasin Suresi 2
Şüphesiz o (Kuran ) bizim katımızda olan ana kitapta mevcuttur. Yüce ve hikmet doludur.
43 Zuhruf Suresi 4
Ayrıca İsra Suresinde 22. ayetten 38. ayete kadar Allah’ın haramları, emirleri belirtildikten sonra 39. ayette şöyle denmektedir.
Bunlar sana Rabbinin hikmet olarak vahyettikleridir.
17 İsra Suresi 39
İsra Suresi’nin 39. ayetine kadar bahsedilenler(yani Allah’ın hikmet olarak vahyettikleri) şunlardır: Allah’la beraber başka ilahlar edinmeyin(22. ayet), Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana babaya iyi davranın(23. ayet), Anne babaya nasıl davranılacağı(24. ayet), Rabbimizin iç dünyamızı bilmesi(25. ayet), Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını vermek, israf etmemek (26. ayet)...
Görüldüğü gibi, gerek Peygamber’in sünneti adına, gerek hikmet adına Kuran’a müracaat etmeliyiz. Peygamber’in davranış tarzları (Sünnet) için de hikmet için de tek güvenilir kaynağımız Kuran’dır. Allah’ın Kuran’daki sınırları, hem hikmettirler, hem de bunları uygulamak elçiye (Peygamberimiz’e) itaattir. Kuran Peygamber’in ağzından duyulmuştur. Zaten bir çok Kuran ayeti de Peygamber’e “De ki” emriyle başlar. Kuran, Allah’ın elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in getirdiği Allah’ın mesajıdır. Peygamber’in tüm çabası da bu mesajın kılavuzluğuyla insanlara rehberlik etmektir. Bu yüzden aslen Allah’ın olan bu mesaja uymak, hem göndericisi Allah’a, hem getiricisi elçiye uymaktır. Allah’ın dini Kuran’la tamamlanmış olmuyorsa, o zaman Kuran’ın fonksiyonu nedir? Allah neden Kuran ile dini yarım bırakıp, diğer kısmını belirsiz kaynaklara bıraksın? Allah’ın dine daha da ilave etmek istediği şeyler olsaydı, Kuran’ı iki veya üç kat daha kalın yapıp, bu sorunu çözebilirdi. Oysa Kuran kendisinin detaylı olduğunu söylemektedir. Geçmiş kavimlerin başına gelenleri tekrarla anlatan Kuran, kendi içeriğinin dışında din adına lazım olan ilave bilgiler olsaydı onları da içerirdi. Kuran’ı inceleyenler binde bir rastlanma ihtimali olan konularda bile Kuran’ın gerekli izahları yaptığını görürler. Örneğin zorda kalıp kan, leş, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan başka bir şey bulamayanların, bunları haddi aşmadan yiyebileceği açıklanır ki; bu durum binde bir kişinin başına, hayatında bir kez gelebilecek bir olaydır. Peki o zaman Kuran’ın gündelik yaşamda sık sık karşımıza çıkacak, her gün uygulanacak bilgileri eksik bıraktığı nasıl düşünülebilir. Kuran bu bilgileri açıklamamışsa demek ki bu detaylar gereksizdir ve dinin bir bölümü veya şartı değildirler.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ELÇİ VE EMİR SAHİBİ DİNİN SAHİBİ YAPILIRSA
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve elçiye arz edin.
4 Nisa Suresi 59
İnsanlar topluluklar halinde yaşarlar. Bu toplu yaşamda ortak kararı, ortak prensipleri, kimi durumlarda ortak orduyu, savaş ve barış kararı gibi kritik kararları da hayata geçirmek gerekir. Elçi (Hz. Muhammed) kendi döneminde toplumun başı olarak bir çok kritik kararı alırdı. Bunlara da uymak gerekirdi, çünkü Hz. Muhammed o dönemde hem elçi, hem de “emir sahibi” (ululemr) olarak toplumun başıydı. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar’ın içlerinden seçecekleri kişi veya kişiler bu vazifeyi yerine getirebilir ve onlara da itaat gerekir. Fakat bu itaat hiçbir zaman Allah’ın hükümlerine ilave hükümler yapılması manasına gelmez. Çünkü Kuran’dan Kuran’ın her şeyi açıkladığını, detayları verdiğini ve dinin Kuran’a eşit olduğunu anlıyoruz. Eğer ki elçiye itaatten ve emir sahiplerine itaatten ilave farz veya haram yetkisi anlaşılsaydı ortaya şu mantıksız tablo çıkardı: Yenmesi haram olanları örnek olarak ele alalım; Kuran’da 1 Leş, 2Kan, 3 Domuz eti, 4 Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar haram kılınmıştır. Elçiye itaatten kasıt elçinin ilave haramlar getirmesi olsaydı elçi 5 Midye, 6 Karides, 7 Eşek eti şeklinde haram listelerini genişletebilirdi. Nitekim mezhepçiler bunu iddia etmektedirler.
Peki o zaman bir dönem Sünni Müslümanlar’ın halife olarak emir sahibi kabul ettikleri Yavuz Sultan Selim 8 Tavuk, 9 İnek eti, 10 Palamut balığı şeklinde bu listeyi uzatıyor olsaydı ve “Elçiye itaat ayetleriyle bunları haram kılıyorsanız, Emir sahibine itaat ayetiyle de, ben bunları aynı mantıkla, aynı şekilde haram kılıyorum.” deseydi ne derdiniz? Elçiye itaat edin ayetiyle, Kuran’ın hükmünün iptal yetkisinin (neshin) Peygamber’e verildiği şeklindeki iddiayı hatırlayalım. [25. Bölümdeki nasih mensuh konusunu hatırlayın] O zaman biri çıkıp aynı mantıkla emir sahibi de kendinden evvelki dini hükümleri değiştirebilir iddiasını yapar ve emir sahibi “Zinayı, hırsızlığı helal yapıp, namazı orucu kaldırıyorum, bunlar da benim nasihlerim (iptal yetkisini kullanmam).” derse ne diyeceksiniz? Bunun için sizin mantığınızda olduğu gibi emir sahiplerine itaat edin ayetini çekiştirip, kendini Allah gibi dini hüküm koyucu mertebesine çıkarırsa sonuç ne olur? Eğer elçiye itaatle elçi ilave helaller, haramlar ve iptaller yapabiliyorsa o zaman aynı tarzdaki ayetle emir sahiplerinin (Yöneticilerin) de aynı hakka kavuşmaları gerekirdi. Görüldüğü gibi Kuran’ı bir bütün şeklinde kabul etmeden çekiştirmeye kalkmanın sonu felakettir.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ALLAH’A İTAAT = KURAN’A İTAAT = ELÇİ’YE İTAAT
Kuran’ın İslam’ına inanan her Müslüman elçiye (Hz. Muhammed’e) itaatin gerekliliğini bilir. Kuran’ın Müslümanlar’ı, bu yüzden Allah’a ve elçisine itaat ayetlerinin kendilerine karşı delil gösterilmesini çok garip karşılarlar ve bu iddiayı yapanların Kuran’ı bilmediğini veya çekiştirdiğini kavrarlar. Kuran’ın Müslümanlar’ına göre elçiden bize miras kalan ve elçinin bize miras olarak bırakmaya çalıştığı yegane kaynak Kuran’dır. Kuran yeterlidir, bizi ilgilendiren yegane vahiydir ve Peygamber’in başka bir kaynağı yazdırmaması da Kuran’ı yegane kaynak olarak bıraktığının delilidir. Hadis kitabı diye toplanmış kitaplar ve dini, Kuran ile Kuran’dan kat kat fazla hadislerin şirketsel oluşumlarının bir neticesi olarak gösteren mezhepçi kitaplar, Peygamber’e iftiralarla doludurlar. Kuran’ı tek kaynak kabul edip tüm bu kaynakları reddetmek, din adına tek otoriteyi Kuran’a (Allah’ın mesajına) vermek, hem mesajın sahibi Allah’a, hem mesajı getiren elçiye itaat etmek demektir. İnşallah bu izahlar Allah’a itaati, Kuran’a itaati ve elçiye itaati ayırıp adeta din adına ayrı otoriteler varmış gibi gösterenlerin; mesajın sahibini, mesajın kendisini ve mesajı getirip duyuran elçiyi birbirlerinden ayırmalarını önler. Mesajın sahibi Allah’la görüşemeyeceğimiz ve mesajı getiren elçi vefat ettiği için bize kalan mesajın kendisi olan Kuran’dır. Mesajla yetinmemiz mesaja güvenmemiz sorunları çözmeye yetecektir.
Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
29 Ankebut Suresi 51
 
Üst Alt