Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ahlak

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
48
***Efendimiz Ahlakı aliyeyi tesis için gönderilmiştir.
***Kulluk baştan başa ali ahlaktan ibarettir.
***İnandığımız şeylerle biz duygu düşüncede istikamete girerek ahlaklı oluruz.
***Allah’a inanma ahlakın muktezası inkar ise çok çirkin bir ahlaksızlıktır.
***İbadet etme fazilet ve ahlak ifadesidir.
***İctimai ferdi ailevi hayatın mutlu bir şekilde idamesi için efendimizi rehber ittihaz etmek de bir ahlaktır. Ahlak muhammedi bir görünümden ve onu temsilden ibarettir.
***Ahlak-ı insaniyede en rahat en faydalı en kısa en selametli yol sırat-ı müstakimde istikamettir. Yani ifrat ve tefrite düşmeden istikamet üzere yürüyebilmek mesela insanda şehvet kuvveti vardır; bunun ifratı fuhşa ve fucûra tefriti ise humuda yani nimetlerdeki zevk ve lezzetlerden mahrum olmaya götürür. Asıl istikamet ise burada iffeti muhafaza etmek helalinden bu nimetlerden istifade etmektir. Bu yönüyle her gün namazlarda bilmem ne kadar tekrarladığımız ihdines-sıratel mustekîm hem cami bir dua hem de ta’limi ahlaka işarettir.
Dilinde:
1- “Îmânı en kamil mü’minler ahlâken de en güzel olanlardır.”
2- “İnsan ibadet u taatla kat edemediği mesafeleri ahlâk-ı hasene ile alır.”
3- “Teraziye ilk konulacak şey güzel ahlâktır” gibi pırlanta sözler .. ve elinde insan-ı kâmil olmanın sırlı formülü, arkasına düşenleri hep meleklerin dolaştığı vadilerde dolaştırmıştır.
Hüsn-ü hulukun alametini, kavlî-fiilî kimseye eziyette bulunmama .. kendine eziyet edenleri görmeme, görse de unutma.. ve fenalıklara iyilikle mukabelede bulunma.
***Bulunduğumuz ortamda aynı kaderi paylaşan arkadaşlarımızla uyum içinde çalışmak çok önemlidir. Kur’ân’ın: “Bazınızı bazınıza fitne kıldık” veya “Bazınızı bazınızla imtihan ettik” ayetleri dikkate alınarak denebilirki biz başkalarıyla imtihan olduğumuz gibi, kendi içimizde de imtihan olacağız. Tabii böyle bir imtihan, bize ayrı bir sevap kazandıracaktır.
Bu noktadan hareketle denebilir ki, ahlaken en mazbut insan, Kur’ân ve Sünnetin ölçüleri içinde en huysuz insanlarla bile geçinebilen, onlara karşı tavırlarını ayarlayabilen insandır. Bir Allah dostu bu hakikatı “en iyi insan, kobralarla bile arkadaşlık yapabilen insandır” sözleriyle dile getirir.

***insan kulluğu terk ettiği ölçüde hayvanlığa yaklaşır, kendisi için hazırlanan makamdan ve takdir ölçülerinden aşağıya düşer. Hasılı, insanî tavır, insanın Allah ile olan münasebetleri içinde aranmalıdır. Efendimizin “Allah sizin cisimlerinize ve suretlerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar”, Allah sizin suretinize değil siretinize bakar.
Allah bizi insan eyle duası da bu hakikati çağrıştırır.

***Ahlaklı olmak selim bir kalbe sahip olmanın işaretidir. Kalb-i selim sahibi olmak, Kuran’da bir mümin adına ortaya konan vasıfları yaşamaktır.


SIKILSIN
Sen çalış; olmazsa âlem sıkılsın!
Yardıma koşmayan kalem sıkılsın!
Kanatlan üveykim hele kanatlan!
Sana yol vermeyen mekân sıkılsın!
Akıncımız akıp gitti dönmedi,
Gitmeyip yerinde seken sıkılsın!
Koca umran taş taş olup devrildi.
Bu ülkeden gelip geçen sıkılsın!
Mîmârlar çekilip gittiler çokdan,
Çıraklık bilmeyen kullar sıkılsın!
Var olup boy atdı (bâtıl) bir yokdan,
Hakk’ı söylemeyen diller sıkılsın!
Ey canını fedâya and içmiş baş!
Sen çek git yoluna kalan sıkılsın
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun firdevs hanım rabbim hepimizi ahlaklı insanlardan etsin inşallah

Susar Kainat


Adlî İlâhî’den sual eylesem
Kapanır dudaklar, susar, söylemez..
Acep hangi meyve helâldir desem
Sararır yapraklar, susar, söylemez..

Munis bir merakım, mağrur bir merak
Tohum bir merakım, yağmur bir merak
Maden bir merakım, çamur bir merak
Utanır topraklar, susar, söylemez..

Karlı dağlar uykuya mı yattı ki
Geçitleri haydutlar mı tuttu ki
Deli rüzgâr dilini mi yuttu ki
Ormanlar-ırmaklar, susar, söylemez..

Desem ki adalet, hürriyet var mı?
İnananlar inancını yaşar mı?
Yoksa zulüm-zillet boydan aşar mı?
Kararır şafaklar, susar, söylemez..

Bir yemine çeksem gök yere değer
Âlem söz orucu tutarmış meğer
Balıklar başını önüne eğer
Sallanır kavaklar, susar, söylemez..
 

Azra

New member
Katılım
15 Mar 2007
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Yaş
35
Konum
istanbul
firdevs kardeşim çok güzel bi konuya değinmişin Allah bütün insanlara güzel ahlak versin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Konuyu güncellemek ve katkı adına...





Huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında çok güncel bir kavramdır.



Hulk, hulûk kelimelerinin çoğul şeklidir. Hulk veya hulûk insanın beden ve ruh bütünlüğü ile alâkalıdır. Ahlâk bu çerçeve içinde, "insanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır" şeklinde tanımlanabilir.


İslâm ahlâkı Kur'an-ı Kerîm'e dayanır. Yani her yönüyle Cenâb-ı Allah tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş bir davranışlar manzumesidir. Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazife ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır. Zira Kuran-ı Kerîm'deki her emir, müminler için bir görev belirlemiştir. İnsanın bir mümin olarak bu emirlere muhatap olmayı kabul etmesi, bunları birer görev olarak telâkkî etmesi anlamındadır. Kur'an-ı Kerîm'de Resulullah (s.a.s.)'a hitaben: "Sen en yüce bir ahlâk üzeresin " (el-Kalem, 68/4) buyurulmuş ve Hz. Peygamber'in kendisi de: "Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim." buyurmuştur. (İbn Hanbel, Müsned, II, 381) Aynı şeklide Resulullah'ın bütün hadisleri insanların birbirlerine karşı daha iyi davranmaları konusunda birer emir mahiyetinde olup, Müslümanlara görev yüklemektedir. Dolayısıyla İslâm'ın getirdiği ahlâk anlayışı her şeyden önce bir görev ahlâkıdır.


İslâm ahlâkının diğer bir yönü de davranışlardaki niyet duygusudur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), "Ameller niyetlere göredir" buyururken, İslâm'ın önemli bir prensibini belirlemiştir. (Buhârî, İmân, 41) Müslüman için bu niyetin arkasındaki en büyük yönlendirici duygu, müminin her davranışında "Allah rızasını" gözetme duygusudur. Zira mümin herhangi bir davranışta bulunurken, asla bir dünyevî çıkar yahut bir uhrevî sevap beklemeyip gönlünde sadece Allah rızasını ve onun sevgisini kazanma arzusunu taşımaktadır.


"Yoksula, yetime ve esire onun rızası için yemek yedirirler ve "biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz" (derler)" (el-İnsan, 76/8-9).
Niyet ve Allah rızası duygularının yanı sıra, Allah'u Teâlâ'ya karşı bir sorumluluk duygusu taşımak Müslüman ahlâkının temel prensiplerindendir. İslâm'a göre Müslümanın bu sorumluluk duygusu Allah'u Teâlâ'dan korkmak, onun emirlerine saygı göstermek ve bu emirleri asla aksatmaksızın yerine getirmek yasakladığı her şeyden kaçınmak İslâm ahlâkının temel ve ilk prensipleridir. Diğer bir temel prensip de müslümanın diğer mahlûkâta karşı son derece merhamet, adalet ve şefkâtle davranması, zayıf ve muhtaç olanlarına yardım etmesi, ana ve babaya saygılı olması ve onların gönüllerini kazanmaya çalışması v.s. hususlarıdır.
Bütün bunların yanı sıra insanın kendi duygularına hakim olması, mütevazî, sabırlı, edepli, hayâlı ve insaflı olması gibi prensipler de Müslümanın başkasına karşı sorumlu olduğu hususlardır.


İnsanın, dolayısıyla Müslüman'ın, toplum içinde güzel ve hoş karşılanmayan her türlü kötü davranış ve alışkanlıklarını zamanla değiştirebilmesi gerekir. Bu kötü huy ve davranışlardan kurtulmanın tek yolu, iradesini kontrol altında tutup ona tam olarak sahip olmasıdır. Bu kötü davranış biçimlerinden de ancak Allah'ın bize emrettiği ibadetlere* sımsıkı sarılmak suretiyle kurtulmak mümkündür. Ama iradesine hakim olamayan bir kimsenin bu gibi kötü huy ve alışkanlıklardan uzaklaşması kolay değildir. İbadetlere sıkı sıkıya bağlanmak, Allah'ı daima bizi görüyor gibi hissedip onu hatırda tutmak, sürekli olarak iyi insanlarla oturup kötülerden uzak kalmak, asî insanların bulunduğu yerlere gitmemek, Allah'ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınmak suretiyle İslâmî anlamda bir ahlâka sahip olunabilir.


Bütün bu çizilen prensiplere göz attığımızda İslâm ahlâkının saf ve sağlam bir iyi niyete dayandığı; Allah'ın rızasına önem vermesi müntesibinden dünyevî hiçbir çıkar beklemeyip uhrevî bir fayda peşinde de olmaksızın sırf Allah rızası ve sevgisini göz önünde bulundurmasını talep etmesi gibi özellikleri ile her türlü şekilci ve pragmatist ahlâk anlayışından uzak olduğu görülmektedir.


İslâm'da Emr-i Bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i Ani'l-Münker* prensibi insanların ahlâkını daima iyiye doğru yönlendirmek içindir. Hz. Peygamber'in "Ahlâkınızı güzelleştiriniz.", "Allah'ın ve Resulü'nün ahlâkı ile ahlâklanınız." diye tavsiyelerde bulunması Müslümanın daima ahlâkını güzelleştirmesi gerektiğini dile getirmektedir. Bunun yanı sıra, Kur'an-ı Kerîm'in birçok yerinde İslâm toplumunun daha mükemmel bir ahlâkî yapıya kavuşması için bir hayli emir ve nehiylerin sıralandığını ve Müslüman için Allah'ın razı olacağı bir hayat tarzının belirlendiğini biliyoruz. Bu gibi ahlâkî emir ve yasaklamaların bazılarını şöyle sıralayabiliriz:


"Rabbin yalnız kendisine ibâdet etmenizi, anneye ve babaya iyilik etmenizi emretti. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşır, yaşlanır, yanında kalırlarsa sakın onlara "öf" bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle. Onlara acımadan dolayı, tevazu kanatlarını indir (onlara karşı alçak gönüllü ol) ve "ey (her varlığı terbiye edip yetiştiren) Rabbim! Bunlar beni küçükken nasıl (acıyıp) yetiştirdilerse sen de bunlara acı " de... Seninle akrabalığı olana, yoksula ve yolcuya hakkını ver. (Malını gereksiz yere) saçıp savurma. Çünkü (gereksiz yere mallarını) saçıp savuranlar Şeytan'ın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbi'ne karşı çok nankördür. Eğer (elin dar olduğu için) Rabb'inden umduğun bir rahmeti bekleyerek onlardan yüz çevirecek (onlara bir şey vermeyecek) olursan, bari onlara yumuşak söz söyle, gönüllerini al, bolluğa kavuşmaları için Allah'a dua et. Ellerini boynuna bağlanmış kılma, tamamen de açma, sonra kınanır, hasret içinde kalırsın. (Ellerin boyna bağlanması cimriliği temsil eder. Ellerin açılması da israfi ifade eder. Yani cimrilik de israf da İslâm nazarında kötü bir alışkanlık olup her iki durumda da insanın pişmanlık duymasına yol açar.)... Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz. Onları da sizi de biz besliyoruz. Onları öldürmek büyük günahtır.


Zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir yoldur.


Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyiniz. Kim zulmen birini öldürürse, onun velisi (olan mirasçısı)'na yetki vermişizdir. (Öldürülenin hakkını arar. Ancak o da) öldürmede aşın gitmesin. (Katil yerine katilin akrabasını veya katille beraber bir başkasını öldürmesin). Çünkü kendisine yardım edilmiş (yetki verilmiş) tir. Katilin akrabası kendisine verilen bu yetkiyi kötüye kullanmasın.


Yetimin malına yaklaşmayın, ancak erginlik çağına (yaşına) erişinceye kadar en güzel tarzda (onun malını kullanıp geliştirebilirsiniz). Ahdi de yerine getirin. Çünkü insana ahdi sorulacaktır.


Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha iyidir. Sonu da daha güzeldir.


Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan (o yaptığın kötü şeyden) sorumludur.


Yeryüzünde kabara kabara (böbürlenerek) yürüme. Çünkü sen yeri yırtamazsın. Boyca da dağlara erişemezsin.


Bütün bunlar hepsi kötü olan ve Rabbi'nin katında hoş görülmeyen şeylerdir. " (el-İsrâ, 17/23-38).


İslâm'da ahlâkı iman'dan ayırmak mümkün değildir. Zira bütün Kur'anî emirlere boyun eğmek imanın gereğidir. Bu emirlere uymakla da en üstün ahlâkî değerler elde edilir. Resulullah (s.a.s.):


"Müminlerin iman* açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır." (Buhârî, Edeb, 39) buyurmuştur. Bu duruma göre ahlâkî açıdan mükemmel bir anlayış ve davranışa sahip olmayan kişi iman açısından da kemâle ermiş olamaz. Diğer bir hadiste de şöyle buyurur:
"İman yetmiş türdür. En üstünü 'Lâ ilâhe illâllah'tır en aşağısı da yol üzerinde insanlara eziyet verecek bir şeyi kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir bölümüdür." (Ebû Dâvud, Sünnet, 14).


"Allah'a yemin olsun ki, hiç bir kul, kendi nefsi için istediği güzelliği kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz. " (Buhârî, İman, 7; Müslim, İman, 71-72).


"Haklı olduğu halde bile çekişmeyi bırakan kimseye Cennet'in avlusunda bir köşk verileceğine, yalan söylemekten kaçınan kimseye Cennet'in ortasında bir köşk takdim edileceğine, ahlâkı güzel olan kimseye de Cennet'in en güzel yerinde bir köşk sunulacağına ben kefilim. " (Ebû Dâvud, Edeb, 7).


"Mîzana konan ameller arasında güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiç bir pey yoktur. İnsan güzel ahlâkı sayesinde, oruç tutup namaz kılan kimseler derecesine yükselir. (Tirmizî, Birr, 62 ).


Bu ve buna benzer hadislerde Hz. Peygamber güzel ahlâkın üstünlüğünü dile getirmiştir.
Ayrıca: "Müslüman, müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir." (Müslim, İman, 14). "İnsanların en hayırlısı ömrü uzun olup amelleri de güzel olandır. " buyurmakla iyi müslümanı tarif etmiştir.


Sahâbilerden biri Resulullah'a şöyle sorar:


-İslâm'da en hayırlı iş nedir? Peygamber Efendimiz şöyle cevap verir: "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığına selâm vermendir." Ashâbın ileri gelenlerinden Abdullah İbn Mes'ud da buna benzer bir soru sorunca Resulullah şöyle buyurmuşlardır:
"Vaktinde kılınan namaz,* ana babaya itaat*, Allah yolunda cihad*" İslâm ahlâkının temel prensipleri olarak sadece bunlarla amel eden ve bu prensipler çerçevesinde hareket eden bir toplum her zaman dimdik olarak ayakta durabilir.


İnsanlara karşı daima yumuşak davranmak, hatalarına rastladığında, bu hatalarını son derece yumuşak bir ifadeyle ve onları üzmeyecek bir tarz ve uslüpla söylemek gerekir. İnsanları ikaz ederken de aynı üslûbu uygulamak müslümanın prensibi olmalıdır. İslâm'ın insanların hayatlarında görülen pratik ahlâkı insanın kendisine, hemcinslerine, çevresinde ve Allah'a karşı olan bütün görevlerini içine alır. Bütün bunlara baktığımızda İslâm ahlâkı hürmet, hizmet, merhamet, edep, hayâ, nefse hâkimiyet, tevazu, adalet, ve benzeri hususlar üzerinde yükselmiştir .


Ayrıca İslâm yalan, küfür, lânet okuma, alay etme, kibirlenme, koğuculuk yapma, gıybet etme, riyâ, cimrilik, kıskançlık, vs. gibi duygu ve davranışların kesinlikle yasaklandığını bildirerek, müslümanın bütün bunlardan da uzak kalması gerektiğini açıklamıştır .
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Güzel Ahlak - Kötü Ahlak

Ahlak ha-la-ga kökünden türemiş malum yaratılış.. İnsan islam fıtratı üzere yaratıldığı için doğuştan Ahlaklıdır.. O yüzden Allah Resulü insanları ahlaklı yapmak için değil ahlaklarına güzellik katmak, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir.. ''Efendimiz Ahlakı aliyeyi tesis için gönderilmiştir'' Bu yüzden ktü ahlaklı tabiri değilde ahlaksız tabiri kullanılmıştır. İnsan yaratılışından, fıtratından uzaklaştığı an o artık kötü ahlaklı değil ''Ahlaksız'' olarak vasıflandırılır. Zira yaratılışta kötülük yoktur. Kötü Ahlak sahibi gibi bir tabir yerinde değildir, kullanılamaz.. Hadisi şeriflerde belirtildiği üzere Ahlakın en güzeli en üstünü ' Ahsenül Huluk' tavsiye edilmiştir..
 
Üst Alt