Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah (c.c)a yaklaşmak için meşru vesile aramak

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Allah (c.c)'a Yaklaşmak İçin Meşru Vesile Aramak




Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"O yakarıp durdukları 'da Rablerine yaklaşmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar ve azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı gerçekten korkulmaya değerdir." (İsra: 17/57)
Bu ayette yalnızca dua ve itaatleriyle Allah'tan (c.c.) vesile arayan kimseler anlatılmaktadır. Allah (c.c.) için en büyük vesile, tüm nebi ve rasullerin tebliğ ettiği, yaratılanları bu gaye uğruna yarattığı tevhittir.
Allah'a (c.c.) tevessül, Allah (c.c.)'ın isimleri ve sıfatlarıyla yapılır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin. O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar elbette yaptıklarının cezasını göreceklerdir."(A'raf: 7/180)
Bu konu dualarla ilgili olarak gelen hadis rivayetlerinde de geçmektedir.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle yakarırdı:
"Allah'ım! Senden isterim. Çünkü hamd senin içindir. Mennan olan senden başka ilah da yoktur. Ey göklerin ve yerin örneksiz yaratanı, ey Celal ve kerem sahibi Allah'ım!" (Nesei, 3:52, İbn-i Mace, Davat: 9, el-Heysemi, Mevariduz-Zam'eni, 2382)
"Allah'ım, senden başka ibadete layık ilah yoktur, yalnız sen varsın, senden isterim. Sen doğmamış, doğurmamış, hiçbir dengi ve eşi olmayansın, Samed'sin" (İbn-i Mace, Deavat: 9)
İşte bu ve benzeri, salih amel olma özelliği taşıyan sahih dua ve yönelişler, içerisinde şirk barındırmayan dua ve yönelişlerdir. Allah'a (c.c.) tevessül, Allah'ın (c.c.) razı ve hoşnut olduğu amellerle yapılır, yoksa Allah'ın (c.c.) hoşlanmadığı şirk ve şirk içerikli şeylerle değil. Çünkü Allah'ın (c.c.) bizzat kendisi, kendi yüce zatını tenzih ederek şöyle buyurmuştur:
"Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir."
"Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."
Katade diyor ki:
"Allah'a itaat ederek O'na yaklaşmak, O'nun razı olacağı amellerle mümkün olur.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------



Allah (c.c)'tan Başkalarını Sevgi'de Allah (c.c)'a Eş ve Denk Tutmak




Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah'tan başka varlıkları O'na eş tutarlar ve onları Allah'ı sever gibi severler, iman sahiplerinin Allah'a olan sevgileri ise daha kuvvetlidir. Zulmedenler azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi."(Bakara: 2/165)
Bu ayette Allah (c.c.)'tan başkasına tapınan ve onları yüce Allah'a (c.c.) eş ve denk tutan müşriklerin, kendi ilahlarını tıpkı Allah'ı (c.c.) severcesine yoğun bir sevgi ve bağlılıkla sevdikleri ifade edilmektedir.
Onlar Allah'tan (c.c.) başkalarına dua ve rağbet ediyor, Allah'tan (c.c.) başkalarına umut bağlıyor, bir şey isteyecekleri zaman bunu O'ndan (c.c.) başkalarından istiyorlar. İhtiyaçlarının giderilmesini, sıkıntılarının ortadan kaldırılmasını güçsüz ve fani yaratıklardan bekliyorlar. Türbelere, kabirlere, tağutlara ve pis putlara tapanların durumu işte böyledir. Bunlar Allah (c.c.)'ı seviyor olsalar ve böyle görünseler bile, bununla birlikte Allah'a (c.c.) eş koştukları ortaklara olan sevgilerinden de vazgeçmiyorlar, onları adeta Allah'ı (c.c.) severcesine seviyorlar.
Gerçek şu ki; bunlar aslında Allah'ı (c.c.) sevmiyorlar. Çünkü Allah'ı (c.c.) sevmek, ancak O'nu isim ve sıfatları ile tanımaya bağlıdır. Gerçekten Allah'ı (c.c.) seven bir kimsenin, Allah'tan (c.c.) başkasını O'na ortak kabul etmesi mümkün değildir.
Müşriklerin Allah'a (c.c.) koştukları ortakları sevmeleri, Allah'a (c.c.) karşı duymaları gereken sevgi gibidir. Allah'a (c.c.) olan sevgileri, aslında yüceltmeden ve korkudan kaynaklanan bir sevgidir.
Her sevgi ibadet demek değildir. Böyle olmadığı için her sevginin yüceltme ve korku merkezli olması da gerekmez. Bundan dolayıdır ki, ayette:
"Allah sevgisi gibi" denilmiş, "Onların Allah için olan sevgileri gibi" denilmiştir. Çünkü onlar aynı zamanda Allah'a (c.c.) koştukları ortaklarını büyük bir saygıyla sever, onlardan çok korkar ve onlara bağlanırlar. Allah'a (c.c.) koştukları ortaklar adına kurban keser, en değerli varlıklarını bu yolda verir ve harcarlar. Çünkü onlar Allah'a (c.c.) koştukları bu ortaklardan kendilerine yardım etmelerini istemekte, sıkıntı ve dertlerini gidermelerini beklemektedirler.
Hatta o müşrikler, Allah'a (c.c.) koştukları bu ortaklar tarafından ekinlerinin yakılacağı, çocuklarının zarar göreceği, can ve mallarının telef edileceği, çeşitli felaket ve musibetlere uğratılacakları inancı içerisindedirler. Halbuki onlar, Allah'tan (c.c.) bile böylesine korkup ümit var olmazlar. Çünkü onlar puthanelerindeki bekçilerden, alim ve şeyh kabul ettikleri soytarılardan ve kocakarı masallarından pek çok uydurma ve yalan yanlış hikayeler dinlemişlerdir. Onlar böylece davalarını uydurma hikayeler ve efsaneler aracılığı ile desteklemek isterler. Onları dinleyen ve dinini bilmeyen kimseler de onlara kanıp, inanırlar ve sapıklıkta kalırlar. Sonra da şirk üzerinde iken canları çıkar.
Bu kimseler Allah (c.c.)'a koştukları ortaklardan korktukları kadar Allah (c.c.)'tan korkmamakta ve o ortaklardan beklenti içinde oldukları kadar Allah (c.c.)'tan beklememektedirler.
Bu söylediklerimiz sadece kuru ve asılsız bir iddia değil, ne yazık ki geçmişte yaşanan ve günümüzde de halen yaşanmakta olan pratik ve gözle görülür bir gerçektir.
O müşrikler Allah'a (c.c.) koştukları bu ortaklar adına, kabirlerde yatan ölüler ve türbeler adına öylesine cömert davranırlar ki, bunlar uğruna harcadıklarının çok azını dahi Allah (c.c.) için vermezler ya da ana babaya iyilik, yakınların ziyareti, yoksul olan komşularını ya da yaşadığı bölgedeki fakirleri doyurmak için harcamazlar. Bu özellik ne yazık ki, türbecilerin ve ölülerden medet bekleyen kimselerin hepsinde bariz bir şekilde mevcuttur. Bunların durumlarını yakından inceleyen ve onların yaptıklarının içyüzüne vakıf olan bir kimse Kur'an'da geçen müşriklerle ilgili ayetleri onlara uyarlamakta ve onların cahiliye müşriklerinden olduklarını tespit etmekte asla zorlanmaz.
Her kim tevhid kelimesini bu anlamda öğrenirse, ihlaslı davranır ve şirk ile alakasını keserse, o zaman gerçekleri görebilir. Çünkü her şey zıttıyla öğrenilir. Şirkin küçüğünün öğrenilmesi, tevhide aykırı olan en büyük şirkin öğrenilmesinden geçer. Küçük şirk, tevhidin kemaline aykırıdır.
Şirkten sakınan bir kimse gerçekten muvahhit olmuştur. Ayrıca insanları şirke götüren yolların da tespit edilip kapatılması gerekir. Ancak bu şekilde şirkten korunmak mümkün olur. Şirkten sakınmak tevhidin ve İhlasın bir gereğidir.
Aynı zamanda tevhidin delillerinin bilinmesi, Allah (c.c.)'ın isim ve sıfatlarının ispatı, yüce Allah (c.c.)'ın layık olmadığı şeylerden tenzih edilmesi de şarttır. Allah (c.c.)'ın kemal sıfatlarını ve Rububiyetinin delillerini gereğince bilerek onlara iman eden bir kimse gerçekten kurtulmuştur. İbadet yalnızca O'na yapılır. İşte tevhid ve şehadet kelimesinin anlamı ve içeriği budur.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------



Allah (c.c)'tan Başkası Adına Bir Sinek Dahi Takdim Etmek Şirktir





Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Bir sinek yüzünden, adamın biri Cennete, diğeri de Cehenneme girdi."Sahabeler:
"Bu nasıl oldu, ey Allah'ın (c.c.) Rasulü?" dediler. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İkisi beraber bir şehre uğradılar. Bu şehir halkının, oradan her geçenin mutlaka kurban takdim etmesi gereken bir putları vardı. Birine:
"Bir kurban takdim et!" dediler.
"Takdim edecek hiçbir şeyim yok ki" dedi. Onlar:
"Hiç değilse bir sinek takdim et!" dediler. O da bir sinek takdim etti, yolunu açıp serbest bıraktılar. Bundan dolayı Cehenneme girdi. Diğerine:
"Sen de takdim et!" dediler. O:
"Allah'tan (c.c.) başka hiçbir şeye sinek dahi takdim etmem." dedi. Boynunu vurdular, bu yüzden o da Cennete girdi." (Ahmed, Kitabu'z-Zühd s: 15.)
Sahabelerin bir sinek yüzünden nasıl Cennete girilir tarzındaki hayretleri üzerine, Rasulullah (s.a.v.) küçücük bir şey yüzünden Cennet ve büyük mükafatlar elde edilebileceğini, aynı şekilde küçük bir şey yüzünden Cehenneme girilebileceğini bildirmiştir.
"İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." (En'am: 6/82)
Bu ayette de belirtildiği gibi şirkin sonucu kesin ateştir.
Kurretul Uyun'da şöyle deniyor:
"Çünkü bu kimse kalbin niyetiyle Allah'tan (c.c.) başkasına yönelmiş, yaptığı amelle de onun önünde eğilmiş ve böylece Cehenneme girmek kendisine vacip olmuştur. Burada şu hadisin de hatırdan uzak tutulmaması gerekir:
"Kim şirk koşmaksızın Allah'a kavuşursa Cennete girer ve kim de şirk koşarak Allah'ın huzuruna çıkarsa ateşe girer." (Buhari Cenaiz: 9, Müslim İman: 150-153.)
Çünkü deve, sığır ve koyun gibi hayvanlar Allah'tan (c.c.) başkasına örneğin bir ölü, bir ğaib, tağut, türbe, ağaç, taş vb. şeyler için kurban edilsin diye beslenip semirtilmiyordu. Ne yazık ki bu ümmetin sonlarına doğru içlerinden bu manada kurban kesmeyi en faziletli amellerden kabul eden müşriklerin sayılan artmaya başlamıştır. Hatta kimisi bunlara aşırı bağlılıklarından ve korkularından dolayı bu türden kurbanlarla yetinmektedirler. Cehalet ve felaket ne kadar da yaygınlık kazanmıştır."
 
Üst Alt