Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aklin Gözyaşlari

takyon

New member
Katılım
20 Eyl 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
MERSÝN
AKLIN GÖZYAŞLARI

Nefes alamıyorum,boğazımda sözlerinizin ve söylenmeyen sözlerin bir taş parçası duruyor. Sizden çok uzakta , bekli de mağrip civarlarında üstü başı sırılsıklam aşk, sırılsıklam ıssızlık kokan bir kadın, uykusunda özlediğim bir ölümle ölüyor.Bu özlemi dolmayan ayrılık rüyalarımı her gece tam ortasından,şah damarından bölüyor.Bir parça sessizlik rahatça ölmeme yetecek,ama iğvalarınız bayım ayaklarıma yapışıyor..! sizden öncede ruhumla savaşanlar oldu,ama hepside ilk cenklerine çıkıyordu.
Şu bilinmezliğin kuytusunda umuda göz kırpan köşeyi dönünce, hep başka olacak sandık yaşam. Ama hep aynı yüzler,hep aynı soğuk nefesler. En yüce,büyük hayallerin gerçeği bile hep yarım. İnsanlık kaderleriyle yükselen bir dairede hep aynı noktalardan geçiyor,ve hiç olmayan köşeleri arıyor. Ufuk çizgisi; o son görebildiğim nokta, sen tıpkı aşklarımız gibisin ey ufuk ! ne sana yakınlaşırız nede uzaklaşır,hep aynı noktadan kısık gözlerimize bakarsın. Ve insanlık yorulduğundan mıdır nedir ? artık seni görmek istemiyorlar.Kalabalık Şehirlerin dar sokaklarında sen yoksun. En uzak bakışları bir mahalle öteyi geçemez oldu.Ve sen aşkım gibi sadece yıldızlarda, müebbet bir yalnızlığın koynunda büyüyen , platonik bir aşkın buğusunda filizlenen gözyaşı olarak kaldın. Sana bakan gözlerimiz ötelerde hep seni aradı.Bir gün çıkarda gelirsin diye umutlar ufuklara bağlandı. Görebilenler görmüştü çizgisinde gözlerini, insanlığın en yüce özlemini.
Ama bir sabah insanlık saatlerini ihanete kurdu, sizler yüksek binalar içinde mabetlerinizi yükseltirsiniz,üç adım sonrası taş duvarlarca hep yolunuz kesilir,ve taş duvarlar bedenlerinize, düşlerinize, ilişkilerinize sarılır sonra. Bizler ılık çöl gecelerinde gözlerimizi sımsıkı kapatıp göğsümüz patlayana dek kaygısız koşardık, dualarımızı en uzak yıldızlara asıp cevaplarını daha gözlerimizi kırpmadan alırdık.Ama sizler anlamazsınız,sizler anlamsızsınız,ve ne yazık ki beni de içinize aldınız. Saatlerimi, parlayan çocuk gözlerimi, hayallerimin imkanlarını benden aldınız. Ve bana kelimelerin balyozları ,bilenmiş bir yürek, dağları eritecek bir inanç kaldı. Bayım..! siz ezbere yaşamınızda , standartlar içinde ölürken, ben damarlarımda deli gibi akan yaşamın kanıyla, sonsuzluğun sırrını yazıyorum her gece gönüllere. Fazla kendinizi zorlamayın bayım, yoksa bilinciniz çatlayacak, sanki soğuk bir bardağa ateş gibi yanan kanım akacak, zorlamayın kendinizi yoksa yıldızlar sararacak. İdrakiniz dipsiz kuyular içinden yankısını vermez olmuş sözlerinizi ve artık hiçbir gerçeklik, hiçbir hayal dindiremez yakıp yıkan özleminizi. Bir parça aşk ekebilseydiniz yaşamın sırrına,aklın gözyaşları dinerdi, bulurdu tefekküründe kendini. Ama hikmetler nerde artık, mucizelere neden kör gözler. Aynaya bakarken bile aslında hep kendimizi arıyoruz, bakıyoruz ama görmüyoruz, gördüğümüzü bilmiyoruz, bildiğimizi yaşamıyoruz, ve yaşadıklarımızı bir ömür boyu sürdüremiyoruz. Aklın gözyaşları, ışığı sönen çaresizliğe,her köşenin ardındaki bilinmezliğe ağlıyor, ve insanlık elleri cebinde kirletirken kaldırımları adımlarla,soğuk bir kış günü karlar altında ölen on iki yaşındaki Ömer’in cesedini görmüyor. İyi ki öldükten sonra görmüyor, diken gözleriyle Ömer’in o nur bedenini. Elleri üşümüş yavrucağın ,ısıtmak için çok uğraşmış ama nefesi yetmemiş , öylece donakalmış kalakalmış; elleri ağzında,dizleri karnında,ve annesinin eşarbı yâr gibi koynunda öylece donakalmış.Gece Ömer’in üvey annesi, üstünü örtmüş kardan yorgan ile,ninniler söylemiş, saçını okşamış deli esen rüzgar ile, sonra gece Ömer’e yıldızları göstermiş, en uzak yıldıza dikip gözlerini öylece donakalmış. Ve Ömer’in son uykusunda rüyaları bir daha hiç kesilmemiş. Bayım ..! yerde yatan ceset değil sensin, buz kesilen duyguların,umursamaz,boş vermiş hayatın, yerde boylu boyunca yatan senin kaybettiğin bir tarafın yani insanlığın.






Yaşam iniltiler içinden gelip geçerken, gözlerim göremediklerinizi tek tek seçerken, bedenim ölüm şerbetini ab-ı hayat gibi içerken, ve kainata bile sığmayan bu yürek, nasıl olurda gözlerinizin toplu katliamına ortak olur. Nefes alamıyorum artık durun ne olur. Ve lütfen tek başıma bırakın beni ölürken. Soluduğum havaya bulaşmasın nefesleriniz, acıyarak bakan,alaycı,korkak gözleriniz. Ve beni bir parça insanlığınızın hatırına, bedenimi kızgın çöle bırakın,kurda,kuşa,toprağa,karışayım. Ve uykusunda özlediğim bir ölümle ölen o aşkın koynunda sonsuzluğa karışayım. Şimdi susuyorum,elimde son kalan aşkın merhamet hecelerini yüreğime sımsıkı,delice basıyorum. Yüzyıllardır bir sevdanın tutkusunda yeşeren umudun son halkasını da kaybetti insanlık, ve artık aynı gemideyiz,ve batıyoruz. Arkamdan çılgınca uluma seslerinin arasında benim sessiz çığlığım, gönlümün duvarını aşarak semada yankılanıp eşini ararken,kim bilir sen ne zaman taktir edeceksin gönül taşkınlarımı, gecenin koynuna fısıldadığım dualarımı.



Artık ay ışığında seyrediyorum dünyayı . Elsiz ,ayaksız,dilsiz sürdürüyorum kavgayı. Çırılçıplak bir düşünce ,derin bir bakış ,sessiz bir haykırışla duruyorum karşılarında. Söylenen kifayetsiz sözleri tanımıyor kulaklarım .Ve tüm bu keşmekeş içinde taş ordular arasında gezinirken,bir ara başımı kaldırdığımda bir çift yetim bakıştan simidimi alıyorum hiç konuşmadan. Sonra eline acizliği,kalleşliği, tutuşturuyorum, şartlı gözleri parlıyor. Çok memnundu verdiklerimden , ben ise ona yüreğimi koymak isterdim bir tabak içinde. Sadece yüreğimi.....



Bu savrulmuş yaşamı ben mi istedim sanki ? sonunun nasıl biteceğini bilmediğim cümleleri isteyerek mi kurdum.? Kaosta bir düzen ararken, düzen içinde bir kaos mu yaratıyordum aklımda yoksa. İşte yine seni ararken yazımda, tüm yaşam bindi omuzlarıma. Ezilmemek için dimdik duruyorum, sana şu aciz bedenimle dokunmam önemli değil; maddeden öte gücümü senin varlığından alıyorum... Zerrelerde seni soluyorum. Su katılmamışlara seni soruyorum, sevgini, ilmini ve tüm kainatı kaplayan tarifsiz aşkını, yıldızlarda saklı sırrını,Eyyüp’te saklı sabrını,varlıkta saklı nakışı, gözlerim kapalı seyrediyorum. Ve senle ellerim bağlı çözüyorum düğümleri...çekiyorum kürekleri sonsuzluğa.........



eşim..MEHMET CANLAR
 
Üst Alt