Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Alaycilik Ve Zulüm

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
S.A
Son yüzyılımızda sıkça raslanan inkar ve büyüklenme kabüllenmeme anlamamak gibi sorunlar yaşamaktayız neyazıkki bunun sebebi kuran ve sünet ten
ayrılmamız dır Bunun için sıkça başvurdukları yöntemlerden biri de alaycılıktır.
İnsanların kusurlarıyla, acizlikleriyle ya da hatalarıyla alay ettiklerinde, kendi kusurlarının örtüleceğini düşünürler.
Bu yüzden cahiliye toplumlarında alay, yaşamın her anında rastlanabilen bir ahlak bozukluğudur.
Kuran ahlakına sahip olmayan bu insanlar, sürekli olarak başkalarının alay edebilecekleri yönlerini araştırırlarken, bir yandan da kendileri alaya alınma ihtimalinin tedirginliğini yaşarlar.
Dolayısıyla gösterdikleri bu alaycı tavırlarla birbirlerini adeta bir "zulüm ortamı" içinde yaşatırlar.
Aslında bu insanlar, özellikle doğruluğunu kabul etmek istemedikleri bir fikirle karşılaştıklarında bu yönteme başvururlar.
İnsanlar, tarih boyunca Allah'ın elçileri ve kitapları vasıtasıyla kendilerini davet ettiği doğru yola uymakta direnmişlerdir.
Birçoğu şeytanın yolunu izlemiş, Allah'ın dinini ve hesap gününü inkar etmişlerdir.
Kuşkusuz bu akılsızca tavrın temelinde içlerindeki büyüklenme arzusu yatar.
İnkarcıların bu durumu Kuran'da şöyle bildirilmiştir.

Sizin ilahınız tek bir İlahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır. (Nahl Suresi, 22)
Allah'a ve ahirete iman etmeyen bu insanlar, kendilerine hak din anlatıldığında, yanlış bir yolda oldukları ve bu yoldan ayrılmazlarsa sonsuz bir cehennem hayatı ile karşılaşacakları haber verildiğinde bunu kabul etmemişlerdir.
Kendilerinin doğru yolda olduğunu ispatlamak için de din ahlakı ile ve bu ahlakı yaşayanlarla alay etmeye yeltenmişlerdir. Bu yolla kendileri için "karşıt" bir fikir olan Kuran ahlakını ortadan kaldırabileceklerini zannetmişlerdir.

Kuşkusuz insanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Gösterdikleri sözlü ya da fiili çabalar da hiçbir şekilde sonuca ulaşmayacaktır.
Zira Allah Kuran'da Hak dinin her zaman üstün olduğunu ve inkarcıların çabasının boşa çıkacağını şöyle müjdelemiştir:

Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir. (Mümin Suresi, 25)
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.
Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33)


Aslında bu insanların Akıllarını kullanmaması veya kavrama kabiliyetine sahip olmadıkları gerçeklere karşı alaycı tavır gösteren kişiler olacaktır.
Ancak bu kişilerin karşılaşacakları son, Allah'ın ayetlerinde bildirdiği gibi yaptıkları "maskaralık" sebebiyle çok acı olacaktır:

Andolsun, senden önceki elçiler de alaya alındı da alaya aldıkları şey, onlardan maskaralık yapanları çepeçevre kuşatıverdi. (Enam Suresi, 10)

Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir. Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı?
Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık,
nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik. (Enam Suresi, 5-6


Ayrıca bu insanlar şunu da bilmelidirler Kur'an la ayatlarını perçinleştiren hayat biçimi yapan Müminlere gösterdikleri alaycı davranışlarla,
dine yönelik iğneleyici ve iftira dolu sözlerle kendilerini sonsuz bir azaba sürüklemektedirler. Bunun yanısıra attıkları iftiralar ve alaycı sözler,
bunlara maruz kalan insanların ahiretteki derecelerini yükseltmektedir. İşte bu, Kuran'da haber verilen önemli bir sırdır:

İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir.
Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)

Kuran'da bildirildiği gibi insanlar ahlaksız tavrı göstermişlerdir Kuran ahlakını yaşamayan insanların gösterdikleri bu ortak tavır Allah'ın değişmez bir kanunudur.
Dolayısıyla böyle davranışlarla karşılaşan bir mümin Kuran'da sözü edilen bir gerçeği yaşamaktan dolayı şevklenir. Bunun mümin olmanın bir göstergesi olduğunu bildiği için,
karşılaştığı durumdan büyük bir şeref duyar. Bu davranışlara sabır gösterdiği için ahirette alacağı karşılığı bilmek ise coşkusunu daha da artırır. Görüldüğü gibi,
din ahlakını reddeden ya da dine muhalefet eden insanların inananlara zarar vermeleri olanak dışıdır. Bu gerçek düşünüldüğünde, kendileriyle alay edilmesinin müminler için büyük bir şeref olduğu daha da iyi anlaşılır. Allah Kuran'da,
sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir" (Al-i İmran Suresi, 186) şeklinde haber vermiştir.
Ve ahirette küçük düşenlerin de müminlerle alay edenler olacağını müjdelemiştir:

De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?" "Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken,
kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar." İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır,
kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. İşte, inkar etmeleri, ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.
'Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. (Kehf Suresi, 103-108)

Görüldüğü gibi kitabımız Kur'an da elinizdeki kitapta bu gerçekler anlatılmakta, Akıllarını kullanmayanların müminlerle alay etmek isterken içine düştükleri tuzak açıklanmaktadır. Ayrıca alaycılık kavramı alışılmışın dışında, farklı yönlerden ele alınmakta ve Kuran ayetlerine göre açıklanmaktadır.

ALAY ETMEK DÜŞÜNCESİ VE İSTEĞİ KİBİRDİR.Bir insanın kendini diğer insanlardan büyük görmesine, üstün tutmasına "kibir" denir İNSANLARIN kendilerinden üstün takvalı insanlar görmelerive iç suya sabuna dokunmadan bu insanlardan aldıkları kaynaklarla kendilerine din icat ederler iç gerçeği düşünmeden,
akıllarını kullanmazlar ve Allah ın kitabına başvurmazlar akkıllarını vahi doğrultusunda akletmezler devamlı birilerinin akkıllarını kullanmayı terci ederler ve kendilerini doğru olduklarını ve kendilerini büyüklük taslamak isterler,
Kibirli kişiler, diğer insanlara karşı, onları aşağı gördüklerini hissettiren bir tavır sergilerler. Ancak kibiri yalnızca insanlara karşı gösterilen bir tavır bozukluğu olarak düşünmek doğru olmaz. Çünkü kibirli insanlar aynı zamanda Allah'ın dinine uyma,
doğru yola davet edildiğinde bu yola icabet etme konusunda da büyüklenirler.
vicdanıyla hareket etmediği, nefsinin telkinlerine uyduğu, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği ahlakı uygulamadığı müddetçe nefsinin bu tuzağına düşecektir. Çünkü Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, ". nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53) Şeytanın telkinlerine uyan ve kendilerini hiçbir gerçekliği olmayan üstünlüklere sahip gören kişiler, artık tamamen nefislerinin kontrolünde hareket ederler. Bundan dolayı da kibirli olmaları ya da diğer bir deyişle büyüklenmeleri kaçınılmazdır.

Kibir, şeytanın da en belirgin özelliklerinden biridir. Kuran'da bildirildiği gibi Allah, meleklere Hz. Adem'e secde etmelerini emrettiğinde İblis hariç hepsi secde etmiş, İblis ise secde etmekte direnmiştir. Kuşkusuz bunun sebebi, kendisini Hz. Adem'den üstün görmesi ve bundan dolayı büyüklenmesidir. Kuran'da şeytanın bu durumu şöyle anlatılır:

Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)

... sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Allah:) "Öyleyse ordan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık.
Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin." (Araf Suresi, 11-13)


Ancak ne şeytanın, ne de onun sahte çağrılarına uyanların herhangi bir üstünlükleri yoktur. Aksine bu kişilerin Allah'ın herşeyin üstünde güç sahibi olduğu gerçeğini inkar ederek içine düştükleri akılsızlık, onları küçük düşürmektedir. Allah Kuran'da kendilerince "büyüklük" iddiasında olanlar için ". onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur.
(Mümin Suresi, 56)
şeklinde haber vermiştir.
Bu ayetten de anlamaktayız ki, inkarcılar ne kadar arzu etseler de istedikleri büyüklüğe ulaşamazlar. Çünkü büyüklük yalnızca Allah'a aittir ve Allah ancak Kendisi'ne itaat eden kullarını yüceltir. Azgın inkarcıları ise hem dünyada, hem de ahirette küçük düşürür.
Yukarıdaki ayetin ardından gelen ayetlerde de Allah, inkarcıların nasıl bir körlük ve kavrayışsızlık içinde olduklarını şöyle bildirmiştir:

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar. (Mümin Suresi, 57-59)

Yukarıdaki ayetlerde de dikkat çekildiği gibi insanların çoğu Allah'ın gücünü ve büyüklüğünü kavrayamadıkları için, kendilerine bir lütuf olarak verilen özelliklerden dolayı kibirlenir ve büyüklenme hevesine kapılırlar. İşte bu insanların içlerindeki kibiri dışarı vurma yöntemlerinden bir tanesi insanlarla alay etmektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, onları küçük gördüklerini hissettirerek kendilerini yüceltebileceklerini zannederler.
Bunlardan dolayı da din ahlakından uzak olan cahiliye toplumlarında "alaycılık" çok yaygın bir davranıştır.

Alaycı insanlar içlerindeki büyüklük hevesi nedeniyle sürekli herkesin eksik yönünü görür, güzel yönlerini ise fark edemezler. Bu tip kişilerin her birinin kendilerine göre kibirlendikleri bazı özellikleri vardır. Örneğin kimi başarısından, kimi güzelliğinden, kimi de zenginliğinden dolayı kibirlenir. Bundan dolayı da bu yönlerde eksiği olan insanlarla karşılaştıklarında onların eksiklikleriyle alay ederler.
Kendilerine bu özellikleri verenin Allah olduğunu ve dilediği her an geri alabileceğini düşünmeksizin böylesine azgın bir tutum sergilerler.

Kuran, Alemlerin Rabbi, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allah'tan insanlara bir rahmet olarak indirilmiştir. Allah insanlara bir kitap göndermekle onlara lutfetmiştir. Allah'ın bu lütfuna samimiyet, minnettarlık ve şükür ile karşılık verenler bu davranışlarının faydasını yine kendileri görürler. Kuran'ı anlar, iman eder, ona tabi olur ve Allah'ın rahmetine girerler. Dünyada da ahirette de Allah'tan güzel bir karşılıkla mükafatlandırılırlar.
Bunun aksine, art niyetli ve düşmanca bir tavırla Kuran'a yaklaşanlar ise bunun zararını yine kendileri görürler. Kuran'ı kavrayamaz, ondan istifade edemez, dünyada ve ahirette kayba uğrarlar. Ancak, ne Kuran'a ne de İslam'a bir zarar veremezler.

Kuran, her insanın rahatlıkla anlayabileceği bir kitap olarak indirilmiştir. Allah bir ayetinde, [/COLOR]"Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi." (Yunus Suresi, 57) buyurmaktadır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allah'a iman eden ve vicdanına uyan her insan Kuran ayetlerinden öğüt alabilir, ayetlerdeki emirleri en güzel şekilde yerine getirebilir.

Ancak nefsine uyan, Allah'ın gücünü takdir edemeyen, ahiret konusunda şüphe içinde olan insanlar, ayetleri de kendi bozuk mantıkları doğrultusunda yanlış yorumlarlar. Allah bir ayetinde Kuran'da öğüt alamayan bu insanların durumunu şöyle haber vermiştir:
Andolsun, Biz bu Kuran'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (İsra Suresi, 41)
Buraya kadar yazdıklarımdan anlaşılacağı gibi Kuran'ı doğru anlamak samimi olarak iman etmekle mümkündür. Allah Kuran'ı, iman edip akleden kullarının kavrayıp öğüt alabileceği apaçık bir Kitap olarak indirmiştir.

Görüldüğü gibi öğüt almakisteyene kuran yeter öğüt almakisteyen aklını kullanmak isteyen yokmu..



Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir?
Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile,
onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)

SAYGILARIMLA
 
Üst Alt