Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Adl

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ​

İfrata ve tefrite girmeden din-i mübinin emirlerini yerine getirmeye adalet denir. Ya da Allah tarafından ortaya konmuş, vaz' edilmiş, insan ve toplumdaki umumi ahenk ve dengeyi sağlayacak değerler bütünüdür adalet. Adalet “A-d-l” kökünden gelir. Bu kelime “Idl” şeklinde okunduğunda bu, birinin veya bir şeyin diğerine denk olması anlamına gelir.
İslam alimleri Allah'a kul, Peygamber'e ümmet olan bir insana, ferdî, ailevî, içtimaî alanlarda terettüp eden sorumlulukların hepsini adalet sözcüğüyle ifade ediyorlar. İçtimaî münasebetler, idarî esaslar hep adalet kavramının muhtevası içinde. Usul-ü fıkıh derslerinde de gördüğümüz gibi adalet evâmir ve nevâhînin (emirler ve yasaklar) mecmûundan ibaret. Adaleti "sırat-ı müstakim" terkibi ile izah ediyor İbn Miskeveyh. Milas Müftüsü Molla Sadık Efendi de o mesele üzerinde çok geniş duruyor. Onun kitabı zannediyorum Latince harflerle basılmadı ama önemli bir zat. Üstad da adalete ibadet ve kulluk manası veriyor; eserlerinde iki yerde, hem Lemâat'ta, hem de İşarâtü'l-İ'caz'da ariz ve amik (genişçe) bu konu üzerinde duruyor.
Kur'an-ı Kerim'de geçen “kıst” kelimesi mastar olarak kullanıldığında adalet manasına gelir. Sıfat ya da ism-i fail olarak kullanıldığında ise zalim manasına gelir. “Kasıtîn”de olduğu gibi (Cinn, 72/14). “Muksitîn” şeklinden if'al babından kullanıldığında zulmü izale etmiş manasına, "adil ve müstakim olanlar" demektir. Onun için Kur'an “İnnallâhe yuhibbul muksitîn - Şüphesiz Allah âdilleri sever” (Mâide, 5/42) derken, “Ve emmel kâsitûne fekânû licehenneme hatabâ - Hak yoldan sapanlar ise, cehennem odunu olurlar.” (Cinn, 72/15) buyurur.
Adaletin bir de "insaf" manası var ki bu da dengeli davranma demektir. Hakkınızı almak ya da bir hakkı yerine getirmek istediğinizde dengeli davranmak da adalettir. Çünkü bu tür durumlarda insanlar genelde hakka, hakkaniyete çok riayet edemeyebilirler ki bu da insafla aşılabilir.
Adaletin ilk adımı ferdin şahsi hayatında Müslümanlığını yaşaması ile atılır. Sonra daire genişletilir, aileden topluma uzanan çizgide ibadet duygusunun, ibadet duygusu içinde itidalin ve aynı zamanda istikametin hakim olması adımları gelir. “I'dilû hüve akrabu li't-takvâ - Âdalet edin, takvaya en yakın olan şey adalet ve istikamettir.” (Maide, 5/8) buyuruyor Kur'an. Haddizatında Kur'an'dan istifadenin yolu takvadan geçer ve takva ile en içli-dışlı olan şey adalet ve istikamettir. Her Cuma hutbelerde okuduğumuz, dinlediğimiz “İnnallâhe ye'müru bi'l-adli ve'l-ihsani...” (Nahl, 16/90) ayetinde de ilk önce adalet emrediliyor, sonra ihsan geliyor. Yani kulluğu yerine getirirken Allah'ı görüyor gibi yerine getirme, yapacağı her şeyi Allah tarafından görülüyor mülahazasıyla yapma. Sonra “ve îtâi zi'l-kurbâ” geliyor: yakınlardan başlayarak yardımda bulunma. Kur'an'da değişik yerlerde ele alındığı ve yakınlık çerçevesinin belirlendiği gibi, kan akrabaları, mahalledeki müslim-gayri müslim yakınlar hep bu kayda dahil.
Dinin istikamet içerisinde yaşanması da adaletin ayrı bir tezahürüdür aslında. Hamdi Yazır'dan Fahruddin Razi'ye, Seyyid Kutub'tan Üstad Bediuzaman'a kadar herkes “İhdinâs sırâtal müstakim. Sırâtallezine en'amte aleyhim, gayril mağdubi aleyhim” (Fatiha, 1/6-7) in tefsirinde istikamete böyle mana verirler. Akıl, şehvet, gazab gibi üç esasın adl u istikamet üzere kullanılmasını anlatırlar. Üstad bazı eserlerinde inat, hırs gibi duyguları buna ilave eder, bunların ifrat ve tefriti adına örnekler verir. İmam Gazzali ise mühlikât (insanı helake götüren kötü şeyler) ve münciyât (insanı kurtaran iyi şeyler) başlıkları altında bunları çoğaltır ve geniş geniş üzerinde durur.
Aslında mühlikât veya münciyât, hangisinde olursa olsun insanda var olan hisler iyi ya da kötü şekillerde kullanılabilir. Mühim olan o hissin niçin verildiğinin farkında ve şuurunda olup öylece kullanmaktır. Mesela şehvet duygusu tenasül (neslin devamı) için çok önemlidir. Muamele-i zevciyyeden alınan zevk de ücret-i âciledir (peşin). Humûdet (hissizlik) bu konuda katiyyen matlup değildir, tefrittir o. Öte taraftan fuhşa açılma, bohemlik içinde bulunma ise ifrat. "İffet" bu ikisinin ortasıdır ki “adl” buna denir.
 
Üst Alt