İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kendilerini akıllı, ilim adamı ve hiç yanılmaz sanan dinsizleri üçe ayırmıştır. Birincisi Dehriyyûn ve maddîciler olup, bunlar eski Yunan felesoflarından asırlarca evvel vardı. Bugün de, fen adamı geçinen bazı ahmaklar, bu kısımdadır. Bunlar, Allahü teâlânın varlığına inanmayıp âlem, böyle kendiliğinden gelmiş ve böyle gidecekdir. Canlılar da böyle birbirlerinden üreyip, sonsuz olarak sürecekdir diyor. İkinci kısım, tâbi’iyyeciler olup, canlılarda ve cansızlardaki akıllara hayret veren, intizâmı ve incelikleri görerek, Allahü teâlânın varlığını söylemeğe mecbûr kalmışlarsa da, tekrâr dirilmeği, âhıreti, Cenneti ve Cehennemi inkâr etmişlerdir. Üçüncü kısım, sonra gelen eski Yunan felesofları ve bu arada Sokrat ile talebesi Eflâtun ve onun da talebesi Aristonun felsefeleridir. Bunlar, dehrîleri ve tabî’iyyecileri red ederek, aldandıklarını ve alçaklıklarını bildirmek için, başkalarının sözlerine hâcet kalmıyacak kadar şeyler söyledi. Fakat bunlar da, küfürden kurtulamamışdır. Bu üç kısm da ve bunların yolunda giden İbni Sina ve Farabi gibi felsefeciler de, hep kâfirdir. [(İmam-ı rabbani hazretleri böyle buyuruyor.)] Bazı saf kimselerin bunları, din adamı sanması ve hattâ Peygamberlik derecesine yükseltmeleri, bu yolda hadîs bile uydurdukları hayretle işitilmektedir.
Doğru yolu göremeyen nasîpsizlerde iki şey, sapık ve ahmak fırkaların hepsinden daha çoktur. Bunlardan biri, Allahü teâlânın gönderdiği haberlere inanmıyorlar. Peygamberlerin bildirdiklerine inâd ve düşmanlık ediyorlar.
İkincisi, bozuk ön fikrler ileri sürüyor. Asılsız, çürük delîller, şâhidler göstererek, boş, sapık düşüncelerini ispâta kalkışıyorlar. Bozuk düşüncelerini ispât için öyle yanılıyorlar ki, hiçbir alçak böyle yanlış, çürük şey yapmamıştır.
Dünyada olan her işi, durmadan giden, dönen göklerin ve yıldızların değişmeleri ve vaz’ıyyetleri kendiliğinden oluyor diyorlar. Gökleri yaratanı ve yıldızları îcâd edeni ve hepsini hareket ettireni ve aralarında nizâm kuranı görmüyorlar.
Bunların akla dayanan, ilimlerdeki bazı buluşları insanlara dünyada bazı faydalar sağlamış ise de, yanlış inanışları yüzünden insanların ebedi olarak Cehennemde kalmalarına sebep olmuşlardır.Fen bilgileri, modern makinalar ve elektronik âletler ve yeni bulunan herşey, Allahın Peygamberine uyarak kalbleri temizlenmiş, ahlâkı güzelleşmiş imanlı kimseler tarafından yapılmadıkca ve kullanılmadıkca fâideli olamazlar. İnsan haklarını, rahatı, huzûru sağlıyamazlar. Harbin ve sefâletin ortadan kalkmasına yaramazlar. Zulme, işkenceye vâsıta olurlar.
Mektubattan seçmeler
Doğru yolu göremeyen nasîpsizlerde iki şey, sapık ve ahmak fırkaların hepsinden daha çoktur. Bunlardan biri, Allahü teâlânın gönderdiği haberlere inanmıyorlar. Peygamberlerin bildirdiklerine inâd ve düşmanlık ediyorlar.
İkincisi, bozuk ön fikrler ileri sürüyor. Asılsız, çürük delîller, şâhidler göstererek, boş, sapık düşüncelerini ispâta kalkışıyorlar. Bozuk düşüncelerini ispât için öyle yanılıyorlar ki, hiçbir alçak böyle yanlış, çürük şey yapmamıştır.
Dünyada olan her işi, durmadan giden, dönen göklerin ve yıldızların değişmeleri ve vaz’ıyyetleri kendiliğinden oluyor diyorlar. Gökleri yaratanı ve yıldızları îcâd edeni ve hepsini hareket ettireni ve aralarında nizâm kuranı görmüyorlar.
Bunların akla dayanan, ilimlerdeki bazı buluşları insanlara dünyada bazı faydalar sağlamış ise de, yanlış inanışları yüzünden insanların ebedi olarak Cehennemde kalmalarına sebep olmuşlardır.Fen bilgileri, modern makinalar ve elektronik âletler ve yeni bulunan herşey, Allahın Peygamberine uyarak kalbleri temizlenmiş, ahlâkı güzelleşmiş imanlı kimseler tarafından yapılmadıkca ve kullanılmadıkca fâideli olamazlar. İnsan haklarını, rahatı, huzûru sağlıyamazlar. Harbin ve sefâletin ortadan kalkmasına yaramazlar. Zulme, işkenceye vâsıta olurlar.
Mektubattan seçmeler